Search
English Turkish Sentence Translations Page 1878
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Guy ran a red light and hit her head on. | Biri kırmızı ışıkta geçti ve onu ezdi. Biri kırmızı ışıkta geçti ve onu ezdi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| If only I had borrowed my mom's car and picked her up. | Keşke annemin arabasını alıp onu götürseydim. Keşke annemin arabasını alıp onu götürseydim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Got to go, Mom. Let's go. | Gitmem gerek anne. Haydi gidelim. Gitmem gerek anne. Haydi gidelim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay. Just get in the car. I'll be right there. | Tamam. Arabaya bin. Ben geliyorum. Tamam. Arabaya bin. Ben geliyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Well, thank you for taking us in. | Bizi eve aldığın için çok teşekkür ederim. Bizi eve aldığın için çok teşekkür ederim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What's going to happen to us? I don't know. | Bize ne olacak? Bilmiyorum. Bize ne olacak? Bilmiyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, you don't have to worry. It's going to be okay. I have a feeling. | Endişelenmene gerek yok. Her şey yoluna girecek. Hissediyorum. Endişelenmene gerek yok. Her şey yoluna girecek. Hissediyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Me, too. You do? What's your feeling? | Ben de. Sen de hissediyor musun? Ne hissediyorsun? Ben de. Sen de hissediyor musun? Ne hissediyorsun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's our house. | Burası bizim evimiz. Burası bizim evimiz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What's going to happen to my friends? I've lived here all my life. | Arkadaşlarıma ne olacak? Hayatım boyunca bu evde yaşadım. Arkadaşlarıma ne olacak? Hayatım boyunca bu evde yaşadım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I miss my dad. | Babamı özledim. Babamı özledim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Come here, Mikey. | Gel buraya, Mikey. Gel buraya, Mikey. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's hard. It's really hard. | Zor, gerçekten çok zor. Zor, gerçekten çok zor. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You're a little slow. | Biraz yavaşsın. Biraz yavaşsın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Do you know how long it took Michelangelo to do the Sistine Chapel? | Michelangelo'nun Sistine Şapeli'ni... Michelangelo'nun Sistine Şapeli'ni... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| As a matter of fact, I do. | Aslına bakarsan biliyorum. Aslına bakarsan biliyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oh, the family next door, they lost their house. | Komşu aile evlerini kaybetti. Komşu aile evlerini kaybetti. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So I told them they could stay here for a while. If that's okay. | Bende onlara burada bir süre kalabileceklerini... Bende onlara burada bir süre kalabileceklerini... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Very okay. | Kesinlikle değil. Kesinlikle değil. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Anyway, I was thinking that maybe I can give you a hand. | Bende sana edebilir miyim diye düşünüyordum. Bende sana edebilir miyim diye düşünüyordum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What? | Ne? (Güler) Ne? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Do you want one of my old T shirts to cover your... | Eski bir tişörtümü vereyim mi? Eski bir tişörtümü vereyim mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, no, no. No worries. | Hayır. Hayır. Hayır. Üzülmeye gerek yok. Hayır. Hayır. Hayır. Üzülmeye gerek yok. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| But I like this. | Ama bu hoşuma gitti. Ama bu hoşuma gitti. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Watch out Giovanni Hidalgo. Let's paint! | Dikkat et Giovanni Hidalgo. Haydi boyayalım! Dikkat et Giovanni Hidalgo. Haydi boyayalım! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So, where are you from? | Nerelisin? Nerelisin? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Here, there, everywhere. | Burası, orası. Her yer. Burası, orası. Her yer. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Brothers or sisters? Big family. | Kardeş var mı? Büyük aileyiz. Kardeş var mı? Büyük aileyiz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Do you play basketball? No. | Basketbol onar mısın? Hayır. Basketbol onar mısın? Hayır. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| The first time I touched a basketball was yesterday. | Basket topuna ilk dün dokundum. Basket topuna ilk dün dokundum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What about... What about boys? | Peki... Peki erkeklerle aran nasıl? Peki... Peki erkeklerle aran nasıl? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You must have tons of botfriends. Not really. | Bir çok erkek arkadaşın olmalı. Aslında yok. Bir çok erkek arkadaşın olmalı. Aslında yok. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Really? | Geçekten mi? Geçekten mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You must be doing something wrong. | Yanlış bir şeyler yapıyor olmalısın. Yanlış bir şeyler yapıyor olmalısın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Is that so? Yeah. | Öyle mi? Evet. Öyle mi? Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Maybe you don't get the subtleties of human relationships | İnsan ilişkilerinde pek kurnaz değilsin ya da... İnsan ilişkilerinde pek kurnaz değilsin ya da... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| or the nuance of male psychology. | ...erkek psikolojisinden anlamıyorsun. ...erkek psikolojisinden anlamıyorsun. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, well, maybe you can help me. | Belki sen bana öğretirsin. Belki sen bana öğretirsin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah. Okay. Yeah. Romance 101. | Evet. Tamam. Evet. Romantizm 101. Evet. Tamam. Evet. Romantizm 101. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| If you want to get a guy, you got to make him feel like a guy. | Bir erkeği istiyorsan, ona bir erkek olduğunu hissettirmen gerek. Bir erkeği istiyorsan, ona bir erkek olduğunu hissettirmen gerek. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You don't shoot three pointers, you let the guy shoot three pointers. | Üç sayılık atışı sen yapmayacaksın, bırak erkeğin yapsın. Üç sayılık atışı sen yapmayacaksın, bırak erkeğin yapsın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| And even if you're smarter or more talented than the guy, | Erkeğinden daha zeki ya da yetenekli olsan bile, Erkeğinden daha zeki ya da yetenekli olsan bile, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| you let the guy think that he's smarter and more talented. | erkeğine onun daha zeki ya da yetenekli olduğunu hissettirmelisin. erkeğine onun daha zeki ya da yetenekli olduğunu hissettirmelisin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow, that's amazing. I would have never figured that out. | Vay canına, ilginç. Hiç bunu akıl etmemiştim. Vay canına, ilginç. Hiç bunu akıl etmemiştim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You're a pretty incredible guy. Well, I know a thing or two. | İnanılmaz bir erkeksin. Bir, iki numara bilirim. İnanılmaz bir erkeksin. Bir, iki numara bilirim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So where did you learn all this delicate psychology stuff? | Bu psikolojik şeyleri nereden öğrendin? Bu psikolojik şeyleri nereden öğrendin? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Marines? | Denizciyken mi? Denizciyken mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You know what my favorite time of the year is? | Yılın en çok sevdiğim zamanını biliyor musun? Toby: Yılın en çok sevdiğim zamanını biliyor musun? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Christmas. | Noel. Noel. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| When my dad was alive, we used to put lights all over our house. | Babam hayattayken, evin her yerini ışıklarla donatırdık. Babam hayattayken, evin her yerini ışıklarla donatırdık. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Me, too. We had about a million. We had two million. | Ben de. Biz 1 milyon ışık takardık. Biz 2 milyon. Ben de. Biz 1 milyon ışık takardık. Biz 2 milyon. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| My dad says Christmas is all about miracles. | Babam Noellin mucizelerle dolu olduğunu söylerdi. Babam Noellin mucizelerle dolu olduğunu söylerdi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I don't believe in that stuff anymore. | Artık bu şeylere inanmıyorum. Artık bu şeylere inanmıyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| That's so unfair! You so caught me off guard. | Bu haksızlık! Beni savunmasız yakaladın. Bu haksızlık! Beni savunmasız yakaladın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Your garage is so cool. It's like a big store. | Garajın çok. Büyük bir dükkan gibi. Garajın çok. Büyük bir dükkan gibi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Should we use all colorful ones orjust bright ones? | Canlı renkleri mi kullanmalıyız yoksa, açık mı? Canlı renkleri mi kullanmalıyız yoksa, açık mı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Let's use every single one. | Hepsini kullanalım. Hepsini kullanalım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Every single one. Yeah. | Her birini. Evet. Her birini. Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| You sure your mom won't mind if I borrow these? | Bunları ödünç alsam annen sorun eder mi? Bunları ödünç alsam annen sorun eder mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I'm not going to ask her. That way I don't get in trouble. | Ona sormayacağım. Böylece başım belaya girmez. Ona sormayacağım. Böylece başım belaya girmez. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| They're not even plugged in. | Fişe bile takılı değiller. Fişe bile takılı değiller. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Wow. | Vay canına. İkisi de: Vay canına. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| So, you have to find the value of K, right? | Şimdi "K" değerini hesaplamalısın, tamam mı? Justin: Şimdi "K" değerini hesaplamalısın, tamam mı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| God. | Tanrım. Tanrım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I feel like such a loser coming here every day. | Her gün buraya geldiğim için kendimi zavallı hissediyorum. Her gün buraya geldiğim için kendimi zavallı hissediyorum. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Well, we don't have to come here from now on. | Buraya gelmek zorunda değiliz. Buraya gelmek zorunda değiliz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Seriously? Yeah. No, we can do it anywhere. | Cidden mi? Cidden mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I get credit no matter what. | O kadar kredim var. O kadar kredim var. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Yeah? Yeah. | Öyle mi? Evet. Öyle mi? Evet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What was that about? | O neydi? O neydi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| What was what? Cameron! | Ne neydi? Cameron! Ne neydi? Cameron! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Oh, nothing, nothing. Nothing! | Hiç bir şey. Hiç bir şey mi? Hiç bir şey. Hiç bir şey mi? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| No, nothing. Just solve for X. Okay. | Hayır. Hiç bir şey. Sadece X'i çöz. Hayır. Hiç bir şey. Sadece X'i çöz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Okay, right back to the problem. | Tamam, probleme geri dönelim. Tamam, probleme geri dönelim. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Come on. Come on. | Haydi. Haydi. Çocuk 1: Haydi. Haydi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| All right! Coming through! | Pekala! Geliyor! Çocuk 2: Pekala! Geliyor! | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Hey, we're a team, remember? | Biz takımız. Hatırladın mı? Biz takımız. Hatırladın mı? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| We're your best friends. We're your brothers. | Biz senin en iyi arkadaşlarınız. Biz senin kardeşiniz. Biz senin en iyi arkadaşlarınız. Biz senin kardeşiniz. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I don't know what the big deal about this paper is, but figure it out. | Bu ödevin zorluğu nedir bilmiyorum, ama sen halledersin. Bu ödevin zorluğu nedir bilmiyorum, ama sen halledersin. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Dude, you have no idea. | Hiç bir fikrin yok, ahbap. Hiç bir fikrin yok, ahbap. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Then don't come around here anymore. | Artık inanmıyorlar. Artık inanmıyorlar. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Can't hit threes from the sideline. | Kenar çizgisinden üçlük atamazsın. Kenar çizgisinden üçlük atamazsın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It just ticks people off. | İnsanların canını sıkar. İnsanların canını sıkar. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Whatever, man. | Her neyse, adamım. Her neyse, adamım. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Sure. | Tabi. Tabi. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| It's about being a soldier. | Asker olmakla ilgili. Asker olmakla ilgili. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| I mean, what was it like in combat? | Çatışmada olmak nasıl bir duygu? Çatışmada olmak nasıl bir duygu? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Please. I need to know. | Lütfen. Bilmem gerek. Lütfen. Bilmem gerek. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Confusion, fear. | Kafa karışıklığı, korku. Kafa karışıklığı, korku. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Big time adrenaline and sadness all mixed up. | Adrenalin ve üzüntü hepsi bir arada. Adrenalin ve üzüntü hepsi bir arada. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| More than that you don't need to know. | Bilmek istemeyeceğin kadar fazla. Bilmek istemeyeceğin kadar fazla. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| Can I read you something? | Sana bir şey okuyabilir miyim? Sana bir şey okuyabilir miyim? | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| My dad wrote this to me. | Bunu babam bana yazdı. Bunu babam bana yazdı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "I'm sorry about what happened between us. | "Aramızda olanlar için üzgünüm. "Aramızda olanlar için üzgünüm. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "I had a lot on my mind when I came home. | "Eve geldiğimde aklımda çok şey vardı. "Eve geldiğimde aklımda çok şey vardı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "Son, I made a lot of mistakes in my life, | "Oğlum, hayatımda bir çok hata yaptım, "Oğlum, hayatımda bir çok hata yaptım, | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "some of which I'm not that proud of. | "bazılarıyla övünmüyorum elbet. "bazılarıyla övünmüyorum elbet. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "But the best thing that ever happened to me | "Ancak hayatımda başıma gelen en güzel şey... "Ancak hayatımda başıma gelen en güzel şey... | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "was when I married your mom and I had you and Mikey. | "...annenle evlendiğimizde sen ve Mikey gibi çocuklarımızın olmasıydı. "...annenle evlendiğimizde sen ve Mikey gibi çocuklarımızın olmasıydı. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 | |
| "You're a great son. | "Harika bir evlatsın. "Harika bir evlatsın. | A Walk in My Shoes-1 | 2010 |