Search
English Turkish Sentence Translations Page 158824
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
until their arms got tired. | ...kolları yorulana kadar mızrak attılar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That's how hard the two brothers danced. | İki kardeşin dans etmesi ne kadar zordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But Ridjimiraril was not a ghost. | Ama Ridjimiraril hayalet değildi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He was a human being. | O bir insandı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
His legs were human, | Bacakları insan bacağıydı... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and one spear too many came flying. | ...ve bir mızrak fazla gelmişti. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But there is still some of this story left for me to tell you. | Ama benim için bu hikâyenin hala anlatacak yeri var. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That one spear too many had hit Ridjimiraril right in his guts. | Fazla gelen o bir mızrak Ridjimiraril'in bağırsağının sağına gelmişti. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He was injured all right, but not so bad that he should die. | Tamam, yaralanmıştı ama ölmesini gerektirecek kadar kötü değildi. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The other tribe's anger was over. | Diğer kabile tatmin olmuştu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It's all over... finished with. | Her şey bitmiştir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril still believed it was the stranger who took Nowalingu. | Ridjimiraril hala Nowalingu'yu yabancının götürdüğüne inanıyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It made him too proud to let the men carry him back. | Adamların onu geri götürmesine izin vermek ona fazlasıyla gurur veriyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He wanted to show the stranger, and his own men, | Yabancıya ve kendi adamlarına... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
he was strong, and angry. | ...güçlü ve sinirli olduğunu göstermek istemişti. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But he was not strong enough to pole all the way across the swamp. | Ama bataklık boyunca kanoyu yürütecek kadar yeterli gücü yoktu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And the blood leaving his body made him too weak to walk by himself. | Ve bedeninden akan kan onu tek başına yürümek için çok bitkin düşürüyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Banalandju knew the leaves to use to make the wound better. | Banalandju yarayı iyileştirecek yaprakları kullanmasını biliyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
She knew what to get to make her husband stronger. | Kocasını neyin güçlendireceğini biliyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril did not get stronger. | Bitkin halde, Nowalingu'yu çağırarak su getirmesini istemiştir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That stranger's tribe might have used some sorcery. | O yabancının kabilesi büyü kullanmış olabilir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Maybe on the spear there was some sorcery... | Belki de mızrakta büyü vardı... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... or maybe on Ridjimiraril himself. | ...belki de Ridjimiraril'in kendisinde. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And there's only one way to fight sorcery. | Ve büyüyle mücadele etmenin bir tek yolu vardır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The sorcerer could do no more. | Büyücü daha fazla bir şey yapamaz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He was overcome by a great sadness. | Büyük bir hüzünle mağlup olmuştur. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And the people know... | İnsanlar da biliyorlar... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... see? They know. | ...görüyor musunuz? Biliyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They come out of the bush, from everywhere. | Her yerden çalılıklardan çıkıyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They come for Ridjimiraril. | Ridjimiraril, için geliyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And see how Ridjimiraril makes one very big effort... | Ridjimiraril'in nasıl büyük bir gayret sarf ettiğini görüyorsunuz... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... maybe his last effort. | ...belki de son gayretidir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Slowly he gets up. | Yavaşça ayağa kalkar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Look at him get up while he still has the strength. | Hala gücü varken bakın ayağa kalkıyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Slowly he walks to the middle of the space in the camp. | Yavaşça kamp alanının orta yerine doğru yürür. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And there, near the fires so that everyone can see... | Ve orada, herkes görebilsin diye ateşin yanında... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril begins to dance... | Ridjimiraril, dansa başlar... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
his own death dance. | ...kendi ölüm dansına. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Soon the clapsticks will join in, | Az sonra şakşaklar... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and the didgeridu, | ...ve Didgerudu katılacak... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and then singing. | ...ve şarkı söyleyeceklerdir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Hear the clapsticks start. | Şakşakların başladığını duyuyorsunuz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And now the didgeridu | Şimdi de Ridjimiraril... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... as Ridjimiraril dances | ...kendi ölüm dansını yaparken... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
... his own death dance. | ...Didgeridu başlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He is becoming weaker. | Dermansızlaşır. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But see? | Ama görüyor musunuz? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
See how he keeps dancing | Bütün dermanı bitene kadar... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
until all his strength is gone. | ...bakın nasılda dansa devam ediyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Now he is getting tired. | Şimdi yoruluyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Now his strength is finished, | Şimdi dermanı kesildi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and he lies down on the ground. | ...ve yere serilir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And now the warriors finish the death dance for Ridjimiraril. | Şimdi de Ridjimiraril için ölüm dansını bitiriyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril is waiting for them to start singing again. | Ridjimiraril tekrar şarkı söylemeye başlamalarını bekler. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He wants them to sing his death song for him, | Ataları öldüğünü ve... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
so that all his fathers will know that he is dying, | ...ona geldiğini bilmeleri için... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and come to him. | ...kendi ölüm şarkısını söylemelerini ister. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Hear now. | Şimdi duyuyorsunuz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They are starting to sing. | Şarkı söylemeye başlıyorlar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
You think he might be dead, | Öldüğünü sanabilirsiniz... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but he's only waiting for this singing. | ...ama sadece bu şarkıyı bekliyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
See? See? | Görüyor musunuz? Görüyor musunuz? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
His hand... his hand is moving. | Elini hareket ettirdiğini görüyorsunuz. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
His hand moves like his brown python totem. | Kahve renkli Piton totemi gibi eli hareket ediyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
See his foot move too? | Ayağının hareket ettiğini de gördünüz mü? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
That's to show he is listening, | Bu dinlediğini göstermek için... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
to show he's going to die | ...öleceğini... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and is telling all his people. | ...insanlara söylüyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Now he is lying there. | Şimdi orada yatıyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
His heart is still beating, | Kalbi hala atıyor... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but he is already dead. | ...ama o daha önceden ölmüş. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Look, look... | Bakın, bakın... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The old grandfather has gone into his heart, | Yaşlı büyük baba ruhunun çıkmasına yardımcı olması için... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Even his heart is still now, | Kalbi bile şuan sakin... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
but he wants them to keep singing a bit longer, | ...ama onun atalarını bulmasına yardımcı olması için... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
to help him find his ancestors. | ...şarkıya biraz daha devam etmelerini istiyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Then they must prepare him for his journey... | Sonra onu yolculuğuna hazırlamaları gerekiyor. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They are painting the design of his waterhole on him. | Üstüne onun su birikintisinin resmini çizerler. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And there it goes, on its journey. | Ve orada kendi yolculuğuna çıkar. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Dayindi is learning an important thing. | Dayindi yaşamı adına önemli bir şey öğrenir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
He is learning to be patient. | Sabretmesini öğrenir. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
But you're impatient to see the rest of this story, eh? | Ama siz hikâyenin gerisini görmek için sabırsızsınız, değil mi? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
So I'll tell you what happened. | O yüzden size ne olduğunu anlatacağım. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Ridjimiraril's soul had just gone to his waterhole... | Ridjimiraril'in ruhu hemen kendi su birikintisine gitti.. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Somebody... where are you? | Kimse yok mu, neredesiniz? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Mere I am... anybody! | Ben buradayım millet! | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Someone! | Ahali! | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
Not Ridjimiraril's second wife? | Ridjimiraril'in ikinci karısı değil mi? | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
After all that time missing | O kadar zaman kaybolduktan sonra... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
she walked into the camp | ...aynen o şekilde... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
just like that! | ...kampa gelmiş. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
She'd run away and come back. | Kaçmış ve geri dönmüş. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It was not the stranger who took Nowalingu, | Nowalingu'yu götüren yabancı değildi... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
and she did not run away. | ...kaçmamıştı da. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
It was the cross river mob that took her. | Onu nehrin ötesindeki çete götürmüştü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
They traded her to a desert tribe, | Onu çok uzaktaki... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
far away. | ...bir çöl kabilesine satmışlardı. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
She escaped from them | Onlardan kaçmış... | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
And now her husband was dead. | Şimdi de kocası ölmüştü. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |
The men had to show they were warriors. | Erkekler savaşçı olduklarını göstermeleri gerekiyordu. | Ten Canoes-2 | 2006 | ![]() |