English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 7680
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I heard you. | Sesini duydum. | Black Box-1 | 2014 |  |
| I heard you. Come back. | Sesini duydum. Geri gel. | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay, wait. No. It's a good thing because... | Bekleyin. Bu iyi bir şey çünkü... | Black Box-1 | 2014 | |
| What could possibly be good about having your wife look you in the face | Karınızın yüzünüze bakıp, sizi tanımamasının neresi güzel olabilir acaba? | Black Box-1 | 2014 | |
| No, I know. Claire, please come back. | Hayır, bilmiyorum. Claire lütfen geri gel. | Black Box-1 | 2014 | |
| Claire, where are you? | Claire neredesin? | Black Box-1 | 2014 | |
| Can I pet your dog? | Köpeğini sevebilir miyim? | Black Box-1 | 2014 | |
| He looks exactly like my dog... | Aynı köpeğim gibi görünüyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| Same hairdo, same collar, same bushy tail. | Aynı tüy, aynı renk, aynı kuyruk. | Black Box-1 | 2014 | |
| But I know my dog, and this is not Marvin. | Ama köpeğimi tanıyorum ve bu Marvin değil. | Black Box-1 | 2014 | |
| He's an imposter. | Bu bir sahtekar. | Black Box-1 | 2014 | |
| Honey, I'm so sorry. I've been working. | Tatlım, üzgünüm. Çalışıyordum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Um, I interviewed a lot of your colleagues. | İş arkadaşlarının çoğuyla görüştüm. Muhteşem şeyler çektim. | Black Box-1 | 2014 | |
| You did? Good. Well, you better go. | Öyle mi? İyi. Gitsen iyi olacak. | Black Box-1 | 2014 | |
| I do not know you. | Seni tanımıyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| What is it exactly that makes that man not recognize his dog? | O adamın köpeğini tanımasını engelleyen şey tam olarak ne? | Black Box-1 | 2014 | |
| So, there's a part of the brain. | Beyinde bir bölge var. Adı fusiform kıvrımı. | Black Box-1 | 2014 | |
| It's, uh, what connects what we see to how we feel. | Gördüğümüz şey ile hissettiğimiz şey arasında bağlantı kuran bölge burası. | Black Box-1 | 2014 | |
| So, if that's damaged, you might recognize a face, | Yani eğer burası zarar görürse, yüzleri tanıyabilirsin ama... | Black Box-1 | 2014 | |
| but you don't have the emotions that you usually have | ...o insanı gördüğünde her zaman hissettiğin şeyleri hissetmezsin. | Black Box-1 | 2014 | |
| Maybe I have that. | Belki de o rahatsızlık bende de vardır. | Black Box-1 | 2014 | |
| I always have that feeling. What do you mean? | Sürekli öyle hissediyorum. Ne demek istiyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| My mother's not my mother. | Annem, benim annem değil. | Black Box-1 | 2014 | |
| I think maybe I was adopted. | Belki de evlatlığımdır. | Black Box-1 | 2014 | |
| You listen to me. | Dinle beni. | Black Box-1 | 2014 | |
| I watched your mother stay up with you all night | 2 yaşındayken bronşit olduğunda, tüm gece senin yanında dururken anneni gördüm | Black Box-1 | 2014 | |
| I listened to her agonize about where to send you to kindergarten. | Seni kreşe gönderirken acı çektiğini gördüm. | Black Box-1 | 2014 | |
| I heard her worry about you | Seninle ilgili endişe ettiğini ve... | Black Box-1 | 2014 | |
| and talk about you with all the love in the world. | ...sahip olduğu tüm sevgiyle senden bahsederken onu dinledim. | Black Box-1 | 2014 | |
| And one day, when you're older, | Ve bir gün yaşlandığında, senin için yaptığı her şeyi hatırlayacaksın ve... | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay. Okay. | Tamam mı? Tamam. | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay. Thank you. | Teşekkürler. | Black Box-1 | 2014 | |
| This one's from your zumba classmates. | Bu, zumba dersi sınıfı arkadaşlarından gelmiş. | Black Box-1 | 2014 | |
| "We hope your day is perfect, | "Umarız günün çok güzel geçmiştir. | Black Box-1 | 2014 | |
| "full of comfort, | "Komforlu, güzel yastıklarla rahatlayarak. | Black Box-1 | 2014 | |
| Get well soon." | Geçmiş olsun." | Black Box-1 | 2014 | |
| "'R' day. | "N" günün. | Black Box-1 | 2014 | |
| Fort umped." | Forlu." | Black Box-1 | 2014 | |
| "Fort umped." | Forlu astıklar." | Black Box-1 | 2014 | |
| "'R' you." | Leriz." | Black Box-1 | 2014 | |
| Can I talk to you? Yeah. | Biraz konuşabilir miyiz? Evet. | Black Box-1 | 2014 | |
| It's getting worse. | Gittikçe daha kötü oluyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| Look at her. | Ona bir baksana. | Black Box-1 | 2014 | |
| She was sweating all night. She has a fever of 102. | Gece boyunca terliyor. 38 derece ateşi var. | Black Box-1 | 2014 | |
| All the tests we've done so far are inconclusive, | Şimdiye kadar yaptığımız testlerin hiçbiri bir sonuç vermedi. | Black Box-1 | 2014 | |
| This is why I've asked the head of neurosurgery, Dr. Bickman, to... | Bu yüzden sinir cerrahisi şefi Dr. Bickman'a... | Black Box-1 | 2014 | |
| You have to go to her right. | Sağ tarafına gitmen lazım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Mona. | Mona. | Black Box-1 | 2014 | |
| Ian. | Ian. | Black Box-1 | 2014 | |
| Hi. How are you? | Selam. Nasılsın? | Black Box-1 | 2014 | |
| Why didn't you tell me you were here? | Burada olduğunu neden bana söylemedin? | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, we met through the neighborhood coalition. | Mahalle birliğinde tanışmıştık. | Black Box-1 | 2014 | |
| He has been to every one of our shelters. | Barınaklarımızın her biriyle ilgilenmişti. | Black Box-1 | 2014 | |
| Shelters? | Barınak? | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah, the neighborhood coalition is a network of homeless shelters. | Mahalle birliği, evsizlere barınak sağlayan bir kurum. | Black Box-1 | 2014 | |
| A homeless shelter? You? | Evsiz barınağı? Sen? | Black Box-1 | 2014 | |
| We have our big event coming up in a month. | Bir ay içinde gerçekleşecek büyük bir etkinliğimiz var. | Black Box-1 | 2014 | |
| Wait. You... you spend time in a homeless shelter? | Bekle. Evsiz barınaklarında mı zaman geçiriyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| See? She can't believe that I... No, no, no, not you. | Gördün mü? İnanmıyor. Benim bir... Hayır, hayır, hayır. Sen değil. | Black Box-1 | 2014 | |
| Mona. Tuberculosis. | Mona. Tüberküloz. | Black Box-1 | 2014 | |
| It's... It's endemic in the homeless population. | Evsizlerde yaygın olarak görülür. | Black Box-1 | 2014 | |
| We need to do a lumbar puncture and then place a PPD. | Beyin omurilik sıvısını almalıyız. Sonrada ona TDT uygulamalıyız. | Black Box-1 | 2014 | |
| I am willing to bet that this mass in your brain... | Bahse varım ki beynindeki o kütle de tüberkülom. | Black Box-1 | 2014 | |
| It can be if it's left untreated, | Eğer tedavi edilmezse, ciddi olabilir. Ancak tüberküloz tedavi edilebilir. | Black Box-1 | 2014 | |
| I owe you lunch. | Sana öğle yemeği borçluyum. | Black Box-1 | 2014 | |
| So, I'm afraid I have some bad news for you. | Korkarım sana bazı kötü haberlerim var. | Black Box-1 | 2014 | |
| You failed Lina's test. | Lina'nın testinde başarısız oldun. | Black Box-1 | 2014 | |
| What test? The RPTC. | Ne testi? RPDDL. | Black Box-1 | 2014 | |
| Turns out you're not a psychopath after all. | Onca şeye rağmen psikopat olmadığın ortaya çıktı. | Black Box-1 | 2014 | |
| They usually don't volunteer in homeless shelters. | Onlar genelde evsiz barınaklarında gönüllü olarak çalışmazlar. | Black Box-1 | 2014 | |
| Catherine. What a funny coincidence. | Catherine. Ne kadar ilginç bir tesadüf. | Black Box-1 | 2014 | |
| Do you work around here? | Buralarda mı çalışıyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| Yes, she does. | Evet, öyle. | Black Box-1 | 2014 | |
| Isn't she the, uh, pretty girl I saw on your phone? | Telefonunda gördüğüm tatlı kız değil mi bu? | Black Box-1 | 2014 | |
| Y you have a picture of me on your phone? | Telefonunda resmim mi var? Hayır, hayır, hayır. | Black Box-1 | 2014 | |
| She was looking at your bio page on some restaurant website. | Bir restoran sitesinden biyografine bakıyordu. | Black Box-1 | 2014 | |
| Was she really? Huh. | Öyle mi? | Black Box-1 | 2014 | |
| I'll bring you your lunch. | Yemeğini ben getiririm. | Black Box-1 | 2014 | |
| Uh, I'm getting some lunch. Why? | Yiyecek bir şeyler alıyorum. Neden? | Black Box-1 | 2014 | |
| From a food truck that happens to be right where I work? | Çalıştığım yerin tam yanındaki yiyecek kamyonundan mı? | Black Box-1 | 2014 | |
| I I don't get your point. | Ne demek istediğini anlamadım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Running into me is no accident. | Buraya tesadüfen gelmedin. | Black Box-1 | 2014 | |
| This coming from a woman who's Internet stalking me? | Bunu internetten gizlice beni araştıran kadın mı diyor? | Black Box-1 | 2014 | |
| You're paranoid. | Paranoyaksın sen. Hayır, zekiyim. | Black Box-1 | 2014 | |
| What I see is a stupid little girl | Benim gördüğüm şey... | Black Box-1 | 2014 | |
| trying to turn a one night stand into a lot of trouble. | ...tek gecelik bir ilişkiyi belaya çevirmeye çalışan küçük aptal bir kız. | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, you mean with Will. | Will ile olanı diyorsun sen. | Black Box-1 | 2014 | |
| Uh, that was a lot more than that. | O tek gecelikten daha fazlasıydı. | Black Box-1 | 2014 | |
| I mean, it's not just anybody you can do it with | Öyle herhangi biriyle yapabileceğin bir şey değildi. | Black Box-1 | 2014 | |
| You're crazy. | Delirmişsin sen. Belki delirdim. | Black Box-1 | 2014 | |
| Don't come near me again. | Bir daha sakın yakınıma gelme. | Black Box-1 | 2014 | |
| What are you doing up still? | Neden hala yatmadın? | Black Box-1 | 2014 | |
| I had a little visit from your favorite waitress today. | En sevdiğin garsonun bugün beni ziyaret etti. | Black Box-1 | 2014 | |
| She started to tell me in great detail how the two of you got it on. | Beraber olduğunuz geceyi ayrıntılarıyla bana anlatmaya başladı. | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah, I spoke with her, | Evet, onunla konuştum ve anlattığı şey bu değildi. | Black Box-1 | 2014 | |
| And you believe her? | Ve ona inandın mı? | Black Box-1 | 2014 | |
| You believe her over me? | Çok üzgünüm. Benim yerime ona mı inandın? | Black Box-1 | 2014 | |
| Is that what's happening here? | Anladığım şey bu mu? | Black Box-1 | 2014 | |
| Did you take your meds today? | Bugün ilaçlarını aldın mı? | Black Box-1 | 2014 | |
| Come on. Calm down. Don't tell me to calm down. | Hadi ama. Sakin ol. Bana sakin olmamı söyleme. | Black Box-1 | 2014 | |
