Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 3396
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| What do you want me to do, Jessica? | Ne yapmamı istiyorsun, Jessica? | Alphas-2 | 2011 | |
| Just tell me and I will do it. | Bana ne yapacağımı söyle. | Alphas-2 | 2011 | |
| I swear I will do it. | Yemin ederim yapacağım. | Alphas-2 | 2011 | |
| Burn in hell. | Cehennemde yanmanı istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Hold it right there. Right there, don't move. | Sakın kıpırdama. Aynen öyle, kıpırdama. | Alphas-2 | 2011 | |
| Don't let her touch you. | Sana dokunmasına izin verme. | Alphas-2 | 2011 | |
| We're gonna need an ambulance at 57 Poplar Way. | 57 Poplar yoluna ambulans gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Where are you going? Don't let him | Ne yapıyorsun? İzin verm | Alphas-2 | 2011 | |
| don't help him. He let my son die. | Ona yardım etmeyin. Oğlumun ölmesine izin verdi. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm sorry to hear that. | Bunu duyduğuma üzüldüm. | Alphas-2 | 2011 | |
| But killing someone else is not gonna help you, is it? | Ama insanları öldürmek sana yardımcı olmaz, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Not for him. | Özellikle de onun için. | Alphas-2 | 2011 | |
| I miss him. | Onu çok özlüyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I miss him. | Onu özlüyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| So what did you tell everyone this time? | İnsanlara bu sefer ne anlattın? | Alphas-2 | 2011 | |
| I kept it simple. | Olayı basit tuttum. | Alphas-2 | 2011 | |
| She's going away, isn't she? | Oraya gidiyor, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| To Binghamton. Yeah. | Binghamton'a yani. Evet. | Alphas-2 | 2011 | |
| of more such cases to come. | ...davanın habercisi olmaz. | Alphas-2 | 2011 | |
| The danger. | Bu tehlike. | Alphas-2 | 2011 | |
| That said, how are you? | Hazır konusu açılmışken, sen nasılsın? | Alphas-2 | 2011 | |
| Should have that printed up on T shirts. | Tişörtlere bunu yazdırmalısın. | Alphas-2 | 2011 | |
| Thank yourself, Rachel. | Kendi sayende hayatta kaldın, Rachel. | Alphas-2 | 2011 | |
| It was your own ability that saved your life. | Hayatını kurtaran kendi yeteneğindi. | Alphas-2 | 2011 | |
| You're a very capable young woman. | Çok yetenekli bir genç bayansın. | Alphas-2 | 2011 | |
| More than you know. | Sandığından daha yetenekli hem de. | Alphas-2 | 2011 | |
| Home sounds good. | Ev kulağa harika geliyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, I'm sure he talks about me all the time. | Tabii, sürekli benden bahsediyordur kesin. | Alphas-2 | 2011 | |
| I was just catching up on work | İşle alâkalı bir şeyler araştırıyordum, kanepede uyudum bu yüzden. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's just that, you know, working with Rosen | Sadece diyorum ki, Rosen'le çalışmanın olumlu yönleri de var. | Alphas-2 | 2011 | |
| You know, the cases are really, really interesting, | Davalar inanılmaz ilginç ve parası da çok iyi, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| especially with Persky, but | ...özellikle de Persky'yle, ama | Alphas-2 | 2011 | |
| No, I'm not worrying about that at all. | Hayır, o konuda hiç endişelenmiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm just thinking about what's, you know, | Sadece bizim için en iyi olan şeyi düşünüyordum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Hicks, where the hell are you? | Hicks, neredesin yahu? | Alphas-2 | 2011 | |
| Screw it. | Siktir et. | Alphas-2 | 2011 | |
| Rachel, take the wheel. | Rachel, direksiyona geç. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, I can see him. | Tamamdır, onu görebiliyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| He's headed west on Third. | Üçüncü caddeden batıya gidiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Come on, we gotta find this guy. | Hadi ama, bu adamı bulmalıyız. | Alphas-2 | 2011 | |
| Rachel, it's on you. | Rachel, her şey sana bağlı. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, we're gonna have to run. | Gary, koşmamız gerekecek. Hayır, yeni yedik. | Alphas-2 | 2011 | |
| Please, Gary. It's a medical fact. | Lütfen, Gary. Doktorlar böyle diyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Rachel, what is your ETA? | Rachel, ne zaman gelirsin? | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary won't budge. | Gary gelmek istemiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| I don't care. Get here now! | Umurumda bile değil. Hemen buraya gel. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, you have to stay in the car. | Gary, arabada kalmanı istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I already said I'm not supposed to talk to you. | Az önce dedim ya, seninle konuşmamam gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Where'd you get that? | Onu nereden buldun? | Alphas-2 | 2011 | |
| I told you. We ask the questions. | Az önce dedim ya. Burada soruları biz sorarız. Rozete saygı duy. | Alphas-2 | 2011 | |
| Respect the badge. | Ben ciddiyim. Biliyorum. Sadece... | Alphas-2 | 2011 | |
| Step out of the van. | Arabadan çıkın. | Alphas-2 | 2011 | |
| We bumped into each other. | Birbirimizle öylece karşılaştık. Tamamıyla tesadüftü. | Alphas-2 | 2011 | |
| We're both fine. | Milos, misafirlerimiz var! İkimiz de iyiyiz. Artık gidebilirsin. | Alphas-2 | 2011 | |
| We got what Sullivan wanted. | Sullivan'ın istediği şeyi aldık. | Alphas-2 | 2011 | |
| You got it? Whatever it is. | Aldın mı? Artık her neyse. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay. Where's Gary? | Tamam. Gary nerede? | Alphas-2 | 2011 | |
| What? Alone? | Ne dedin? Yalnız başına mı? | Alphas-2 | 2011 | |
| He's in the car. | Arabada sonuçta. | Alphas-2 | 2011 | |
| She's very sad. | Parish'in örgütü çok büyük, pis bir örgüt ve büyük bir tezgâh çevirmek üzereler. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yes, thank you very much. | Clay hepimizin aynı tarafta olmasını istiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| So I located Gary. | Gary'nin yerini buldum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Rachel, don't go there, okay? | Rachel, bu konuyu konuşmayalım, tamam mı? Bunun sorumluluğunu üstüne alman gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| He'll be safer because I will get him. | Daha da güvende olacak çünkü onu oradan çıkaracağım. | Alphas-2 | 2011 | |
| What is wrong with him? | Bunun sorunu ne ya? Bugün bir ayrı gıcık. | Alphas-2 | 2011 | |
| Then they printed it, and they took my picture. | Parmak izimi aldılar, sonra da fotoğrafımı çektiler. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, you need to learn to listen to people | Gary, insanlar senden bir şey istediklerinde... | Alphas-2 | 2011 | |
| when they ask you to do something. | ...onları dinlemeyi öğrenmen gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Your FBI buddies have been all over our asses about it. | Senin FBI, bütün gün kıçımızdan ayrılmadı. | Alphas-2 | 2011 | |
| Really? What's what's the state of play? | Ciddi mi? Olay nedir? | Alphas-2 | 2011 | |
| It looks like some drug cartel, | Bir uyuşturucu çetesi var işte, Los funda mıdır nedir. | Alphas-2 | 2011 | |
| We did get proof of life. | Yaşadığına dair bir kanıt var elimizde. Bir cep telefonu videosu. | Alphas-2 | 2011 | |
| Tried tracing it. Came up empty. | Sinyali izlemeyi denedik ama bir şey bulamadık. | Alphas-2 | 2011 | |
| You saw Lisa Collier? | Lisa Collier'i mi gördün? | Alphas-2 | 2011 | |
| Shh, shh. And then | Sus, sus. Sonra ise | Alphas-2 | 2011 | |
| inside voice. | Sessizce konuş. | Alphas-2 | 2011 | |
| It was Broadway and 4th. | Broadway ve 4. caddede. | Alphas-2 | 2011 | |
| And you know where this phone is? | Telefonunun nerede olduğunu biliyor musun yani? | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, Bill, I keep saying that. | Evet, Bill. Sana bunu anlatmaya çalışıyorum. İnsanları dinlemeyi öğrenmen gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| You're sure it's down here? | Burada olduğuna emin misin? Evet, evet. Orada. | Alphas-2 | 2011 | |
| You want to help protect Lisa from getting hurt. | Lisa'ya zarar vermeden onu kurtaracaksın. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, there's that. There's that. | Evet, o da var. O da var. | Alphas-2 | 2011 | |
| But there's also you know how I'm supposed to go back | Bir de şey var, büroya geri dönmem gerektiğini biliyorsun, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, you broke an agent's clavicle. | Evet, orada bir adamın köprücük kemiğini kırmıştın. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah. They disciplined you. | Evet. Seni disipline verdiler. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's not like he didn't deserve it. | Gerçi feci hâlde hak etmişti herif. | Alphas-2 | 2011 | |
| Listen, they called me yesterday. | Dinle, beni dün aradılar. | Alphas-2 | 2011 | |
| They reviewed my case. | Davayı gözden geçireceklermiş. | Alphas-2 | 2011 | |
| Can you be my partner? | Ortağım olur musun? Ortak mı dedin? | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, partners are equal. | Bill, ortaklar eşittir. Evet, evet. | Alphas-2 | 2011 | |
| So you can't tell me what to do. | Bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Benim de kendi söz hakkım olacak, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, all right. | Tamam, peki. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yes, you are a good partner. | Evet, sen iyi bir ortaksın. Ortaklar araba sürebilir, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| Need to ask you a few more questions about Timothy Darren. | Timothy Darren hakkında birkaç soru sormak istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I want you to listen very...carefully. | Çok dikkatli dinlemeni istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Just stay out of it. | Bu işten uzak dur. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's nothing? | Bir şey yok mu? Az önce bir polise karşı gücünü kullandın. | Alphas-2 | 2011 | |
| You're gonna sit there and tell me it's nothing? | Şimdi de kalkıp bir şey olmadığını mı söylüyorsun? | Alphas-2 | 2011 | |
| Is that enough information for you? | Bu bilgi yeterli miydi senin için? | Alphas-2 | 2011 | |
| He is our resident computer genius at D.C.I.S. | SBSTS'te bizim bilgisayar dahimizdir. | Alphas-2 | 2011 |