Search
English Turkish Sentence Translations Page 2879
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Okay, you can go. | Pekâlâ, gidebilirsin. | Airlift-1 | 2016 | |
| Amrita! | Amrita! Amrita! | Airlift-1 | 2016 | |
| Simu! | Simu! | Airlift-1 | 2016 | |
| Amrita! | Amrita! Simu! | Airlift-1 | 2016 | |
| Simu! | Simu! Amrita! | Airlift-1 | 2016 | |
| Joseph, did anyone call from home? | Joseph, evden arayan oldu mu? Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | |
| Do you know how scared I was? Papa! | Ne kadar korktuğumu biliyor musun? Simu'yu buraya nasıl getirdim bilemezsin! | Airlift-1 | 2016 | |
| Where were you? | Neredeydin sen? | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit, please. Let's just leave. | Ranjit, lütfen, hemen buradan gidelim. Londra'ya gidelim diyordun, değil mi? | Airlift-1 | 2016 | |
| Let's go to London. | Hadi Londra'ya gidelim. Çıkar bizi buradan. Nair vuruldu. | Airlift-1 | 2016 | |
| Are you even listening? Amrita, Nair's been shot. | Sen beni dinliyor musun? Nair vuruldu, Amrita. Nair mi? | Airlift-1 | 2016 | |
| So were you at the hospital? | Hastanede miydin? Şimdi nasıl? | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit. | Ranjit. Ranjit. O öldü. | Airlift-1 | 2016 | |
| What? Yeah... | Ne? Evet. Onu gözlerimin önünde öldürdüler. | Airlift-1 | 2016 | |
| Little kids are walking around with guns. | Küçük çocukların ellerinde silah var. Fawad Al Sayyed'i vince asmışlar. | Airlift-1 | 2016 | |
| Oh my... So what is Ranjit Katiyal wonh? | Aman Tanrım! Ranjit Katiyal'in değeri ne ki? | Airlift-1 | 2016 | |
| I couldn't even ask about Nair's body. | Nair'in cesedini bile isteyemedim. | Airlift-1 | 2016 | |
| His wife just called. | Karısı yeni aramıştı. | Airlift-1 | 2016 | |
| Mr. Ranjit, why are you standing? | Bay Ranjit, neden ayaktasınız? Lütfen oturun. Teşekkür ederim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Not here. | Oraya değil. Buraya. | Airlift-1 | 2016 | |
| There's a price to every1hing, Mr. Ranjit. | Her şeyin bir bedeli vardır, Bay Ranjit. Ödemeye hazırım. | Airlift-1 | 2016 | |
| The Kuwaiti Dinar is worthless now. | Kuveyt Dinarı artık geçersiz. | Airlift-1 | 2016 | |
| 300,000 dollars for 3 people. | 3 kişi için 300.000 dolar. | Airlift-1 | 2016 | |
| We are five. Five? | Biz 5 kişiyiz. 5 mi? Şoförümün karısı ve çocuğu. | Airlift-1 | 2016 | |
| Driver's wife... | Şoförünün karısı mı? | Airlift-1 | 2016 | |
| This is your chance to get out with your family. | Bu, aileni buradan çıkarman için bir şans. | Airlift-1 | 2016 | |
| Don't get involved in social work... | Sosyal hizmet vermeye kalkışma, çünkü bu seni ancak dibe vurdurur. | Airlift-1 | 2016 | |
| I'm not the type who gets stuck. | Ben dibe vuracak biri değilim. Her neyse, paranı ayarlayabilirim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Very good! | İyi şanslar! İyi şanslar! Teşekkür ederim. | Airlift-1 | 2016 | |
| How much do we have? Earlier, there were 200. | Ne kadar var? Önceden 200 vardı. Peki şimdi? Nakitten söz ediyorum. | Airlift-1 | 2016 | |
| Sir, thank God you've come. | Efendim, çok şükür buraya geldiniz. Artık daha iyi olacağını hissediyorum. | Airlift-1 | 2016 | |
| We're scared. | Korkuyoruz. Lütfen ne yapmamız gerektiğini söyle. | Airlift-1 | 2016 | |
| Sir... | Efendim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Joseph, make a list of our staff and their families. | Joseph, personelimizin ve ailelerinin listesini çıkart. | Airlift-1 | 2016 | |
| See if we can accommodate everyone here. | Burada kalıp kalamayacağımıza bir bakalım. Yoksa başka bir çözüm bulacağız. | Airlift-1 | 2016 | |
| Relax everyone. | Herkes sakin olsun. Oturun. | Airlift-1 | 2016 | |
| Relax. | Sakin olun. | Airlift-1 | 2016 | |
| What do you think you're doing? | Ne yapmayı düşünüyorsun? Neden buradan gitmiyoruz? | Airlift-1 | 2016 | |
| I can't just desen them, can l? | Onları bırakamam öyle değil mi? Ama bizi bırakabiliyorsun. | Airlift-1 | 2016 | |
| Don't you have any responsibility towards us? | Bize karşı bir sorumluluğun yok mu? Tabii ki var. | Airlift-1 | 2016 | |
| But these people work for me. | Ama bu insanlar benim için çalışıyorlar. | Airlift-1 | 2016 | |
| They have the same expectations from us... | Tıpkı bizim gibi Kuveyt Hükümetinin de bizden beklentisi var. | Airlift-1 | 2016 | |
| How can anyone run from their responsibilities... | İnsan sorumluluğundan nasıl kaçar demiştin. Evet, demiştim. | Airlift-1 | 2016 | |
| But it's easy to make tall claims. | Suçlamak oldukça kolay. Benim hatamdı. | Airlift-1 | 2016 | |
| But you're making an even bigger one. | Ama sen daha büyüğünü yapıyorsun. Bu 'Kurtarıcılık' da nereden çıktı aniden? | Airlift-1 | 2016 | |
| I have no interest in being a Messiah. | Benim 'Kurtarıcı' olma gibi bir merakım yok. | Airlift-1 | 2016 | |
| I too want to get us out of here. | Ben de buradan çıkmak istiyorum. Ama önce onlar için bir şeyler yapmalıyım. | Airlift-1 | 2016 | |
| Take care of yourselves. | Kendinize dikkat edin. Yakında düzenlemeleri yapacağız. | Airlift-1 | 2016 | |
| Did you eat? | Sen yedin mi? Sen yedin mi? | Airlift-1 | 2016 | |
| Give me some space. | Biraz yer aç. Nerede uyumamı bekliyorsun? | Airlift-1 | 2016 | |
| Strange problem. | Bu nasıl bir sorun böyle? Sakin ol. Sanki dışarıda yeterince savaş yoktu da! | Airlift-1 | 2016 | |
| Stop being childish. | Bırakın bu çocukluğu! Gel buraya. Gel. | Airlift-1 | 2016 | |
| There's space here. | Yer var. | Airlift-1 | 2016 | |
| Excuse me. | Affedersiniz. Tuvalet çok pis olmuş. Kötü kokuyor. | Airlift-1 | 2016 | |
| You're the boss, aren't you? | Patron sen değil misin? Bu yüzden sana söylüyorum. Sen burada çalışmıyor musun? | Airlift-1 | 2016 | |
| Let me know when it's clean. | Temizlenince bana haber ver. Ben bu odadayım. | Airlift-1 | 2016 | |
| Hey, move aside. | Çekilsene şuradan! | Airlift-1 | 2016 | |
| I'm not going to be called a refugee along with these drivers and coolies... | Ben bu mülteci sorununu bu şoförlerle ve işçilerle çözemem. Sorun mu var efendim? | Airlift-1 | 2016 | |
| Who is he? I don't know, sir. | Bu da kim? Bilmiyorum, efendim. Dün gece 100'den fazla insan geldi. | Airlift-1 | 2016 | |
| There are many like him. | Onun gibi çok var. Dışarıda bekleyen 1000 tane Hintli var. | Airlift-1 | 2016 | |
| How did they get here? | Buraya nasıl geldiler? Dost, akraba, çalışan vesaire söylüyorlar. | Airlift-1 | 2016 | |
| They had nowhere to go. | Gidecek yerleri olmadığı için ve burada daha güvende olacakları için geldiler. | Airlift-1 | 2016 | |
| Sir...it's hard to arrange food for 500 people. | 500 kişiyi bile doyurmak imkansızdı, şimdi 1600 kişiyi ne yapacağız, efendim? | Airlift-1 | 2016 | |
| If you want, I can identify those who work for us... | Eğer istersen çalışanların kimliklerini tespit eder gerisini gönderirim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Hello, sir. | Selamünaleyküm efendim. Buyurun. | Airlift-1 | 2016 | |
| Wasn't Ranjit heading here? | Orada Ranjit yok muydu? Ama durumların kötüleştiğini duydum. | Airlift-1 | 2016 | |
| Hello, everyone. Hello. | Herkese merhaba. Merhaba. Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | |
| How are you? | Nasılsın? Teşekkür ederim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit, you too? In the day? | Ranjit, sen de mi? Saddam herkesin kafasına ateş ediyor. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit, when all this is over tomorrow... | Ranjit, yarın tüm bunlar bittiğinde, torunlarına anlatacak bir hikayen olacak. | Airlift-1 | 2016 | |
| Like "When uncle Saddam was swirling Kuwait around..." | "Saddam amca Kuveyt'i kasıp kavururken... | Airlift-1 | 2016 | |
| ...| was siwrling a glass of scotch in Kurien uncle's supermarket. | ...ben Kurien amcayla süper markette viski kadehlerini kaldırıyordum" dersin. | Airlift-1 | 2016 | |
| So it'll all be over tomorrow? Of course, Ranjit. | Yarın sona erecek mi? Tabii ki, Ranjit. Sence Amerika sessiz mi kalacak. | Airlift-1 | 2016 | |
| So what is America waiting for? | Peki ne bekliyor? Viskilerimizi bitirmemizi mi? Sakin ol, Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | |
| They'll keep us afraid of the villain for a couple of days. | Bir kaç gün korkmamızı istiyorlar. Sonra da Araplara: Kuveyt'in haline bakın diyecekler. | Airlift-1 | 2016 | |
| ‘Let us in...bui|d a military base.‘ | "Ulusal güvenliği bize bırakın ve güvende olun" diyecekler. | Airlift-1 | 2016 | |
| And every1hing will be back to business. | Ve her şey iyiye dönüşecek. Sadece bir kaç günlük mesele. | Airlift-1 | 2016 | |
| So gentlemen, this is every1hing. | Her şey yolunda, millet. Siz de istediğinizi alacaksınız. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit. | Ranjit. İbrahim. Buyur, efendim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit sir...|'m sure you haven't brought a truck. | Bay Ranjit. Kamyon getirmediğinden eminim. | Airlift-1 | 2016 | |
| So Ibrahim will load up... | İbrahim doldursun ve seni ofise bıraksın. | Airlift-1 | 2016 | |
| Why are we dividing all the food? | Neden yiyecekleri bölüştürüyoruz? | Airlift-1 | 2016 | |
| Why don't we all gather at one place... | Neden tek bir yerde toplanıp, yiyecekleri de oraya toplamıyoruz? | Airlift-1 | 2016 | |
| You know, if we Indians stay together... | Siz de biliyorsunuz ki, eğer biz Hintliler bir arada... | Airlift-1 | 2016 | |
| What happened? We Indians? | Ne oldu? Biz Hintliler mi? Hadi ama! | Airlift-1 | 2016 | |
| Since when did you become an Indian, Ranjit? | Sen ne zamandan beri Hintliydin, Ranjit? Sen hep Kuveytli değil miydin? | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit, let's just take the first flight out of here. | Ranjit, ilk uçakla gidelim. Saddam onlara saldırdı, bize ne? | Airlift-1 | 2016 | |
| What's the bother? | Bize ne mi? Tek ihtiyacımız olan büyük bir yer, hepsi bu! | Airlift-1 | 2016 | |
| It's a question of couple of days, Ranjit. | Bu bir kaç gün içinde sona erecek, Ranjit, sorun ne? Bir dakika. | Airlift-1 | 2016 | |
| Ranjit is right. Let's solve our own problems. | Ranjit haklı. Biz kendi sorunumuzu çözelim. | Airlift-1 | 2016 | |
| Trying to help 170,000.. | 170.000 kişiye yardım etmeye kalkışmak, sorunumuza sorun ekler. | Airlift-1 | 2016 | |
| Come on, Ibrahim. | Hadi, İbrahim. Ashok... | Airlift-1 | 2016 | |
| ...outside of this supermarket... | Süpermarketin dışında, ne seni ne de beni tanıyan olur. | Airlift-1 | 2016 | |
| We have no standing. | Önemsiz oluruz. Tek önemli olan kendi kimliklerimizdir. | Airlift-1 | 2016 | |
| We're Indian, not Kuwaiti. | O da biz Kuveytli değil, Hintliyiz. | Airlift-1 | 2016 | |
| Together we're something... | Birlikteyken biz bir şey oluruz. | Airlift-1 | 2016 | |
| If not... | Olmazsak da, bir hiç. | Airlift-1 | 2016 | |
| It's old whiskey... but not wonh 500,000 dollars, Mr. Ranjit. | Bu eski bir viski, ama 500.000 dolar değerinde Bay Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | |
| I did try to tell you... | Sosyal yardıma kalkışmak başına bela açar demiştim, Bay Ranjit. | Airlift-1 | 2016 | |
| That's not it, sir. | Öyle değil, efendim. Kamp hazır olunca, çocuğumu ve karımı alıp gideceğim. | Airlift-1 | 2016 |