Search
English Turkish Sentence Translations Page 3668
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Check your phone. I just sent you a photo. | Telefonuna bak. Sana bir fotoğrafını yolluyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Crap. | Saçma. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I saw one. It's at King's Point. | Bundan birini gördüm. King's Point'te. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| At the house. | Evdeyken. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| We have to go back. | Geri dönüp bakmalıyız. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Stay where you are. I'll meet you there. | Olduğun yerde kal. Orada buluşuruz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Hey, have you seen Aslam? | Hey, Aslam'ı gördün mü? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I was just about to ask you the same thing. | Ben de aynı şeyi sana soracaktım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Wait, he didn't stay at your place last night? | Bekle, dün gece o senin yanında değil miydi? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You don't know where he is? No. | Nerede olduğunu bilmiyor musun? Hayır. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And I'm ready to wring his neck. | Ve boğazını sıkmaya hazırım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The little saboteur cut wires to the engine last night. | Küçük sabotajcı dün gece motorun kablolarını kesmiş. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Look. It will take days for the parts now. | Bak. Parçaların gelmesi artık günler sürer. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Well, I guess that answers your question. | Eh, bu sorularınızı yanıtlar sanırım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| He obviously doesn't want to go back to Tessalit. | Belli ki o Tessalit'e geri dönmek istemiyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Doesn't mean he wants to go to America either. | Amerika ya gitmek istediği anlamına da gelmez | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I've got to find him and talk to him. | Onu bulup, konuşmalıyım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I've got to convince him to come back with me. | Onu benimle gelmeye ikna etmiştim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So you're just gonna bring him to America? | Yani onu öylece Amerika'ya mı götüreceksin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| How would you manage that? | Bunu nasıl yaparsın sen? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| The kid is 14. No passport. | Çocuk 14 yaşında. Pasaporta gerek yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What are you gonna do, put him in your overhead compartment? | Ne yapacaksın, bavuluna mı koyacaksın? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No. I'll get The New York Time to help me. | Hayır. The New York Time'sdan yardım alacağım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Help you take a Malian boy out of Africa | Malili bir çocuğu alıp Afrika'nın dışında banliyölere götürmek yardımcı olmak mı demek? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And what about your family? | Ya ailen ne olacak? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What will your husband say about it? | Eşin bu konuda ne diyecek? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Your daughter? I don't know, okay? | Kızın? Bilmiyorum, tamam mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What about the... the girl from last night? | Dün geceki kız hakkında... ne dersin? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Where... where is she at? | O.. nerededir? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Her family lives in town. | Ailesi kasabada yaşıyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Azziz. | Azziz. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| My future is jail or death. | Benim geleceğim kodes ya da ölüm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I'm not going to jail. | Kodese girmeyeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Uh, fine. | Uh, fena değilim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Is this where she... | O burda mı... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| So where'd you last see that keygen? | En son keygeni nerede gördün? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| It was near... It was near the armoire. | Elbise dolabının... yakınlarındaydı. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't... | Göremiyorum... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't see anything. | Hiç bir şey göremiyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Let me help. | Yardım edeyim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Trying to get... No, wait. | Almaya çalış... Yo, bekle. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You have a delivery for Prime Minister Tsaldari? | Başbakan Tsaldari için bir teslimat var mı? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yes. Right here. | Evet. Burda. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Who are they... Oh, they're from Mister... | Kimden... Oh, o bay... | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They're from me. | Benden. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I know the Prime Minister's been avoiding my calls. | Başbakanın aramalarıma çıkmadığını biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But I need to see her. | Ama onu görmem gerekiyor. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thank you for seeing me. | Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Thank you for the flowers. | Çiçekler için teşekkür ederim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I realize there was an ulterior motive, | Gizli bir amacı olduğunu fark ettim, ama yinede güzeller. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Please, sit. Some tea? | Lütfen, oturun. Çay alır mısınız? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, I'm fine. Thanks. | Hayır, istemem. Sağolun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I am sorry I haven't returned your calls, | Aradığını görmedim özür dilerim, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| but you must understand, | ama anlamalısın, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I have been very busy since taking office. | Göreve gelişimden bu yana çok meşguldüm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I know why you've been avoiding me. | Bana neden uzak durduğunuzu biliyorum. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You know I tried. | Denedim, biliyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But we just didn't have enough, | Bizim durumumuz yeterli değildi, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| and I cannot let Greece go into default. | Yunanistan'ın temerrüde düşmesine izin veremezdik. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You don't have to. | Gerek yok. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Everything you need to destroy SOC and Baker is on this drive. | SOC ve Baker'i yok edecek her şey bu sürücüde. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Use it. | Bunu kullanın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Peter, we both know if I use that, | Peter, eğer kullanırsam, ikimizde cinayetten yargılanırız. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| A price I'm willing to play. | Bu bedele oynarım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You're not thinking clearly. | Mantıklı düşünemiyorsun. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I can't let them get away with this. | Bunu yapmalarına izin veremem. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| what matters now is the love you have for your family. | şimdi önemli olan ailenize duyduğunuz sevgidir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| They need you at home, not in a prison cell. | Onların sana bir hapishanede değil, evde ihtiyaçları ver. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| No, this is a sacrifice I will not allow you to make. | Yo, bu fekarlığı yapmana izin vermeyeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Then I'll do it myself. I'll take it to the press. | O zaman kendim yaparım. Onu basına veririm. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And what will that accomplish? | Peki eline ne geçecek? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You will create a scandal | Sonraki haber döngüsüne kadar sürecek bir skandal yaratacaksın. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Societel and Baker will rehabilitate themselves. | Societel ve Baker kendilerini düzeltecekler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Your life will be ruined for nothing. | Hayatın bir hiç uğruna mahvolacak. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| But it'll stop you from making this deal. | Ancak bunu anlaşarak durdurman gerekir. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| You do this, and they get away with everything. | Bunu yaparsan, her şeyin üstesinden gelirler. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Everything! | Her şeyin! | American Odyssey-1 | 2015 | |
| For God's sakes, | Allah aşkına, | American Odyssey-1 | 2015 | |
| they killed your husband, Sophia. | Onlar eşini öldürdü, Sophia. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| And I will not allow them to do the same to my country. | Ülkem için aynı şeyi yapmalarına izin vermeyeceğim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Now, if you'll excuse me. | Şimdi, eğer izin verirsen. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Yardım edebilir miyim? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Benim adım Odelle. Genç bir adamı arıyorum. Onun adı Aslam. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Sana bir içecek getireyim mi? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Hayır, sağol. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Aslam dün gece eve gelmedi. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| I was worried. | Endişelendim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Aslam burada uyudu. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Naima, neler oluyor? | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Onun işi beni ilgilendirmez. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| What is it? I can take care of myself. | Ne oldu? Kendime bakabilirim. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| I've made plans. | Planlar yaptım. | American Odyssey-1 | 2015 | |
| What are you talking about? What plans? | Sen neden söz ediyorsun? Ne planları? | American Odyssey-1 | 2015 | |
| Azziz bana tuğla yapım işinde bir iş teklif etti | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Libya'da. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Bir çıraklık. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Ben ilk öğrendiğim zaman, onun yaşındaydım. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Kalmak için bir yeri olacak. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| Bir maaşı. | American Odyssey-1 | 2015 | ||
| So when are you leaving? | Ne zaman ayrılıyorsun? | American Odyssey-1 | 2015 |