Search
English Turkish Sentence Translations Page 183496
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And nobody else has seen it. | Ve başka hiç kimse görmedi. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I think these colours could be perfect for you. | Sanırım bu renkler sende mükemmel duracak. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Look at these buttons, they�re like Persian cat eyes. | Şu düğmelere bak, İran kedilerinin gözleri gibiler. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Take your time, honey, make a meal out of it. | Hiç acele etme tatlım, istediğin gibi oyalan. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Come back to the dressing room. | Soyunma odasına dön. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Are you wearin� that to the Sweetheart�s Ball? | Sevgilinin balosunda bunu mu giyeceksin? | Zandalee-1 | 1991 | |
| And don�t you be tellin� everybody. | Ve sen de kimseye bundan bahsetmeyeceksin. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Back in the back. | En arkadaki. | Zandalee-1 | 1991 | |
| If you� gettin� it, it�s not enough. | Yapan varsa bile, yeterli görünmüyor. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Would you stop worrying about me? | Benim için endişelenmeyi keser misin? | Zandalee-1 | 1991 | |
| But I do worry about you. I mean, girl, | Fakat senin için endişeleniyorum. Ciddiyim kızım, | Zandalee-1 | 1991 | |
| if you look like you�re about to come out of some jacket with pearl buttons. | İnci düğmeli bir cekete dönüşmeye başladığına göre... | Zandalee-1 | 1991 | |
| I don�t know about you but I think it�s time for you | Seni tanımıyorum, ama sanırım senin | Zandalee-1 | 1991 | |
| to take a serious excursion with me sometime real soon. | en kısa zamanda, benimle ufak bir yolculuğa çıkma zamanın gelmiş | Zandalee-1 | 1991 | |
| I�m gonna be the belle of my sweetheart�s balls. | Sevgilimin balosunun fıstığı ben olacağım. | Zandalee-1 | 1991 | |
| You�re disgusting. And you love me for it. | İğrençsin. Sende beni bu yüzden seviyorsun. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Forget it, I am your reality check. | Unut bunu, ben senin gerçeklik değerlendirmen'im. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Johnny, do you want me to shut the fun off? | Johnny, vantilatör'ü kapatmamı ister misin? | Zandalee-1 | 1991 | |
| No, I like it. | Hayır, hoşuma gidiyor. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I like predictable tensions. | Tahmin edilebilir gerilimi seviyorum. | Zandalee-1 | 1991 | |
| It�s buggin� me, all right, I can�t think. | Beni deli ediyor, tamam mı, düşünemiyorum. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Can you just try to stay seated? | Kıpırdamadan oturmayı deneyebilir misin? | Zandalee-1 | 1991 | |
| It�s ironic you ending up with me as your boss. | Sonunda senin patronun olmam ironik, değil mi. | Zandalee-1 | 1991 | |
| What are you planning on doing with all the poetry, boss? | Tüm bu hislerinle ne yapmayı planlıyorsun, patron? | Zandalee-1 | 1991 | |
| I�m sorry, I didn�t mean in that way. | Özür dilerim, öyle demek istemedim. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I mean, nothing�s the way I thought it would be. | Demek istediğim, hiç bir şey benim düşündüğüm gibi olmuyor. | Zandalee-1 | 1991 | |
| The girls. | Kızlar. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Make groceries, huh? | Alışveriş yaptınız, ha? | Zandalee-1 | 1991 | |
| Is he doing me justice? | Beni düzgün yapıyor mu? | Zandalee-1 | 1991 | |
| You were always talented. | Her zaman yetenekliydin. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Eat a cookie. | Bir kurabiye al. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Be kind. | Merhametli davran. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Zan, come on in here. | Zan, buraya gel. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I�m gonna fix chicken. | Ben tavuğu hazırlayayım. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Espanian, like in the old days. | İspanya usulü, eski günlerdeki gibi. | Zandalee-1 | 1991 | |
| It�s to soon to tell. | Bir şey demek için çok erken. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Don�t mind her, she never critiques till you�re finished. | Onu umursama, bitirmeden asla eleştirmez. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Your arms are around me but your so far way. | Bana sarılıyorsun ama çok uzaklardasın. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I haven�t seen this for awhile. | Ne zamandır bunu görmemiştim. | Zandalee-1 | 1991 | |
| The awkward sentiments of a protracted adolescence. | Uzun süren bir ergenliğin garip duyguları | Zandalee-1 | 1991 | |
| You were good. | Çok başarılıydın. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Shit. | Boşversene. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Come on, your standards are so high, they�re cruel. | Hadi, senin standartların çok yüksek, onlar acımasız | Zandalee-1 | 1991 | |
| No, they�re not. | Hayır, değiller. | Zandalee-1 | 1991 | |
| It�s too easy. | Çok kolay. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Since when did the Martin legacy become so important to you? | Ne zamandan beri Martin mirası senin için bu kadar önemli hale geldi | Zandalee-1 | 1991 | |
| January twelfth of last year. | Geçen yıl 12 Ocak'tan beri. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Your father�s dying isn�t the issue anyway. | Aslında babanın ölümü değil mesele | Zandalee-1 | 1991 | |
| You just made it one to quit writing. | Yazmayı bırakmak için bahane ettin. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Do you remember when we used to live on St. Charles | St. Charles'da yaşadığımız zamanı hatırlıyor musun? | Zandalee-1 | 1991 | |
| and you�d come home from classes, Professor Martin? | dersten sonra eve gelirdin, Profesör Martin? | Zandalee-1 | 1991 | |
| I�d close the shop and we�d make love all afternoon? | Ben de dükkanı kapatırdım ve tüm öğleden sonra sevişirdik | Zandalee-1 | 1991 | |
| Lost a lot of business. | Şimdi işler çok yoğun. | Zandalee-1 | 1991 | |
| We were happy. Do you think I�ve just quit? | Mutluyduk. Öylesine vazgeçtiğimi mi sanıyorsun? | Zandalee-1 | 1991 | |
| I didn�t just quit. | Vazgeçmedim. | Zandalee-1 | 1991 | |
| What do you want me to do with him? | Ne yapmamı bekliyorsun? | Zandalee-1 | 1991 | |
| Sit on the porch by the river and try to write. | Nehir kenarındak verandaya oturup yazmaya çalışmamı mı? | Zandalee-1 | 1991 | |
| I think we have a problem? | Sanırım bir sorunumuz var. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Norvo agreed to everything. | Norvo her şeyi kabul etti. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Well, there quite a dollar discrepancy | Yapılacak ödemeyle ilgili oldukça | Zandalee-1 | 1991 | |
| in the figures to be paid out. | tutarsız rakamlar var | Zandalee-1 | 1991 | |
| There aren�t any discrepancies. | Tutarsızlık yok. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Well, the figure we agreed upon was four thousand nine hundred dollars. | Kabul ettiğimiz fiyat 4900 dolar idi. | Zandalee-1 | 1991 | |
| There are never discrepancies. | Hiç tutarsızlık yok. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Richard Norvo was a slum lord. | Richard Norvo fırsatçının tekiydi?! | Zandalee-1 | 1991 | |
| Richard Norvo is an owner of property | Richard Norvo arazinin sahibi ve | Zandalee-1 | 1991 | |
| and a friend of Councilman Lweis. | belediye meclis üyesi Lweis'in dostu. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Shit, man. | Hassiktir. | Zandalee-1 | 1991 | |
| We�re talking about fifty thousand dollars here. | Burada 50.000 dolar'dan bahsediyoruz. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Go with the decimal, Thierry. | Tek tek ilerle, Thierry. | Zandalee-1 | 1991 | |
| At twenty five my father started a radio station. | Babam 25'inde bir radyo istasyonu kurdu | Zandalee-1 | 1991 | |
| At thirty he was a millionaire owing his own radio network | 30'unda kendi radyo şebekesine sahip bir milyonerdi | Zandalee-1 | 1991 | |
| with his morality intact. | hem de namusuyla. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Your father didn�t keep up with the times. | Baban zamanımıza ayak uyduramadı | Zandalee-1 | 1991 | |
| We�ve been bought out, Thierry. | ve şirket satıldı, Thierry. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Now, it�s up to you to be diplomatic | Şimdi diplomatik davranmak sana kalmış | Zandalee-1 | 1991 | |
| if you wanna preserve what�s left of your father�s company. | tabii babanın şirketinden geri kalanları korumak istiyorsan. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I�ll set a lunch for you with Norvo tomorrow. | Sana yarın Norvo ile bir öğle yemeği ayarlayacağım. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Shake it up! It ain�t much of a hold! | Hadi çalkala! Çok sabit durmaya gelmez! | Zandalee-1 | 1991 | |
| An undelayed miracle of movement! | Hareketin tez gelen mucizesi! | Zandalee-1 | 1991 | |
| Here you go, ladies, two more Puss �n� Boots. | Alın bakalım hanımlar, iki tane daha Puss ‘n’ Boots. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Thank you, Buckles. | Teşekkürler, Buckles. | Zandalee-1 | 1991 | |
| This one�s my personal favorite. | Benim favorim işte bu. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Guess were I was this morning. | Bil bakalım bu sabah neredeydim? | Zandalee-1 | 1991 | |
| Well, say two Hail Mary�s, honey, call me in the morning. | Pekala, iki kez Hail Mary ilahisi söyle tatlım, sabah beni ara. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Girl, you better check his donor card if you�re gonna do that. | Kızım, eğer bunu yapacaksan önce organ bağış kartını bir kontrol et | Zandalee-1 | 1991 | |
| Wonderful feet. | Harika ayaklar. | Zandalee-1 | 1991 | |
| I didn�t mean to wake you. | Seni uyandırmak istemedim. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Somebody has a good time. | Somebody has a good time. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Certainly did. | Kesinlikle öyle. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Some strange and wonderful secrets on Bourbon Street this evening. | Bourbon Caddesi'nde tuhaf ve harika sırlarla dolu bir akşam | Zandalee-1 | 1991 | |
| Bourbon Street? Yes, Bourbon Street. | Bourbon Caddesi mi? Evet Bourbon Caddesi. | Zandalee-1 | 1991 | |
| You would have figured. Not me. | Seni hayal ediyordum. Beni değildir. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Can you help me, please, I�m... | Yardım eder misin lütfen, Ben... | Zandalee-1 | 1991 | |
| I want you like we used to want. | Eskiden arzuladığımız gibi olmanı istiyorum. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Tell me, tell me to say your name. | Söyle, adını söylememi iste. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Say it, Zandalee, say it. | Söyle, Zandalee, söyle. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Harder, harder. Don�t you want me? | Daha sert, daha sert. Beni istemiyor musun? | Zandalee-1 | 1991 | |
| Say it. Say my name. | Söyle, adımı söyle. | Zandalee-1 | 1991 | |
| Thierry. | Thierry. | Zandalee-1 | 1991 |