English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 7681
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I'm not crazy. | Ben deli değilim. | Black Box-1 | 2014 |  |
| And don't ever, ever ask me that. | Bir daha bana asla bunu sorma. | Black Box-1 | 2014 | |
| Now, you cheated on me, | Beni aldattın ve şimdi de beni aldattığın kızı savunuyorsun. | Black Box-1 | 2014 | |
| I retaliated. I wasn't myself. | Misilleme yapıyordum. Kendimde değildim. | Black Box-1 | 2014 | |
| I didn't do it to hurt you. | Seni incitmek için yapmadım. | Black Box-1 | 2014 | |
| You did it deliberately to hurt me, on purpose. | Sen kasten beni incitmek için yaptın. | Black Box-1 | 2014 | |
| You can't handle me. | Sen benimle başa çıkamazsın. | Black Box-1 | 2014 | |
| I can handle you. | Seninle başa çıkabilirim. | Black Box-1 | 2014 | |
| I can handle you fine. Will. | Seninle çok güzel başa çıkabilirim. Will. | Black Box-1 | 2014 | |
| I can. | Çıkabilirim. | Black Box-1 | 2014 | |
| Because I know you. | Çünkü seni tanıyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| I know what you want. | İstediğin şeyi biliyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| I know what you need. | İhtiyacın olan şeyi biliyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| And I'm not going anywhere. | Ve hiçbir yere gtmiyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| You're still here. | Hala buradasın. | Black Box-1 | 2014 | |
| You. I love you. | Seni. Seni seviyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| You want it? Yes. I said yes. | İstiyor musun? Evet, istiyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Don't ever take it off. | Asla çıkarma. | Black Box-1 | 2014 | |
| I won't. | Çıkarmam. | Black Box-1 | 2014 | |
| What is he doing now? | Ne yapıyor? | Black Box-1 | 2014 | |
| We want to start the treatment as soon as possible. | Tedaviyi mümkün olduğunca çabuk başlatmak istiyoruz. | Black Box-1 | 2014 | |
| Just to confirm the mass is a tuberculoma. | O kitlenin tüberkülom olduğunu onaylamak istiyoruz. | Black Box-1 | 2014 | |
| And that's important? Yes, very. | Ve bu önemli mi? Evet, çok önemli. | Black Box-1 | 2014 | |
| The drugs to treat TB can cause permanent liver damage, | Tüberkülozu iyileştirmek için verilen ilaçlar ciddi hasarlara sebep olabilir. | Black Box-1 | 2014 | |
| so we don't want to administer them without a diagnosis, all right? | Bu yüzden teşhisi koymadan ilaçları vermek istemiyoruz. | Black Box-1 | 2014 | |
| It's okay. | Sorun yok. Elimi tut. | Black Box-1 | 2014 | |
| Now, Mona, hold still. | Şimdi kıpırdama Mona. | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, God. All right. | Tanrım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Get her upright! | Onu dik konuma getirin! | Black Box-1 | 2014 | |
| All right, Mona. | Tamam Mona. | Black Box-1 | 2014 | |
| I'm seeing two. | İki tane görüyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| I I'm seeing two of everything! | Her şeyi iki tane görüyorum! | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay. It's all right. I've got you. Okay. | Tamam. Önemli değil. Yanındayım. | Black Box-1 | 2014 | |
| All right, she's cross eyed. It's not good. | Gözleri şaşı oluyor. Bu iyi değil. | Black Box-1 | 2014 | |
| Uh, get a head C.T. Check her osmolar gap. | Tomografiye git ve onun ölçülen osmolaritesini kontrol et. | Black Box-1 | 2014 | |
| Give her mannitol. We need an EVD in her, stat. | Ona manitol ver. Onu hemen ventriküler boşaltım makinesine götürmeliyiz. | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay, gurney now! | Hemen sedyeyi getirin! | Black Box-1 | 2014 | |
| What's happening? She's crashing | Neler oluyor? Felç geçiriyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| she has a sixth cranial nerve palsy, | Kafatası sinirlerinden altısı felce sebep oluyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| cranial pressure from her lesion. Can we tap her? | Doku, kafatası sinirlerine baskı uyguluyor. Baskıyı azaltamaz mıyız? | Black Box-1 | 2014 | |
| If we try, she may develop transtentorial herniation. | Eğer denersek, transtentoryal herniasyon gelişebilir. | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay, we got to start treatment for TB right now. | Pekala. Hemen tüberküloz tedavisine başlıyoruz. | Black Box-1 | 2014 | |
| Wait. Without a firm diagnosis, that's a lawsuit waiting to happen. | Bekle. Kesin bir teşhis olmadan dava açılabilir. | Black Box-1 | 2014 | |
| Are you overruling me? | Benim yetkisiz mi kılıyorsun? | Black Box-1 | 2014 | |
| No. I'm just hoping that you're gonna come around to my decision. | Hayır. Sadece kararımı uygun bulmanı umuyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Mrs. Temko's awake, and her vitals are stable. | Bayan Temko uyandı ve hayati bulguları normal. | Black Box-1 | 2014 | |
| Her PPD? Checked it this morning... 15 millimeters. | Tüberkülomu? Bu sabah kontrol ettim. 15 milimetre. | Black Box-1 | 2014 | |
| Fine? You gonna eat it? Fine. I will have a bite of it. | İyi mi? Yiyecek misin? İyi. Biraz alırım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Mm. It's terrible. | Korkunçmuş. | Black Box-1 | 2014 | |
| It's good. I eat this stuff all the time. | Güzel. Sürekli bu şeylerden yiyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Well, I would be doing a lot better if my daughter wasn't making me eat pudding. | Kızım bana zorla puding yedirmese daha iyi olacağım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Might as well just apply it directly to my thighs. | Direkt yağ olarak kalçalarıma gidiyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| We're getting you back on your feet, mom. Okay. | Tekrar ayağa kalkmanı sağlamalıyız anne. Tamam. | Black Box-1 | 2014 | |
| You'll be able to get back to your exercise routine before too long. | Çok geçmeden egzersizlerine geri dönmelisin. | Black Box-1 | 2014 | |
| So, she's definitely improving, | İyileşiyor ama hala vücudunun sol kısmını tam olarak kullanamıyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| But because your mom's kept herself in such great shape, | Ancak annen kendini böyle formda tuttuğu için tamamen iyileşme şansı çok yüksek. | Black Box-1 | 2014 | |
| I can see you both fine. | İkinizi de gayet iyi duyuyorum. | Black Box-1 | 2014 | |
| Do not talk about me like I'm not here. | Ben burada değilmişim gibi benim hakkımda konuşmayın. | Black Box-1 | 2014 | |
| Have I mentioned that I love you? | Seni sevdiğimi söylemiş miydim? | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah. We understand that there's no cure for Capgras, | Capgras'ın bir tedavisi olmadığını anladık ama onunla yaşamanın bir yolunu bulduk. | Black Box-1 | 2014 | |
| Thanks for joining our research project. | Bu çalışmada bize katıldığınız için teşekkür ederiz. | Black Box-1 | 2014 | |
| Close your eyes before you turn around. | Dönmeden önce gözlerini kapat. | Black Box-1 | 2014 | |
| Okay. What did you do? | Tamam. Ne yaptın? | Black Box-1 | 2014 | |
| Ali took a page from the Dr. Black book, | Ali, Dr. Black'ın yolundan gitti ve bir probleme nasıl çözüm bulabileceğini anladı. | Black Box-1 | 2014 | |
| See, Claire and Anna had two issues... | Claire ve Anna'nın iki tane problemi vardı. | Black Box-1 | 2014 | |
| The Capgras and lesbian bed death. | Capgras ve yatak sorunları. | Black Box-1 | 2014 | |
| You know how some people really get off on illicit sex? | Bazı insanlar yasa dışı seks yapıp yine de paçayı sıyırıyorlar ya hani? | Black Box-1 | 2014 | |
| Well, apparently, Claire and Anna have super hot sexual love | Görünüşe göre Anna, Claire'ı bir yabancı ile aldattığını düşündüğünde... | Black Box-1 | 2014 | |
| And voila... no more LBD. | Ve işte! LYS halloldu. | Black Box-1 | 2014 | |
| And when Anna hears Claire's voice without actually seeing her face, | Anna, Claire'ın yüzünü görmeden sadece sesini duyduğunda... | Black Box-1 | 2014 | |
| she recognizes Claire as her loving, devoted wife. | ...Claire'ı sevgili fedakar eşi olarak ayırt edebiliyor. | Black Box-1 | 2014 | |
| So, they can totally have their cake and eat it, too. | Yani ne yardan ne de serden geçecekler. | Black Box-1 | 2014 | |
| So to speak. | Deyim yerindeyse. | Black Box-1 | 2014 | |
| You helped them live with a problem that's not yet curable. | Onlara henüz tedavisi olmayan bir hastalıkla yaşayabilmeyi öğrettin. | Black Box-1 | 2014 | |
| Is this your documentary? | Belgeselin bu mu? | Black Box-1 | 2014 | |
| Yeah, you should see the stuff about Auntie Kate. | Kate teyzem hakkındaki şeyleri duyman gerek. | Black Box-1 | 2014 | |
| Don't forget your sheet music. | Nota kağıtlarını unutma. | Black Box-1 | 2014 | |
| Uh, mom. | Anne. | Black Box-1 | 2014 | |
| Where'd you get that shirt? | O gömleği nereden buldun? | Black Box-1 | 2014 | |
| I thought you'd like it. | Hoşlandığını sanmıştım. | Black Box-1 | 2014 | |
| Not on you! | Senin üzerinde değil! | Black Box-1 | 2014 | |
| Look, I'm sorry. | Bak üzgünüm. | Black Box-1 | 2014 | |
| You can't really pull off that kind of thing at all. | Bu tarz şeyleri hiç beceremiyorsun. | Black Box-1 | 2014 | |
| Just take it back. | Hemen geri ver. | Black Box-1 | 2014 | |
| Seriously. It's kind of embarrassing. | Cidden. Çok utanç verici. | Black Box-1 | 2014 | |
| I think you look hot. | Bence çok seksisin. | Black Box-1 | 2014 | |
| Why's it cool when Catherine wears it | Neden Catherine giyince güzel ama ben giyince utanç verici? | Black Box-1 | 2014 | |
| Because you're her mother. | Çünkü sen onun annesisin. | Black Box-1 | 2014 | |
| I'll see you in a bit. | Birazdan görüşürüz. | Black Box-1 | 2014 | |
| Dr. Catherine Black. | Dr. Catherine Black. | Black Box-1 | 2014 | |
| She fixes the people everyone thinks aren't fixable | Kimsenin düzeltilemeyeceğini sandığı şeyleri düzeltir. | Black Box-1 | 2014 | |
| and helps others learn to live with what cannot be fixed. | Ve başkalarının düzeltilemeyen şeylerle yaşamalarına yardım eder. | Black Box-1 | 2014 | |
| I, uh... I first met your aunt when she was a medical student. | Teyzenle ilk tanıştığımda tıp öğrencisiydi. | Black Box-1 | 2014 | |
| And, uh, it wasn't long before she was teaching me. | Ve bana bir şeyler öğretmesi uzun sürmedi. | Black Box-1 | 2014 | |
| Oh, my son is the best. | Oğlum en iyisidir. | Black Box-1 | 2014 | |
| I'm the lucky one. He's a... he's a catch. | Şanslı olan benim. O muhteşem. | Black Box-1 | 2014 | |
| Yes. He is. Yeah. | Evet, öyledir. | Black Box-1 | 2014 | |
| How was dinner with the in laws? | Nişanlının ailesiyle yemek nasıldı? | Black Box-1 | 2014 | |
| You were bored to tears. | Çok sıkılmışsın. | Black Box-1 | 2014 | |
| My son deserves a wife who thinks he is the sun, | Oğlum onun için her şeyi yapacak bir eşi hak ediyor. | Black Box-1 | 2014 | |
