Search
English Turkish Sentence Translations Page 1891
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| My wife has delivered a boy | Eşim bir oğlan doğurdu. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Whom does he resemble? | Kime benziyor? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Like a film star. In short, like me | Film yıldızına benziyor, yani kısaca bana benziyor. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You look just like a film star. Hey Ms Teller... | Sen de film yıldızı gibi görünüyorsun. Hey veznedar hanım... | Aankhen-1 | 2002 | |
| If she says you look like a film star, then you look like a film star | Film yıldızı gibi görünüyorsun diyorsa film yıldızı gibi görünüyorsundur. | Aankhen-1 | 2002 | |
| How much have you withdrawn? 10,000 as usual. Why? | Ne kadar çektin? Her zamanki gibi 10,000. Neden? | Aankhen-1 | 2002 | |
| You'll find a note less | Elinde daha az var. | Aankhen-1 | 2002 | |
| No sir, I have her a counted bundle | Hayır efendim, ben saydım da verdim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Count it again. But I counted it | Tekrar say. Ama saymıştım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Sir! Come out, quick! Trouble's brewing | Efendim! Hemen gel! Bir sorun çıkacak! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Look | Bakın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Ninety nine | Doksan dokuz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The missing note is in your pocket | Eksik banknot senin cebinde. | Aankhen-1 | 2002 | |
| She is one of our oldest clients. She never counts the bundles | O, bizim eski müşterimiz. Ve asla parayı saymaz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Help | İmdat! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Don't ask me | Bana sormayın! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Don't ask why I've been thrown out of my bank | Bankadan neden çıkarıldığımı sormayın artık! | Aankhen-1 | 2002 | |
| I am not surprised at all... | Bu yılki, yılın çalışanı ödülünün... | Aankhen-1 | 2002 | |
| to announce the award for the employee of the year | ... kim olduğunu duymak beni hiç şaşırtmadı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| For the last 20 years, a lone man has deserved this award | Çünkü son 20 senedir, yalnızca bir adam bu ödülü hak etti. Bay Vijay Singh Rajpoot. | Aankhen-1 | 2002 | |
| This 25th time, I'm just as happy as I was when I first got the award | 25. kez, tıpkı ilk ödülüm gibi, bu ödülü almaktan oldukça mutluyum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Truth. It's so strange | Gerçek. Bu çok garip. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The Vilas Aao Jefferson Bank. I fathered this bank | Vilas Aao Jefferson Bankası. Ben bu bankanın babasıydım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Every moment of my life, I have devoted to it, like a son | Hayatımın her anını, bir oğul gibi ona adadım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And they do this to me? | Peki onlar ne yaptı? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Ingrates | Nankörler. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Truth. Extraordinary, strange, more bizarre than any imagination | Gerçek. Hayal ettiğimizden daha fazla, tuhaf ve olağanüstü. | Aankhen-1 | 2002 | |
| A handful of people who set up shop lending money | İnsanlar borç para bulup mağaza açıyorlar. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The thousands of clients I got for them. I begged | Onlar için binlerce müşteri buldum. Yalvardım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Their customers, clients, furniture, fixtures, the decor on the walls... | Giysileri, müşterileri, mobilyaları, demirbaş eşyaları duvarlardaki dekorları... | Aankhen-1 | 2002 | |
| even the uniforms of the peons, Managers, clerks, tellers... | ... üniformaları bile, yöneticileri, memurları, veznedarları... | Aankhen-1 | 2002 | |
| I decided | ... hepsine ben karar vermiştim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| In return, they insulted me. I shall give them a fitting reply | Karşılığında da, bana hakaret ettiler. Onlara uygun cevabı vereceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Truth, that seemingly new, strange phenomenon that dazzles us | Gerçek, yeni görünüş şu ki, tuhaf olaylara kendimizi kaptırmışız. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The lifeblood of the bank is my blood. That blood I shall draw | Bankanın can damarı benim kanımdan. Ve ben o kanı geri çekeceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'll plan the world's most astounding bank robbery | Dünyayı şaşırtacak bir banka soygunu yapacağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| This bank is going to go bust. I'm not leaving a single cent behind | Bu banka iflas edecek. Geriye bir kuruş bile bırakmayacağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'll clean out the vaults, I'll ruin this bank | Tüm kasayı temizleyeceğim. Bu bankayı mahvedeceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Truth, surreal, incomprehensible | Gerçek, gerçeküstü, anlaşılmaz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And that we fear the most | Ve hepimizin korkuları vardır. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Getting into the bank and turning it inside out is ruled out. I know | Bankaya girip, kuralları alt üst etmek. Biliyorum. 1 | Aankhen-1 | 2002 | |
| But surely there's a way to reach my objective. The V. J. Bank | Ama hedefime ulaşmamın bir yolu olmalı. V. J. Bankası. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Of improbabilities, there are also some | İmkansızlarda bile olasılıklar vardır. | Aankhen-1 | 2002 | |
| that venture into the realm of the truth | Bunu gerçeğe dökmeye cesaret etmek. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I will hit the heart of the bank, the safe deposit vaults | Bankayı kalbinden vuracağım, emanet dolabına gireceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And I'm no Vijay Singh Aajput unless I outdo the obstacle course | Ben bu düzene engel olmazsam bana da Vijay Singh Rajput demesinler. | Aankhen-1 | 2002 | |
| An incredible, extraordinary, unimaginable, unforeseen act... | Gerçek, inanılmaz olağanüstü, düşünülemedik ve beklenmedik anda olmalı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| A dangerous truth | Tehlikeli bir gerçeği. | Aankhen-1 | 2002 | |
| There must be a way to attain my objective. It's here, somewhere 1 | Hedefime ulaşmamım buralarda bir yerlerde bir yolu olmalı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I am going to get even | İntikamımı alacağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| My vengeance I shall have | Bunun acısını çıkaracağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Careful | Dikkat edin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Aahul, tug hard at the cord. The sound of bells must be heard | Rahul, ipe sert asıl, çan sesi duyulmalı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Aemember, balance is of utmost importance | Millet, denge çok önemli. | Aankhen-1 | 2002 | |
| It's your victory | Bu sizin zaferiniz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Arun, careful now | Arun, şimdi dikkatli ol. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Balance is important | Denge önemli. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Try to hear the bells | Çan sesini duymaya çalış. | Aankhen-1 | 2002 | |
| That pot is the head office of Vilas Aao Jefferson | O çömlek Vilas Aao Jefferson'un merkez ofisi. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The blind boys are my weapons. My retort | Bu kör çocuklar benim silahım, benim cevabım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Incomparable | Eşsiz. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And you? Neha Srivastav | Peki siz? Neha Srivastav. | Aankhen-1 | 2002 | |
| And who's this lovely boy? My little brother, Aahul | Peki bu güzel çocuk kim? Benim küçük kardeşim, Rahul. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Brother...? | Kardeşin mi? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Workshop for the blind? | Körler için mi çalışacaksın? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Are you sure the word will reach the blind? | Körlere ulaşmak kelimesinden emin misin? | Aankhen-1 | 2002 | |
| When will the advertisement be published? | Reklam ne zaman yayınlanacak? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Day after | Ertesi gün. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Where is my brother? Pawned | Kardeşim nerede? Rehin alındı. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm holding your brother hostage | Kardeşin rehin olarak tutuyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| For the 5 million I'm giving you... | Sana vereceğim 5 milyon karşılığında... | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm going to hold something valuable in lien | ... değerli olan bir şeye geçici olarak el koyacağım. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What can be more precious to you than your brother? | Kardeşinden daha değerli ne olabilir? | Aankhen-1 | 2002 | |
| What are you saying...? Do not understand? | Ne diyorsun sen? Anlamıyor musun? | Aankhen-1 | 2002 | |
| You will, understand everything | Her şeyi anlayacaksın. | Aankhen-1 | 2002 | |
| I'm going to give you all of 5 million | Sana 5.000.000 vereceğim. | Aankhen-1 | 2002 | |
| You will use your faculties to train 3 blind men for me | Sen de bana 3 tane kör adam yetiştireceksin. | Aankhen-1 | 2002 | |
| For the most bizarre bank robbery in the world | Dünyanın en ilginç banka soygunu için. | Aankhen-1 | 2002 | |
| What...? | Ne? | Aankhen-1 | 2002 | |
| Cannot believe it? No one will be able to believe it | İnanmıyor musun? Hiç kimse inanmazdı zaten. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Who'd expect blind men to rob millions from a bank... | Kör adamların, güpegündüz bir banka soyacağı... | Aankhen-1 | 2002 | |
| in broad daylight? | ... kimin aklına gelir ki? | Aankhen-1 | 2002 | |
| But it will happen | Ama bu olacak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| The truth... | Gerçek... | Aankhen-1 | 2002 | |
| is unimaginable | ... düşünülemeyen. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Always | Her zaman. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Look, this is impossible. Why are you joking? | Bak, bu imkansız. Neden şaka yapıyorsun? | Aankhen-1 | 2002 | |
| I have invited the blind from all over the country... | Ben ülkenin her yerinden kör adamları toplamak için... | Aankhen-1 | 2002 | |
| to participate in a unique workshop. I advertised | ... büyük bir reklam çalışması yapıyorum. | Aankhen-1 | 2002 | |
| They'll be given all kinds of training. Why do you refuse to listen? | Sen onları eğiteceksin. Seni neden dinlemesinler ki? | Aankhen-1 | 2002 | |
| On completion, they will be given scholarships, employment | Tamamlandıktan sonra, burs ve istihdam olacak. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Why are you doing this to my brother? It's a lot of money | Kardeşime bunu neden yapıyorsun? Bunda çok para var. | Aankhen-1 | 2002 | |
| To qualify, answer a question. What is your ambition? | Cevabı ise, bu hırs neden? | Aankhen-1 | 2002 | |
| And to what extent will they go to achieve their ambitions? | Ve amaçlarına ulaşmaları için ne ölçüde ilerleme yapacaklar? | Aankhen-1 | 2002 | |
| That's the criteria for selection | Bu kriterler için bir seçim var. Kes şunu! | Aankhen-1 | 2002 | |
| Several applicants. But only three | Birkaç başvuru. Ama sadece üç. | Aankhen-1 | 2002 | |
| Only three men are willing... | Sadece üç kişi... | Aankhen-1 | 2002 | |
| to go to any extent... | ... amaçlarına ulaşmak için... | Aankhen-1 | 2002 | |
| to achieve their ambitions | ... bunu yapabilecekler. | Aankhen-1 | 2002 | |
| One, Arjun Varma | Bir, Arjun Varma. | Aankhen-1 | 2002 |