Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3859
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| a visit of courtesy wanted or something? | ...öylesine mi uğradın yoksa istediğin bir şey mi vardı? | An American Affair-1 | 2009 | |
| No ... Actually, yes, is related to Adam. | Hayır, aslında evet. Konu Adam'la ilgili. | An American Affair-1 | 2009 | |
| My wife and they worry may be too much, | Addie, eşim, çok endişeli biridir. | An American Affair-1 | 2009 | |
| but a concern that spend too much time here | Ama daha ziyade çocuğun burada zaman geçirmesinden ve... | An American Affair-1 | 2009 | |
| and starts to neglect and homework. | ...derslerini aksatmasından dolayı endişeleniyor. | An American Affair-1 | 2009 | |
| And this morning with the paint ... | Bir de şu resim konusu var. | An American Affair-1 | 2009 | |
| If the wife wants him ta May not work for me | Eğer eşiniz oğlunuzun benim yanımda çalışmasını istemiyorsa... | An American Affair-1 | 2009 | |
| believe that it has resolved. | ...bunu halloldu bilin. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Simply? | Bu kadar basit mi? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Pure and simple. | Bu kadar basit. | An American Affair-1 | 2009 | |
| It was nice to meet you, Mike. | Seninle tanıştığımıza memnun oldum, Mike. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Wait with impatience your next article. | Bir sonraki kitabını sabırsızlıkla bekleyeceğim. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Yeah, great. | Evet, harika. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Pleasant fun in Texas! | Teksas'ta iyi eğlenceler. | An American Affair-1 | 2009 | |
| It was nice to meet you. | Her ikinizle de tanıştığıma sevindim. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Not supposed to scare him. | Onu korkutmak zorunda değilsin. | An American Affair-1 | 2009 | |
| I suppose not. | Sanırım değilim. | An American Affair-1 | 2009 | |
| But I was nice. | Ama hoşuna gitti. | An American Affair-1 | 2009 | |
| There are certain benefits Included in this job | Kabul etmeliyim ki işin beraberinde bazı yan gelirler olabilir. | An American Affair-1 | 2009 | |
| To scare people? | İnsanları korkutmak mı? | An American Affair-1 | 2009 | |
| To force them to do something Why will not you do? | İstemedikleri şeyleri yaptırmaya zorlamak mı? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Sometimes those who seem the worst choices, | Bazen en kötü görünen seçenek... | An American Affair-1 | 2009 | |
| are actually the best. | ...aslında en iyisidir. | An American Affair-1 | 2009 | |
| I can not do anything, Lucian. | Yapabileceğim bir şey yok, Lucian. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Catherine, Your buddy Jack I talk it, | Catherine, arkadaşın Jack benimle konuşmuyor. | An American Affair-1 | 2009 | |
| in fact you do not talk to anyone of agents. | İşin doğrusu teşkilatta hiç kimseyle konuşmuyor. | An American Affair-1 | 2009 | |
| You are our only link with the Oval Office. | Sen bizim Oval Ofis'le tek bağlantımızsın. | An American Affair-1 | 2009 | |
| It was quite clear: | Oldukça açık ifade etti. | An American Affair-1 | 2009 | |
| not talk | Konuşmak yok. | An American Affair-1 | 2009 | |
| no sex, | Düzüşmek yok. | An American Affair-1 | 2009 | |
| do nothing. It is over. | Hiçbir şey yok. Hepsi bitti. | An American Affair-1 | 2009 | |
| You have to warn you. About what? | Seni uyarmam lazım. Hangi konuda? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Situation is quite uncertain. | Durum oldukça akışkan. | An American Affair-1 | 2009 | |
| If refuses to negotiate with Cuba, | Eğer Küba ile anlaşmayı reddederse... | An American Affair-1 | 2009 | |
| Cuba will negotiate with him. | ...o zaman Küba onunla anlaşacaktır. | An American Affair-1 | 2009 | |
| What do you mean? | Ne demek oluyor bu? | An American Affair-1 | 2009 | |
| And the pressure to make my ... | Benim üzerimde de baskı var. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Could be in danger. | Kendisi tehlikede olabilir. | An American Affair-1 | 2009 | |
| He is the president, name of God. | Yapma, başkandan bahsediyoruz. | An American Affair-1 | 2009 | |
| It's just a man, and people's gre eli | O da bir insan ve insanlar hata yapar... | An American Affair-1 | 2009 | |
| you must take and and correct. | ...ve bu hataları kabullenip düzeltirler. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Things must change, Catherine, | Değişim lazım, Catherine,... | An American Affair-1 | 2009 | |
| unless you have changed already. | ...yoksa bazı şeyler gerçekten değişecek. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Everything is just a game and well, right? | Bunların hepsi bir satranç oyunu, değil mi? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Muşi pawns in your mind. | Kafanda piyonlarla oynamak. | An American Affair-1 | 2009 | |
| To sacrifice tower king? | Kaleyi mi yoksa veziri mi feda edeyim? | An American Affair-1 | 2009 | |
| I will sacrifice myself? | Beni de feda edecek misin? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Catherine, are na and the son. | Catherine, ben senin oğlunun vaftiz babasıyım. | An American Affair-1 | 2009 | |
| My son is dead. | Benim oğlum öldü. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Where do you get? | Bu durumda sen ne oluyorsun peki? | An American Affair-1 | 2009 | |
| It was a delightful Baietel. | Çok sevimli bir çocuktu. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Graham was ... Exit! | Graham Çık dışarı! | An American Affair-1 | 2009 | |
| I'm Catherine Caswell. Se ... | Ben Catherine Caswell. Acaba kendisi | An American Affair-1 | 2009 | |
| Carver. Lucian Carver. Adrienne, his people and his name Adam. | Carver. Lucian Carver. Adrienne, Adam'ın adını biliyordu. | An American Affair-1 | 2009 | |
| And what people write, and people that go to Texas. | Ne yazdığımı, Teksas'a gittiğimi biliyordu. | An American Affair-1 | 2009 | |
| C.I.A. work with? | Adam C.I.A'den. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Yes, working with C.I.A. the way Stalin work with the Communist Party. | Evet, tıpkı Stalinin Komünist Parti'den olduğu gibi bu da C.I.A'den | An American Affair-1 | 2009 | |
| He is C.I.A.: special operations, Castro, Lumumba, all. | C.I.A'in özel operasyonlar bölümünden. Castro, Lumumba, hepsi. | An American Affair-1 | 2009 | |
| What we have for breakfast? | Kahvaltıya ne var? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Sit down. | Otur kıçının üstüne. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Father, I ... Sit down! | Baba, ben Otur! | An American Affair-1 | 2009 | |
| First, you will have no link | Pekalâ, birincisi, şu Caswell denen kadınla... | An American Affair-1 | 2009 | |
| Caswell with that woman, no relation, zero, nothing, never. | ...hiçbir şekilde görüşmeyeceksin. Hiç, asla ve asla. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Father ... Secondly, you're punished. | Baba İkincisi, yasaklısın. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Why? Because of you I say. | Niye? Çünkü ben öyle söylüyorum. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Thirdly, but I'll be gone, | Ve üçüncüsü, ben burada yokken... | An American Affair-1 | 2009 | |
| mom work at home | ...annen işlerini evden yürütecek. | An American Affair-1 | 2009 | |
| and you'll be at school or here | Sen de ya okulda olacaksın, ya da burada. | An American Affair-1 | 2009 | |
| not elsewhere, clear? | Başka bir yerde değil. Anlaşıldı mı? | An American Affair-1 | 2009 | |
| What happens? | Neymiş? | An American Affair-1 | 2009 | |
| At school or here not elsewhere. | Okul ya da burası. Başka bir yer yok. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Clear. | Anlaşıldı. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Make scrambled eggs? | Yumurta yapayım mı? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Omelette be. | Yumurta olsun. | An American Affair-1 | 2009 | |
| We can help you, lady? | Yardım edebilir miyim, bayan? | An American Affair-1 | 2009 | |
| Yes, lady. | Evet, bayan. | An American Affair-1 | 2009 | |
| I'm sorry, Mrs. Caswell. | Üzgünüm bayan Caswell. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Personal list, sure there are last. | Personel listesinde olmam gerekiyor. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Unfortunately, Mrs. Caswell, | Üzgünüm, bayan Caswell,... | An American Affair-1 | 2009 | |
| figuraşi no longer there. | ...ama artık listede adınız yok. | An American Affair-1 | 2009 | |
| You pick a bullet? | Kurşun yer misin? | An American Affair-1 | 2009 | |
| For president. | Başkan için. | An American Affair-1 | 2009 | |
| I am a soldier, madame. | Ben bir askerim, bayan. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Follow orders? I do the duty? | Emirlere uyarsın. Görevini yaparsın. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Yes. | Evet, bayan. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Nothing, just the ball. | Yok bir şey, topumu alacaktım. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Got the ball already, right? | Topunu aldın, değil mi? | An American Affair-1 | 2009 | |
| because there is fear that in Dallas ... | Dallas'taki korku sebebiyle... | An American Affair-1 | 2009 | |
| will be at least demonstration | ...başkanı utandıracak gösteriler çıkabilir. | An American Affair-1 | 2009 | |
| because not long ago for October 24 | Çünkü daha 24 Ekimde... | An American Affair-1 | 2009 | |
| U.S. Ambassador | ...Birleşmiş Milletler elçimiz... | An American Affair-1 | 2009 | |
| Adlai Stevenson, was assaulted in Dallas | ...Adlai Stevenson, bir toplantı çıkışı Dallas'ta suikaste uğramıştı. | An American Affair-1 | 2009 | |
| From Dallas, Texas tire and a flash, apparently official: | Teksas Dallas'tan resmi kaynaklı bir flaş haber: | An American Affair-1 | 2009 | |
| President Kennedy died | Başkan Kennedy merkez saatiyle öğleden sonra 1'de öldü. | An American Affair-1 | 2009 | |
| at 2:00 eastern standard time, 38 minutes ago. | Doğu yakası saatiyle 2'de, yaklaşık 38 dakika önce. | An American Affair-1 | 2009 | |
| L were killed ... | Öldürülmüş. | An American Affair-1 | 2009 | |
| L were killed ... | Öldürdüler onu. | An American Affair-1 | 2009 | |
| And Vice President Johnson left a hospital in Dallas, | Dallas'taki hastaneden ayrılan başkan yardımcısı Johnson'ın... | An American Affair-1 | 2009 | |
| but do not know where to go. | ...nereye gittiği henüz bilinmiyor. | An American Affair-1 | 2009 | |
| Suppose that for the Oval Office | Kısa zamanda Oval Ofis'e yerleşip... | An American Affair-1 | 2009 |