Search
English Turkish Sentence Translations Page 4782
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So can you imagine... | Bu yüzden de düşünebiliyor musun | Arrow-1 | 2012 | |
| of having my child returned to me... | ...bir mucizeye tanık olduktan sonra... | Arrow-1 | 2012 | |
| That you seem to have little or no interest | ...ne benimle birlikte zaman geçirmek ne de bana doğruyu söylemek konusunda... | Arrow-1 | 2012 | |
| in being with me | ...en ufak bir ilginin olmadığına tanık olmak nasıldır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Redwood United Bank. | Redwood United Bankası. Gece soymaya çalışacaklar. | Arrow-1 | 2012 | |
| Gonna try a nighttime hit. | Öyle yapmasaydım bunların hiçbir olmazdı. Öyle yapmasaydım bunların hiçbir olmazdı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have to go. | Gitmem gerekiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry. | Özür dilerim. Özür dileme zahmetine bile girme. | Arrow-1 | 2012 | |
| Honestly, Oliver, there are times when I wonder | Cidden Oliver, bazen eve gelmeye neden zahmet ediyorsun bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| 3 minutes. | Üç dakika. Tamam. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll check it out. | Kontrol edeceğim. Tamamdır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Kyle Reston. | Kyle Reston. | Arrow-1 | 2012 | |
| I came prepared. | Hazırlıklı geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Uhh! | Hayır, Bay Queen. İşte yanıldığın nokta burası. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's okay. It's gonna be okay. | Sorun yok. Her şey yoluna girecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| No, hey, I got this. | Yapma, bunu ben hallederim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Drop your weapon! | Silahlarınızı bırakın! Hemen! Hayır! | Arrow-1 | 2012 | |
| Kyle! Kyle. | Kyle! Kyle. Bir şeyi yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's just knocked out. | Bayıldı sadece. | Arrow-1 | 2012 | |
| It wasn't his fault. | Onun suçu değil bunlar. Oğlumu bu hale getiren benim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course it doesn't work. | Tabii ki işe yaramaz. Halüsinasyon görüyorum. Ya da rüyadayım. | Arrow-1 | 2012 | |
| But if you weren't... | Evet ama halüsinasyon görmesen bana ihanet etmiş olurdun, Oliver. | Arrow-1 | 2012 | |
| I died so that you could live, and you threw that gift away. | Sırf hayatta kalman için kendimi feda ettim, sense sana verdiğim hediyeyi çöpe atıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm not strong like you. I never was. | Senin kadar güçlü değilim. Hiçbir zaman da olmadım. | Arrow-1 | 2012 | |
| I told you, I'm not the man you think I am. | Sana söylemiştim, düşündüğün kişi değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| The things I've done. | Yaptığım tüm o şeyler. Yapmayı plânladığım şeyler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Dad... Dad. | Baba... Baba. Ne demek istiyorsun ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| Please? | Söyler misin? Onun ne demek olduğunu bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I told you. I begged you. | Sana söylemiştim. Sana yalvarmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right my wrongs! | Yanlışlarımı düzelt. Bu artık senin sorumluluğun. | Arrow-1 | 2012 | |
| How? | Nasıl? Bunu nasıl yaparım? | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't even get off this island. | Bu adadan dahi kurtulamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry I didn't tell you the truth about me. | Hakkımdaki gerçeği söylemediğim için üzgünüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I hope... | Ama umarım | Arrow-1 | 2012 | |
| hope that you know | Umarım seni sevdiğimi biliyorsundur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you know that as a doctor, | Bir doktor olarak, kendimi kocaman bir alet olarak görebildiğimi biliyor muydun? | Arrow-1 | 2012 | |
| How about a dance, handsome? | Bir dansa ne dersin yakışıklı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, uh, I thought that we agreed | Aptalca bir şey yapmadan önce beni arayacağın... | Arrow-1 | 2012 | |
| you did something stupid. | ...konusunda anlaşmamış mıydık? Hiç eğlenceli değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm going to show you how to have some fun. | Sana eğlenceli olmanın nasıl olduğunu göstereceğim şimdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Whoa, whoa, what are you doing? | Hop, hop, ne yapıyorsun? Harika olduğumu söylemiştin hani? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, you are amazing, but you're also like my sister. | Evet, harikasın ama aynı zamanda kız kardeşim gibisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| My baby sister. | Küçük kız kardeşim. Artık küçük değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for noticing. | Fark ettiğin için de sağ ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Chuckles] Laurel doesn't even like you. | Laurel senden hoşlanmıyor bile. Seni anlamıyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I do. | Ben anlıyorum. Neden bunu göremiyorsun ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea. Thea, it was a mistake | Thea. Thea, kızlar hakkında seninle... | Arrow-1 | 2012 | |
| about girls and stuff. | ...konuşmak bir hataydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| It was inappropriate, and I think it may have confused you. | Yersizdi yaptığım ve sanırım böyle yapmam senin kafanı karıştırmış. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Chuckles] Yeah, the rejection? | Red mi ediyorsun yani? | Arrow-1 | 2012 | |
| It is pretty clear. Even if it wasn't, | Oldukça belli. Hani belli olmasa bile, annem, Oliver, hayatımdaki... | Arrow-1 | 2012 | |
| Whoa, whoa. | Sakin, sakin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Ok, let's go, let's go, come on. | Tamam, hadi gidelim. Gidelim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy? Yep. | Tommy? Evet. Thea iyi mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Oh, yeah, she just ate some bad crab cakes. | Tabii canım. Bozuk pasta falan yedi herhâlde. | Arrow-1 | 2012 | |
| Are you sure it wasn't something she drank? | İçtiği bir şeyden olmadığına emin misin? | Arrow-1 | 2012 | |
| Ahem. Don't worry. I got this. | Merak etme sen. Ben hallederim. Sen geri dön, eğlenmene bak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Looked like you were having a nice little do si do with the good doctor. | Büyük doktorla yakın mı yakın dans ediyor gibiydiniz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tommy, I'm going to let you in on a little known secret | Tommy, sana Dr. Carter Bowen hakkında az bilinen bir sır vereceğim şimdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| The man is a gigantic ass. | Adam koca götün tekidir. | Arrow-1 | 2012 | |
| And the only reason why I danced with him | Onunla dans etmemin tek nedeni, avukat bürosu için koca bir çek yazmasındandır. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why would you think anything else? | Neden başka bir şey olduğunu düşündün ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess when it comes to you, I tend not to think straight. | Sanırım konu sen olunca doğru dürüst düşünemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Can you call me a cab? | Benim için taksi çağırır mısınız? Kesinlikle olmaz. Seni ben götüreceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Get in. | İçeri gir. O kadar olay çıkardığım için kusura bakma. | Arrow-1 | 2012 | |
| Just feel better, okay? | Sen iyileşmene bak, olur mu? Cesetleri hallettik. Gitsek iyi olur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, Tommy. Yeah? | Hey Tommy. Evet. Sana bir dans borçluyum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You earned it. | Bunu hak ettin. İyi geceler. | Arrow-1 | 2012 | |
| What went down wasn't your fault. | Yaşanan olaylar senin suçun değildi. Benim suçum olduğunu söylemedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver, it wasn't your fault, man. | Oliver, senin suçun değildi bu, dostum. Reston'a bir fırsat verdin. | Arrow-1 | 2012 | |
| That was more than he deserved. | Bu hak ettiğinden çok daha fazlasıydı. Bu konuda emin değilim işte. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, listen, I'll tell you this much. | Sana bu kadarını söyleyeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| You say going after the guys on that list | O listedekilerin peşine düşerek babanı onurlandıracağını söylemiştin, değil mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, if your dad could have seen you this week, | Baban senin bu hafta neler yaptığını görseydi... | Arrow-1 | 2012 | |
| the way you cared about the people he had hurt, | ...kendisinin zarar verdiği insanlara ne kadar değer verdiğini görse... | Arrow-1 | 2012 | |
| So maybe there is more than one way to save this city? | Yani bu şehri kurtarmak için birden fazla yol var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| By the way, Stan Washington woke up. | Ha bu arada, Stan Washington kendine geldi. | Arrow-1 | 2012 | |
| He's going to be fine. | İyileşecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| [Gunshot] | Teşekkürler. Teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| My responsibility. | Benim sorumluluğum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I promise, Dad. | Söz veriyorum, baba. | Arrow-1 | 2012 | |
| Nightcap? | Gece içkisi mi? Bana yardım edeceğini düşündüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| I I don't sleep well alone. | Yalnızken pek iyi uyuyamıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry about what I said tonight. | Bu akşam söylediklerim için kusura bakma. Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| The truth is, with Walter being gone, I'm... | Doğrusunu söylemek gerekirse, Walter'in gidişiyle kendimi... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm lonely. | ...yalnız hissediyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, you and I used to talk. | Biz eskiden sık sık konuşurduk seninle. Kafandan neler geçtiğini bilirdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| But now, even when you're home, | Şimdi ise, evde olduğun zamanlarda bile başka bir yerde gibisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I guess I just miss my son. | Sanırım oğlumu özledim. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I wish that... | Keşke... | Arrow-1 | 2012 | |
| For me. Please. | Benim için. Lütfen. | Arrow-1 | 2012 | |
| That is a great burger. | Harika bir hamburger bu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for this. Anytime. | Çok sağ ol bunun için. Her zaman. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, I'll bet Carter Bowen | Eminim Carter Bowen... | Arrow-1 | 2012 | |
| doesn't know where to find the best burger joint | ...Starling şehrinde en iyi hamburgerin nerede bulunduğunu bilmiyordur. | Arrow-1 | 2012 | |
| So I have one thing on him. | Demek bir konuda ondan iyiyim. Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| You have everything on him. | Her konuda ondan iyisin. | Arrow-1 | 2012 | |
| with only one goal | ...bir adada mahsur kaldım, o da hayatta kalmaktı. | Arrow-1 | 2012 | |
| to use the list of names he left me | Babamın bana verdiği listeyi kullanarak şehrimi zehirleyenleri alaşağı edeceğim. | Arrow-1 | 2012 | |
| To do this, I must become someone else. 1 | Bunu yapabilmek için, başka birine dönüşmem gerekti. | Arrow-1 | 2012 |