Search
English Turkish Sentence Translations Page 1880
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Wow! You got a turbo boost chip in here? | Burada ki turbo boost çipi değil mi? Burada ki turbo boost çipi değil mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yup, right here. | Evet, tam orada. Evet, tam orada. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And this, this little guy reads your air and your fuel mixture. | Ve bu, küçük bey, havayı algılar ve yakıt karışımını ayarlar. Ve bu, küçük bey, havayı algılar ve yakıt karışımını ayarlar. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And when you plug it in, it takes your air and your fuel pressure | Ve bunu taktığın anda, havayı ve basınçlı yakıtı alır... Ve bunu taktığın anda, havayı ve basınçlı yakıtı alır... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| and it bumps it up 130 horses. | ...ve 130 beygire ulaştırır. ...ve 130 beygire ulaştırır. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Sweet. | Güzel. Güzel. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, Jake? Yeah? | Jake. Evet? Jake. Evet? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I have this idea. What kind of an idea? | Bir fikrim var. Nasıl bir fikir? Bir fikrim var. Nasıl bir fikir? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What are you doing? | Ne yapıyorsun? Trish: Ne yapıyorsun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| As you can see, Christmas lights. | Gördüğün gibi, Noel ışıkları. Jake: Gördüğün gibi, Noel ışıkları. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I don't get it. | Hiç anlamam. Trish: (Hayret eder) Hiç anlamam. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Go ahead, tell her, Mikey. | Devam et, söyle ona, Mikey. Devam et, söyle ona, Mikey. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So Dad could see us. | Böylece babam bizi görebilir. Böylece babam bizi görebilir. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Not bad, huh? | Fena değil, değil mi? Fena değil, değil mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, it's not bad at all. | Hayır, hiç de fena değil. Hayır, hiç de fena değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow, look at you. | Vay canına, süpersin. Vay canına, süpersin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It looks fantastic. | Harika görünüyor. (İç çeker) Harika görünüyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Turn around, let me see the back again. All right. | Dönsene, arkayı tekrar göreyim. Pekala. Dönsene, arkayı tekrar göreyim. Pekala. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It really looks great. Fits you like a glove. | Muhteşem görünüyor. Tam sana uymuş. Muhteşem görünüyor. Tam sana uymuş. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's cool, Mom. Thank you. You're welcome. | Çok hoş, anne. Teşekkürler. Bir şey değil. Çok hoş, anne. Teşekkürler. Bir şey değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Now, if I only knew how to dance. | Keşke nasıl dans edileceğini bilsem. Keşke nasıl dans edileceğini bilsem. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Come here. | Gel buraya. Gel buraya. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Come here, put your hand here. This is how this goes. One hand here. | Gel buraya, elini buraya koy. İşte böyle. Bir el burada. Gel buraya, elini buraya koy. İşte böyle. Bir el burada. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Just relax, relax. Loosen up. Loosen up. All right. | Sadece rahatla, rahat ol. Gevşe, gevşe. Sadece rahatla, rahat ol. Gevşe, gevşe. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Find your balance, okay? And you just sort of go with it. | Dengeni bul, tamam mı? Onunla beraber git. Dengeni bul, tamam mı? Onunla beraber git. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Just move. It's like skateboarding. Oh, yeah. | Sadece kımılda. Kay kay gibi. Evet. Sadece kımılda. Kay kay gibi. Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And you come around this way a little bit, and you look in her eyes and smile, | Biraz bu tarafa dön, ve onun gözlerine bak, gülümse, Biraz bu tarafa dön, ve onun gözlerine bak, gülümse, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| and then you come around this way a little bit, | ve biraz da bu tarafa dön, ve biraz da bu tarafa dön, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| and then the music picks up and you do something fancy, | ve müziğe uygun hareket et, ve müziğe uygun hareket et, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| and you go out like that. Okay, okay, I got it. I got it. | ve böyle devam et. ve böyle devam et. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| All right. Yes. I'll go. | Pekala Evet. Gideceğim. Pekala Evet. Gideceğim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's fun, you'll have fun. Good. | Eğleneceksin. İyi. Eğleneceksin. İyi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Kaylin's got to see this. | Kaylin bunu görmeli. Kaylin bunu görmeli. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So, was it my imagination or did I see you at the park this afternoon? | Benim hayal ürünüm mü yoksa ben seni bugün parkta gördüm mü? Benim hayal ürünüm mü yoksa ben seni bugün parkta gördüm mü? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah, I was tutoring a girl in calculus, Dana Fahey. | Evet, evet, hesap dersine bir kıza yardım ediyordum, Dana Fahey. Evet, evet, hesap dersine bir kıza yardım ediyordum, Dana Fahey. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oh! Old Lady Fahey's kid. | Yaşlı Bayan Fahey'in kızı. Yaşlı Bayan Fahey'in kızı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I wouldn't call her that. | Ben olsam öyle demezdim. Ben olsam öyle demezdim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It just might get back to her. Whatever. Anyway... | Arkasından konuşmak olur. Her neyse. Zaten... Arkasından konuşmak olur. Her neyse. Zaten... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Dana's pretty cool. | Dana hoş bir kız. Dana hoş bir kız. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| She's really cool. And she's smart, too, just not so much in math, you know? | Gerçekten çok hoş. Ve de çok zeki, matematikte pek değil ama. Gerçekten çok hoş. Ve de çok zeki, matematikte pek değil ama. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| More like the artist type. Is that so? | Sanatçı yönü daha ağır basıyor. Öyle mi? Sanatçı yönü daha ağır basıyor. Öyle mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yeah, but you know Old Lady Fahey, she's just... | Evet, ama yaşlı Bayan Fahey, sadece... Evet, ama yaşlı Bayan Fahey, sadece... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Her mother, she's got her totally stressed out. | Annesi ona çok baskı yapıyor. Annesi ona çok baskı yapıyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And Dana's into pleasing her, but she's in way over her head. | Dana onu mutlu etmek istiyor, ama kendi yolundan gitmek istiyor. Dana onu mutlu etmek istiyor, ama kendi yolundan gitmek istiyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I mean, you got to be a geek to do AP in calculus, and trust me, she's no geek. | Hesap dersi için tam bir inek olmak gerek ama emin ol o bir inek değil. Hesap dersi için tam bir inek olmak gerek ama emin ol o bir inek değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, she's not. | Hayır, değil. Hayır, değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| She's not? Mom, she's totally amazing. | Değil mi? Anne, o çok hoş. Değil mi? Anne, o çok hoş. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow! Okay, right. | Tamam. Pekala. (Güler) Tamam. Pekala. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So, how's your paper coming? | Ödevin ne oldu? Ödevin ne oldu? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Honestly, I could use some help on it. | Dürüst olmam gerekirse, biraz yardım aldım. Dürüst olmam gerekirse, biraz yardım aldım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| All right, this is what I got here. Okay. | Pekala işte burada ödevim. Tamam. Pekala işte burada ödevim. Tamam. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay, good. Good start. | Tamam, iyi. Güzel başlangıç. Tamam, iyi. Güzel başlangıç. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay, right here, third paragraph, | Tamam, işte burası, 3. paragraf, Tamam, işte burası, 3. paragraf, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| you'd just come back from the game and your dad's on the couch in the dark... | oyundan daha yeni dönmüştün ve baban karanlıkta kanepede oturuyordu... oyundan daha yeni dönmüştün ve baban karanlıkta kanepede oturuyordu... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Just write what happens. Let the reader feel the emotion. | Sadece ne olduğunu yaz. Okuyucunun duygunu hissetmesini sağla. Sadece ne olduğunu yaz. Okuyucunun duygunu hissetmesini sağla. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| When did you get so good at this stuff? | Bu tür şeylerde ne zamandır iyisin? Bu tür şeylerde ne zamandır iyisin? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Do you believe in God? | Tanrıya inanır mısın? Mikey: Tanrıya inanır mısın? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Of course. | Elbette. Elbette. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I don't understand. What? | Anlamıyorum. Ne? Anlamıyorum. Ne? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Where was God when my dad died? | Babam öldüğünde Tanrı neredeydi? Babam öldüğünde Tanrı neredeydi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Right beside him. | Tam onun ardında. Tam onun ardında. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Well, what do you think? | Ne düşünüyorsun? Ne düşünüyorsun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I am so proud of you. | Seninle çok gurur duyuyorum. Seninle çok gurur duyuyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Really? | Gerçekten mi? Gerçekten mi? 1 | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| To write honestly is a gift. | Dürüstçe yazmak bir yetenektir. Dürüstçe yazmak bir yetenektir. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You think Dad would be proud of me? | Sence babam benimle gurur duyar mıydı? Sence babam benimle gurur duyar mıydı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yes, I do. | Evet, duyardı. Evet, duyardı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Left in the district championship, | Bölge şampiyonasında, Sunucu: Bölge şampiyonasında, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oregon City leads Adams by a pair... Go, go, go! | Oregon City Adams bölge şampiyonasını gidiyor... Oregon City Adams bölge şampiyonasını gidiyor... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| ...68 to 66. I got it! | ...68'e 66. Bende! ...68'e 66. Bende! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, you know what? What? | Biliyor musun? Neyi? Biliyor musun? Neyi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I love basketball. Go! Go! Go! | Basketbolu seviyorum. Koş! Koş! Koş! Basketbolu seviyorum. Koş! Koş! Koş! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Come on, now! I got help! I got help! | Haydi, şimdi! Yardıma geldim! Yardıma geldim! Haydi, şimdi! Yardıma geldim! Yardıma geldim! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| We're number one! We're number one! | Bir numarayız! Bir numarayız! Bir numarayız! Bir numarayız! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I got help! I got help! | Yardıma geldim! Yardıma geldim! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Nice pass to Martinez. Puts it up... | Martinez'e güzel bir pas. Ve atış... Sunucu: Martinez'e güzel bir pas. Ve atış... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oregon City back up by two. What a ball game here tonight! | Oregon City 2 sayı geride. Nasıl bir maç bu, bu gece! Oregon City 2 sayı geride. Nasıl bir maç bu, bu gece! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Trevor passes inside to Mclntyre, rejected by Oregon... | Trevor içe Mclntyre'e pas verdi, Oregon püskürttü... Trevor içe Mclntyre'e pas verdi, Oregon püskürttü... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I got that! | Aldım! Aldım! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Steal by Jones! | Jones'tan çaldı! Sunucu: Jones'tan çaldı! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Set it up! Justin! Justin! | Oyun kur! Justin! Justin! Oyun kur! Hepsi: Justin! Justin! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Justin! Shoot that, Justin! | Justin! At şunu, Justin! Justin! At şunu, Justin! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| He's trying to go ror a full three at the buzzer. | Zilin çaldığı anda 3'lük deneyecek. Sunucu: Zilin çaldığı anda 3'lük deneyecek. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| He did it! | Başardı! Başardı! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Adams wins the district championship. | Adams bölge şampiyonasını kazanıyorlar. Adams bölge şampiyonasını kazanıyorlar. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| We did it! That's what I'm talking about! Yes, Justin! Yes! That's State! That's State! | Başardık! Bahsettiğim buydu! Evet, Justin! Evet! Bölgeye! Başardık! Bahsettiğim buydu! Evet, Justin! Evet! Bölgeye! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Trish, you get an A. | Trish, sınavından "A" aldın. Trish, sınavından "A" aldın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Believe me, not everyone learns their lesson. | İnan bana, herkes dersini almıyor. İnan bana, herkes dersini almıyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm so proud of you. Everyone is so proud of you. | Seninle gurur duyuyorum. Herkes seninle gurur duyuyor. Seninle gurur duyuyorum. Herkes seninle gurur duyuyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Who? Who's proud of me? | Kim? Kim benimle gurur duyuyor? (Usulca) Kim? Kim benimle gurur duyuyor? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No. | Hayır. Trish: Hayır. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I apologize. I couldn't get out here. Please. | Özür dilerim. Ayrılamadım. Lütfen. Özür dilerim. Ayrılamadım. Lütfen. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yes, well, you're the one who called for the meeting. | Evet. Görüşme için arayan sizdiniz. Evet. Görüşme için arayan sizdiniz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Look, I have 181 students... If he doesn't play basketball... | bakın, benim 181 öğrencim var... Basketbol oynayamazsa... bakın, benim 181 öğrencim var... Basketbol oynayamazsa... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| ...178 of them turned in their papers. Justin was warned. | ...178 öğrencim ödevini teslim etti. Justin ise uyarıldı. ...178 öğrencim ödevini teslim etti. Justin ise uyarıldı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Not once did he come to me... | Bir kez bile bana gelip... Bir kez bile bana gelip... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| He's got homework. His job, basketball. | Ev ödevi var. Basketbol onun her şeyi. Ev ödevi var. Basketbol onun her şeyi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Basketball. | Basketbol mu? Basketbol mu? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Basketball... It means everything to him. | Basketbol... Onun her şeyi. Basketbol... Onun her şeyi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Don't you get it? | Anlamıyor musunuz? Anlamıyor musunuz? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 |