• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 1876

English Turkish Film Name Film Year Details
Skate park. All right. Well, it's late. Paten parkında. Geç oldu. Paten parkında. Geç oldu. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You wanna call him or text him or whatever you do? Onu arar yada ona mesaj atar mısın? Onu arar yada ona mesaj atar mısın? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I can't. He never answers his phone when he's there. Mümkün değil. Oradayken telefonuna bakmaz. Mümkün değil. Oradayken telefonuna bakmaz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
That's why Dad wanted to get him into sports. Babam bu yüzden onun sporla ilgilenmesini istiyordu. Babam bu yüzden onun sporla ilgilenmesini istiyordu. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
All right. You know what, Pekala, beni dinle, Pekala, beni dinle, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
you've got 15 minutes and then I want you to get ready for bed. 15 dakika içinde yatmaya hazır ol. 15 dakika içinde yatmaya hazır ol. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
And just sit tight, I'll be right back. Sen beni bekle, geri döneceğim. Sen beni bekle, geri döneceğim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Justin. What's up? Hey! Justin. Ne haber? Selam! Justin. Ne haber? Selam! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hi. Hey! Hi, I'm looking for my son. Have you seen Justin Kremer? Selam, oğlumu arıyorum. Justin Kremer'i gördün mü? Selam, oğlumu arıyorum. Justin Kremer'i gördün mü? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Come on, lady, you're killing the vibe. I'm trying to find Justin. Haydi, bayan, havamızı bozuyorsun. Sadece Justin'i bulmaya çalışıyorum. Haydi, bayan, havamızı bozuyorsun. Sadece Justin'i bulmaya çalışıyorum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I don't know. Him and his buddies already left, like, 20 minutes ago. Bilmiyorum. O ve arkadaşları 20 dakika önce ayrıldılar. Bilmiyorum. O ve arkadaşları 20 dakika önce ayrıldılar. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey! Hey! Hey! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hello? Hey, I'm almost home. Alo? Neredeyse evdeyim. Alo? Justin: Neredeyse evdeyim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Oh, thank goodness. Look, I'm sorry. Allah'a şükür. Üzgünüm. Allah'a şükür. Üzgünüm. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Okay. Okay, great. I'm sorry I blew out of the house like that. Tamam. Tamam, harika. Evden öyle çıktığım için üzgünüm. Tamam. Tamam, harika. Evden öyle çıktığım için üzgünüm. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Ow! Jake: (İnler) Ah! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You moving in here? Buraya mı taşındın? Buraya mı taşındın? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
For a bit, yeah. Bir süreliğine, evet. Bir süreliğine, evet. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I live right next door. I'm Justin. Yan tarafta otuyoruz. Adım Justin. Yan tarafta otuyoruz. Adım Justin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Oh, hey. Justin. Merhaba Justin. Merhaba Justin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You and your buddies nearly ran me over this morning. Sen ve senin arkadaşların bugün neredeyse beni eziyordunuz. Sen ve senin arkadaşların bugün neredeyse beni eziyordunuz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Sorry about that, man. Üzgünüm, ahbap. Üzgünüm, ahbap. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You're good. Dangerous, but good. İyisiniz. Tehlikeli, ama iyisiniz. İyisiniz. Tehlikeli, ama iyisiniz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey. Let's see what you got. Bakalım ne kadar iyisin. Bakalım ne kadar iyisin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Do it again. Bir daha yap. Bir daha yap. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Not bad, kid. Fena değil, evlat. Fena değil, evlat. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You a Marine? I was. Five years. Denizci misin? Öyleydim. Beş yıl oldu. Denizci misin? Öyleydim. Beş yıl oldu. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I thought it was, "Once a Marine, always a Marine. " Ben "Bir kez denizci olan, hep denizcidir" biliyordum. Ben "Bir kez denizci olan, hep denizcidir" biliyordum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
SemperFi and all that. Yeah. Yeah. Always faithful. Bağlılık yemini. Evet. Evet. Her zaman bağlıyız. Bağlılık yemini. Evet. Evet. Her zaman bağlıyız. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
My dad used to say that to me all the time. Babam bunu her zaman söylerdi. Babam bunu her zaman söylerdi. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Drove me crazy. Your dad's a Marine? Bende sinir olurdum. Baban da mı deniz piyadesiydi? Bende sinir olurdum. Baban da mı deniz piyadesiydi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
He was killed in Fallujah. Fellüce'de öldürüldü. Fellüce'de öldürüldü. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
March 21, 2007. Fallujah. 21 Mart, 2007. Fellüce. 21 Mart, 2007. Fellüce. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
See you around. Görüşürüz. Görüşürüz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Justin, your dad, Justin, baban sence, Justin, baban sence, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
do you think he'd approve of you hanging out this late at night? bu geç saate kadar takılmanı onaylar mıydı? bu geç saate kadar takılmanı onaylar mıydı? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Probably not. Then why do you do it? Muhtemelen hayır. O halde neden bunu yapıyorsun? Muhtemelen hayır. O halde neden bunu yapıyorsun? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I like it, so I do it. It's a good reason, right? Hoşuma gidiyor, bu yüzden. İyi bir sebep, değil mi? Hoşuma gidiyor, bu yüzden. İyi bir sebep, değil mi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Your dad a good marine? Baban iyi bir denizci miydi? Baban iyi bir denizci miydi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
The best. En iyisi. En iyisi. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Then honor his memory. Consider the consequences of your actions. Onun anısını onurlandır. Davranışlarının sonuçlarını düşün. Onun anısını onurlandır. Davranışlarının sonuçlarını düşün. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Justin? Yeah. Justin sen misin? Evet. Trish: Justin sen misin? Evet. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You awake? Yeah. Uyanık mısın? Evet. Uyanık mısın? Evet. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hi. You all right? Selam, iyi misin? Selam, iyi misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Sure, yeah, I'm fine. Evet, iyiyim. Evet, iyiyim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You want to tell me? Anlatmak ister misin? Anlatmak ister misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I did a stupid thing. Aptalca bir şey yaptım. Aptalca bir şey yaptım. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, we all do stupid things. It's... Hepimiz aptalca şeyler yaparız. Bu... Hepimiz aptalca şeyler yaparız. Bu... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No, not like this. Hayır. Öyle değil. Hayır. Öyle değil. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I hurt Dad, let him down. Babamı incittim ve hayal kırıklığına uğrattım. Babamı incittim ve hayal kırıklığına uğrattım. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, I think the way your father loved you, you could never really let him down. Babanın seni nasıl sevdiğini düşün, onu... Babanın seni nasıl sevdiğini düşün, onu... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You should get some sleep. Biraz uyuman gerek. Biraz uyuman gerek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Good night. Good night. İyi geceler. İyi geceler. İyi geceler. İyi geceler. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Jake? Jake? Molly: Jake? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Why am I not surprised? Neden şaşırmadım acaba? Jake: Neden şaşırmadım acaba? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You want to talk about it? Konuşmak ister misin? Konuşmak ister misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
The kid next door, Yandaki çocuk, Yandaki çocuk, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
he told me his father died in Iraq. bana babasının Irakta öldüğünü söyledi. bana babasının Irakta öldüğünü söyledi. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You put me there in that house next to a family with a son Beni yan evde babası Irak'ta ölmüş... Beni yan evde babası Irak'ta ölmüş... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
whose father died in Iraq. ...bir çocuğun yanına koydun. ...bir çocuğun yanına koydun. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
He died in Fallujah! Fellüce'de ölmüş! Fellüce'de ölmüş! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You can't change the past, but you can overcome it. Geçmişi değiştiremezsin, ama üstesinden gelebilirsin. Geçmişi değiştiremezsin, ama üstesinden gelebilirsin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
It's up to you, Jake. It's always been up to you. Bu sana bağlı, Jake. Hep sana bağlıydı. Bu sana bağlı, Jake. Hep sana bağlıydı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Mikey, put that away. Come on, we got to go. Mikey, bırak şunu. Haydi, gitmemiz gerek. Mikey, bırak şunu. Haydi, gitmemiz gerek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Aren't you going to work? İşe gitmeyecek misin? İşe gitmeyecek misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, of course I'm going to work. Why aren't you wearing your blouse? Evet, tabi ki gideceğim. Peki neden bluzunu giymedin? Evet, tabi ki gideceğim. Peki neden bluzunu giymedin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You know, the pink one with your name on it. Hani pembe olan, üstünde ismin var. Hani pembe olan, üstünde ismin var. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Oh, Justin, do you want me to make you some breakfast or something? Justin, sana kahvaltı ya da bir şeyler hazırlamamı ister misin? Justin, sana kahvaltı ya da bir şeyler hazırlamamı ister misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, right, Mom. Evet, tamam anne. Evet, tamam anne. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I'm gonna change and then we are gonna... We're gonna go where we're going. Üstümü değiştireyim, gideriz... Nereye gideceksek. Üstümü değiştireyim, gideriz... Nereye gideceksek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Okay? All right, one minute. Tamam? Pekala, bir dakika. Tamam? Pekala, bir dakika. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hi. Hi. Selam. Selam. Selam. Selam. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I just replaced a bad plug, I think that should help it run a bit smoother. Sadece eski soketleri değiştirdim, sanırım daha az gürültü yapar. Sadece eski soketleri değiştirdim, sanırım daha az gürültü yapar. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
That's really kind. Thank you. Thank you. Çok iyisin. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Çok iyisin. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
What's your name again? Jake. Adın neydi? Jake. Adın neydi? Jake. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Jake. Oh, sorry. Hi. That's okay. Jake. Üzgünüm. Selam. Sorun değil. Jake. Üzgünüm. Selam. Sorun değil. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
All right, get your head out of there. It's coming down. Pekala, başını oradan çek. Kapanıyor. Pekala, başını oradan çek. Kapanıyor. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Ready? Let's go. Hazır mıyız? Haydi gidelim. Hazır mıyız? Haydi gidelim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I spoke with Justin last night and he told me... Dün gece Justin'le konuştum ve bana dedi ki... Dün gece Justin'le konuştum ve bana dedi ki... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, I might have crossed a line, but he told me about his dad. I'm sorry. Haddimi aşmış olabilirim, ancak bana babasından bahsetti. Üzgünüm. Haddimi aşmış olabilirim, ancak bana babasından bahsetti. Üzgünüm. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah. Me, too. Evet, ben de. Evet, ben de. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Anyway, he's a great kid. He's a heck of a shooter. O harika bir çocuk. O tam bir atışçı. O harika bir çocuk. O tam bir atışçı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Is he on the team? Takımda mı? Takımda mı? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Not at the moment. Şu anda değil. Şu anda değil. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
He has a paper due. What's it about? Ödevini yapması gerek. Ne hakkında? Ödevini yapması gerek. Ne hakkında? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
"An event that changed your life. " What's his? "Hayatınızı değiştiren bir olay." Onunki ne? "Hayatınızı değiştiren bir olay." Onunki ne? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Maybe it's his dad. Belki de babası ile ilgilidir. Belki de babası ile ilgilidir. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Maybe. Olabilir. Olabilir. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
From the end of the world, it's... Goal! Dünyanın öbür ucundan ve... Gol! Dünyanın öbür ucundan ve... Gol! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Please? Lütfen? Lütfen? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Oh, sorry. Üzgünüm. Üzgünüm. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
So, I was thinking either, like, a midnight blue or a periwinkle. Acaba gece mavisi mi olsun yoksa Cezayir menekşesi mi? Acaba gece mavisi mi olsun yoksa Cezayir menekşesi mi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
What? The exterior color. Neresi? Dış duvar rengi. Neresi? Dış duvar rengi. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, good. I guess I better get started. Çok iyi. Sanırım başlamam gerek. Çok iyi. Sanırım başlamam gerek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I can't wait to see this. Görmek için sabırsızlanıyorum. Görmek için sabırsızlanıyorum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I don't believe it. İnanmıyorum. İnanmıyorum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
That's the luckiest shot I've ever seen. Gördüğüm en şanslı atıştı. Gördüğüm en şanslı atıştı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey. Merhaba. Kaylin: Merhaba. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Do you like it? I mean, if you don't, Beğendin mi? Yani, beğenmediysen, Beğendin mi? Yani, beğenmediysen, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I can wear something else. No. Başka bir şey giyebilirim. Hayır. Başka bir şey giyebilirim. Hayır. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 1871
  • 1872
  • 1873
  • 1874
  • 1875
  • 1876
  • 1877
  • 1878
  • 1879
  • 1880
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact