Search
English Turkish Sentence Translations Page 158821
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Now we have to find where this story is, this story I'm going to tell you. | Şimdi size anlatacağım bu hikâyenin yerini bulmamız lazım. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
We have to go back longtime... | Uzun zaman öncesine dönmemiz lazım... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... back to the time of my ancestors. | ...atalarımın zamanına. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ssshhhhhh... listen now... | Şşş, ses çıkarmayın. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... I can hear them coming, | ...atalarımın geldiklerini... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
my ancestors. | ...duyabiliyorum. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
This wise looking one is Minygululu. | Şu bakan görünen, Minygululu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Then his younger brother Dayindi, | Sonra, küçük kardeşi Dayindi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and then the other ones. | ...sonra diğerleri. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Too many names to remember. | Unutmayacağımız bir sürü isim var. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That one is Djigirr. | Bu Djigirr. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Djigirr talks too much, | Djigirr çok konuşur... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but maybe he heard something. | ...ama bir şey duymuş olabilir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Admit it! All right... it's me. | İtiraf et! Pekâlâ, ben osurdum. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The ancestors are making canoes for goose egg hunting. | Atalarım kaz yumurtası avı için kano yapıyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They cut the barks off the trees and they talk about women, | Ağaçların kabuklarını soyarlar ve kadınlardan bahsederler... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
like always. | ...her zamanki gibi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Mow did he go with her? | Ona nasıl yakıştı? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They make fun of Dayindi. | Dayindi ile dalga geçerler. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They know Dayindi likes the young wife of his brother Minygululu. | Dayindi'nin, kendi kardeşi Minygululu'nun genç karısından hoşlandığını bilirler. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
This is first time Dayindi hunts the magpie geese. | Dayindi ilk defa saksağan kazı avlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
There are many things Dayindi hasn't seen before... | Dayindi'nin hayatında görmediği çok şey vardır... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... and there is much for him to learn on this hunt. | ...ve bu avda kendisi için öğreneceği çok şey vardır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Minygululu knows it's true about his young brother's wrong feelings. | Minygululu genç kardeşinin yanlış hislerinin doğru olduğunu anlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The men will carry the barks to the swamp. | Adamlar ağaç kabuklarını bataklığa taşıyacaklardır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Minygululu will tell Dayindi that story... | Minygululu Dayindi'ye uygun yönden yaşamasına... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... to help him live the proper way. | ...yardımcı olacak hikâyeyi anlatır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It is Minygululu's story for Dayindi back then. | O zamanlar Dayindi bunu Minygululu'ya anlatır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And here is that story. | Ve işte o hikâye. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It is a long, long time ago. | Çok uzun zaman önce. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Dayindi is still a little fish in his waterhole. | Dayindi su birikintisinde hala küçük bir balıktır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
All the ancestors, that Minygululu, and Djigirr and even the old sorcerer, | Bütün atalar, Minygululu, Djigirr ve yaşlı büyücü dahi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
all of them, little fish in their waterholes. | ...hepsi, kendi su birikintilerinde küçük birer balıktırlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
All their fathers, and their fathers before that, | Babaları ve onlardan önceki babaları... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
are still little fish in their waterholes, | ...hala su çukurlarında küçük birer balıktırlar... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
all over this land, waiting to be born. | ...bu diyarda, doğmayı beklemektedirler. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
You can see how old it is. | Ne kadar eski olduğunu görebiliyorsunuz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The time that we see now is after the beginning. | Şuan ki gördüğümüz zaman başlangıçtan sonraki zaman oluyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Look at that flood! | Şu su taşkınına bakın! Şuan çok uzun zaman öncesinde olduğumuzu hemen hemen görebilirsiniz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and named the trees | ...ağaçlara... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and named the birds | ...kuşlara... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and named the plants | ...bitkilere... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and named the people. | ...ve insanlara adını verdi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It is after Yurlunggur gave the old ancestors | Yurlunggur'dan sonra eski atalarımız... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
the ceremony of the Djunggan, which gives us the law we all learn. | ...hepimizin öğreneceği kanunları veren Djunggan töreni yaptılar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It is after the people learnt to live to that law... | Sonrasında insanlar o kanunlara göre yaşamayı öğrendiler... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... after then, but a long, long time ago. | ...ondan sonra, ama çok uzun zaman önce. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And in that ancient time, there lived an ancient ancestor. | Ve o eski zamanlarda, eski bir atamız yaşardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
This ancient ancestor was called Ridjimiraril. | Bu eski atamıza Ridjimiraril deniyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril was a warrior, | Ridjimiraril bir savaşçıydı... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
a proud one. | ...gurulu bir savaşçı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He had wives, and children, just like we have now. | Tıpkı şuan bizim olduğu gibi, karıları, çocukları vardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And he followed the law, which is same law as the law now. | Şuan ki aynı kanunlara uyardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The stories of our people are very old | İnsanlarımızın hikâyeleri çok eski... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and sometimes they take days to tell. | ...ve bazen anlatması günler alıyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Minygululu is telling Dayindi some of the story as they carry the barks. | Minygululu Dayindi'ye ağaç kabuğu taşırlarken bir hikâye anlatıyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Proper trees for canoes grow far away from the swamp. | Kano için uygun ağaçlar bataklıktan çok uzakta yetişir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The storytelling must stop for a while. | Hikâye anlatımı bir süre durmalı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
There is more work to do before the men hunt the geese. | Adamlar kaz avlamadan önce yapacakları daha iş var. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They must put the barks in the water, to soak. | Ağaç kabuklarını ıslatmak için suya koymaları gerekiyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
One bark already soaked is put on the fire, to make it hot and soft. | Önceden ıslatılmış bir kabuk, sıcak ve yumuşak olması için ateşe konuluyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The story of Ridjimiraril can go on. | Ridjimiraril'in hikâyesine devam edebiliriz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril's first wife was called Banalandju. | Ridjimiraril'in ilk karısına Banalandju denilirdi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Banalandju was wise and she was important. | Banalandju zekiydi ve önemliydi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The bark is almost ready. | Kabuk neredeyse hazır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They must cool it down to make it easy to bend. | Kabuğu kolayca kıvırmak için soğutmaları gerekir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Dayindi learns by watching. | Dayindi seyrederek öğrenir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That is the way we do it with our people. | Halkımız kanoyu bu şekilde yapar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But we better keep this story going... | Ama bu hikâyeye devam etsek iyi olur... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Number two wife of Ridjimiraril was called Nowalingu. | Ridjimiraril'in ikinci karısına Nowalingu denirdi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Nowalingu was a bit of a jealous one, | Nowalingu biraz kıskanç biriydi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but she had eyes that sometimes flew at other men. | ...ama bazen başka erkeklere bakan gözleri vardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ah, that number three wife, she was a young one. | Üçüncü karısı genç idi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
She was called Munandjarra. | Adı Munandjarra idi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Munandjarra was a beautiful one. | Munandjarra güzeldi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
She was quiet as a sleeping baby. | Uyuyan bir bebek gibi sessizdi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril also had a young brother. | Ridjimiraril'in ayrıca genç bir erkek kardeşi vardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That brother was called Yeeralparil. | Ridjimiraril'in kardeşinin adı Yeeralparil idi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Yeeralparil had no wives yet, and none promised. | Yeeralparil'in henüz karısı yoktu, sözlüsü de yoktu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He thought he should have one, | Bir tane karısının olması gerektiğini düşündü... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and the wife he thought he should have, was Munandjarra. | ...karısının Munandjarra olması gerektiğini düşündü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It was not right to him that his brother had three wives, | Kardeşinin üç karısının olması... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but he himself had none. | ...kendisinin hiç karısının olmaması haksızlıktı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and the ways of men, | ...erkeklik cihetinden ve... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and to live apart from their sisters. | ...kız kardeşlerinden ayrı yaşamak için kalıyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Yeeralparil too lived in the single men's camp. | Yeeralparil de tek kişilik kampta yaşamıştı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Even though it was a long walk to Ridjimiraril's camp, | Ridjimiraril'in kampına uzak bile olsa... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Yeeralparil's eyes could already see that young Munandjarra. | ...Yeeralparil'in gözleri genç Munandjarra'dan başkasını göremiyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
His mind would wander off to be with her. | Aklı fikri onunla olmaktaydı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Sometimes his legs would make his body follow. | Ayakları bazen bedenini takip ettirecekti. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Me's off to see his girl. | Sevgilisini görmeye gidiyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He thought about how to really see Munandjarra. | Munandjarra'yı nasıl göreceğini düşündü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Maybe he would just walk into the camp and pretend another reason. | Belki de hemen çadıra girecek ve başka bir neden uyduracaktı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But maybe Banalandju's eye would be too sharp. | Ama Banalandju'nun gözleri çok keskin olabilirdi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That day, near the camp, was haircut day. | O gün, çadırların yan tarafında, tıraş günüydü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Mow are you boys? | Nasılsınız beyler? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Yeeralparil thought maybe he could see Munandjarra from the distance. | Yeeralparil uzaktan Munandjarra'yı belki görebilirim diye düşündü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The one who said that, is Birrinbirrin, | Espriyi yapan Birrinbirrin idi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
who lived in the same camp as Ridjimiraril. | ...Ridjimiraril gibi aynı kampta yaşıyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Birrinbirrin had two wives, | Birrinbirrin'in iki karısı vardı... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |