Search
English Turkish Sentence Translations Page 4783
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I must become something else. | Başka bir şeye dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| Previously on "Arrow"... | Arrow'un önceki bölümlerinde. Bundan kurtulabilirsin. Eve dön. | Arrow-1 | 2012 | |
| The Oliver you lost might not be the one they found. | Kaybettiğiniz Oliver, bulduğunuzla aynı olmayabilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| When you were stuck on that island, | Adada takılı kalmış, bu şehri kurtarmak adına büyük plânını tasarlarken... 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| plotting your grand plan to save the city, | Dur, bırak başsavcı Spencer'a bir açıklama yapayım. Dur, bırak başsavcı Spencer'a bir açıklama yapayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't think you stopped to consider the effect | ...yaptığın şeylerin, hayatındaki insanlar üzerindeki... | Arrow-1 | 2012 | |
| it would have on the people in your life. | ...etkisini şöyle bir oturup düşünmedin bence. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not being able to tell my family the truth, | Aileme kendim hakkındaki gerçeği söyleyememek... | Arrow-1 | 2012 | |
| it doesn't hurt anyone worse than it hurts me. | ...kimseye benden daha fazla acı vermiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I made you a promise. I couldn't keep it. | Sana söz vermiştim. Bu sözü tutamadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| After being granted the miracle of having my child returned to me, | Öz evlâdımın bana geri dönmesi gibi bir mucizeye tanık olduktan sonra... | Arrow-1 | 2012 | |
| that you seem to have no interest in telling me the truth. | ...bana doğruyu söylemek konusunda en ufak bir ilginin olmadığına tanık olmak nasıldır. | Arrow-1 | 2012 | |
| You got to let me in, Ollie. | Benimle bu konuda konuşmalısın, Ollie. | Arrow-1 | 2012 | |
| You got to let someone in. | Biriyle bu konuda konuşmalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hi. Mom said I'm supposed to remind you | Selam. Annem onu öğle yemeği için alman gerektiğini hatırlatmamı istedi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Was I supposed to have lunch with her today? | Bugün onunla öğle yemeği yemem mi gerekiyordu ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| She said she left you like 5 messages. | Sana beş kadar mesaj bıraktığını söyledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just bite the bullet and have a Cobb salad with the woman. | Dişini sık ve annemle Cobb salatası ye gitsin işte. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, Thea, sometimes it's difficult to remember | Biliyor musun Thea, hanginizin annem olduğunu hatırlamakta zorlanıyorum bazen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mrs. Queen, all I'm asking for | Bayan Queen, sizden tek isteğim oturup yaptığımız teklifi düşünmenizdir. | Arrow-1 | 2012 | |
| If that's all it is, then I can save us both the time. | Eğer tek isteğiniz buysa, ikimize de zaman kazandırayım öyleyse. Reddedilmiştir. | Arrow-1 | 2012 | |
| I see. May I ask why? | Anlıyorum. Nedenini sorabilir miyim? Bu soruya cevap veremem gerekir mi cidden? | Arrow-1 | 2012 | |
| Now, if you'll excuse me, | Şimdi müsaade ederseniz oğlumla yemek yiyeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mom? Are you okay? | Anne? İyi misin? İyiyim. Yaralandın mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I'm I'm are you sure? | Evet, ben iyi, ben iyiy Emin misin? İyiyim ben. İyi olduğuna emin misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Call 9 1 1! | 911'i arayın! | Arrow-1 | 2012 | |
| Hi. | Selam. Sen iyi misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm fine. | İyiyim. İyiyim cidden. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you reach Walter? | Walter'a ulaşabildin mi? Hayır. Üzgünüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| As I was telling your mother and sister, | Anne ve kız kardeşinize söyledim, tomografı iki ciddi sarsıntı yaşadığını gösteriyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| She can go home so long as someone stays with her | Yan etki olup olmadığından emin olmak için... | Arrow-1 | 2012 | |
| just to make sure there are no after effects. | ...birinin onunla evde kaldığı sürece evine gidebilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, I shouldn't have left you. | Özür dilerim, seni öyle bırakmamalıydım. İyi olduğunu sanmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought you were fine. | Tekrar. Tekrar. | Arrow-1 | 2012 | |
| What did you think you were doing anyway? | Ne yaptığını sanıyordun ki zaten? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, I wanted to get the license plate | Sana ateş eden adamın plakasını almak istemiştim sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, that was foolish. Yeah. | Bu çok aptalcaydı. Evet. | Arrow-1 | 2012 | |
| So did you get the license plate? | Plakasını alabildin mi bari? Hayır. Kaçmayı başardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe you should spend a little less time trying to be a hero. | Belki kahraman olmaya bu kadar çalışmasan bir sonuca varabilirdin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You're obviously not very good at it. | Bu konuda iyi olmadığın kesin. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's cute. | Tatlıymış. Tatlı olmaya çalışmıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You left her on the street, alone and hurt. | Onu sokağın ortasında bıraktın, yapayalnız ve yaralanmış şekilde. Sokağın ortasında. | Arrow-1 | 2012 | |
| To get a license plate? | Hem de adamın plakasını alabilmek için? | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't believe me? | Bana inanmıyor musun? Seni seviyorum. Annem de seni seviyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it's getting hard when you won't be truthful with us. | Bize karşı dürüst olmadıkça seni sevmemiz zorlaşıyor biraz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Detectives. | Detektifler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you have any leads on the shooter? | Tetikçi konusunda ipucu bulabildiniz mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Not yet. Did you get a good look at him? | Henüz bulamadık. Ona iyice bakabildin mi? Hayır. Kask takmıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't worry. We'll find him. | Merak etme. Buluruz biz onu. | Arrow-1 | 2012 | |
| My head of security is on his way. | Güvenlik şefim şu anda buraya doğru geliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I want to make sure there are men outside my mother's door. | Annemin kapısının önünde onu koruyan adamların olduğundan emin olmak istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| She needs to be protected. | Korunması gerek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, you know your family's | Ailen, öncelik sıramda o kadar yüksekte bir yerde değil ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| but the guy that she was with was connected, | ...ama birlikte olduğu adamın bağlantısı vardı, mafya ile ciddi bağlantıları vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| She wasn't the target. | Asıl hedef o değildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| And you're welcome. | Ne demek canım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Technically I did get here | Teknik olarak bu adamdan on saniye önce geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, Tommy, what brings you by so late? | Söyle bakalım, Tommy. Bu geç saatte evime neden geldin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I assumed, rightly, 1 | Haklı olarak bu gece evde olacağını ve geç saatlere kadar çalışacağını düşündüm... | Arrow-1 | 2012 | |
| and I also assumed that you might be hungry. | ...ve aç olacağını tahmin ettim. O da haklı olarak tabii. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't know. | Bilmiyorum ki. Mario'dan mantarlı ve zeytinli pizza. | Arrow-1 | 2012 | |
| That is damn good pie. | Fena bir pizzadır cidden. | Arrow-1 | 2012 | |
| All right, what do you have to offer? | İyi. Sen ne sunuyorsun? Toro'dan gevrek pilavın üzerine dizilmiş acılı tonbalığı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ohh. Damn you, Merlyn. | Lanet olsun sana, Merlyn. | Arrow-1 | 2012 | |
| I hope Sushi was all you had in mind. | Umarım aklındaki tek şey Suşi'dir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Uh, actually, there was something that I wanted to ask you. | Aslında sormak istediğim bir şey vardı. Neymiş o bakalım? | Arrow-1 | 2012 | |
| Will you go out with me? | Benimle çıkar mısın? Randevu olarak yani. | Arrow-1 | 2012 | |
| You brought me dinner to ask me to dinner? | Sırf bana çıkma teklifi etmek için mi yemek getirdin yani? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, I also did throw you a really big charity gala. | Bir de ciddi anlamda büyük bir yardım partisi düzenledim senin için. | Arrow-1 | 2012 | |
| See, I thought you threw it for the hundreds | Ben yüzlerce insanın hayrına düzenlediğini sanmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, yeah, yeah. Hundreds of people. | Evet, evet, evet. Yüzlerce insan. Artı bir kişi daha. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy. Laurel, I get it. | Tommy. Laurel, anlıyorum cidden. | Arrow-1 | 2012 | |
| Okay, this is all happening for us in the wrong order. | Tüm bu yakınlaşmalar falan yanlış sırayla gidiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, first we're friends for many years, | Önce yıllar boyu arkadaş kaldık... | Arrow-1 | 2012 | |
| extremely excellent benefits. | ...süper ötesi bir arkadaşlıktı hem de. | Arrow-1 | 2012 | |
| And now I am just hoping that we can be two people | Şimdi ise, aynı restoranda, aynı masada, aynı zamanda oturan... | Arrow-1 | 2012 | |
| at the same time. | Seninki benim işime yaramaz. Gerçekten mi? Seninki benim işime yaramaz. Gerçekten mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| See, when I see it like that, | Gördün mü? Böyle söyleyince o kadar da korkutucu gelmiyormuş, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, your mom was nearly killed. | Oliver, annen neredeyse öldürülüyordu. Bence bir gün antrenman yapmayabilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| My mother wasn't the target. | Asıl hedef annem değildi. Bu adamdı. Paul Copani. | Arrow-1 | 2012 | |
| He was trying to close a deal with her when they were shot at. | Vuruldukları sırada annemle bir anlaşma yapmaya çalışıyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Copani works for Bertinelli Construction | Copani, Bartinelli inşaat ve Frank Bartinelli için çalışıyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| The mob boss? | Şu mafya babası mı? Biraz araştırma yaptım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Copani isn't the first member of Bertinelli's crew who's been hit. | Copani, Bartinelli'nin adamları arasında vurulan ilk kişi değilmiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| You did some digging? | Biraz araştırma yaptın demek? Bartinelli'nin bir sürü düşmanı var. | Arrow-1 | 2012 | |
| The best way to figure out who's trying to target his organization | Onun adamlarını kimin hedef aldığını öğrenmenin en iyi yolu... | Arrow-1 | 2012 | |
| is to get inside of it. | ...aralarına karışmaktır. Dur bakalım doğru anlamış mıyım, Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| Your mother's shot at, nearly killed, | Annen vuruldu, neredeyse ölüyordu hatta... | Arrow-1 | 2012 | |
| and the way you process this emotionally | ...senin için bu şoku atlatmanın en iyi yolu bir mafyaya gizli olarak girmek midir? 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| is by going undercover with the mob. | ...birbirimizi bırakmadık. ...birbirimizi bırakmadık. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not trying to process anything emotionally. | Şok falan atlatmaya çalışmıyorum ben. Belki de asıl sorunun budur, dostum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You ever thought about | Ailenin yanında olmayı aklına getirdin mi hiç? | Arrow-1 | 2012 | |
| I tried that today with Thea. | Bugün Thea'yla denedim bunu. | Arrow-1 | 2012 | |
| She told me I wasn't being honest with her, | Ona karşı dürüst olmadığımı söyledi, haklıydı da. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't very well explain to her | Ona, annemizi kaldırımda yapayalnız ve... | Arrow-1 | 2012 | |
| that I left our mother alone and bleeding on the pavement | ...yaralı bir şekilde bırakmamın asıl sebebinin... | Arrow-1 | 2012 | |
| because I'm fast enough to almost run down the attacker. | ...neredeyse saldıranı yakalayabilecek kadar hızlı olduğumu açıklayamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| But what I can do is protect my family. | Yapabildiğim tek şey ise; ailemi koruyabilmek. | Arrow-1 | 2012 | |
| And, Diggle, when I found out who this guy is, | Ayrıca Diggle, bu adamın kim olduğunu bulduğum zaman... | Arrow-1 | 2012 | |
| he's a dead man. | ...onu öldüreceğim. | Arrow-1 | 2012 |