Search
English Turkish Sentence Translations Page 4778
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yeah. | Öyle. Kuş. Anladık. | Arrow-1 | 2012 | |
| You speak English. | İngilizce konuşuyorsun sen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You want survive this place, | Burada hayatta kalmak istiyorsan sen, öldüreceğin son şey olmayacak kuş. | Arrow-1 | 2012 | |
| And forget her. | Unut onu da. ...maskaran neden akıyor bakalım? | Arrow-1 | 2012 | |
| You wanted to see me? | Beni mi görmek istedin? Gergin görünüyorsun, Moira. | Arrow-1 | 2012 | |
| A modern day Robin hood. | Günümüzün Robin Hood'u işte. | Arrow-1 | 2012 | |
| What, are you worried that your net worth makes you a target? | Ne oldu, kazandığın para sayesinde onun hedefi hâline gelmekten mi korkuyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| Jason Brodeur, Adam Hunt, | Jason Brodeur, Adam Hunt, Warren Patel. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tell me you see a connection, Moira. | Lütfen bana arada bir bağlantı olduğunu söyle, Moira. Zenginleri hedef almıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, he's not. | Hayır, almıyor. Listedekileri hedef alıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| You here for the bodyguard position? | Koruma pozisyonu için mi geldin? Diğer adam daha yeni istifa etti de. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, I'm not. | Hayır, diğer pozisyon yüzünden geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just to be clear, | Şimdiden bil diye söylüyorum, yardımcın falan olmaya gelmedim ben. | Arrow-1 | 2012 | |
| But you're right. | Ama haklısın. Bu şehir için savaşmak yapılması gereken bir şey... | Arrow-1 | 2012 | |
| and you're gonna do this with or without me. | ...ve ben olsam da olmasam da bunu yapmaya devam edeceksin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. But with me, | Evet. Ama benimle birlikteyken daha sen de dahil az ölü sayısı olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Diggle, I'm not looking for anybody to save me. | Diggle, beni kurtaracak birilerini aramıyorum ben. | Arrow-1 | 2012 | |
| Maybe not, | Belki aramıyorsun ama seni tam da kurtaracak birilerine ihtiyacın var. | Arrow-1 | 2012 | |
| You are fighting a war, Queen, | Bir savaş yürütüyorsun, Queen... | Arrow-1 | 2012 | |
| except you have no idea what war does to you, | ...lakin savaşı sana ne yaptığı hakkında en ufak bir fikrin yok... | Arrow-1 | 2012 | |
| And you need someone to remind you | Sana kim olduğunu hatırlatacak birine ihtiyacın var... | Arrow-1 | 2012 | |
| not this thing you're becoming. | ...kime dönüştüğünü değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver Queen. What is this? | Oliver Queen. Neler oluyor burada? Buraya öylece dalamazsınız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah? Well, I got a badge and a gun that say different. | Öyle mi dersin? Aksini kanıtlayan rozet ve silahım vardı oysaki. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, what the hell's going on?! | Burada neler oluyor? Dedektif Lance | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver Queen, you're under arrest on suspicion | Oliver Queen, adaletin engellediğin için... | Arrow-1 | 2012 | |
| of obstruction of justice, aggravated assault... | ...ağır cezayı gerektiren müessir fiil işlediğin için... | Arrow-1 | 2012 | |
| What is going on? Walter, stop them! | Neler oluyor? Walter, durdur onları! | Arrow-1 | 2012 | |
| Trespassing, acting as a vigilante... | ...izinsiz girdiğin için, yasadışı bir kahraman gibi davrandığın için... Sessiz kalma hakkına sahipsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you out of your mind?! | Sen kafayı mı yedin? Ve cinayetle şüphelendiğin için göz altına alınıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| on an island with only one goal | ...bir adada mahsur kaldım, o da hayatta kalmaktı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Make it home. Right my wrongs. | Eve dönmeyi başar. Yanlışlarımı düzelt. Hayır! | Arrow-1 | 2012 | |
| To use the list of names he left me 1 | Babamın bana verdiği listeyi kullanarak şehrimi zehirleyenleri alaşağı edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| To do this, I must become someone else. | Bunu yapabilmek için, başka birine dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| I must become... | Başka bir şeye dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 | |
| You better move! Move! | Kıpırdasanız iyi edersiniz! Hadi! | Arrow-1 | 2012 | |
| Nobody lift their head, nobody gets hurt. | Başınızı kaldırmazsanız zarar görmezsiniz. Yerde kalın! 1 | Arrow-1 | 2012 | |
| Get on the floor right now! | Derhal yere yatın! | Arrow-1 | 2012 | |
| You can't jackhammer into the safe. | Kasayı kaya matkabıyla açamazsınız. Çok kalındır. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're through! | İçerideyiz! Üç dakika sürer. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Whispering] Are you trying to get us killed? | Bizi öldürtmek mi istiyorsun? Merak etme. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm a cop. | Ben polisim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please don't do anything. | Lütfen bir şey yapma. Ölmek istemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Please! | Lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| What the hell's going on? | Neler oluyor be? | Arrow-1 | 2012 | |
| He was a freakin' cop. | Lanet olası bir polismiş. Bu kadar ateş ettiğin yeter. | Arrow-1 | 2012 | |
| you hear that? | Sesi duydun mu? Biri sessiz alarma basmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't! | Yapma! Buraya kadar. Gidiyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Starling City police department. | Starling şehri polisi! | Arrow-1 | 2012 | |
| Lay down your weapons and come out with your hands up. | Silahlarınızı indirin ve elleriniz havada dışarı çıkın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hold your fire. | Ateş etmeyin. | Arrow-1 | 2012 | |
| These are hostages. | Rehine bunlar. Sen rehineleri al. | Arrow-1 | 2012 | |
| All units, move in! Move in! | Tüm birimler, içeri giriyoruz! İçeri girin! | Arrow-1 | 2012 | |
| Come here. You shot a cop. | Buraya gel. Bir polisi vurdun. Bu işi böyle yapmayız biz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Me getting killed isn't how we do things, either, is it? | Beni öldürtmek de istemeyiz ama, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Is it? Get in the van! | Öyle mi dedim? Minibüse gir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Anchor the rear hand, Diggle. Come on. | Zayıf olan elini de dengelemen gerekiyor, Diggle. Hadi ama. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey. | Peki. | Arrow-1 | 2012 | |
| Variable acceleration. | Buna bir anda değişen hızlandırma denir. Çoğu dövüşçü hareket etmeden dövüşür. | Arrow-1 | 2012 | |
| You switch it up, you throw your opponent off his game. | Bir anda yerini değiştirirsen, rakibini saf dışı bırakırsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Groans] That was nice. Where'd you learn that? | Oldukça iyiydi bu. Nereden öğrendin? Hocamın adı, Yao Fei. | Arrow-1 | 2012 | |
| He give you those scars? | Bu yaraları o mu yaptı? Birini. | Arrow-1 | 2012 | |
| Any others? | Ya diğerlerini? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, one day you're gonna be straight with me | O adada başına gelenler hakkında bir gün her şeyi anlatmak zorunda kalacaksın. | Arrow-1 | 2012 | |
| But not today. | Ama bugün değil. Yine de leziz hareketlerdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yep. Tonight I'm gonna use them on him. | Öyle. Bunlardan bazılarını onun üstünde kullanacağım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Scott Morgan runs water and power in the Glades. | Scott Morgan, Glades'te su ve elektrikten sorumlu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Jacks up the prices when people can't pay, | İnsanlar ödemeyemeyince zam yapar, en kötü kışta dahi su ve elektriği kapatır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Which is at least a month away. | Bunun olmasına en az bir ay var. Sen asıl şuna bak. | Arrow-1 | 2012 | |
| These guys started at Keystone 3 years ago, | Soygunlara, üç sene önce Keystone'da başlamışlar... | Arrow-1 | 2012 | |
| then began moving west, hitting banks along the way. | ...o zamandan beri de önlerine gelen her bankayı soyarak batıya ilerlemişler. | Arrow-1 | 2012 | |
| This morning they hit Starling City Trust. | Bu sabah Starling Şehri Bankasını soydular. İzinli bir polisi vurmuşlar. Adam komada... | Arrow-1 | 2012 | |
| and the doctors are saying it's a coin toss whether he'll make it. | ...doktorlar da kurtulma ihtimalinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu söylüyorlar. | Arrow-1 | 2012 | |
| If he's a cop, SCPD will be all over it. | Polisse, şehir polisleri halleder. Sorumluluk fazla mı geldi? Paran mı yok? | Arrow-1 | 2012 | |
| Listen, these guys don't hit one time. | Bu adamlar bir banka soyup kaçmıyorlar. Şehir başına iki üç banka soyuyorlar... Dünyanın yarısını dolaştık ve bu sabah o kadar eski bir uçağa bindik ki... | Arrow-1 | 2012 | |
| which means right now they're planning their next job. | ...bu da şu anda bile bir sonraki banka soygununu plânladıkları anlamına gelir. | Arrow-1 | 2012 | |
| I think you have the wrong impression | Benim yapmaya çalıştığım şeyi yanlış anlamışsın sen. | Arrow-1 | 2012 | |
| You take out bad guys with a bow and arrow. | Ok ve yayla kötü adamlar deviriyorsun. Sokak suçlularıyla savaşmam. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's a symptom of what's wrong with this city. | Şehir bozuk olduğu için sokak suçluları bu kadar serbest. Ben kaynağa ineceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| CEOs and crooked entrepreneurs. I get it. | Yöneticiler ve satın alınmış girişimciler. Anladık. | Arrow-1 | 2012 | |
| Listen, Oliver, I'm just saying, | Dinle, Oliver. Tek demek istediğim, o defterde yazmayanları devirerek de... Bakın demin kimi buldum. Evi ararken yolunu mu kaybettin? | Arrow-1 | 2012 | |
| if you think beyond the scope of those pages. | ...bu şehirde bir şeyleri değiştirebilirsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sure your father wouldn't mind. | Babana saygısızlık olmaz yani. Hayır, anlamıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| My father died so that I could live. | Babam, sırf ben hayatta kalayım diye öldü. | Arrow-1 | 2012 | |
| Live and make a difference by fixing the city | Hayatta kalıp babam ve bu defterdeki kişilerin mahvettiği şehri... | Arrow-1 | 2012 | |
| Every name that I cross off this list | Defterde çizik attığım her isimle, babamın yaptığı fedakârlığı onurlandırıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| There's more than one way to save this city. | Bu şehri düzeltmenin birden fazla yolu var. | Arrow-1 | 2012 | |
| Not for me. | Benim için yok. Bu şehirde her gün yeni bir suç meydana geliyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| What do you want me to do, stop all of it? | Ne yapayım, hepsini mi durdurayım? | Arrow-1 | 2012 | |
| It sounds like you have a narrow definition of being a hero. | Kahraman olmanın ne demek olduğunu tam anlamamışsın bence. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Gasps] Dad? | Baba? | Arrow-1 | 2012 | |
| Please tell me that this is a nightmare | Lütfen bana bunun bir kâbus olduğunu ve uyanmak üzere olduğumu söyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| How can Stagg Industries pull out completely? | Stagg endüstri nasıl olur da desteği çeker? Onlar en büyük bağışçımızdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| They're our largest donor. | Big Belly Burger'a uğradım. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's like they say "It's the economy, stupid." | Onların dediği gibi; "Ekonomi işte, aptalca." Aptal ekonomi olacak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, without Stagg, how long can CNRI keep the doors open? | Stagg'ın desteği olmadan bu yer daha ne kadar açık kalabilir? | Arrow-1 | 2012 | |
| It depends. What time you got? | Duruma bağlı. Ne kadar zamana ihtiyacın var? | Arrow-1 | 2012 | |
| I have fiesta time. | Fiesta* zamanı. Yoksa siesta* zamanı mı olacaktı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Which one means a party and which one means a nap? | Hangisi parti, hangisi kestirmek demek oluyordu? | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy, as much as I would love to relive | Tommy, her ne kadar İspanyolca'yı seninle... | Arrow-1 | 2012 |