Search
English Turkish Sentence Translations Page 183962
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Marie Goot was at Wiegand's for coffee... | Marie Goot bu sabah Wiegandlara kahve içmeye gitti. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...and she buttered her bread so thick... | Ekmeğine incecik yağ sürüyormuş. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...Wiegand's eyes almost popped out. | Ama Wiegand'ın gözleri yerinden fırlayacakmış neredeyse. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
But Marie Goot wasn't put out... | Marie Goot hiç oralı olmadan... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...saying, "Nice soft cheese you've got". | ...şöyle demiş: "Peyniriniz ne kadar da yumuşak". | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
So Wiegand got angry and said... | Tabii Wiegand sinirlenip cevap vermiş: | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
"...Soft cheese be damned... | "Adı batasıca yumuşak peynir." | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...you're eating the butter." | "Sürdüğün yağ." | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Haven't you seen him? | Görmediniz mi? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
But we really haven't seen him. | Maria, az evvel de söyledik ya. Görmedik gerçekten. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
You must have. He went for a beer and he must have passed your house. | Görmen lazımdı. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
M�thes Pat said he went across your meadow. | Mäthes Pat sizin meradan geçtiğini söyledi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Come, Maria. Sit down. | Gel böyle Maria. Gel şuraya otur. Ameliyat izi şuradan başlıyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
The police are looking everywhere for him. | Polis her yerde onu arıyor. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Sit down. They're sure to find him. | Bulunur. Otur sen. Kesin bulur onlar. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Nobody wished him harm. | Paul'un düşmanı yoktu. Ona karşı fenalık düşünen de yoktu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
He had no enemies. | Kimse kötülüğünü istemezdi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
No, he really didn't have enemies. | Hayır, kesinlikle düşmanı yoktu. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Such a good chap. | Çok iyiliksever biriydi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
He never harmed anyone. | Kimseye zarar vermedi. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
The door will open... | Dinle bak. Ansızın kapı açılacak... | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...and Paul will be back. | ...Paul geri dönecek. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
I heard there's an exhibition in Mannheim... | Duyduğuma göre Mannheim'da bir sergi varmış. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
...about shortwave wireless, radio spares and so on. | Kısa dalga telsizler, radyo parçalarıyla falan ilgiliymiş. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Isn't it possible that Paul might have gone there? | Paul oraya gitmiş olabilir mi? Mümkün mü bu? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
No, Marie Goot. | Olamaz Marie Goot. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
That can't be. | Mümkün değil. | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
Well, why not? | Neden mümkün değilmiş? | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
THE CALL OF FARAWAY PLACES | YOLCULUK TUTKUSU | Zwischen uns die Berge-2 | 1956 | |
This is the Simon family from Schabbach. | Schabbach'ta yaşayan Simon ailesi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
On the right there, grinning at the camera... | Sağ tarafta kameraya gülümseyen... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...that's Mathias. | Mathias. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's his wife Katharina... | Bu da karısı Katharina. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and their three children, Eduard, Pauline and Paul. | Çocukları Eduard, Pauline ve Paul. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
It's 1919, and they are smiling at the camera... | Sene 1919. Gülümsüyorlar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...because they don't know yet what is going to happen. | Çünkü başlarına geleceklerden henüz haberleri yok. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
This is our village in 1919. | 1919 yılından köyümüzün fotoğrafları. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
They are just unveiling the war memorial. | Bir savaş anıtının örtüsünü kaldırıyorlar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The whole village turned out. | Tüm köy merakla bekliyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The teacher conducted the school choir. | Öğretmen okul korosunu yönetiyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
They were all dressed up. | Hepsi giyinmiş, kuşanmış. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
There you can see the memorial under its cover. | İşte burada da anıt örtünün altında. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And in the other picture... | Bu fotoğrafta da... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...Edward is just about to pull the mechanism... | Edward anıtı sergileyebilmek için... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...to unveil the memorial. | örtüyü açmaya çalışırken görülüyor. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
He pulled the cloth down... | Örtüyü indirdiklerinde... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and everybody stood around the memorial and were amazed. | anıtın çevresine toplanan herkes hayran kalmıştı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's Eduard in close up. | İşte yakın çekimden Eduard. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
He worried the life out of his mother Katharina. | Annesi Katharina'nın sürekli endişelenmesine neden oluyordu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
He had lung trouble... | Karaciğer hastasıydı ama... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...but he would keep messing about in the ice cold Hunsr�ck streams... | ...onunla birlikte altın arardık ve.... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...with the bell ringer and me, looking for gold. | ...Hunsrück dağındaki buz gibi kaynak suyunun içine girmeye bayılırdı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Fool's gold, that's all we found. | Altın mı? Hiçbir şey bulamadık. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's Pauline... | Bu Pauline. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...who later on married Gr�ber... | Sonradan Gröber ile evlendi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...clockmaker and jeweller from Simmern. | Simmern'lı bir kuyumcu ve saatçiydi Gröber. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's Wiegand, the local know all. | Bu da Wiegand. Mahallenin ukalâsı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
He always had to be in first with anything new. | Yeni olan her şeyi ilk önce o denemelidir. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
First car in the village... | Köydeki ilk arabayı... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and before that, first wireless, first motorbike. | ondan önce de ilk gramofonu ve ilk motosikleti. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
That's Maria, Wiegand's daughter, a beautiful girl. | Bu da Maria. Wiegand'ın kızı. Hoş kız. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
She went on to marry Paul. | Paul ile evlenmelerine kimse engel olamadı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And they had two kids, Anton and Ernst. | İki çocukları oldu. Anton ve Ernst. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Down there, you can see Katharina... | Şu aşağıdaki Katharina. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...who was so proud of her two grandchildren. | Torunlarıyla gurur duyuyor şimdi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Then something strange happened. | Sonra tuhaf bir şey oldu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Paul started to brood more and more, like in that photo. | Paul tıpkı bu fotoğraftaki gibi derin düşüncelere dalıyordu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
And then, one day he got up and said he was just going out for a beer... | Bir sabah kalktı ve bira içmeye gittiğini söyledi evdekilere. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and never came back. | Ama hiç geri dönmedi. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
The whole village was in turmoil. | Tüm köyü bir telâş sardı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Everybody wanted to know where Paul went. | Herkes Paul'un nereye gittiğini merak ediyordu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Maria cried a lot. | Maria çok gözyaşı döktü arkasından. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Nobody understood why he left, they'd given him no reason to leave. | Neden gittiğini kimse anlayamadı. Gitmesi için bir neden yoktu ki. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Police came and looked for him for weeks on end. | Polis geldi ve günlerce onu aradı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Those were the good old days... | Mutlu günlerden bir fotoğraf. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...when we all went on a picnic to Baldenau castle... | Hep birlikte Baldenau Kalesi'ne pikniğe gitmiştik. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and heard music out of that black horn there... | Bir yandan eğlenip, bir yandan da şu gramofondan... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...wireless music. | ...müzik dinliyorduk. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
THE CENTRE OF THE WORLD | DÜNYANIN MERKEZİ | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Father's caught a pine marten. | Baba sansar yakaladı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
What's that? Your father? | Ne? Baban mı? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Yes. Come with me. | Evet. Gelsene. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'll tell you something. | Gelin size bir şey göstereceğim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I just heard the hens applauding in the hen house. | Tavuklar az önce kümeste gıdaklıyordu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Shall we go and see? | Gidip görelim mi? | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I'm sure Paul's still alive. I'm certain of it. | Ben Paul'un hayatta olduğundan eminim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
There was something the matter with Paul that made him go away. | Ama Paul'un gitmesinin bir nedeni olmalı. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
I felt it. | Hissedebiliyorum bunu. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Our hens are so happy, they've laid three eggs. | Tavuklar bugün iyi gününde. Üç yumurta vermişler. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
One for Anton, one for Ernst... | Biri Anton için, biri Ernst için... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and one for Granny. | ...biri de büyükanneniz için. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Let's go indoors... | Hadi eve gidelim... | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...and I'll make Easter eggs, all yellow. | ...size Paskalya yumurtası pişireyim. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
But, Granny, it's not Easter. | Ama büyükanne Paskalya gelmedi ki. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You never know what will happen. | Ya gelirse. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
We'll put them in the water and they'll go yellow. | Şimdi onları suya atacağız ve sapsarı olacaklar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
Ernst, we'll put that in, too... | Ernst, ver onu da koyalım. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
...but we don't need anything else. | Bu kadar yeter. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
See, they're going yellow. | Sararıyorlar. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 | |
You're so silly. | Çocukla çocuk olma. | Zwischen uns die Berge-4 | 1956 |