Search
English Turkish Sentence Translations Page 3407
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You often felt that you were sacrificing your true identity. | Sürekli, gerçek kimliğini feda etmişsin gibi hissettiğinin farkındayım. | Alphas-2 | 2011 | |
| But running away with Skylar is not the way | Lakin Skylar'la kaçmak, kendi kimliğini bulman için iyi bir yol değildir. | Alphas-2 | 2011 | |
| I didn't help Skylar | Pervasız olmak için Skylar'a yardım etmedim ben. | Alphas-2 | 2011 | |
| I did it because we promised her we'd help her. | Bunları yaptım çünkü ona yardım edeceğimize dair söz vermiştik. | Alphas-2 | 2011 | |
| Because it was the right thing to do, and it felt good. | Çünkü doğru olanı buydu ve kendimi oldukça iyi hissettirdi. | Alphas-2 | 2011 | |
| Maybe you should try it sometime. | Belki arada sen de denemelisin. | Alphas-2 | 2011 | |
| Nina, I need your help. | Nina, yardımına ihtiyacım var. | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, I got the slushy thing... This one. | Gary, şu vıcık vıcık olanı aldım... Bunu istiyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| I want this one. Pomegranate...You sure? | Aynen bunu istiyorum. ...narlı olanı aldım. Emin misin? | Alphas-2 | 2011 | |
| I swear, the car was right here. | Yeminlen araba buradaydı. | Alphas-2 | 2011 | |
| What kind of car? It's a Volvo station wagon. | Nasıl bir arabaydı? Volvo karavan türü. | Alphas-2 | 2011 | |
| Did you see it? | Gördünüz mü? 15 dakikalığına çıkmıştım sadece. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's bio diesel. We can track that. | Bu bir biyodizel. Takip edebiliriz bunu. | Alphas-2 | 2011 | |
| You know it's gotta be her. Yeah. | Bu Skylar olmalı. Evet. | Alphas-2 | 2011 | |
| All right, come on. Doc, we gotta leave. | Pekâlâ, hadi. Doktor, gitmemiz gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| We've gotta move quick. Where's Z? | Hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Z nerede? | Alphas-2 | 2011 | |
| Upstairs. | Yukarıda. | Alphas-2 | 2011 | |
| Take this next right. | Şimdi sağa sap. | Alphas-2 | 2011 | |
| The diesel scent goes that way. | Dizel kokusu o tarafa doğru gitmiş. | Alphas-2 | 2011 | |
| Two on the second floor bedroom facing south. | İki tanesi ikinci kattaki yatak odasında, güneye bakıyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| And another one on the ground floor. | Diğeri de zemin katta. | Alphas-2 | 2011 | |
| All right, folks, we should assume this Z | Tamam, millet. Z'nin silahlı ve tehlikeli olduğunu farz ediyoruz. Buna sen mi karar vereceksin? Evet, yeri ben seçeceğim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I wouldn't underestimate Skylar, either. | Skylar'ı da hafife almamak gerek. | Alphas-2 | 2011 | |
| I should talk to her her. Uh, maybe you shouldn't. | Onunla konuşayım ben. Bence konuşma. | Alphas-2 | 2011 | |
| Think you might want to sit this one out. | Bu seferkinde otur bence. Olur mu? | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay, fine. | Tamam, peki. Her şey yolunda mı? | Alphas-2 | 2011 | |
| Ah, it was Sullivan. | Arayan Sullivan'dı. | Alphas-2 | 2011 | |
| Cley is on his way, but we need to move in now. | Cley buraya doğru geliyor, bu yüzden bir an önce başlayalım. | Alphas-2 | 2011 | |
| You have to put this in your ear. | Bunu kulağına koyman gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, it's uncomfortable. Go. | Evet, çok rahatsız edici ama. Gidin. | Alphas-2 | 2011 | |
| Now, keep it there, okay? | Bırak orada kalsın, tamam mı? | Alphas-2 | 2011 | |
| You have to listen to me. | Beni dinlemen gerekiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm calling the shots here. | Burada emirleri ben veriyorum. Sakin ol. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's showtime. | Gösteri zamanı ama. Evet, bunu söylediydin zaten. | Alphas-2 | 2011 | |
| Yeah, I know. | Evet, biliyorum. Pekâlâ, Gary. Durum nedir? | Alphas-2 | 2011 | |
| Not so fast. | Ağır ol bakalım. | Alphas-2 | 2011 | |
| You have some things you wanna tell us. | Bize söylemek istediğin birkaç şey olacak. | Alphas-2 | 2011 | |
| Are you looking for my mommy? | Annemi mi arıyorsunuz? | Alphas-2 | 2011 | |
| This is incredible, I mean... | Bu harika bir şey. Yani | Alphas-2 | 2011 | |
| I've never seen anything like this. | Daha önce böylesini görmemiştim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I mean, this is, what, | Yani, norma hesaplamanın çok ötesine geçti, değil mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Oh, yes. | Kesinlikle. | Alphas-2 | 2011 | |
| How long has Zoe been doing this? | Zoe bunu ne zamandan beridir yapıyor? Üç yaşından beri. | Alphas-2 | 2011 | |
| First, it was just numbers. | Başlarda, öylesine sayılardı. | Alphas-2 | 2011 | |
| Playing with them. | Onlarla oynuyordu. | Alphas-2 | 2011 | |
| Talking about them. | Onlar hakkında konuşup dururdu. | Alphas-2 | 2011 | |
| Then she was solving equations and proving formulas. | Sonra ise denklemleri çözüp, formülleri kanıtlamaya başladı. | Alphas-2 | 2011 | |
| I've never encountered quantitative aptitude | Ne bir çocukta ne de yetişkin biride... | Alphas-2 | 2011 | |
| on this level before in a child or in an adult. | ...böylesine sayısal bir doğuştan yeteneği olan birini görmemiştim. | Alphas-2 | 2011 | |
| I knew, eventually, people would come after her. | Sonunda insanların onun peşine düşeceklerini biliyordum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Like they did with you. | Senin peşine düştükleri gibi. | Alphas-2 | 2011 | |
| If the NSA found out about Zoe, | NSA, Zoe'yi bulsaydı, sence bende kalmalarına izin verirler miydi? | Alphas-2 | 2011 | |
| They'd turn her into a lab rat or worse. | Onu laboratuar faresi ya da daha kötüsüne dönüştürürlerdi. | Alphas-2 | 2011 | |
| So I gave her to my Uncle Wesley | Ben de ona baksın diye Wesley amcama verdim. | Alphas-2 | 2011 | |
| So it was Zoe who created the super inscription | Yani kimsenin bulamadığı sizin de bu sayede konuşabildiğiniz... | Alphas-2 | 2011 | |
| without anybody else knowing, hmm? | ...şifrelemeyi o buldu demek? | Alphas-2 | 2011 | |
| You gonna answer that? | Cevap verecek misin? Hayır. Sullivan arıyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| So what happens now? | Şimdi ne olacak? Bu bize kalmış bir şey değil, Nina. | Alphas-2 | 2011 | |
| There's always a choice. | Her zaman bir seçim vardır. | Alphas-2 | 2011 | |
| If we let them take Skylar and Zoe, | Eğer Skylar ve Zoe'yi almalarına izin verirsek... | Alphas-2 | 2011 | |
| then who's next. | ...sıradaki kim olacak? | Alphas-2 | 2011 | |
| Bill, Rachel? | Bill mi? Rachel mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| Cameron, me? | Cameron mu? Ben mi? | Alphas-2 | 2011 | |
| It'd be nice if we could do exactly as we pleased, | İstediğimiz her şeyi yapabilseydik müthiş bir şey olurdu... | Alphas-2 | 2011 | |
| but life doesn't work like that. | ...ama hayat böyle işlemiyor. | Alphas-2 | 2011 | |
| She's gone, Cley. | Gitmiş, Cley. Evdeydi bir ara. | Alphas-2 | 2011 | |
| She was under surveillance, | Onu gözetim altında tutuyorduk, ama şimdi gitti. | Alphas-2 | 2011 | |
| Let me guess. | Dur tahmin edeyim. Öylece kayıp oldu? | Alphas-2 | 2011 | |
| She was able to put together a device | Bir tür makine icat etti, hepimizi şaşırttı. | Alphas-2 | 2011 | |
| You think I'm gonna let this slide... | Eğer bu işin peşini bırakacağımı düşünüyorsan... | Alphas-2 | 2011 | |
| then you've really misjudged me too. | ...benim hakkımda da yanlış hüküm vermişsin demektir. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, they they just called. | Hayır, az önce aradılar. | Alphas-2 | 2011 | |
| No, Alan... He's okay, thank God. | Hayır, Alan. Tanrıya şükür ki iyi durumda. | Alphas-2 | 2011 | |
| I don't know what I would have done | Onsuz ne yapardım bilm | Alphas-2 | 2011 | |
| Hi, Mom. | Selam, anne. Gitmem gerek. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay. I'm not gonna work for Uncle Alan. | Tamam. Alan amca için çalışmayacağım. Dr. Rosen için çalışacağım. | Alphas-2 | 2011 | |
| No! Ow. | Hayır! | Alphas-2 | 2011 | |
| Gary, it's not safe, | Gary, güvenli değil, sadece seni korumaya çalışıyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Mom, li you listen...okay? | Anne, şimdi beni dinle, olur mu? | Alphas-2 | 2011 | |
| I look out for me. | Ben kendi başımın çaresine bakabilirim. | Alphas-2 | 2011 | |
| And and the team looks out for me. | Üstelik takım beni koruyor. Gerçekten de koruyorlar. | Alphas-2 | 2011 | |
| And the only reason that I told you what I do | Bunu sana söylememin tek nedeni, bana söyletmiş olmandır. | Alphas-2 | 2011 | |
| But I shouldn't have, | Ama söylememem gerekirdi, çünkü çok gizli bir şey... | Alphas-2 | 2011 | |
| and you don't tell your mom classified stuff. | ...annene gizli şeyleri söyleyemezsin. | Alphas-2 | 2011 | |
| And you've always said to me... Gary. | Bana sürekli büyümem gerektiğini biraz daha normal olmam gerektiğini... | Alphas-2 | 2011 | |
| No, no. No. And to have... | Hayır. Hayır. Hayır. Ve benim | Alphas-2 | 2011 | |
| I never said that. I never would say that. | Bunu sana hiçbir zaman söylemedim. Böyle bir şeyi sana söylemem. | Alphas-2 | 2011 | |
| I said I wanted you to be happy | Mutlu olmanı istediğimi söyledim... | Alphas-2 | 2011 | |
| and safe. Yeah, to be happy. | ...ve güvenli. Evet, şu anda mutluyum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Okay? Good night, mom. | Tamam mı? İyi geceler, anne. | Alphas-2 | 2011 | |
| I love you. | Seni seviyorum. Evet, ben de seni seviyorum, Anne. | Alphas-2 | 2011 | |
| Great report. | Harika rapormuş. Tabii kurgudan hoşlanıyorsan. | Alphas-2 | 2011 | |
| It's all true. | Onların hepsi doğru. Bunlar senin dışında tuttuğun şeyler, Lee. | Alphas-2 | 2011 | |
| Well, I'm sure Agent Nathan Cley | Eminim ki Ajan Nathan Cley boşlukları doldurmaktan memnun olacaktır. | Alphas-2 | 2011 | |
| I'm sure he will too, | Dolduracağına eminim... | Alphas-2 | 2011 | |
| considering he's already raising hell | ...şu anda polis merkezinde bağırıp çağırdığını da hesaba katarsak. | Alphas-2 | 2011 | |
| He does his job and I do mine. | O kendi işini yapıyor, ben de kendi işimi yapıyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| And, as far as I'm concerned, | Bana göre, takımım yine iyi iş yaptı. | Alphas-2 | 2011 | |
| And I make all my decisions accordingly. | Ben de tüm kararlarımı ona göre veriyorum. | Alphas-2 | 2011 | |
| Well, I guess that just leaves me in the middle. | Bu da beni zor durumda bırakıyor. | Alphas-2 | 2011 |