Search
English Turkish Sentence Translations Page 1879
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| "I'm always proud of you, even when you don't think I am. | "Seninle hep gurur duydum, sen öyle düşünmediğinde bile. "Seninle hep gurur duydum, sen öyle düşünmediğinde bile. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "I have that picture of you when you were 10 | "Sen 10 yaşındayken, ilk oyununu... "Sen 10 yaşındayken, ilk oyununu... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "and playing in your first game. | "...oynarken çekilmiş resmin yanımda. "...oynarken çekilmiş resmin yanımda. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "I show all the guys. | "Burada herkese gösterdim. "Burada herkese gösterdim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "I tell them you're going to be a star. | "Senin bir yıldız olacağını söyledim. "Senin bir yıldız olacağını söyledim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "Someday I'll tell you what it's like over here. Not now. " | "Buranın nasıl bir yer olduğunu sana ileride anlatacağım. Şimdi değil." "Buranın nasıl bir yer olduğunu sana ileride anlatacağım. Şimdi değil." | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I want to know. | Bilmek istiyorum. Bilmek istiyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Besides being afraid 24/7, all soldiers think about | 7 gün 24 saat korkmanın yanı sıra, 7 gün 24 saat korkmanın yanı sıra, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| and talk about are their families. | askerler hep ailelerini anlatırlar. askerler hep ailelerini anlatırlar. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| That's it. | İşte bu. İşte bu. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Getting a letter or an e mail from home, | Evden bir mektup, e posta... Evden bir mektup, e posta... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| a phone call. | ...ya da telefon almak. ...ya da telefon almak. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So when a soldier gets wounded, | Peki bir asker yaraladığında, Peki bir asker yaraladığında, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| they're dying, you think they're still thinking about their family? | ölürken, sence ailesini düşünüyor mudur? ölürken, sence ailesini düşünüyor mudur? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| When a soldier gets wounded, | Bir asker yaralandığında, Bir asker yaralandığında, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| the only thing he's thinking about is his family. | tek düşündüğü ailesidir. tek düşündüğü ailesidir. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Your dad, when he got hurt, | Baban yaralandığında, Baban yaralandığında, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| he was thinking about your mom, your brother and you. | anneni, kardeşini ve seni düşünüyordu. anneni, kardeşini ve seni düşünüyordu. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| That's all that mattered to him. | Onu tek endişelendiren budur. Onu tek endişelendiren budur. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Justin! Dinner! | Justin! Akşam yemeği! Trish: Justin! Akşam yemeği! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Justin? | Justin? Justin? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Justin! | Justin! (Bağırır) Justin! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, hey, hey. | Merhaba. Merhaba. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hi, what's going on? | Merhaba, neler oluyor? Merhaba, neler oluyor? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Jake said that when a soldier is wounded, | Jake bir asker yaralandığında tek düşündüğü... Jake bir asker yaralandığında tek düşündüğü... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| all they think about are their families, their kids. | ...şeyin ailesi ve çocukları olduğunu söyledi. ...şeyin ailesi ve çocukları olduğunu söyledi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yeah. I imagine that's true. Sure they think about their loved ones... | Evet. Sanırım doğru. Elbette sevdiklerini düşünür... Evet. Sanırım doğru. Elbette sevdiklerini düşünür... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, you don't understand. | Hayır, anlamıyorsun. Hayır, anlamıyorsun. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Tell me, I want to understand. What is it? | Söyle o zaman. Bilmek istiyorum. Sorun ne? Söyle o zaman. Bilmek istiyorum. Sorun ne? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| The last time Dad came home, | Babam eve son geldiğinde, Babam eve son geldiğinde, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| he had only a few days' leave. | bir kaç gün kalacaktı. bir kaç gün kalacaktı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And I had this game that I wanted him to come to really bad, | ve babamın maçıma gelmesini çok istemiştim, ve babamın maçıma gelmesini çok istemiştim, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| but he just wanted to sit at home in the living room. | ama o evde kalıp oturma odasında kalmayı tercih etti. ama o evde kalıp oturma odasında kalmayı tercih etti. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I got so mad that he wouldn't watch me | Çılgına döndüm ve maça gelmediği için, Çılgına döndüm ve maça gelmediği için, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| that I said I hated him. | ondan nefret ettiğimi söyledim. ondan nefret ettiğimi söyledim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oh, Justin, | Justin, Justin, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm sure he knew better. I'm sure he... | Eminim o daha iyi biliyordu. Eminim o... Eminim o daha iyi biliyordu. Eminim o... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, Mom! Just listen! | Hayır, anne! Yalnızca dinle! Hayır, anne! Yalnızca dinle! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I said it. I totally said it, okay. "I hate you!" | Ben bunu söyledim, ona "Senden nefret ediyorum!"dedim. Ben bunu söyledim, ona "Senden nefret ediyorum!"dedim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I mean... | Yani... Yani... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| How could I do that? How could I say that? | Bunu nasıl yapabildim? Nasıl böyle söyledim? Bunu nasıl yapabildim? Nasıl böyle söyledim? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And that I held a stupid basketball game against him. | Aptal bir oyunu ona tercih ettim. Aptal bir oyunu ona tercih ettim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I held it against him and then he went back and he died. | Ve o geri döndü ve hayatını kaybetti. Ve o geri döndü ve hayatını kaybetti. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And I never got to say I was sorry. | Ve ona asla üzgünüm diyemedim. Ve ona asla üzgünüm diyemedim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Mom, the last words that Dad ever heard me say | Anne, babamın benden duyduğu son söz... Anne, babamın benden duyduğu son söz... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| were, "I hate you. " | ..."Senden nefret ediyorum." oldu. ..."Senden nefret ediyorum." oldu. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Is that what your paper is about? | Ödevin bununla mı ilgiliydi? Ödevin bununla mı ilgiliydi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You need to write it down. | Bunu yazman gerek. (Usulca) Bunu yazman gerek. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You need to write every word, every feeling, | Her kelimesini, her duygunu yazmalısın, Her kelimesini, her duygunu yazmalısın, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| everything that's going on. I can't. | Olan her şeyi. Yapamam. Olan her şeyi. Yapamam. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You need to write it down. | Yazmalısın. Yazmalısın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Mom, I tried so hard, I just... I can't get it out. | Anne, çok denedim, Ben... bitiremedim. Anne, çok denedim, Ben... bitiremedim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It hurts too much, I just... I can't get it out. | Çok fazla canımı yakıyor, yapamıyorum. Çok fazla canımı yakıyor, yapamıyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You just did. You just did. | Zaten yaptın. Zaten başardın. Zaten yaptın. Zaten başardın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You like? You've got to slow down. | Beğendin mi? Yavaşlaman gerek. Beğendin mi? Yavaşlaman gerek. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| The quicker this place is finished, the quicker we can turn it over. | Bu yer ne kadar çabuk biterse, o kadar çabuk teslim ederiz. Bu yer ne kadar çabuk biterse, o kadar çabuk teslim ederiz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, no, no. I told the family next door they could stay here until I was done. | Hayır. Yandaki aileye buradaki işim... Hayır. Yandaki aileye buradaki işim... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm not done yet. | Henüz işim bitmedi. Henüz işim bitmedi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You will be. | Bitireceksin. Bitireceksin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Soon. | En kısa zamanda. En kısa zamanda. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So, is Justin going to Formal? | Justin geceye katılıyor mu? Justin geceye katılıyor mu? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No. Why not? | Hayır. Neden? Hayır. Neden? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Tuxedo, corsage, dinner... | Smokin, çiçek, akşam yemeği... Smokin, çiçek, akşam yemeği... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, no, no! You don't need a tuxedo. Look, it is ballroom dancing, 1940s. | Hayır, hayır. Smokine gerek yok. Bu 1940'ların balo dansı. Hayır, hayır. Smokine gerek yok. Bu 1940'ların balo dansı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Tell him to stop thinking like a 16 year old, okay? | Söyle ona 16'lık çocuk gibi düşünmeyi bıraksın, tamam mı? Söyle ona 16'lık çocuk gibi düşünmeyi bıraksın, tamam mı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay. Okay. Yeah. | Tamam. Tamam. Evet. Tamam. Tamam. Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Usual? Yeah, thanks. | Her zamanki mi? Evet. Teşekkürler. Her zamanki mi? Evet. Teşekkürler. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, about the other night? | Önceki gece olan şey... Önceki gece olan şey... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm sorry that it was me. It's okay, I understand. | Ben geldiğim için üzgünüm. Sorun değil, anlıyorum. Ben geldiğim için üzgünüm. Sorun değil, anlıyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And, you know, I wanted to thank you for the other day, | Ve sana önceki gün için teşekkür ederim, Ve sana önceki gün için teşekkür ederim, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| you know, when you let me ramble on and on about... | İşimde olup bitenleri anlatmamı sağladın... İşimde olup bitenleri anlatmamı sağladın... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You know... | ...bilirsin... ...bilirsin... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You have no idea what it meant to me that you would, you know, just listen. | ...beni dinledin. Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilemezsin. ...beni dinledin. Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilemezsin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Any time. | Her zaman. Her zaman. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm not coming on to you, okay? | Sana asılmıyorum, tamam mı? Sana asılmıyorum, tamam mı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm happily married, I love my wife. | Mutlu bir evliliğim var ve karımı seviyorum. Mutlu bir evliliğim var ve karımı seviyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| But there's just something strange, like, | Ama tuhaf şeyler oldu, sanki, Ama tuhaf şeyler oldu, sanki, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I don't know, familiar. You know... There is. There is. | tanıyorum. Tanıdık gibisin... Evet. Evet. tanıyorum. Tanıdık gibisin... Evet. Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You know what I mean? I do, I do, I do. I know what you mean. | Ne demek istediğimi anladın mı? Evet. Demek istediğini anladım. Ne demek istediğimi anladın mı? Evet. Demek istediğini anladım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Right. | Tabi. Tabi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay, well, I better get back to chasing the bad guys. | Tamam. Kötü adamları kovalamaya geri dönsem iyi olacak. Tamam. Kötü adamları kovalamaya geri dönsem iyi olacak. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| That's good. | Bu güzel. Bu güzel. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Let's see. | Görüşürüz. Görüşürüz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Seriously, why am I even in this class? I don't even get it. | Gerçekten, neden bu dersi alıyorum ki, hiç anlamıyorum. Gerçekten, neden bu dersi alıyorum ki, hiç anlamıyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So why are you? | Neden peki? Neden peki? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| My mother. | Annem yüzünden. Annem yüzünden. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| She has this idea in her head that I'm special. | Benim özel biri olduğumu sanıyor. Benim özel biri olduğumu sanıyor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Maybe you are, just not in math. | Belki öylesin, belki de matematikte değil. Belki öylesin, belki de matematikte değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You know what I'd like to do? | Ne yapmak istiyorum, biliyor musun? Ne yapmak istiyorum, biliyor musun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What? Hold this. | Ne? Tut şunu. Ne? Tut şunu. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Ready? Yeah. | Hazır mısın? Evet. Hazır mısın? Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Ta da! | Ta da! Ta da! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow, look at that. That's impressive. | Vay canına! Şuna bak. Çok etkileyici. Vay canına! Şuna bak. Çok etkileyici. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I was thinking maybe, when I go to college, I'd like to major in dance. | Koleje gittiğimde acaba büyük bir dansçı olabilir miyim diye düşünüyorum. Koleje gittiğimde acaba büyük bir dansçı olabilir miyim diye düşünüyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| But, I don't know, it's kind of dumb. | Ancak, bilmiyorum, belki de çok aptalca. Ancak, bilmiyorum, belki de çok aptalca. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No. No, it's not. It's cool. Go for it. You know, why not? | Hayır. Hayır, değil. Harika. Hayalinin peşinden git. Neden olmasın? Hayır. Hayır, değil. Harika. Hayalinin peşinden git. Neden olmasın? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow! What an engine! | Vay! Ne motor ama! Mikey: Vay! Ne motor ama! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Trans temperature gauge add ons, propane injector. | Şanzıman ısı kontrol kiti, propan enjektörü. Jake: Şanzıman ısı kontrol kiti, propan enjektörü. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Why would you add propane to diesel? | Dizele neden propan ekliyorsun? Mikey: Dizele neden propan ekliyorsun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's like NOS to gasoline. It adds three times more torque. | Bu benzinli nitro oksijen sistemi gibi. Jake: Bu benzinli nitro oksijen sistemi gibi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 |