Search
English Turkish Sentence Translations Page 4924
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I gave her my promised word in the presence of the Lord. | Ben Tanrı’nın huzurunda ona söz verdim ki… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I reckon it'll cross fine. | bence geçmeyi başaracaktır. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It probably start falling come the night. | Geceye kalmaz suya düşer bence. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You can lay over a day. | Bir gün daha bekleyebilirseniz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You should get the hell back to your own damn plowing. | Sizler kendi lanet sabanınızın başına defolup gidebilirsiniz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Ain't nobody asked you to follow us here. | Kimse bizi buraya kadar izlemenizi istemedi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Never meant no harm. | İyilik yapmak istedik. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Why don't you shut up, Jewel. | Sen neden çeneni kapamıyorsun Jewel? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah, shut up, Jewel. | Evet, sus artık Jewel. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| What you wanna do? | Ne yapmak istiyorsun? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| If the bridge was just up, we could drive across it. | Biraz daha yukarıda olsaydık, suyu çaprazlamasına geçebilirdik. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| What you say, Cash? | Ne diyorsun Cash? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Dewey Dell and Vardaman and Pa... | Dewey Dell ile Vardaman ve babam... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| they all better walk across on foot. | hepsi yürüyerek geçebilirler. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| He's right. Vernon can help them. | Haklı. Vernon onlara yardım eder. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You go with them. | Sen de onlarla git. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| We'll go on down the ford, meet you on the other side. | Biz aşağıdan sığ taraftan gideriz, karşıda buluşuruz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I don't advise it. | Bunu tavsiye etmem. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Come on, Vardaman. | Hadi Vardaman. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I gave her my word! | Ben ona söz verdim! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It is sacred on me. | Bu benim için kutsaldır. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I know you begrudge it... | Biliyorum, bunu çekemiyorsun... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| but she will bless you in heaven. | ama yine de o seni cennette selamlayacaktır. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| This is fool's work. Y'all should'a laid over a day. | Bu aptalca bir şey. Yahu bir gün daha bekleyemez misiniz? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Water's gonna go down, ain't gonna rain no more. | Su seviyesi düşer, artık yağmur da yok. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Surely ain't gonna get no higher. | Suyun daha da fazla yükselmeyeceği kesin. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's the turning back. It ain't no luck in turning back. | Geri dönmektir bu. Geri dönmekte ise uğurlu olan bir şey yoktur. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I give her my word. She's a counting on it. | Ona söz verdim. O bunun hesabını yapıyor. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| The dark current runs. | Karanlık akıntı başlıyor. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Talks up to us in a murmur... | Mırıl mırıl anlatıyor bize... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| become ceaseless and myriad. | biteviye ve hiç durmadan. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Fading swirls move along the surface for an instant... | Sönümlenen girdaplar yüzey boyunca bir an hareket ediyor... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| silent, impermanent... | sessiz, süreksiz... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| profoundly significant... | en derinden... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| as though something just beneath the surface... | ki sanki yüzeyin altında bir şeyler var gibi… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| huge and alive... | çok büyük ve canlı... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| was waked for a moment. | ve birden uyanıveriyor. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I reckon we're still on the road. | Sanırım hala doğru yoldayız. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Tull taken and cut down those two big white oaks. | Tull şu iki büyük meşeyi satın alıp kesmiş. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I hear tell, at high water in the old days... | Duyduğuma göre, eskiden su böyle yükseldiğinde... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| people used to ford by those trees. | İnsanlar bu ağaçlarla sığlık yaratırlarmış. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| If I'd suspicioned it, I coulda come out here last week | Eğer şüphelenseydim, geçen hafta buraya gelir ve… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and taken sight of it. | onlara göz kulak olurdum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| There's no way we coulda knowed. | Bilebilmemiz mümkün değil ki… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| All right, I'm gonna go on ahead... | Pekala, ben önden gideceğim... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and y'all just follow where I am, okay? | ve sen beni çok yakından takip edeceksin, tamam mı? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I ain't gonna let nothing happen to you. okay. | Başına bir şey gelmesine izin vermeyeceğim. Tamam mı? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It's just you and me. I ain't gonna let nothing happen to you. | Sadece sen ve ben. Sana bir şey olmayacak, tamam mı? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Come on. Come on now. | Hadi. Hadi şimdi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Guys! This way! | Beyler! Bu taraftan! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Guys, here! The ford is over here! | Beyler, şurası! Sığlık işte orada! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| This is it, Jewel! Right here! | Orada Jewel! Tam orada! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Wait! Jewel, wait! | Bekle! Jewel bekle! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| It ain't on a balance! | Tabut dengede değil! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Well, then go back and walk on the goddamn bridge, both you and Darl! | İyi o zaman, sen ve Darl geri dönüp, o lanet köprüden geçin öyleyse! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You let me on that! | Ama beni onunla bırakın! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Ride back and cross, too! Walk across the bridge... | Geri sür ve çaprazına git! Köprüden geç... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and meet us on the other bank with the rope, and then Vernon will take your horse! | Ve bizi karşı sahilde bir halatla bekle, ve Vernon da senin atını alsın! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| There's some loose logs! | Orada bazı çürük kütükler var! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Yeah, you go to hell! | Yani, cehenneme gidebilirsiniz! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Take the rope around the other bank! | Karşı sahilde halatı al ve bekle! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Three ain't no better than two. We got one to drive and one to balance. | Burada üç ikiden daha iyi değil. Birimiz sürmeli, diğerimiz dengede tutmalıyız. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I don't care what we do just so long as we do something! | Bu kadar zamandır her ne yaptıysak, umurumda bile değil. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Sitting here not doing a goddamn thing! | Bir bok yapamadan, burada duruyoruz! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Take the rope and meet us on the other side! Can you do that jewel? | Halatı al ve bizi karşı sahilde bekle! Bunu yapabilirsin Jewel? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| You might as well hop off now and go across the bridge, too, if you want. | Eğer istiyorsan, sen de şimdi zıplayıp, köprüden geçebilirsin. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I'll stay. Might take two of us. | Ben kalıyorum. Bunu iki kişi yapabilir. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Watch yourself! | Kendine dikkat et! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I'm on it! Come on! | Hallediyorum! Hadi! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Come on! Come on then, you can come to me, all right? | Hadi! Hadi artık, bana doğru gelebilir misiniz? | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Watch it! Log! | Dikkat et! Kütük! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Jewel! Let the rope go! | Jewel! Halatı al! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Go! Go! | Haydi! Haydi! | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I used to hear the dark land talking God's love... | Tanrı’ya olan sevgisini konuşan kara toprağın sesini dinlerim… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| His beauty and His sin. | Onun güzelliği ve Onun günahı. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Hearing the dark voicelessness in which words are deeds | Diğer sözcükler anlamını yitirirken, karanlığın söylediği, her biri amel olan… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and the other words that are not deeds | o sözcükleri duymak… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| just the gaps in people's lack coming down like the cries of the | insanların olmadığı o zaman dönemlerinden gelir gibi… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| geese in the wild darkness in the old terrible nights. | o çağlar öncesi dehşet gecelerinin vahşi karanlığında yaban kazlarının çığlıkları gibi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Anse had a word, too. Love, he called it. | Anse’nin de diyecek sözü vardı. Ona aşk dedi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| But I had been used to words for a long time. | Ama ben sözcükleri, çok uzun zamandır kullanıyordum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I knew that word was like the others. | Bu sözcüğün de, diğerleri gibi olduğunu biliyordum. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Just a shape to fill a lack. | Sadece bir eksikliği, şeklen doldurmak için. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| When I knew that I had Cash... | Cash’i doğurduğumda da biliyordum ki... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I knew that life was terrible | bu hayat berbat bir şeydi. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and that this was the answer to it. | Ve ona verilebilecek cevap da buydu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| That was when I learned that words are no good. | Sözcüklerin o kadar iyi olmadığını öğrendiğim zamandı bu. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Words don't ever fit even what they are trying to say at. | Sözcükler, sonuçta söylemeye çalıştıklarınıza, uyum sağlayamaz. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| When he was borned, I knew motherhood was invented by someone | O doğduğunda, anneliğin birileri tarafından, icat edilmiş olduğunu biliyordum… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| who had to have a word for it | bunun için diyecek lafı olan, birileri tarafından. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Because the ones that had the children... | Çünkü çocukları olanlar... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| didn't care if there was a word for it or not. | bunun için bir sözcük olup olmadığını umursamazlar. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| Sometimes I would lay by him in the dark... | Bazen karanlıkta onun yanına uzanırdım... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| hearing the dark land that was now of my blood and flesh | artık etim ve kanım olan kara toprağı dinlerken… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| and I would think, "Anse." | düşünürdüm "Anse’yi.". | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| "Why Anse? Why is he Anse?" | "Neden Anse? Neden o Anse?" | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| And I would think about his name until, after a while | Ve onun ismini düşünüp dururken, bir anda… | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I could see the word as a shape... | sözcüğü bir şekil olarak görmeye başlardım... | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| a vessel. | bir kap şekli. | As i Lay Dying-1 | 2013 | |
| I would watch him liquefy and flow into it... | Kap ağzına kadar dolup hareketsiz kalana dek... | As i Lay Dying-1 | 2013 |