Search
English Turkish Sentence Translations Page 994
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You know, maybe we can even hang out a little. | Bilirsin, belki biraz birlikte bile takılabiliriz. | 90210-1 | 2008 | |
| I'd like that. | Çok isterim. | 90210-1 | 2008 | |
| Do you think... | Sence... | 90210-1 | 2008 | |
| Would you... | Sem... | 90210-1 | 2008 | |
| Will you move back home? | Eve geri taşınacak mısın? | 90210-1 | 2008 | |
| It'd mean the world to me. | Bilerek yapmadım. Bu benim için dünyalar demek. | 90210-1 | 2008 | |
| Can I join you for lunch? | Yemek için sana katılabilir miyim? | 90210-1 | 2008 | |
| And before you answer, | Ve cevabından önce, | 90210-1 | 2008 | |
| you should know that I haven't asked one person that | şunu bilmelisin ki, ben bunu acınası geçen iki yılda... | 90210-1 | 2008 | |
| in the past two miserable years here. | ...hiç kimseye sormadım. | 90210-1 | 2008 | |
| I've actually got this chem quiz to study for. | Ben aslında kimya testine çalışıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| That's okay. I, uh, I eat super quietly, | Sorun değil. Ben, Ben süper sessiz yerim, | 90210-1 | 2008 | |
| it's almost freakish. | neredeyse olağandışı. | 90210-1 | 2008 | |
| You know, uh, I'd rather eat alone. | Bilirsin, Yalnız yemeyi tercih ederim. | 90210-1 | 2008 | |
| Are you okay? Yeah, I'm just busy. | Sen iyi misin? Evet, sadece meşgulüm. | 90210-1 | 2008 | |
| What about the Egyptian later? | Peki Mısır mevzusu? | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, I I totally forgot. | Ben ben tamamen unutmuşum. | 90210-1 | 2008 | |
| I signed up for peer tutoring, | Ben akran eğitimine kaydoldum, | 90210-1 | 2008 | |
| and it starts today, so I gotta cancel. | ve bugün başlıyor, bu yüzden iptal etmek zorundayım. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, well, maybe, uh... | Tamam, peki, belki, mmm... | 90210-1 | 2008 | |
| Some other time. | Başka bir zaman. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, I was counting on you, man. | Evet, sana güveniyordum, adamım. | 90210-1 | 2008 | |
| I gotta get out there and meet somebody, | Buradan çıkıp biriyle buluşmam gerek, | 90210-1 | 2008 | |
| and now my wingman's bailing on me at the last second? | ve şimdi benim yardımcı pilotum son saniyede bana balyalama yapıyor? | 90210-1 | 2008 | |
| That's, that's cold, brother. | Bu, bu soğuk, kardeşim. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm just saying, you know, | Söylediğim sadece, bilirsin, | 90210-1 | 2008 | |
| first rule of the wingman's handbook: | Yardımcı pilot'un el kitabının ilk kuralı: | 90210-1 | 2008 | |
| Don't bail on your pilot. | Pilotunu balyalama. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, all right, later. | Evet pekala, sonra. | 90210-1 | 2008 | |
| Sounds like somebody needs a wingman. | Birinin yardımcı pilota ihtiyacı var gibi görünüyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, no, we were just, | Hayır, biz sadece, | 90210-1 | 2008 | |
| uh, making a vague future sort of plan. | belirsiz gelecek planı yapıyorduk. | 90210-1 | 2008 | |
| No, hey, I was a primo wingman back in the day. | Hayır, hey, ben eskiden ilk olarak yardımcı pilottum. | 90210-1 | 2008 | |
| And I wouldn't mind getting out of the house. | Ve evden çıkmamın sakıncası yok. | 90210-1 | 2008 | |
| Blowing off a little steam. | Biraz buharla uçurmak. | 90210-1 | 2008 | |
| Knocking back a few frosties. | Biraz soğuğa mal olur. Başarılı olmanın anahtarı güçlü olan yönlerinizi bilmenize bağlı | 90210-1 | 2008 | |
| Frosties? | Soğuk? | 90210-1 | 2008 | |
| Brewskies, my friend. | Biralar, dostum. | 90210-1 | 2008 | |
| Huh, bitter batters? | Acı vuruşlar? | 90210-1 | 2008 | |
| Barley pops, brain hammers, | Arpa patlatma, beyin çekiçleri, | 90210-1 | 2008 | |
| the real man's Zima... | Gerçek adamın Ziması... | 90210-1 | 2008 | |
| I could go on. | Devam edebilirim. | 90210-1 | 2008 | |
| No, I think I got it. | Hayır, sanırım anladım. | 90210-1 | 2008 | |
| Now, the first round is on moi. | Şimdi, ilk raunt bana. | 90210-1 | 2008 | |
| Um, I got your text. | Mesajını aldım. | 90210-1 | 2008 | |
| Thanks for coming. | Geldiğin için teşekkürler. | 90210-1 | 2008 | |
| I know it was short notice and all. | Biliyorum bu kısa süreydi ve hepsi. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, here's the thing. | Tamam, buradaki şey. | 90210-1 | 2008 | |
| I've been feeling sick about our fight the other day. | Geçen günkü kavgamız yüzünden kötü hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, thank God. Me, too. | Tanrı'ya şükür. Ben de. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, when we're not getting along, I can't function. | Yani, aramız iyi olmadığında, ben kendimde olmuyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I couldn't focus at all in class today. | Bugün derse odaklanamadım. Sen neden bahsediyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| Naomi, you're not just my baby sister. | Naomi, sen sadece benim küçük kardeşim değilsin. | 90210-1 | 2008 | |
| You're my best friend. | Sen benim en iyi arkadaşımsın. | 90210-1 | 2008 | |
| And stupid things like money | Ve para gibi aptal bir şey... Söylediklerinden emin olamadığım için, | 90210-1 | 2008 | |
| should never get in the way of that. | ...bunu asla değiştiremez. | 90210-1 | 2008 | |
| Totally. | Bütünüyle. | 90210-1 | 2008 | |
| Which is why I've decided to move out. | Bu yüzden ben taşınmaya karar verdim. | 90210-1 | 2008 | |
| That's crazy. Don't be... | Bu çılgınca. Olma... | 90210-1 | 2008 | |
| Just while I figure out this divorce thing. | Sadece bu boşanma işini çözme süresince. | 90210-1 | 2008 | |
| What are you gonna do for money? | Para işini ne yapacaksın? | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, I'll make do. | İdare ederim. | 90210-1 | 2008 | |
| Besides, you'll be better off. | Ayrıca, sen daha iyi olacaksın. | 90210-1 | 2008 | |
| You don't need me around, spending all your money | Etrafında paranı harcayan ve seni perişan eden... | 90210-1 | 2008 | |
| and dragging you down. | ...bana ihtiyacın yok. | 90210-1 | 2008 | |
| Now, let's see here, should we order an appetizer? | Şimdi, buna bakalım, aperatif söyleyelim mi? | 90210-1 | 2008 | |
| I want to enjoy this place while I'm still a member. | Hala bir üyesiyken bu yerde eğlenmek istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, Ryan. | Hey, Ryan. | 90210-1 | 2008 | |
| Uh, I was wondering, since she wasn't in class, | Merak ediyordum, o sınıfa gelmediği için... | 90210-1 | 2008 | |
| if I could give you a Humanities handout | ...Silver için Beşeri Bilimler broşürünü... | 90210-1 | 2008 | |
| for Silver. | ...sana verebilir miyim diye. | 90210-1 | 2008 | |
| It's just a short story | Bu kısa bir hikaye... | 90210-1 | 2008 | |
| and a couple of essay questions. | ...ve bir çift kısa kompozisyon sorusu. | 90210-1 | 2008 | |
| She wasn't in class? | O sınıfta değil miydi? | 90210-1 | 2008 | |
| No. Uh, I think Adrianna said something about Silver taking | Hayır, sanırım Adriana Silver hakkında bir şeyler söyledi; | 90210-1 | 2008 | |
| your mother to a doctor's appointment. | annesinin doktor randevusunu alacakmış. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, I will make sure she gets it. | Evet, bunu aldığından emin olacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| Hi. | Ade, sorun ne? Selam. | 90210-1 | 2008 | |
| I guess Silver told you. | Sanırım Silver sana söyledi. | 90210-1 | 2008 | |
| Pretty crazy, right? | Epeyce çılgınca, değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| How you feeling? | Nasıl hissediyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| Much better now that you're here. | Burada olduğun için şimdi daha iyi hissediyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I'm sorry I didn't call you. | Özür dilerim seni aramadım. | 90210-1 | 2008 | |
| I just thought, with all the terrible things I did... | Sadece düşündüm ki, benim yaptığım bütün o korkunç şeyler... | 90210-1 | 2008 | |
| Please, don't. No. | Lütfen yapma. Hayır. | 90210-1 | 2008 | |
| I need to say this. | Bunu söylemeye ihtiyacım var. | 90210-1 | 2008 | |
| No, you don't, okay? | Hayır, yok, tamam mı? Loş ışıkta böyle bir tecrübe | 90210-1 | 2008 | |
| What happened between us, it happened. | Aramızda ne olduysa oldu. | 90210-1 | 2008 | |
| We can't change it. | Bunu değiştiremeyiz. | 90210-1 | 2008 | |
| The only reason I came here was | Buraya gelmemin tek sebebi... | 90210-1 | 2008 | |
| to tell you to leave Silver alone. | ...sana Silver'ı rahat bırakmanı söylemek. Joe Herman West Beverly örencilerinden birisiydi, | 90210-1 | 2008 | |
| She's bipolar, Mom. | O iki kutuplu, anne. | 90210-1 | 2008 | |
| She's doing really well right now. | Şu anda çok iyi idare ediyor. | 90210-1 | 2008 | |
| We're doing really well. | Biz gerçekten çok iyi idare ediyoruz. | 90210-1 | 2008 | |
| I know. | Biliyorum. Hayır, Annie... | 90210-1 | 2008 | |
| I want to be a part of it. | Ben de bunun bir parçası olmak istiyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Try to be a mother while I still can. | Hala yapabiliyorken bir anne olmaya çalışıyorum. Sorun değil. Haklısın. | 90210-1 | 2008 | |
| Fine. Be one. | İyi. Tek ol. Tabii. | 90210-1 | 2008 | |
| Mothers want what's best for their children. | Anneler çocukları için en iyisini isterler. | 90210-1 | 2008 | |
| What's best for Silver is that you leave her alone. | Silver için iyi olan senin onu rahat bırakman. | 90210-1 | 2008 |