Search
English Turkish Sentence Translations Page 3412
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| to experience for just one moment | ...sadece bir anlığına dahi olsa hissedebilmek için... | Alphas-2 | 2011 | |
| what I give to others. | ...her şeyimi, hatta hayatımı bile feda edebilirim. | Alphas-2 | 2011 | |
| a lifetime of suffering | ...ömür boyu acı çekmek mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| or a short time in paradise? | Yoksa kısa süren bir cennet mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| You don't have the right to make that choice for people! | Böyle bir şeyi insanlar adına seçemezsiniz! Siz de öyle. | Alphas-2 | 2011 | |
| No more poison. | Bundan sonra zehir mehir yok size. | Alphas-2 | 2011 | |
| You'll have to come up with another answer. | Başka bir tedavi bulmak zorundasınız. | Alphas-2 | 2011 | |
| Find a way to give my people paradise and life... | Hem cenneti hem de onlara hayatlarını geri verebilmek için bir yol bulun... | Alphas-2 | 2011 | |
| or the others are gonna die too... | ...yoksa diğerleri de ölecek buna Nina ve Cameron dahil. | Alphas-2 | 2011 | |
| Stop. This is the address on Rosen's computer. | Burada dur. Rosen'in bilgisayarındaki adres bu. | Alphas-2 | 2011 | |
| Do you at least hear Rosen or Hicks or Nina? | En azından Rosen, Hicks veya Nina'yı duyuyor musun? | Alphas-2 | 2011 | |
| No, it's too far, even for me. | Hayır, benim için bile çok uzak. | Alphas-2 | 2011 | |
| These dead bodies look like barbecued chicken. | Tüm bu cesetler, mangaldaki tavuğa benziyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, not appropriate. | Gary, bu hiç hoş değildi. Bu adam beni feci korkutuyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Like Jim Jones scary. | Jim Jones* gibi mesela. | Alphas-2 | 2011 | |
| Well, let's just hope he hasn't started | İnsanları zehirlemeye başlamadığını umalım yeter bize. | Alphas-2 | 2011 | |
| Front door is covered. | Ön kapı korunuyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| There's some windows low on the side | Diğer tarafta altta birkaç pencere var... | Alphas-2 | 2011 | |
| that nobody's watching we can go in that way. | ...ve orayı kimse izlemiyor, oradan girebiliriz. | Alphas-2 | 2011 | |
| Well, no, no, no, no. I'll go in alone, okay? | Dur, dur, dur, dur. Ben yalnız gireceğim, tamam? | Alphas-2 | 2011 | |
| No! Bill, no. | Hayır! Bill, hayır. | Alphas-2 | 2011 | |
| I go alone. | Ben yalnız gireceğim. | Alphas-2 | 2011 | |
| If you don't hear from me in 20 minutes, | Eğer 20 dakika benden bir şey duymazsanız taktik takımı çağırın. | Alphas-2 | 2011 | |
| Let 'em know it's a hostage situation, okay? | Onlara rehine durumunu bildirin, tamam mı? Bill, olmaz öyle şey. | Alphas-2 | 2011 | |
| Doc! | Doktor! Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, you've got to get out of here. | Bill, derhal buradan gitmen gerekiyor. Hem de hemen! | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill... | Bill. Nina. | Alphas-2 | 2011 | |
| Give me the gun. | Bana silahını ver. | Alphas-2 | 2011 | |
| And come with me. | Sonra da benimle gel. | Alphas-2 | 2011 | |
| Nina! Nina, don't do this! | Nina! Yapma bunu! | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay. | Tamam. Taktik takımı yolda. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, you have to sterilize my phone when you use it. | Olmaz, telefonumu kullanmadan önce mikroplardan arındırman gerek. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, I'm sorry, my Bacteria. | Gary, özür dilerim, benim Mikroplar yüzünden. | Alphas-2 | 2011 | |
| Ear wax. I know, I know. | Kulak kirleri falan var. Biliyorum, biliyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm sorry, my phone does not work up here. | Kusura bakma, telefonum burada çalışmıyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Here, it's clean. | Al temizle. Teşekkür ederim. | Alphas-2 | 2011 | |
| This is wrong, though. | Bu çok yanlış ama. | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill needs us. | Bill'in bize ihtiyacı var. Bill'in başı beladadır kesin. | Alphas-2 | 2011 | |
| We should just go in. | İçeri girmeliyiz. | Alphas-2 | 2011 | |
| Hey, no. Bill said no. | Hayır. Bill gelmemizi istemedi. | Alphas-2 | 2011 | |
| I don't hear any gunshots, and there's no fighting. | Silah sesi duymuyorum, kavga sesleri de yok. | Alphas-2 | 2011 | |
| The police are coming here? | Polisler buraya mı geliyor? | Alphas-2 | 2011 | |
| It's not the police, it's D.O.D., so... | Bildiğiniz polisler değil bunlar, bunlar tamamen ayrı bir şey... | Alphas-2 | 2011 | |
| that means assault rifles, flak jackets | ...bunların saldırı tüfekleri, kurşun geçirmez yelekleri... | Alphas-2 | 2011 | |
| and armored vehicles | ...ve zırhlı araçları, ve helikopterleri var. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm sorry, I didn't I didn't know that | Özür dilerim, ben Ben bilmiyordum | Alphas-2 | 2011 | |
| You can call them off, right? | İptal edebilirsin, değil mi? Hayır, yapamam. | Alphas-2 | 2011 | |
| They think it's a hostage situation. | Burada bir rehine durumunun söz konusu olduğunu düşünüyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| They think I'm a hostage, | Benim ve Hicks'in ve Nina ve Dr. Rosen'in rehine olduğunu düşünüyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| I must pray on this. | Dua etmem gerekecek. Bize bir şey olmaz. | Alphas-2 | 2011 | |
| You guys have been holding out on me, huh? | Tüm bu şeyleri benden saklıyordunuz demek? | Alphas-2 | 2011 | |
| I had no idea...I needed this. I know. | Bilmiyordum doğrusu. Buna ihtiyacım vardı ama. Biliyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Everyone should feel this way. | Herkes aynı şekilde hissediyor. Diğerleri de hissedecek. | Alphas-2 | 2011 | |
| You were a mistake. | Hatalıydınız. | Alphas-2 | 2011 | |
| I never should have agreed to bring you here. | Sizi buraya getirmemeliydim. | Alphas-2 | 2011 | |
| N no, you were right to bring me here. | Hayır, beni getirmekle haklıydınız. | Alphas-2 | 2011 | |
| You wanted to help these people, | Bu insanlara yardım etmek istediniz, ben de istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I just need more time. | Biraz daha zamana ihtiyacım olacak sadece. | Alphas-2 | 2011 | |
| Time? | Zaman mı? Tedaviyi bulabilmek için mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Or time for your government thugs | Yoksa devlet katilleri evimi istila etsinler diye mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Why would I let anyone stand in my way? | Neden insanların yoluma çıkmasına izin veriyorsunuz? | Alphas-2 | 2011 | |
| Your message about connectedness | Mesajın bağlılıkla ilgili... | Alphas-2 | 2011 | |
| and that there's a light in all of us, | ...içimizde ışığın olduğunu anlatıyorsun bunlar duymaya değer şeyler. | Alphas-2 | 2011 | |
| Those are just words. | Bunlar sadece sözlerden ibaret. | Alphas-2 | 2011 | |
| Without my gift, they're just words. | Yeteneğim olmadan, bunlar sadece sözlerden ibaret olurlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| Words have power. No! | Kelimelerin de gücü vardır. Hayır! | Alphas-2 | 2011 | |
| You want to make me into a charlatan. | Beni şarlatana döndürmek istiyorsun. | Alphas-2 | 2011 | |
| Faith healing and revival tents | Telkinle tedavi gibi, diriltme ayinleri gibi... | Alphas-2 | 2011 | |
| and bless you for this donation. | ...ve bu bağışı yaptığınız için tanrı sizden razı olsun lafları falan. | Alphas-2 | 2011 | |
| Jonas, your ability is killing these people. | Jonas, yeteneğin bu insanları öldürüyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Once they experience it, they can't let it go. | Bir defa bunu tattıklarında, bundan vazgeçemiyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| How do you know? | Bunu nereden biliyorsun? Sordun mu hiç? | Alphas-2 | 2011 | |
| What about Gil? | Gil'e ne demeli? Bir daha içmeye razıydı. | Alphas-2 | 2011 | |
| You're asking me to let you tear it away from them? | İnsanlardan bu şeyleri koparır atmamı mı isterdin? | Alphas-2 | 2011 | |
| No. I'd rather die first. | Hayır. Ölmeyi tercih ederdim. | Alphas-2 | 2011 | |
| So would they. | Onlar da öyle. | Alphas-2 | 2011 | |
| My father understood that. | Babam bunu anlamıştı. Bugüne kadar yapmamıştım hiç. | Alphas-2 | 2011 | |
| This time, I won't run from the flames. | Bu sefer, ateşten kaçmayacağım. Sen de yanacaksın! | Alphas-2 | 2011 | |
| But you'll never know paradise. | Lakin cenneti asla tatmayacaksın! | Alphas-2 | 2011 | |
| You wanna try to give me a hand? | Bir el atsan? Tembelleştin galiba, Bill. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, I...I amped up, | Hayır, gücümü kullanmayı denedim ama işe yaramadı. | Alphas-2 | 2011 | |
| All right. It's weird. | Peki. Garip cidden. | Alphas-2 | 2011 | |
| Cameron...Cameron... | Cameron. | Alphas-2 | 2011 | |
| What's wrong? | Neyin var? Çağırıldı. | Alphas-2 | 2011 | |
| We all have. | Hepimiz çağırıldık. | Alphas-2 | 2011 | |
| Oh, jeez. | Lanet olsun. | Alphas-2 | 2011 | |
| Don't be afraid. | Korkmanıza gerek yok. | Alphas-2 | 2011 | |
| You came to me broken, | Bana hasta bir hâlde geldiniz, cevaplar arayarak. | Alphas-2 | 2011 | |
| From the pain that infects this world. | Dünyanın acılarından arındırılmak istediniz. Ben de sizi iyileştirdim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I showed you the light. | Size ışığı gösterdim. | Alphas-2 | 2011 | |
| The connection, not just to each other, | Bağlantıyı gösterdim, üstelik sadece birbirinizle değil... | Alphas-2 | 2011 | |
| but to something greater than ourselves. | ...sizden daha yüce bir şeyle de. | Alphas-2 | 2011 | |
| The outside world doesn't understand it. | Dış dünya bunu anlamaz. | Alphas-2 | 2011 | |
| It frightens them that we live free | Bizim burada özgür ve endişeden yoksun bir şekilde yaşamamız onları korkutuyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| And now they are beating down our walls, | Ve sırf burada inşa ettiğimiz şeyi yıkmak için duvarları tekmeliyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| It can't happen today. | Bugün böyle bir şey olmayacak. | Alphas-2 | 2011 | |
| Dr. Rosen... | Dr. Rosen, zehrini götürün buradan. | Alphas-2 | 2011 | |
| Lee... | Lee... | Alphas-2 | 2011 | |
| 500 milligrams to as many people as you can. | 500 miligramı yapabildiğin kadar çok kişiye enjekte et. | Alphas-2 | 2011 | |
| Nina, don't listen to him. No, no. | Nina, dinleme onu. Hayır, hayır. | Alphas-2 | 2011 |