Search
English Turkish Sentence Translations Page 992
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| high school James Dean happy. | ...mutlu edemedin. | 90210-1 | 2008 | |
| The shrimp looks good, huh? | Karides iyi görünüyor, ha? | 90210-1 | 2008 | |
| Ooh, the wild Alaskan salmon is in. Mm, | İçinde vahşi Alaska somunu var. Mm, | 90210-1 | 2008 | |
| I'm thinking shrimp, then I always get shrimp. | Ben karides düşünüyorum, zira hep karides alırım. | 90210-1 | 2008 | |
| Does that make me boring and predictable? | Bu beni sıkıcı ve tahmin edilebilir mi yapıyor? | 90210-1 | 2008 | |
| No, silly. Get what you want. | Hayır, şapşal. Ne istiyorsan al. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, Ade, uh... | Bak, Ade, mmm... | 90210-1 | 2008 | |
| ...I feel like things have been | ...aramızda biraz tuhaf bir şeyler... | 90210-1 | 2008 | |
| a little off between us. | ...olduğunu hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, um, well... | Mmm peki... | 90210-1 | 2008 | |
| No, but it's okay. | Hayır, ama sorun değil. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, you're going back to school | Yani, okula geri dönüyorsun... | 90210-1 | 2008 | |
| and putting the acting thing on the side | ...ikinci iş olarak rol işleri alıyorsun | 90210-1 | 2008 | |
| that's been a big shift for you. | bu senin için fazla mesai oluyor. | 90210-1 | 2008 | |
| I I totally get that. | Ben ben tamamen anladım. | 90210-1 | 2008 | |
| It's like the tectonic plates have shifted. | Bu tektonik plakaların yer değiştirmesi gibi. | 90210-1 | 2008 | |
| But you and me, we're like | Ama sen ve ben, biz | 90210-1 | 2008 | |
| we're, like, earthquake proof. | biz depreme karşı dayanıklı gibiyiz. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, uh, to belabor the metaphor just a little bit, | Peki, mecazı biraz uzatmak için; | 90210-1 | 2008 | |
| (voice fading): we are architecturally sound. | biz mimari yönden sağlamız. | 90210-1 | 2008 | |
| We're sturdy. | Biz dayanıklıyız. | 90210-1 | 2008 | |
| Speaking of architecture, | Mimari hakkında konuşmak, | 90210-1 | 2008 | |
| that reminds me... | bana şunu hatırlatır... Özür dilerim, çok mu konuştum? Sex yapmak üzereyim! | 90210-1 | 2008 | |
| Hey? | Hey? | 90210-1 | 2008 | |
| Um, no, I'm listening. | Hayır, dinliyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, yeah, and I'm reading this amazing book | Evet, Frank Lloyd Wright'ın bu inanılmaz... | 90210-1 | 2008 | |
| by Frank Lloyd Wright, | kitabını okuyordum, | 90210-1 | 2008 | |
| and I'm totally obsessed with architecture right now. | ve şimdiden mimariye kafayı takmış durumdayım. | 90210-1 | 2008 | |
| We have to go up to the Barnsdall Art Center | Günhatmi Evi'nin ve Ennis Evi'nin yenilenmeleri tamamlandığında... | 90210-1 | 2008 | |
| to check out the Hollyhock House and the Ennis House | ...göz atmak için... | 90210-1 | 2008 | |
| when the renovations are complete. | Barnsdall Sanat Merkezi'ne çıkmalıyız. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, stop! | Tamam, dur! | 90210-1 | 2008 | |
| I can't do this. | Ben bunu yapamam. | 90210-1 | 2008 | |
| This. | Bunu. | 90210-1 | 2008 | |
| Us. | Biz. | 90210-1 | 2008 | |
| I can't do it anymore. | Daha fazla yapamam. | 90210-1 | 2008 | |
| What...? | Sen... neden bahsediyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| I can't be your girlfriend. | Ben senin kız arkadaşın olamam. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, these last few months have been a blur, | Tamam, bu geçen bir kaç ay bir anı oldu, | 90210-1 | 2008 | |
| and maybe you're right. | ve belki de sen haklısın. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, maybe it's just been all too much. | Tamam, belki bu bana çok fazla geldi. | 90210-1 | 2008 | |
| Not acting, losing my agent. | Oyunculuk yok, ajansımı kaybetmek. | 90210-1 | 2008 | |
| I am so overwhelmed. | Ben çok bunaldım. | 90210-1 | 2008 | |
| I just I need to figure out who I am | Ben sadece kim olduğumun farkına varmalıyım... | 90210-1 | 2008 | |
| before I'm just become Navid's girlfriend. | ...sadece Navid'in kız arkadaşı olmadan önce. | 90210-1 | 2008 | |
| I need some time alone. | Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var. | 90210-1 | 2008 | |
| We need to break up. | Ayrılmamız gerek. | 90210-1 | 2008 | |
| I am so sorry. | Çok üzgünüm. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, I I I was like, | Bak, Ben ben ben şey gibiydim; | 90210-1 | 2008 | |
| "I might get shrimp," and then she's like, | "Ben karides almalıyım," ve son sonra o şöyleydi; | 90210-1 | 2008 | |
| "Oh, wild Alaskan salmon, that's in." | "vahşi Alaska somonu, içinde." | 90210-1 | 2008 | |
| And then I said, | Ve ben şöyle dedim;, | 90210-1 | 2008 | |
| "Well, maybe I shouldn't get the shrimp. | "peki, belki de karides almamalıyım. | 90210-1 | 2008 | |
| Maybe that's boring." And then she said, | Belki bu sıkıcıdır." Ve sonra o şöyle dedi; | 90210-1 | 2008 | |
| "No, silly." | "Hayır, şapşal." | 90210-1 | 2008 | |
| She always called me "silly." | O bana her zaman "şapşal" der | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, hey, what's up, guys? | Navid? Hey, hey, ne haber, beyler? | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sorry I'm late. | Özür dilerim geç kaldım. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, Wilshire was like a parking lot. | Wilshire park yeri gibiydi. | 90210-1 | 2008 | |
| So, cut up to Beverly. Okay, would you | O zaman, Beverly'i yok et. Tamam, şu trafik | 90210-1 | 2008 | |
| shut up about the traffic? | muhabbetini keser misiniz? | 90210-1 | 2008 | |
| I'm dying here, okay? | Ben burada ölüyorum, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, I'm sorry, bro. | Özür dilerim, kardeşim. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh. Okay. | Tamam. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sorry. Mm hmm. | Üzgünüm. Mm hmm. | 90210-1 | 2008 | |
| So, uh, nice place you got here, man. | Şey burası iyiymiş, adamım. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah. Thanks. | Evet. Teşekkürler. | 90210-1 | 2008 | |
| What's under this tarp? | Bu brandanın altında ne var? Richard'ın burada olmayacağını söylemiştin. | 90210-1 | 2008 | |
| Nothing. Just don't... | Hiçbir şey. Sadece yapma... | 90210-1 | 2008 | |
| Just don't touch that, all right? | Sadece ona dokunma, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, are you guys hungry? | Hey, siz aç mısınız? | 90210-1 | 2008 | |
| I think I got sandwich stuff in the house. | Sanırım evde sandviç var. | 90210-1 | 2008 | |
| My mom made some kind of cake if you want dessert. | Annem kek yapmıştı eğer tatlı isterseniz. | 90210-1 | 2008 | |
| (sighing) Okay, you know, screw dessert. | Tamam, bilirsiniz, tatlıyı boş verin. | 90210-1 | 2008 | |
| Why don't we grab a couple of six packs, | Neden altılı biraları kapıp, | 90210-1 | 2008 | |
| head down to the beach, take your mind off it, huh? | plaja doğru gidip, her şeyi kafamızdan atmıyoruz, ha? | 90210-1 | 2008 | |
| I don't want to take my mind off it, okay? | Ben her şeyi kafamdan atmak istemiyorum, tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| I just want to figure it out | Ben sadece ne olduğunu anlamak istiyorum | 90210-1 | 2008 | |
| because it doesn't make any sense, I mean, | çünkü hiçbir anlam ifade etmiyor, yani, | 90210-1 | 2008 | |
| I was at the restaurant and I sat down | Ben restorandaydım ve oturdum... | 90210-1 | 2008 | |
| and I was like, "I might get the shrimp" | ...ve şöyle dedim;, "Ben karides alabilirim" | 90210-1 | 2008 | |
| and then she was like "Oh, yeah, | ve sonra o şöyle dedi; "Evet, | 90210-1 | 2008 | |
| "wild Alaskan salmon, that's in." | "vahşi Alaska somonu, içinde." | 90210-1 | 2008 | |
| And then I said "Oh, maybe shrimp's boring." | Ve sonra ben şöyle dedim; "Belki karides sıkıcı olur." | 90210-1 | 2008 | |
| (sighs) | Öyle mi? | 90210-1 | 2008 | |
| (phone beeps) | Bunu ardımızda biraksak olmaz mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Please tell me how you deal with those brats all day long. | Lütfen bana söyle, koca bir gün boyunca o veletlere nasıl dayanıyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, it's not easy. | Peki, kolay değil. | 90210-1 | 2008 | |
| Especially now that caning is politically incorrect. | Özellikle de dayak siyasi açıdan yanlış olduğundan. | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi troubles? | Naomi sorunları mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Can you disown a sibling? | Bir kardeşi reddedebilir misin? | 90210-1 | 2008 | |
| I know she drives you nuts, | Biliyorum seni deli ediyor, | 90210-1 | 2008 | |
| but it's just because you guys are so close. | ama bu sadece çok yakın olduğunuzdan. | 90210-1 | 2008 | |
| Well, come on, you know you're all she's got. | Pekala, hadi ama, biliyorsun onun sahip olduğu her şeysin. | 90210-1 | 2008 | |
| She's lucky to have you taking care of her. | Ona göz kulak olduğun için şanslı. | 90210-1 | 2008 | |
| Now, are you going to be a gentleman | Şimdi, bir centilmen olacak ve | 90210-1 | 2008 | |
| and help me off with these? | bana bunda yardım edecek misin? | 90210-1 | 2008 | |
| I was considering it but then I thought, | Bunu değerlendiriyordum ama sonra düşündüm, | 90210-1 | 2008 | |
| "What if I helped her off with everything but the boots?" | "Farz edelim ben ona her konuda yardım ettim peki ya hizmetliler?" | 90210-1 | 2008 | |
| And I gotta say, it wasn't the worst image. | Ve şunu söylemeliyim ki, bu en kötü imaj değildi. | 90210-1 | 2008 |