Search
English Turkish Sentence Translations Page 4885
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yeah, you came to my rescue. | Evet, imdadıma yetişmiştin. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Your loan saved my company from bankruptcy. | Kredilerin beni iflastan kurtarmıştı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| But in return I covered your losses from those illegal loans. | Daha sonra kredilerden kaybettiklerinin üstünü de ben kapatmıştım. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I'd say we're even. | Ödeştik sanırım. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Think about it: As of tomorrow you're out of here. | Bir de şöyle düşün: Yarından itibaren burada değilsin. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Why should I lend three million | Ne diye bir yabancıya üç milyon yen borç vereyim ki? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Try to be realistic. | Eğri oturup doğru konuşalım. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Personal obligations have no place in business. | Kişisel isteklerin işte hiçbir yeri yoktur. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You're about to become a director. | Yakında müdür olacaksın. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Getting tangled up with hick construction bosses like me | Benim gibi taşralı bir patronla iş yapmak... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| will just hold back your career. | ...seni ancak kariyerinden alıkoyar. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I won't be able to see you off tomorrow. Take care. | Yarından sonra seni görmeyeceğim. Kendine iyi bak. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Oh, almost forgot. | Neredeyse unutuyordum. Küçük bir veda hediyesi. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| It's called a floral clock. | Çiçek saati deniyor. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| It never goes wrong. Try to follow its example. | Hiçbir zaman yanlış göstermez. Saati kurdum, takip edersin. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Sorry, that was a little snide. | Kusura bakma, çam sakızı çoban armağanı. Haydi hoşça kal. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Did you have a visitor? | Ziyaretçiniz var. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| A man asked me to give this to you. Said his name was Kumaki. | Bunu size vermemi istedi. Adı da Kumaki miydi neydi. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| A young man with sunglasses. | Güneş gözlüklü genç bir adam. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| What shall I do? He's waiting outside for an answer. | Ne yapayım? Dışarıda cevap bekliyor. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| “Don't forget: Byobudani at 6:00 A.M. tomorrow.â€. | Yarın saat altıda, Byobudani'da. Unutma! | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| That's odd. | Çok tuhaf. Birkaç dakika önce buradaydı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| He called yesterday too. | Dün de sizi aramıştı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Listen... Sorry to call so late last night. | Şey... Dün gece geç aradığım için kusura bakma. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I was just feeling nostalgic. What's this about? | Geçmişi özledim. Bu da neyin nesi? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I promised to treat you to dinner. | Seni akşam yemeğine çağıracaktım. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I'm busy tonight. | Bu gece meşgulüm ama. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| That's okay. Aizawa's sick, so I'm on night duty tonight. | Sorun değil. Aizawa hasta olduğundan bu gece nöbete ben kalıyorum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| No, nothing. | Hayır yok. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| So you're on night duty tonight? | Demek bu gece nöbete sen kalıyorsun. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You got the short end of the stick. | İşin kötü tarafı da sana kalmış. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Bank of Niigata | Niigata Bankası | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| It's been years since we drank together like this. | Birlikte böyle sarhoş olmayalı yıllar oldu. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Relax. Don't worry about night duty. | Rahat ol. Gece nöbetini düşünme şimdi. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| But it's already 9:30. | Saat 9:30 olmuş. Sorun değil. Al biraz daha iç. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You're with your boss. We'll make up some excuse. | Patronunla birliktesin. Bunu göz ardı edebiliriz. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| No, I shouldn't. | Olmaz, içmemeliyim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I really shouldn't. | Gerçekten bu kadar fazla. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| See you later. Nakaike! | Görüşürüz. Nakaike! | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Who cares about night duty? | Kim gece görevini takar ki? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| No one will notice as long as I'm back by dawn. | Şafağa kadar dönmesem kimse farkına bile varmaz. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Honestly, everyone does it. | Aslında bakarsan herkes fark eder. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| But that's a secret. | Ama bu bir sır. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| What's wrong? Somewhere else you have to be? | Sorun nedir? Başka bir yerde mi olman gerekiyordu? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| This area's changed completely. | Bu bölge tamamıyla değişti. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| All this was wheat fields when we were kids. | Biz çocukken buralar buğday tarlasıydı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| We used to race down the dirt paths. | Kirli yollarında koşardık. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Yeah, I miss the old days. | Evet, eski günleri özlüyorum. Ama ne kadar çok denesemde önemi yoktu. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I could never beat you at school or work or anything. | Ne okulda ne işte ne de başka bir şeyde seni geçemezdim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| But that's not surprising. | Tabii bu şaşırtıcı bir şey değildi. Senin yeteneğin elbette daha muazzamdı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| As for Kumiko... | Kumiko'ya gelince... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I was intimidated by her from the start. | Başından beri bana gözdağı veriyordu. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| But even now... | Şimdi bile... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You still treat me as a friend. | Bana arkadaşınmışsın gibi davranıyorsun. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You know, I really... | Biliyorsun, ben gerçekten... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Yukie. | Yukie. Şaşırdın mı? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I was on my way to say good bye. | Veda etmeye geliyordum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| We were together a long time. | Uzun zamandır birlikteydik. Veda etmemek uygun olmazdı. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Don't you agree? You've been drinking. | Doğru değil mi sence? Sarhoş musun? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You must be relieved. | Rahatlamış olmalısın. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You're free of me now... | Artık özgürsün... Başarına engel olan biri daha eksildi. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| That's enough now. | Bu kadar yeter. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| If you want to talk, let's go somewhere. | Eğer konuşmak istiyorsan başka bir yere gidelim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You're not fooling me again. | Beni tekrar kandıramazsın. Sekiz yıl kandıdın zaten. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I can't do it. | Yapamam. Senden ayrı kalamam. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Please don't leave me! | Lütfen beni terk etme! Anlamaya çalış... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I should have had your baby. | Senin bebeğine sahip olmalıyım. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Then it would be easier to let go of you. | O zaman gitmene izin vermem daha kolaylaşır. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Starting tomorrow we'll be total strangers, | Yarından itibaren tamamıyla birer yabancı olacağız,... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| and nothing will be left of what we shared. | ...ve paylaştığımız şeylerden geri hiçbir şey kalmayacak. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Don't say that. This doesn't have to be the end. | Böyle konuşma. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I know you'll never come back to me. | Bana bir daha geri dönmeyeceğini biliyorum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I'll be back on business, and we can take our time. | İşten geri döneceğim ve zaman geçireceğiz. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Who could that be now? | Şimdi kim olabilir bu? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Some drunken prankster! | Sarhoş herifin teki olmalı! | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Son of a bitch! At this time of night! | Oruspu çocuğu! Gecenin bu vaktinde! | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Telephone | Telefon | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| emergency alarm | Acil Durum Alarmı | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I don't know how to open the safe. | Kasanın nasıl açıldığını bilmiyorum. Yemin ederim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Only the manager, his assistant, and a few section chiefs know. | Sadece müdür, onun yardımcısı ve birkaç bölüm şefi biliyor. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Is that all you're taking? | Bütün alacağınız sadece bu kadar mı? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Just three million yen? | Sadece üç milyon yen mi? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Why not take this too? | Neden bunu da almıyorsunuz? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Seems you finally caught on! | Sonunda beni yakaladın ha! | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| No point in keeping up this charade. | Bu soytarılığı sürdürmenin anlamı yok. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Nakaike... | Nakaike... Bu berbat sürpriz için özür dilerim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You see... | Anlarsın ya... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I wanted to do something memorable before I left. | Gitmeden önce geride unutulmaz bir şey bırakmak istemiştim. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I thought it could tighten security... | Güvenliğin sıkı olduğunu düşünüyordum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| To stage a mock break in. | Numaradan içeri girmiş olsam da... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| So all this was just an act? | Yani bütün bunlar numara mıydı? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Why would I rob my own bank? | Neden kendi bankamı soyayım? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Go on now. Put the money back. | Git şimdi. Parayı yerine geri koy. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Then untie nozaki | Sonra Nozaki'yi çöz... | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| and explain to him, all right? | ...ve her şeyi ona açıkla, olur mu? | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| You kept me waiting. | Beni beklettiniz. Parayı getirdiğinizi varsayıyorum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Please try to understand. | Lütfen anlamaya çalış. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| Just give me a week. | Bana sadece bir hafta mühlet ver. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| So you didn't bring it? Then you'll face the consequences. | Yani getirmediniz? O zaman sonuçlarıyla yüzleşeceksiniz. | Aru kyouhaku-1 | 1960 | |
| I'm taking these to the post office. | Bunları postaneye götürüyorum. | Aru kyouhaku-1 | 1960 |