Search
English Turkish Sentence Translations Page 183888
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
This tooth... Your grandmother and I were going to the cinema | Bu dişler... Büyükannenle birlikte sinemaya giderken... | Zozo-1 | 2005 | |
when some bastard came and bumped her on the shoulder. Right here. | ...birkaç piçkurusu omuzlarıyla çarpıp geçti. Tam buraya. | Zozo-1 | 2005 | |
I have a brain, by God, but that bastard made me shut it down. | Allah'a şükür aklı başında biriyimdir ama o an tepemin tası attı! | Zozo-1 | 2005 | |
So you attacked? Yes, I did. Bravo, Zozo! | Ve sen de saldırdın? Evet, aynen öyle. Aferin, Zozo! | Zozo-1 | 2005 | |
I closed in on him: "You son of a whore! You fuck!" | Ona doğru yaklaştım: "Seni orospu çocuğu! Seni ibne!" | Zozo-1 | 2005 | |
I used my left fist and went... bam! Right in the face. | Sol yumruğumu kaldırdım ve... bam! Tam suratının ortasına yapıştırdım. | Zozo-1 | 2005 | |
Then my left fist... bam! Crushing his nose... | Sonra bir yumruk daha... bam! Burnuna isabet etti... | Zozo-1 | 2005 | |
Shall I take that one? Yes, just go ahead and take it. | Bir tanesini alabilir miyim? Evet, al senin olsun. | Zozo-1 | 2005 | |
Shit, you"re heavier than me now! What the hell are you doing?! | Kahretsin, benden daha güçlüsün! Burada ne işler çeviriyorsunuz?! | Zozo-1 | 2005 | |
He scared me. What a monster. | Beni korkuttu. Kaba şey. | Zozo-1 | 2005 | |
I have a few in my pocket. What a cheap bastard. Bloody idiot! | Cebime birkaç tane koydum. Âdi pezevenk. Salak işte! | Zozo-1 | 2005 | |
Take it easy. | Yavaş ol! | Zozo-1 | 2005 | |
Look how he"s eating! The shame! It looks like he hasn"t eaten in a month. | Nasıl yediğine bir bak! Utan! Gören de bir aydır yemek yemiyorsun sanır. | Zozo-1 | 2005 | |
For God"s sake, leave me alone. | Allah aşkına, bana ilişme. Tanrı aşkına, rahat bırak beni. 30 yıldır böyle yerim ben. | Zozo-1 | 2005 | |
L"ve eaten like this for 30 years and now it"s a problem? | 30 yıldır böyle yiyorum, şimdi mi sorun oldu? | Zozo-1 | 2005 | |
Leave me alone. Go find someone else if l"m not good enough anymore. | Bana dokunma, beğenmiyorsan, git başka birini bul. | Zozo-1 | 2005 | |
That man Lambare, he likes talking to me. | Şu Lambare denen adam, benimle konuşmaktan hoşlanıyor. | Zozo-1 | 2005 | |
My darling. Lambare, I don"t care about Lambare or his father Ambare. | Tatlım. Lambare veya babası Ambare, hiç umurumda değil. | Zozo-1 | 2005 | |
At least he doesn"t have a gut and even has hair on his head. | En azından boğazına düşkün değil, üstelik saçı da var. | Zozo-1 | 2005 | |
This is true. No gut and hair on his head. | Doğru. Obur değil ve saçı var. | Zozo-1 | 2005 | |
But one leg is wooden, the other one plastic. You can have him. | Ama ağaçtan yapılmış bir bacağı var, diğeri de plastik. Ona varabilirsin. Ama bacaklarından biri tahta, diğeri de benim bildiğim plastik. | Zozo-1 | 2005 | |
What are you waiting for? Tell her how the girls hound us on the street. | Neyi bekliyorsun? Yoldan geçen kızlara nasıl asıldığımızı ona anlatsana Zozo. | Zozo-1 | 2005 | |
How they keep fondling us. Congratulations. | Nasıl da hoşlarına gitti, değil mi? Tebrikler. | Zozo-1 | 2005 | |
I hope you live a thousand years. Believe me, you are my everything. | Umarım, uzun yıllar yaşarsın. İnan bana, sen benim herşeyimsin. | Zozo-1 | 2005 | |
I hope God doesn"t take you away from me. | Umarım Allah seni benden almaz. | Zozo-1 | 2005 | |
You know l"m kidding too. We have to lighten things up for Zozo. | Biliyor musun, çok şakacısın. Zozo için hayatı daha da kolaylaştırmalıyız. | Zozo-1 | 2005 | |
He"s the apple of his grandfather"s eye. We just want to make you laugh. | O büyükbabasının gözbebeği. Sadece seni güldürmek istedik. | Zozo-1 | 2005 | |
Really? Well, I think we have something here... | Gerçekten mi? Şey, sanırım burada birşey var... | Zozo-1 | 2005 | |
Yes, a shoe. Shoes? Shoes... | Evet, bir ayakkabı. Ayakkabı? Ayakkabı... | Zozo-1 | 2005 | |
Can I haggle over the price? | Fiyatı pazarlığa açık mı? | Zozo-1 | 2005 | |
Haggle? Like sheep"s guts? Haggle. Shoes. | Pazarlık mı? Koyun mu satıyoruz? Pazarlık. Ayakkabı. | Zozo-1 | 2005 | |
Your Swedish is coming along so well. L"m learning. | İsveçcen gittikçe ilerliyor. Öğreniyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
Bravo. Tell me what words you"ve learnt. | Aferin. Öğrendiğin kelimeleri söyle bakalım. | Zozo-1 | 2005 | |
Shoes, haggle, orange, apple, car... | Ayakkabı, pazarlık, portakal, elma, araba... | Zozo-1 | 2005 | |
You speak better Swedish than your granny. You"re smart, like grandpa. | Büyükannenden daha iyi konuşuyorsun. Çok zekisin, dedene çekmişsin. | Zozo-1 | 2005 | |
You speak better Swedish than me? | Sen benden daha mı iyi İsveçce konuşuyorsun? | Zozo-1 | 2005 | |
I speak better Swedish than the Swedes. What are you talking about? | Ben İsveçlilerden bile daha iyi İsveçce konuşuyorum. Sen ne diyorsun yahu! | Zozo-1 | 2005 | |
Go ahead, then. L"ll go ahead alright. | Devam et o zaman. Zaten öyle yapıyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
Where are ayou from? I can aspeak a lot of Sweden. | Neralisin? Ben bissürü İsveçce konuşurum. | Zozo-1 | 2005 | |
I can adance, I can asing, I can aplay the sexyphone. | Dens ederim, şerki söylerim, seksifon çalarım. | Zozo-1 | 2005 | |
I... can speak... a little Swedish. | Biraz... İsveçce... konuşabilirim. | Zozo-1 | 2005 | |
I can speak a little Swedish. | Biraz İsveçce konuşabilirim. | Zozo-1 | 2005 | |
Orange... | Portakal... | Zozo-1 | 2005 | |
Orange, apple... | Portakal, elma... | Zozo-1 | 2005 | |
...car, haggle, shoes... | ...araba, pazarlık, ayakkabı... | Zozo-1 | 2005 | |
...bear... l"m leaving. | ...ayı... gidiyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
You"re leaving. I am dumb. | Gidiyorsun. Sersemin tekiyim. | Zozo-1 | 2005 | |
Hi, my name is Zozo and l"m eleven years old. | Selam, adım Zozo. Onbir yaşındayım. | Zozo-1 | 2005 | |
I can speak a little Swedish and Arabic. | Biraz İsveçce ve Arapça konuşabilirim. | Zozo-1 | 2005 | |
I live with my grandmother and grandfather. | Büyükannem ve büyükbabamla birlikte yaşıyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
L"m from Lebanon and I like to play soccer. | Lübnanlıyım ve futbol oynamayı severim. | Zozo-1 | 2005 | |
And I also like apples with salt. | Ayrıca, tuzlu elmaya da bayılırım. | Zozo-1 | 2005 | |
Salt? Yes, it"s nice. | Tuzlu mu? Evet, çok güzel oluyor. | Zozo-1 | 2005 | |
It"s a little... | Sanki biraz... | Zozo-1 | 2005 | |
Sour? Sour. | Ekşi mi? Ekşi. | Zozo-1 | 2005 | |
I like pears with salt. Don"t you? Yeah. I need to try bananas with salt. | Tuzlu armudu da severim. Ya sen? Evet. Muzu da tuzla denemem lazım. | Zozo-1 | 2005 | |
How about bananas with pepper? Be quiet. | Ya biberli muza ne dersin? Sessiz olun. | Zozo-1 | 2005 | |
Zozo? You can sit over there. | Zozo? Şuraya oturabilirsin. | Zozo-1 | 2005 | |
My name"s Kalle. Don"t call me Karl, it"s a stupid name. | Ben Kalle. Sakın bana Karl deme, aptal bir isimdir. | Zozo-1 | 2005 | |
Hi, Karl. No, Kalle. | Selam, Karl. Hayır, Kalle. | Zozo-1 | 2005 | |
Your name is Karl. No, it"s Kalle. One more thing. | Senin adın Karl. Hayır, Kalle. Birşey daha. | Zozo-1 | 2005 | |
I hate girls too. No, you don"t. | Kızlardan da nefret ederim. Hayır, etmiyorsun. | Zozo-1 | 2005 | |
You asked Jenny to go steady. No, she asked me. | Jenny ile çıkmak istemiştin. Hayır, o istemişti. | Zozo-1 | 2005 | |
Be quiet! It"s them. They"re teasing me. | Sessiz olun! Onların yüzünden. Bana sataşıyorlar. | Zozo-1 | 2005 | |
They"re saying I go steady with Jenny, but I hate her. | Jenny ile çıktığımı söylüyorlar ama ben ondan nefret ediyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
Remember you have sports after the break. | Unutmayın, tenefüsten sonra beden dersi var. | Zozo-1 | 2005 | |
Give it here. Give me the ball, dammit. | Buraya at. Topu bana ver, Allahın belası! | Zozo-1 | 2005 | |
What a big book. L"ve read bigger. | Ne kalın bir kitap. Daha kalınını da okudum. | Zozo-1 | 2005 | |
How can you read everything... so much? | Nasıl oluyor da bu kadar çok... kitap okuyabiliyorsun? | Zozo-1 | 2005 | |
Lt"s not that hard. | Göründüğü kadar zor değildir. | Zozo-1 | 2005 | |
I can"t do it. | Ben okuyamazdım. | Zozo-1 | 2005 | |
I read too. I read Bamse. | Evet, okuyabilirim. Bamse'i okumuştum. | Zozo-1 | 2005 | |
With Bamse and Little Skutt. | "Bamse ile Küçük Skutt"u. | Zozo-1 | 2005 | |
That"s not a book, that"s a comic. | O kitap değil zaten, çizgi roman. | Zozo-1 | 2005 | |
I know. I read it. It"s good. | Biliyorum, okudum. Güzeldir. | Zozo-1 | 2005 | |
Do you want to play soccer? I don"t know. L"m not very good. | Futbol oynamak ister misin? Bilmiyorum. Pek iyi değilimdir. | Zozo-1 | 2005 | |
We can play anyway. | Neyse, bir ara oynarız. | Zozo-1 | 2005 | |
L"ve got to go. Okay. L"ll see you. | Gitmem lazım. Pekâla. Görüşürüz. | Zozo-1 | 2005 | |
Hey there. Who are you? My name is Zozo. | Hey oradaki! Kimsin sen? Adım Zozo. | Zozo-1 | 2005 | |
Where are you from? L"m from Lebanon. | Nerelisin? Lübnanlıyım. | Zozo-1 | 2005 | |
Lebanon? Where"s that? | Lübnan mı? Orası nerede? | Zozo-1 | 2005 | |
I don"t know. You don"t know? | Bilmiyorum. Bilmiyor musun? | Zozo-1 | 2005 | |
Do you play soccer? Yes, l"m good at soccer. | Futbol oynamayı bilir misin? Evet, hem de iyi oynarım. | Zozo-1 | 2005 | |
That was good? Not especially. | İyi miydi? Pek sayılmaz. | Zozo-1 | 2005 | |
Why did he leave? It doesn"t matter. | O niye gitti? Önemli değil. | Zozo-1 | 2005 | |
Why does it matter if he leaves? I don"t understand. | Öylece gitmesi senin için önemli mi? Anlayamadım. Ama gitmesi senin için önemli mi? Ben anlamadım. | Zozo-1 | 2005 | |
What do you mean? We"re the ones who make the rules here. | Ne demek istiyorsun? Burada kuralları biz koyarız. | Zozo-1 | 2005 | |
Why? You have problem with that? | Niçin? Bu konuda bir sorunun mu var? | Zozo-1 | 2005 | |
Cut it out. Are you stupid?! | Kes şunu. Salak mısın sen?! | Zozo-1 | 2005 | |
Stop it, dammit! | Dur, Allahın belası! | Zozo-1 | 2005 | |
Hello, sunshine. Hello, gorgeous. | Günaydın güneş yüzlü. Günaydın yakışıklı. | Zozo-1 | 2005 | |
What a beauty. Is that your face or is it the sun? | Bu ne güzellik! Bu aydınlık güneşten mi yoksa yüzünden mi? | Zozo-1 | 2005 | |
God give me strength. Are you sewing my shirt? | Allah bana kuvvet versin. Gömleğimi mi dikiyorsun? En kötü günümüz böyle olsun. Gömleğimi mi dikiyorsun? | Zozo-1 | 2005 | |
Zozo fell off his bike so l"m sewing the button that fell off. | Zozo bisikletinden düşmüş, kopan düğmeleri dikiyorum. | Zozo-1 | 2005 | |
Zozo! Yes, grandpa. | Zozo! Evet, büyükbaba. | Zozo-1 | 2005 | |
What happened to your face? Nothing, I fell off my bike. | Yüzüne ne oldu? Hiçbirşey, bisikletten düştüm. | Zozo-1 | 2005 | |
No, you"ve been in a fight. | Hayır, sen kavga etmişsin. | Zozo-1 | 2005 | |
No, it"s true. Come on, we"re friends. What is it? | Hayır, doğru söylüyorum. Söyle ama, biz arkadaşız. Ne oldu? | Zozo-1 | 2005 | |
It"s the truth. Zozo? | Evet, doğru. Zozo? | Zozo-1 | 2005 | |
I was in a fight. With who? | Kavga ettim. Kiminle? | Zozo-1 | 2005 |