Search
English Turkish Sentence Translations Page 4785
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So you do think it's one of the other families. | Bunu diğer mafya ailelerinin yaptığını sen de düşünüyorsun yani. | Arrow-1 | 2012 | |
| No. | Hayır. Kim o zaman? | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, according to the coroner's reports, | Adli tabipe göre kurbanların hiçbiri tek atışla ölmemiş. | Arrow-1 | 2012 | |
| That's not stopping him from pulling that trigger. | Bu onu tetiği çekmekten alıkoymuyor ama. Bu bize bağlı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Or this is gonna blow up into an all out mob war. | Yoksa bir mafya savaşının tam ortasına sürükleniriz. Ne yapıyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| You are an angel, Helena. | Tam bir melek gibisin, Helena. O kadar güzelsin ki. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, we are gonna take good care of both of you tonight. | Bu akşam ikinize de çok iyi bakacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| You'll tell your father hello from us? | Babana bizden selam söyleyecek misin? Tabii ki, bay Russo. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'll give you a minute. | Sizi biraz rahat bırakayım. Teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| I heard about your mother's accident. | Annenin başına gelenleri duydum. İyi olacak mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| She's gonna be fine. | Bir şeyi kalmayacak. Teşekkürler. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm glad. | Mutlu oldum. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, why would you want to go into business with my father? | Babamla neden iş yapmak istediğini sorabilir miyim? | Arrow-1 | 2012 | |
| You know who he is and how he made his money. | ...diğer insanların omuzlarının üzerinde basarak... Kim olduğunu ve parasını nasıl kazandığını pekâlâ biliyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| You don't approve of your family's enterprises? | Ailenin girişimlerini uygun bulmuyor musun? | Arrow-1 | 2012 | |
| We share a name, and that name defines us | Bir soyadı paylaşıyoruz ve bu soyad bunu isteyip istemediğimizi belirtir. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've already made judgments about me, | Benim hakkımda şimdiden bir hükme vardın... | Arrow-1 | 2012 | |
| just like I've already made judgments about you. | ...aynı benim de senin hakkında hükme vardığım gibi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Right. I'm the rich man's Lindsay Lohan. | Doğru. Ben zengin adamların Lindsay Lohan'ıyım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sorry. | Kusura bakma. Sorun değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Hey, can I ask you something? | Sana bir şey sorabilir miyim? Tabii. | Arrow-1 | 2012 | |
| I know it must have been hell for you, | Bunun senin için çok kötü olduğunu biliyorum... | Arrow-1 | 2012 | |
| alone on that island for 5 years, but I'm... | ...yani o adada beş yıl boyunca yapayalnız kalmak ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| No pressure from your family, | Ailenden gelen baskı yok... | Arrow-1 | 2012 | |
| no need to be the person everyone else expects you to be. | ...herkesin olmanı istediği adam olmak zorunda değilsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Was there ever a day when | Hiç oturup da | Arrow-1 | 2012 | |
| when I didn't feel lost and I felt...free? | Kaybolmuş olarak değil de özgür olduğumu hissettiğim zamanlar mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Those are the days that I miss. | O günleri özlüyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| What, is it too spicy for you, Merlyn? | Çok mu acılıydı, Merlyn? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. No, not really. I'm just, um, | Hayır. Hayır, öyle değil. Ben ağlıyorum çünkü... | Arrow-1 | 2012 | |
| I was thinking of a Hallmark commercial | ...bu sabah gördüğüm bir Hallmark reklamını hatırladım, hasta kediyle düet yapılıyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| It was very emotional. | Çok duyguluydu. Başka bir şey var mıydı? | Arrow-1 | 2012 | |
| No. Thank you. | Onun masum olduğunu düşünüyorsun gerçekten de? Birileri düşünüyor. Hayır, teşekkürler. Ne demek. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thanks for letting me take you to dinner. | Seni yemeğe çıkarmama izin verdiğin için sağ ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, I read this article by a film critic once, | Bir dileğimiz olsa, onun en sevdiği filmi ilk defa izlemiş gibi olmayı dileyeceğini... | Arrow-1 | 2012 | |
| it would be to watch his favorite movie again for the first time. | ...makalesinde yazan bir sinema eleştirmeni vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I kind of wish that was us. | Keşke bizim de öyle bir şansımız olsa. | Arrow-1 | 2012 | |
| So you want dinner and a movie. | Yani hem beni yemeğe hem de sinemaya görümeyi mi istiyorsun? Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| I wish we had just met | Keşke daha yeni tanışmış olsak ve tüm bu şeyler bir ilişkinin başlangıcı olsa... | Arrow-1 | 2012 | |
| and there wasn't so much of me I wish you'd forget. | ...ve keşke unutmanı istediğim hallerim bu kadar çok olmasaydı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, keep saying nice things like that | Bu şekilde güzel konuşmaya devam edersen... | Arrow-1 | 2012 | |
| and maybe next time I'll let you choose the restaurant. | ...belki bir dahaki sefer restoranı senin seçmene izin veririm. | Arrow-1 | 2012 | |
| Mr. Merlyn... | Bay Merlyn... Evet? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, I'm afraid you credit card has been declined. | Özür dilerim ama maalesef kredi kartınız reddedildi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Did you swipe it a few times? | Birkaç defa daha denediniz mi? O şeyler bazen arıza çıkarabiliyor da. | Arrow-1 | 2012 | |
| I did, and, um, I'm afraid the credit card company | Denedim ve maalesef kredi kartı şirketiniz kartınıza el koymamı istedi. Thea bizi listelerinden sildirdi sanmıştım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you. | Kusura bakmayın. | Arrow-1 | 2012 | |
| People are always asking me, what did I miss the most? | İnsanlar her zaman en çok neyi özlediğimi sorar durur. | Arrow-1 | 2012 | |
| Air conditioning. | Klimayı. Uydu radyosunu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Tagliet uh ta | Tagliet Tagliatelle* mi? | Arrow-1 | 2012 | |
| Mm. Right. | Aynen. | Arrow-1 | 2012 | |
| But those are the answers that I give people | İnsanlara bu cevabı veririm çünkü insanlar öyle cevapları bekler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Why can't you just be truthful? | Neden dürüst olmuyorsun? Nasıl dürüst olunacağını bilmiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You've been through a crucible, | Bu senin denemendi ve seni değiştirdi. Nasıl değiştirmezdi ki? | Arrow-1 | 2012 | |
| That's beautiful. | Çok güzelmiş. Haçın. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's a gift. | Bir hediyeydi. Nişanlımdan. | Arrow-1 | 2012 | |
| Fiance. | Nişanlın demek. | Arrow-1 | 2012 | |
| I didn't know you were engaged. | Nişanlı olduğunu bilmiyordum. Değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Anymore. | Artık değilim. Kendisi öldü. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry. | Çok üzgünüm. Ben de öyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| That was my crucible. | Bu da benim denememdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Boy, it's nice to... | Tanrım, kendim gibi... | Arrow-1 | 2012 | |
| It's really nice to be with someone that I can be myself with. | Kendim gibi davranabileceğim birisiyle beraber olmak o kadar güzel bir his ki. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's nice to be with someone who knows how hard it can be. | Ne kadar zor olabileceğini bilen birisiyle olmak da çok güzel. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm really sorry. | Kusura bakma. Sorun değil. Cevap ver sen. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you. | Teşekkürler. Efendim? | Arrow-1 | 2012 | |
| It's Diggle. Something came up. | Şehirdeki her sorunu ben halledemem. O kısmını anlıyorum, Oliver. Ben Diggle. Bir sorunumuz var. Hemen oradan çık ve beni ara. | Arrow-1 | 2012 | |
| Helena, I have to go. There's something that I have to do. | Helena, gitmem gerek. Yapmam gereken bir şey var. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's about my mother, otherwise I would, uh, | Sorun annem yoksa kesinlikle kalırdım. | Arrow-1 | 2012 | |
| And I would like that. | Hoşuma giderdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| My father would kill me if I let you pay. | Babam ödemene izin verirsem öldürür beni. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have a confession. | Bir itirafta bulunmak istiyorum. Bu gece seninle çıkmak istememiştim. | Arrow-1 | 2012 | |
| That makes two of us. | Ben de öyle. Çıktığıma çok sevindim ama. | Arrow-1 | 2012 | |
| That makes two of us. | Ben de öyle. | Arrow-1 | 2012 | |
| Oliver. | Oliver. Babam konusunda dikkatli ol. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea, you don't need to knock, sweetheart. | Thea, kapıyı çalmana hiç gerek yok, tatlım. | Arrow-1 | 2012 | |
| What about me? | Peki ya ben? Umarım kusura bakmazsın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thea let me in. | Thea içeri girmeme izin verdi. Burada ne işin var? | Arrow-1 | 2012 | |
| I wanted to see how your recovery was going? | İyileşmenin nasıl gittiğini görmek istedim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, surely someone of your means has a telephone. | Senin kadar varlıklı birinin eminim telefonu vardır. | Arrow-1 | 2012 | |
| I like to see someone | Konuşacak önemli bir şeylerim olduğunda o kişiyle yüzyüze konuşmayı tercih ederim. Eğer Tockman bir iş daha yapmak istiyorsa... Eğer Tockman bir iş daha yapmak istiyorsa... | Arrow-1 | 2012 | |
| You, me, and Robert. | Sen, ben ve Robert. Gelmemin nedeni de bu. | Arrow-1 | 2012 | |
| You are a vital part of Starling City's future. | Starling şehrinin geleceği konusunda önemli bir parçayı teşkil ediyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Robert feared that future. | Robert bu gelecekten korktu. İnancını kaybetti. | Arrow-1 | 2012 | |
| It's been my experience that when someone | Deneyimlerime göre birinin aynı senin bugün yaşadığın gibi... | Arrow-1 | 2012 | |
| like you experienced today, | ...ölümle burun buruna kalması, en derin inancını dahi değiştirebilir. | Arrow-1 | 2012 | |
| Have they? | Değiştiler mi? Hayır. | Arrow-1 | 2012 | |
| You didn't have to say it. | Söylemene gerek bile yoktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can see that they haven't. | Değişmediklerini görebiliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| What happened? | Ne oldu? Olmak üzere diyelim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Bertinelli's enforcer Nick Salvati | Bertinelli'nin infazcısı Nick Salvati Evet, bugün viski içmiştik beraber. | Arrow-1 | 2012 | |
| He seems like a real stand up mobster. | Fena bir mafyacıya benziyordu. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah, well, he's been paying visits to everyone | Evet, onlara koruma borcu olan herkesi ziyaret etmeye başlamış. | Arrow-1 | 2012 | |
| Diggle, I'm trying to figure out who took a shot at my mother, | Diggle, ben yalnızca annemi kimin vurduğunu bulmaya çalışıyordum... | Arrow-1 | 2012 | |
| not take on all of organized crime. | ...tüm organize suçu çökertmeyi değil. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well, listen, Oliver, Salvati and his goons | Dinle, Oliver. Salvati ve adamları... | Arrow-1 | 2012 | |
| have already put 4 people in the hospital tonight, | ...bu gece şimdiden dört kişiyi hastanelik etmiş durumda... | Arrow-1 | 2012 | |
| and if somebody doesn't stop them, | ...ve eğer birileri onu durdurmazsa... | Arrow-1 | 2012 | |
| the poor bastard who owns Russo's is gonna be next. | ...ona borcu olan Russo'nun zavallı sahibi sıradaki olacak. Galiba geçen yıldan beri biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wait, wait. Russo's? | Bekle biraz. Russo mu dedin? Evet, hemen Adams ve | Arrow-1 | 2012 |