Search
English Turkish Sentence Translations Page 2420
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| No, no, no, no, no, no. | Yok yok yok yok | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Takes a second to get back on the bus. | Tekrar işe koyulmak bir saniye alır. Evet Tekrar hazırlanmak biraz sürüyor | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Been a while. | Bayağı olmuştu. İyi ki yaptık. Evet, evet. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Nice work. | İyi oldu. Aynen. İyi iş | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Right. | Doğru | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Um, so, I can when I get back later tonight from work. | Gece işten döndüğümde tekrar yapabiliriz. Öyle mi? Öyleyse işten döndüğüm de... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Um, actually, I'm gonna be much later than I thought. | Aslında düşündüğümden daha geç geleceğim. Sıkıntı yok. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| No worries. | Merak etme | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Because I had to reschedule this conference | Çünkü şu konferans görüşmesini yeniden ayalamam gerekiyor ve... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| call and I have to... | ayarlamam lazım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hold on. | Dur bi. Biri arıyor. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hello? | Efendim? Evet, ben Jeff. Alo? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| If they're still on the call, I need you to patch me through | Hala hattaysalar bana yönlendir hemen. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| ...We're running late, honey. | Tatlım, geç kalıyoruz. Geç kalıyoruz tatlım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| My legs are stuck. | Bacaklarım sıkıştı. Logan. Bana biraz yardımcı ol. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Flex your legs. | Bacaklarını serbest bırak. Kasma kendini. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hi. | Selam. Jeff hasta olduğunu söylemişti. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Jeff said that you were sick. | Jeff hasta olduğunu söyledi | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| You know your body's not gonna heal | Aklın onca şeyle meşgulken vücudun iyileşmesi zordur. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I'm not... | Benim... Dur bi... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| No, wait, I... | Bekle ben... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| McKenna, I have to reach out. | Benim şu Ustaötesi şeyi için sandviç toptancılarına yetişmem lazım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| or Jennie is going to kill me. | yoksa Jennie beni gebertir. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Do you have any of | Şu mentollü merhemlerden var mı sende? Biliyor musun onları? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| McKenna, I don't need anything. | McKenna, birşeye ihtiyacım yok. Fazla çorabın var mı? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Can I use these? | Bunları giyebilir miyim? Onlar leş gibi. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I mean, those are gross. | Demek istediğim onlar iğrenç | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I don't know what you're even. | Sana ne uyar bilmiyorum. Mis gibi. Birşey yapman gerekmez. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Smells fine. | Fena kokmuyor | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I don't even... | Ben de... Ayağını uzat. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Again, honey. | Tekrar, canım. Lütfen, yapmam gere... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Put it down. | İndir. Ben iyiyim. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Lay down. | Uzanın hanımefendi. Ben iyiyim. Uzan | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I am fine. | Ben iyiyim | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| OK? | Kıpraşma. Tamam mı? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Just pause. | Bir ara ver | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| My grandma used to do this to me and my cousins | Büyükannem kuzenlerimle bana hasta olduğumuzda böyle yapardı. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Grandma. | Büyükanne. Evet. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Grandma Ninny. | Büyükannem Ninny. Ninny | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Did you say Ninny? | Ninny mi dedin? Hmm hmm. Ninny mi dedin? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| My mom's mom. | Anneannem. Sık sık giderdim ona. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| You have to keep your feet warm. | Ayaklarını sıcak tutmalısın. Ayaklarını sıcak tutmalısın | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| You do not have to do this. | Bunu yapmana gerek yok. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I can feel in your feet where you're blocked. | Vücudunda sorun nerde ayağından anlayabilirim. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| In your right hip. | Sağ kalçanda. Sağ kalçanda | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| We'll just shake it out. | Hadi çalkalayalım. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Just shake it out a little. | Biraz salla | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Oh yeah, it's really right in here. | Evet sorun tam olarak burda. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Can I open this? | Şunu açayım mı? Bunu açabilir miyim? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Um. | Sütyen giymiyorum şu an. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I'm not wearing a bra. | Südyen giymiyorum şu an | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Just breathe. | Sadece nefes al | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hey, cute dress. | Vay, bu ne şıklık. Sağol. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| You look so pretty. | Çok yakışmış. Nereye böyle? Sevimli görünüyorsun | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Do you really wanna know? | Gerçekten bilmek istiyor musun? Gerçekten bilmek istiyor musun? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Of course. | Tabii ki. Tabiki | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I'm going to play with Jack. | Jack'le oynamaya. Dur bakayım... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Is that the Paypal one, or the... | PayPal'ı olan mıydı? Hayır diğeri. Şu paypal'lı olan mı | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Oh, the nice one. | Sevimli olan. Hmm hmm. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Are you sure you wanna go? | Gitmek istediğine emin misin? Evet, annem aradı. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Um, she's getting evicted, so I need to make her some cash. | Tahliye oluyormuş, ona biraz para toparlamam lazım. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| But I mean, if you... | Ama eğer... oda yerine sana ödeme yapmamı istersen. Eğer istersen... | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I make $250 an hour. | Saatte 250 dolar kazanıyorum ben. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| OK, well I know you're not asking for my permission, so. | Peki, sonuçta benden izin almana gerek yok. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| OK, bye. | Güle güle. Hoşçakal. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Do you need a ride? | Seni bırakmamı ister misin? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Are you sure you don't need a ride home? | Beklememi istemediğine emin misin? Bana hep taksi çağırır. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| He always calls me a cab. | Gerke yok, o her zaman taksi çağırır | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Thank you. | Teşekkürler. Teşekkürler | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hi Willy. | Merhaba Willy. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Are you kicking the table? | Masayı mı tekmeliyorsun? Hmm hmm. Masayı mı tekmeliyorsun? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Stop. | Kes şunu. Hiç hoş değil. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| The road to dessert is paved with chicken, sir. | Tatlıya giden yol piliçten geçer beyefendi. Tatlıya giden yol tavuk ile döşenmiştir bayım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| That's right. | Doğru dedin. Canım tatlı istiyor. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| And you're gonna get some. | İstediğini alacaksın. Tekmelemeyi kes. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| The road to dessert is also paved with beef. | Tatlıya giden yol dana etinden de geçer. Tatlıya giden yolda biftek de döşelidir | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| There she is. | Aha geldi. Aç mısın McKenna? İşte gelmiş | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Plenty of food. | Orduya yetecek yemek var. Hayır teşekkürler. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Uh, no thanks. | Ah, hayır teşekkürler | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I'm gonna go straight to bed. | Direk yatağa dalacağım. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Good night! | İyi geceler! İyi uykular. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Finally. | Sonunda. Vaaay. Nihayet | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| You look unbelievable. | İnanılmaz görünüyorsun | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Hey baby. | Selam yavrum. Şu yaptıklarına bak. Hey bebeğim | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| I'm proud. | Gurur duyuyorum senle. İyi iş başardın. Gururlandım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Take it easy Horn Dog McCrosby. | Hafiften aldın azgın köpek McCrosby | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Look, Rachel's got her boobies out. | Bak Rachel'ın çatalı görünüyor. İşe bak sen, Rachel. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| What the what, Rachel? | O da nesi Rachel? | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Come over here. | Gel buraya da bir tadına bakayım. Buraya gel | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Make a little Matty sandwich. | Küçük Matty sandviçi yapın | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| OK. | Durun millet. Hadi kucaklaşalım. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| All right, we gotta go. | Pekala gitmemiz lazım | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Uh, you mean Jeff? | Jeff mi? Şurada. Ne var ne yok Jefftali. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| This way. | Buradan. Pardon. Amanda! | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Excuse me. | Afedersiniz | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Yeah? | Efendim? Heyecan yapma. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| Get a bracelet on this one. | Şu hatuna bir bilezik ver. Peki. Ona bir bileklik ver | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| And, uh, I don't mean to be unkind, you guys, but I sweat, | Kusura bakmayın kızlar ama | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| if I see anybody walking around without a bracelet, I'm | bugün birini bileziksiz görürsem keçileri kaçıracağım. | Afternoon Delight-1 | 2013 | |
| gonna shit myself. | altıma sıçarım | Afternoon Delight-1 | 2013 |