Search
English Turkish Sentence Translations Page 7957
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
But it's not the volume that caught my eye. | Fakat gözüme çarpan şey bu değildi. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
One of the drugs used was Zeta Interacting Protein. | Bu ilaçlardan biri birbiri ile etkileşimli Zeta Proteini yapımında kullanılmıştı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Wait, like... | Dur biraz, tıpkı... Evet, hafızanı silmek için kullandıkları ilacın aynısı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Charlie's body was overloaded with a very complex cocktail. | Charlie'nin vücudunda bunlardan aşırı derecede fazla vardı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And ZIP was part of it? Yes. | Bu Zeta şeyi de var mıydı? Evet. Bir bağlantı olması lazım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Well, ZIP isn't a rare drug, but until your case, | Bu protein çok yaygın bir ilaç değil ama sizin davaya kadar... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I'd never seen it used in such high doses. | ...hiç bu kadar yüksek dozlarda kullanımını görmemiştim. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
So are the levels similar here? | Seviyesi bizmkiyle eşit mi? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Well, not quite as high, but close. | Çok yüksek değil ama yeteri kadar yakın. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
So the people that did this to Charlie | Yani bunu Charlie'ye kim yaptıysa aynısını Jane'e de yapmış olabilir. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
You did this to yourself. | Bunu kendine sen yaptın. Bunu kendine sen yaptın. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Maybe, but there's also a possibility | Belki, ama bir de bunun Jane'e olanlarla hiç bir alakası olmaması olasılığı da var. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Or it could have everything to do with her. | Ya da her şey ona olanlarla ilgilidir. Bu insanları bulmak zorundayız. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
What about these other drugs? | Peki ya diğer ilaçlar? Herhangi bir meşru medikal amaçları var mı? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Individually, yes. | Ayrı ayrı, evet. Ama böyle bir kombinasyonda ve miktarda hastaların çoğu komalık olur. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
So why not Charlie? | Charlie neden olmadı o halde? Beni de şaşırtan şey bu. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
His epinephrine levels are 10 times the normal limit. | Epinefrin seviyesi normalin 10 kat üstünde. Duygusal sistemi çok çalkantılı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
His heart rate, blood pressure, they're out of control. | Kalp atımı, kan basıncı, hepsi kontrolden çıkmış durumda. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Steroids to improve physical performance, | Steroidler fiziksel performansı arttırmak, epinefrin mental hafızayı güçlendirmek için... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
and mood altering drugs to dampen fear. | ...ve ruh hali değiştirici ilaçlar da korkuyu bastırmak için. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
This guy is in a constant state of fight or flight. | Bu adam şuan tam bir savaş ya da kaç durumunda. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Someone's trying to build a better soldier. | Birileri daha iyi askerler yapmaya çalışıyor. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Our military has a history with this, | Ordumuzun bununla ilgili bir mazisi var zaten. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
using unwitting soldiers to test everything | Farkında olmadan askerler üzerinde LCD testinden kimyasal silaha kadar test yaptılar. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
If they got Charlie, | Eğer Charlie'ye yaptılarsa diğer dört askere de yapmışlardır. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Yeah, but how do we find them? | Evet, ama onları nasıl bulacağız? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
If it is a military operation, | İş askeri bir şey olunca Pentagon bize nerede olduklarını söylemeyecektir. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And our witness isn't exactly a font of information. | Ve tanıklarımız da bilgi vermeye çok açık olmayacaklardır. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Charlie's ZIP levels aren't as high as Jane's. | Charlie'nin protein seviyesi Jane'deki kadar yüksek değil. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
He can start recovering memories within a few weeks. | Anılarını bir kaç haftada hatırlamaya başlamış. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
We can't afford to wait that long. | O kadar uzun beklemeyi kaldıramayız. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Familiar sights trigger memories for me. | Tanıdık mekanlar hafızamı tetikleyebilir. Charlie annesini istiyor. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
If we could get her here, maybe more memories would come back. | Eğer annesini buraya getirebilirsek, belki daha fazlasını hatırlayabilir. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
He might remember where he was being held. | Nerede tutulduğunu hatırlayabilir. Gidip Charlie'nin annesini bulalım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
They told me you were dead. | Öldüğünü söylediler. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Oh... baby... | Ah, bebeğim. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I... I thought I lost you. | Seni kaybettiğimi sandım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Mom, I I'm sorry. | Anne, üzgünüm. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I prayed for you every night. | Her gece dua ettim. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Oh, Charlie... where did you go? | Charlie, nereye gittin? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I was in hell, but I got out. | Cehennemdeydim, ama kaçtım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I saw the face of God. | Tanrı'nın yüzünü gördüm. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Mom, he told me to go home to you. | Anne, eve senin yanına dönmemi söyledi. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Her son killed three people | Oğlu üç kişiyi öldürdü ve onun yapmak istediği tek şey oğluna sarılmak. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
She got him back. | Oğlunu geri istiyor. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
It's all she cares about. | Umursadığı tek şey bu. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Why haven't you forgiven your father? | Neden babanı affedemiyorsun? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
You know, he didn't... | Biliyorsun, o... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
that you were wrong about that night. | ...o gece hakkında yanılmışsın. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
It's more complicated than that. | Bundan daha karışık. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
You always say that, but... | Hep böyle söylüyorsun, ama... Neden? Bu kadar karışık olan nedir? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
He was a terrible father. | Korkunç bir babaydı. Mesafeliydi. Ayyaştı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Me being wrong about one night doesn't change any of that. | Beni bir gece yanılmış olmam bunların hiçbirini değiştirmez. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
But he's sick, right? | Ama şuan hasta, değil mi? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Any progress on the other soldiers listed on the tattoo? | Dövmelerde adı çıkan diğer askerler hakkında herhangi bir şey var mı? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Uh, nothing yet. | Şimdiye kadar yok. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I cross referenced where they trained, | Eğitildikleri, hizmet verdikleri, büyüdükleri yerleri çapraz eşleme yaptım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Keep digging. | Aramaya devam. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Whoever was experimenting on Charlie is probably | Charlie'nin üzerinde kim deney yaptıysa muhtemelen aynını diğer dördüne de yapmıştır. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
We have to track them down. | Onları takip etmek zorundayız. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
You said you were gonna take a leave of absence | David'in katilini bulduktan sonra izin alacağını söylemiştin. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I know, I was. | Biliyorum, söylemiştim. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
But then there was the whole Pan Asian 921 thing | Fakat sonrasında şu Pan Asian 921 olayı... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
and then this... | ...ve şimdide bu... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Things here just feel more important. | Buradaki işler daha önemli gibi geliyor. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I've been where you are, | Şuan olduğun konumda bende oldum ve aynı şekilde bundan kurtuldum. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And it worked for a while. | Ve bir süreliğine işe yaradı. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
The longer you run from this, | Bundan ne kadar çok kaçarsan seni yakaladığında canını daha çok yakar. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And, trust me, it will catch you. | Ve inan bana, seni yakalayacak. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I should get back to work. | İşe geri dönmeliyim. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Uhh! Let me go! | Bırakın beni! Lütfen beni almalarına müsaade etmeyin! | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
They're CID claiming that they have jurisdiction. | Ordu Kriminal Soruşturma Komutanlığı yetkinin kendilerinde olduğunu iddia ediyor. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Special Agent Ken Thorpe, | Ordu Kriminal Soruşturma Komutanlığı'ndan Özel Ajan Ken Thorpe ve buna yetkimiz var. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
We're in the middle of an investigation. | Soruşturmanın tam ortasındayız. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
He committed a federal crime. On Army land. | Federal bir suç işledi. Askeri topraklarda. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
The victims were Army, he's Army. | Kurbanlar ordudandı, o da ordudan. Siz ve takımınız geri çekilmesiniz. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
We have reasons to believe that that man has been subjected | Bu adamın acımasızca tıbbi deneylerde denek olarak... | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
to inhumane medical experiments. | ...kullanıldığına dair nedenlerimiz var. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
After the Army had declared him dead. | Üstelik Ordu'nun adamı ölü olarak ilan etmesinden sonra. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
So you can understand why we're reluctant | Yani neden onu size verme konusunda isteksiz olduğumuzu anladınız sanırım. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I don't know anything about that. | Bu konuda bir şey bilmiyorum. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And you'd say if you did, right? Call your boss. | Bilsen söylerdin ya sanki, değil mi? Patronunu ara. Patronumu ara. Başkanı ara. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
They'll all tell you the same thing. | Hepsi sana aynı şeyi söyleyecek. Bu benim davam. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
You're just gonna let this happen? | Bunun olmasına izin mi vereceksin? Geri çekil. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Don't let them take me back there... please. | Beni oraya geri götürmelerine izin vermeyin lütfen. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
I found something linking all the soldiers on Jane's tattoo. | Askerleri Jane'in dövmesine bağlayan bir şey buldum. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Did they know each other? | Birbirlerini tanıyorlar mıymış? Hayattayken hayır. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
All five were declared dead in IED attacks. | Beşininde bombalı saldırıda öldüğü ilan edilmiş. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
And in every case, | Ve her patlamada olay yerine aynı özel askeri birim müdahale etmiş. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Northlake. | Northlake. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Why'd it take this long to make that connection? | Bu bağlantıyı kurmamız neden bu kadar uzun sürdü? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Contractors like this go out of their way to be opaque. | Bu birimler olayın gün ışığına çıkmaması için çok zahmete girerler. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Each of the responders were paid by separate entities. | Her alıcıya ayrı kuruluşlar tarafından ödeme yapılmış. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
But Northlake controls all of them? | Ama Northlake hepsini kontrol ediyor, değil mi? | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
They make it very hard to uncover, but yes. | Ortaya çıkmasını çok zor hale getiriyorlar ama evet. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
It could've taken hours for the military M.E.s | Ordunun saldırı bölgesine ulaşması saatler sürmeliydi. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Northlake would've had access to those bodies the entire time. | Northlake'in süre boyunca cesetlere erişme imkanı varmış. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
So Northlake kidnapped these soldiers, | Yani Northlake bu askerleri kaçırdı ve yerine sahte cesetler koydu. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
They're the ones responsible for running these experiments. | Bu deneylerin tek sorumlusu onlar. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |
Well, it makes sense. | Mantıklı. Özel askeri birimlerin bu ilaçları geliştirmek için bir nedeni var. | Blindspot-1 | 2015 | ![]() |