• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 1877

English Turkish Film Name Film Year Details
No, it's great. It's really great. Hayır, çok hoş. Gerçekten muhteşem. Hayır, çok hoş. Gerçekten muhteşem. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
It's kind of dressy, though, don't you think? Biraz gösterişli geldi bana, değil mi sence? Biraz gösterişli geldi bana, değil mi sence? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Justin, the theme is ballroom dancing. Justin, teması "Balo Dansı". Justin, teması "Balo Dansı". A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
We don't have to dress up, no big deal. Abartılı giyinmek zorunda değiliz, fazlasına gerek yok. Abartılı giyinmek zorunda değiliz, fazlasına gerek yok. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No. No, you have to dress up. Hayır. Hayır, giyinmek zorundasın. Hayır. Hayır, giyinmek zorundasın. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
The world needs to see you in that dress, seriously. Tüm dünya seni bu giysiyle görmeli, gerçekten. Tüm dünya seni bu giysiyle görmeli, gerçekten. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I'll find something to wear to try and keep up, Giymek için bir şeyler arayacağım, sana ayak uydurmam gerek, Giymek için bir şeyler arayacağım, sana ayak uydurmam gerek, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
but I probably won't be able to. ama muhtemelen başaramam. ama muhtemelen başaramam. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I think you probably can. Sanırım yapabilirsin. Sanırım yapabilirsin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Remind me again. Bana tekrar hatırlat. Trish: Bana tekrar hatırlat. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Phoebe is the other waitress. Your friend, by the way. You like her. Phoebe diğer garson. Senin arkadaşın. Onu seversin. Mikey: Phoebe diğer garson. Senin arkadaşın. Onu seversin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Harry's your boss. He can't cook, but you can't tell him that. Harry ise patronun. Pişirmeyi beceremez, Harry ise patronun. Pişirmeyi beceremez, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Okay, Phoebe, Harry, got it. Tamam, Phoebe, Harry, anladım. Tamam, Phoebe, Harry, anladım. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Stack of Vermont, Gorgeous One! Maple şuruplu krep, büyük boy! Harry: Maple şuruplu krep, büyük boy! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Don't worry, honey. I got it. I got it. (İnler) A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I got it. I got it. I got it. Ben aldım. Ben aldım. Ben aldım. Ben aldım. Ben aldım. Ben aldım. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Make sure I get the appointment at Social Services. Sosyal Hizmetlerle olan randevumu kontrol et. Alex: Sosyal Hizmetlerle olan randevumu kontrol et. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, don't worry about it. I mean, there's nothing we can do about it. Onun için endişelenme. Yani, yapabileceğimiz bir şey yok. Onun için endişelenme. Yani, yapabileceğimiz bir şey yok. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, okay. Evet, Tamam. Evet, Tamam. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey, Cindy. Selam, Cindy. Selam, Cindy. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Menu? Oh, no. Just the usual. Menü ister misin? Hayır. Her zamankinden. Menü ister misin? Hayır. Her zamankinden. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Flop two, over hard! Gorgeous Two! İki yumurtalı omlet! Büyük boy iki tane! İki yumurtalı omlet! Büyük boy iki tane! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I saw you last night. Seni dün gece gördüm. Seni dün gece gördüm. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You were outside that apartment building holding that baby. Bir apartmanın önünde, elinde bebek vardı. Bir apartmanın önünde, elinde bebek vardı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You were there? No, I was just driving by. Orada mıydın? Hayır, arabayla geçiyordum. Orada mıydın? Hayır, arabayla geçiyordum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah. A lot of excitement, huh? Evet, ne heyecan ama değil mi? Evet, ne heyecan ama değil mi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Must be hard doing what you do. Yaptığın iş zor olmalı. Yaptığın iş zor olmalı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, you know, Bilirsin, Bilirsin, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
you get these messed up parents and the kids pay the price. batağa saplanmış anne babaları alırız, olan çocuğa olur. batağa saplanmış anne babaları alırız, olan çocuğa olur. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You know, they get shuffled from place to place never knowing where they're going Nereye gittiklerini ve kime güveneceklerini bilmeden... Nereye gittiklerini ve kime güveneceklerini bilmeden... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
or who to trust. ...oradan oraya sürüklenirler. ...oradan oraya sürüklenirler. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
And you know, most of the time, Ve çoğu defa, Ve çoğu defa, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
these messed up parents get the kids back, and then it just starts all over again. bu bataktaki ebeveynler çocuklarını geri alır, bu bataktaki ebeveynler çocuklarını geri alır, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I mean, it just comes with the territory, you know. Bilirsin, bu çevreyle de alakalı bir mevzu. Bilirsin, bu çevreyle de alakalı bir mevzu. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
There's good parents out there, too, Tabii iyi ebeveynler de var, Tabii iyi ebeveynler de var, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
but I just don't get called when people are doing the right thing. ama insanlar iyi şeyler yaptığında benim haberim olmuyor. ama insanlar iyi şeyler yaptığında benim haberim olmuyor. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
And, yeah, sometimes it bothers me. Ve, evet, bazen beni de üzer. Ve, evet, bazen beni de üzer. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Not all the time, but now and then, you know. Her zaman değil, arada bir, bilirsin. Her zaman değil, arada bir, bilirsin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You wouldn't be human if it didn't get to you sometimes. Buna üzülmezsek insan olamazdık zaten. Buna üzülmezsek insan olamazdık zaten. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You got a point there. Kesinlikle haklısın. Kesinlikle haklısın. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Means you're a good man. Belli ki iyi birisin. Belli ki iyi birisin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Fry two, let the sun shine! İki kızarmış, servise hazır! İki kızarmış, servise hazır! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Excuse me. Affedersin. Affedersin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Who am I tutoring today? Dana Fahey. Calculus. Bugün kime öğretiyorum? Bugün kime öğretiyorum? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yo, Cameron. All right, I'm out of here. H E R E, man. Ben, Cameron. Ben, Cameron. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey. Hey, Justin. Selam. Selam, Justin. Selam. Selam, Justin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Calculus, huh? Hesap dersi mi? Hesap dersi mi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, I just don't get it. Evet, anlamamıştım da. Evet, anlamamıştım da. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I mean, I'm up, like, half the night trying to figure it out, you know, but... Gecenin yarısına kadar uyumadım anlamaya çalıştım ama... Gecenin yarısına kadar uyumadım anlamaya çalıştım ama... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Don't sweat it. It's one of the few things I'm good at. Dert etme. Benim iyi olduğum bir kaç dersten biridir. Dert etme. Benim iyi olduğum bir kaç dersten biridir. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I get so stressed out about school, sometimes I can't even sleep, you know? Bazen okul bende çok stres yapıyor, Bazen okul bende çok stres yapıyor, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, you're not alone. Evet, yalnız değilsin. Evet, yalnız değilsin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Turn that thing off! I can't think! Şunu kapatsana! Düşünemiyorum! Şunu kapatsana! Düşünemiyorum! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No way! I'm at Level four. Mikey! Hayatta olmaz! 4. bölümdeyim. Mikey! Hayatta olmaz! 4. bölümdeyim. Mikey! A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Hey. Hey, Mom. Merhaba. Merhaba, anne. Merhaba. Merhaba, anne. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You got off work early. İşten erken geldin. İşten erken geldin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah, apparently, they didn't need me. No work, no pay. Evet, görünüşe göre, bana ihtiyaçları yok. İş yok, para yok. Evet, görünüşe göre, bana ihtiyaçları yok. İş yok, para yok. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Well, guess what we're having for dinner? Tahmin edin bu akşam yemekte ne var? Tahmin edin bu akşam yemekte ne var? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Let me guess... I'm reaching here. Scrambled eggs. Tahmin edeyim... Yumurta kıracağız. Tahmin edeyim... Yumurta kıracağız. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I bet it's not. Bahse girerim öyle değil. Bahse girerim öyle değil. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Tagliatelle alla Bolognese with thyme and Grana cheese. Tagliatelle alla Bolognese kekik ve grena peynirli. Tagliatelle alla Bolognese kekik ve grena peynirli. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Told you she whacked her head. Başını vurduğunu söylemiştim. Başını vurduğunu söylemiştim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
It's a symbolic first course of Italian cuisine, İtalyan mutfağının sembolik, İtalyan mutfağının sembolik, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
characterized by egg tagliatelle yumurtalı makarna ile zenginleştirilmiş... yumurtalı makarna ile zenginleştirilmiş... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
and a sauce popularly called ragu alla Bolognese. ...meşhur ragu alla Bolognese sosuyla yapılan bir yemek. ...meşhur ragu alla Bolognese sosuyla yapılan bir yemek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Wow, Mom, you win the lottery? I wish. Vay, Anne, piyango mu çıktı? Keşke. Vay, Anne, piyango mu çıktı? Keşke. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No. A cop came in today. He's nice, really nice. Hayır. Bugün bir polis geldi. İyi biri, gerçekten iyi biri. Hayır. Bugün bir polis geldi. İyi biri, gerçekten iyi biri. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
He tipped me $20. 20 dolar bahşiş bıraktı. 20 dolar bahşiş bıraktı. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Wow! And so, tonight, we are celebrating. Vay canına! Ve bu gece, bizde kutlama yapıyoruz. Vay canına! Ve bu gece, bizde kutlama yapıyoruz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You know, you could have paid the cable bill with that. Kablolu TV faturasını ödeyebilirdin. Kablolu TV faturasını ödeyebilirdin. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You don't need TV, you need to write a paper. TV’ye ihtiyacınız yok, ödevlerinizi yapmanız gerek. TV’ye ihtiyacınız yok, ödevlerinizi yapmanız gerek. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
And to do that, you need energy from food. Ve bunu yapmak için de, enerjiye ihtiyacınız var. Ve bunu yapmak için de, enerjiye ihtiyacınız var. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Energy, huh? That simple? Enerji mi? Bu kadar basit mi? Enerji mi? Bu kadar basit mi? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Justin, look, if you need help with the paper, Justin, ödevinle ilgili yardıma ihtiyacın varsa, Justin, ödevinle ilgili yardıma ihtiyacın varsa, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
just ask me, okay? Any time. söylemen yeter, tamam mı? Her zaman. söylemen yeter, tamam mı? Her zaman. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
It's too personal. Bu çok kişisel. Bu çok kişisel. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Mrs. A.R. Kremer. I didn't... Bayan. A.R. Kremer. Ben... Bayan. A.R. Kremer. Ben... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Yeah. It's funny. I didn't realize... Evet. Çok ilginç. Fark etmemiştim... Trish: Evet. Çok ilginç. Alex: Fark etmemiştim... A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You see somebody every day and you never really get to know them. Birilerini her gün görürsünüz ve onları gerçekten tanımazsınız. Birilerini her gün görürsünüz ve onları gerçekten tanımazsınız. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No, you don't. Hayır, bilmezsiniz. Hayır, bilmezsiniz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
So, how can I help you? Size nasıl yardımcı olabilirim? Size nasıl yardımcı olabilirim? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I'm so sorry, Cindy, but it's my job. I have to deliver this. Çok üzgünüm, Cindy, ancak bu benim işim. Çok üzgünüm, Cindy, ancak bu benim işim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You know, it's nothing personal. Biliyorsunuz, bu kişisel bir şey değil. Biliyorsunuz, bu kişisel bir şey değil. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Eviction notice? Tahliye emri? Tahliye emri? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You're giving me an eviction notice? Bana tahliye emri mi getirdiniz? Bana tahliye emri mi getirdiniz? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
And according to the paperwork, Kağıttaki bilgilere göre, Kağıttaki bilgilere göre, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
you've ignored three previous notices, so it's a 24 hour to vacate notice. önceki 3 tahliye emrini uymamışsınız, önceki 3 tahliye emrini uymamışsınız, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Now? We have to leave now? Twenty four hours. Şimdi mi? Şimdi ayrılmak zorunda mıyız? Şimdi mi? Şimdi ayrılmak zorunda mıyız? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I wish there was something I could do. Keşke yapabileceğim bir şey olsa. Keşke yapabileceğim bir şey olsa. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I really appreciate you taking us in like this. Bu durumda bizi aldığın için gerçekten çok teşekkür ederim. Bu durumda bizi aldığın için gerçekten çok teşekkür ederim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
You sure you don't mind sleeping in the garage? Garajda uyumanın sakıncası olmadığına emin misin? Garajda uyumanın sakıncası olmadığına emin misin? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
No. I prefer bare cement. Hayır. Ben betonu tercih ederim. Hayır. Ben betonu tercih ederim. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Makes me nostalgic for the good old Shock and Awe days. Eski savaş günleri nostaljisi yaparım. Eski savaş günleri nostaljisi yaparım. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I doubt that. Şüphesiz. Şüphesiz. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
How long you been out of the military? About 15 months. Ne kadardır ordudan ayrısın? 15 aydır. Ne kadardır ordudan ayrısın? 15 aydır. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
So you like doing this kind of work? Bu işi yapmaktan hoşlanıyor musun? Bu işi yapmaktan hoşlanıyor musun? A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Mostly. But I have no idea what I really want to do. Çoğu zaman. Ama gerçekten ne istediğimi bilmiyorum. Çoğu zaman. Ama gerçekten ne istediğimi bilmiyorum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
Girlfriend? It's the mother in me. Kız arkadaşın yok mu? Annen gibi soruyorum. Kız arkadaşın yok mu? Annen gibi soruyorum. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
I just got back from Iraq and Rachel, my girlfriend, Iraktan yeni dönmüştüm ve Rachel, kız arkadaşım, Iraktan yeni dönmüştüm ve Rachel, kız arkadaşım, A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
she decided to drive over to my folks' house after work. işten sonra ailemin evine gitmek istedi. işten sonra ailemin evine gitmek istedi. A Walk in My Shoes-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 1872
  • 1873
  • 1874
  • 1875
  • 1876
  • 1877
  • 1878
  • 1879
  • 1880
  • 1881
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact