Search
English Turkish Sentence Translations Page 4741
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| What prompted you to resign all of a sudden? | ...böyle aniden istifa ettiniz? | Army-1 | 1996 | |
| You did not answer the question... Have you resigned... | Soruya cevap vermediniz. Acaba istifa nedeniniz... | Army-1 | 1996 | |
| Because you lost that case of homicide? | ...son cinayet davasından dolayı olabilir mi? | Army-1 | 1996 | |
| Madam, please answer our questions. | Madam, lütfen sorulara cevap verin. | Army-1 | 1996 | |
| You are wasting my time along with yours. | Kendinizle birlikte benim de vaktimi boşa harcıyorsunuz. | Army-1 | 1996 | |
| l am not interested in answering any questions. | Ben hiç bir sorunun cevabıyla ilgilenmiyorum. İstifa ettim, o kadar. | Army-1 | 1996 | |
| He wants Gayatri to be put in a mental asylum for a few days. | Gayatri'nin bir kaç gün için akıl hastanesinde yatmasını istiyor. | Army-1 | 1996 | |
| That won't be necessary, we can take care of her at home. | Buna gerek yok, biz ona evde bakarız. | Army-1 | 1996 | |
| Of course we can... You've ample time now that you've resigned. | Tabii ki... senin artık bol bol boş zamanın olacak. | Army-1 | 1996 | |
| l had never contemplated, Geeta. | Bu hiç aklıma gelmemişti, Geeta. | Army-1 | 1996 | |
| That someday you, a devotee of law, will consider it to be your enemy. | Kanunlara bağlı olduğun zaman bil ki düşmanların da çok olacaktır. | Army-1 | 1996 | |
| Who made this devotee of the law, it's enemy? | Kanunlara düşkünlüğe neden olan düşmanlar mı? | Army-1 | 1996 | |
| You know the answer... The law itself is responsible. | Cevabını kendin biliyorsun, bunun sorumlusu da kanundur. | Army-1 | 1996 | |
| NO!... Save me! | Hayır! Kurtarın beni! | Army-1 | 1996 | |
| l am being hanged. l am dead. | İdam ediliyorum, ölüyorum ben! | Army-1 | 1996 | |
| l don't want do die, l want to live. l am being hanged. | Ben ölmek istemiyorum! Ben yaşamak istiyorum! İdam diliyorum ben! | Army-1 | 1996 | |
| What's wrong with you, Kishan? l am being hanged... Help! | Ne oldu, Kishan? Ben idam ediliyorum... imdat! | Army-1 | 1996 | |
| Hey, get hold of yourself, Kishan. | Hey, kendi boğazını bırak, Kishan! | Army-1 | 1996 | |
| l was dreaming. l am alive! | Rüya görüyordum. Hayattayım ben! | Army-1 | 1996 | |
| The rascal's always crying. | Aptal hep ağlıyor. | Army-1 | 1996 | |
| lf you are to be hanged then you will be hanged. | İdam edileceksen, edilirsin. | Army-1 | 1996 | |
| lt seems the cops have falsely implicated them in a case. | Görünüşe göre polisler bu durumda biraz karıştırmışlar. | Army-1 | 1996 | |
| These eunuchs don't seem to be capable of murdering somebody. | Bu hanım evlatlarının öldürme gibi bir kapasiteleri yok. | Army-1 | 1996 | |
| Let go of me! l'll teach him a lesson. l will kill the scoundrel! | Bırak beni! Sana dersini vereceğim! Seni öldüreceğim! | Army-1 | 1996 | |
| Listen jerk, they didn't kill their wive's lover like you did. | Dinle beni kıskanç adam, onlar senin gibi sevdikleri karılarını öldürmediler. | Army-1 | 1996 | |
| Do you know why they killed him? Tell him. | Neden öldürdüler biliyor musun? Söyle ona. | Army-1 | 1996 | |
| The three of us are orphans belonging to different religions. | Biz üç yetim farklı dinlere mensubuz. | Army-1 | 1996 | |
| We grew up together. | Ama birlikte büyüdük. | Army-1 | 1996 | |
| We shared whatever food we got. | Biz yiyeceklerimizi paylaştık. | Army-1 | 1996 | |
| And do you know what accusations were made against us? | Bizi neyle suçluyorlar biliyor musunuz? | Army-1 | 1996 | |
| That we were responsible for the religious riots in our territory. | Bizi, bölgemizdeki dini ayaklanmadan sorumlu tutuyorlar. | Army-1 | 1996 | |
| We saw devastation all around us. | Etrafımızda her şeyin mahvolduğunu gördük. | Army-1 | 1996 | |
| We saw huts being burnt. We saw tears. | Yanan evleri gördük, gözyaşları gördük. | Army-1 | 1996 | |
| Widowed women, orphaned children. Can you see all that?... You can't! | Dul kadınları, öksüz çocukları gördük, siz bunları gördünüz mü? Tabi ki hayır! | Army-1 | 1996 | |
| The woman whom we used to call mother... | Anne dediğimiz o kadın... | Army-1 | 1996 | |
| Had committed suicide. Because She was raped! | ...intihar etti, çünkü tecavüze uğramıştı. | Army-1 | 1996 | |
| That's when we decided... | İşte o zaman karar verdik. | Army-1 | 1996 | |
| That we will kill the man clad in white whom you call your leader. | Beyazlar içinde o lideriniz olan adamı bulup... | Army-1 | 1996 | |
| We killed him, we cut him to pieces! | ...onu öldürdük, onu parçaladık! | Army-1 | 1996 | |
| Were we wrong? Speak up! ls it a sin to cleanse society? | Bu suç mu? Söyleyin! Toplumu temizlemek suç mu? | Army-1 | 1996 | |
| lf it's a sin then yes, we are guilty, we are criminals. | Eğer bu suç ise, evet, biz suçluyuz, suçluyuz! | Army-1 | 1996 | |
| Till such a leader is not killed during these riots. | Böyle bir lider bu ayaklanma sırasına öldürülmedi. | Army-1 | 1996 | |
| These riots will not stop. These riots will happen forever! | Bu ayaklanmalar durmayacak. Bu ayaklanmalar sonsuza dek sürecek! | Army-1 | 1996 | |
| And counting days won't increase them. | Ve günleri saymakla bitiremezsin. | Army-1 | 1996 | |
| The 1st of January will come when it's supposed to. | 1 Ocakta gün gelmiş olacak. | Army-1 | 1996 | |
| Neither a day earlier, nor a day later. | Ne bir gün önce, ne de bir gün sonra. | Army-1 | 1996 | |
| l don't want to die now. | Ben şimdi ölmek istemiyorum. | Army-1 | 1996 | |
| l don't want to die... Why now? | Ben ölmek istemiyorum... neden şimdi? | Army-1 | 1996 | |
| l don't want to die, ever. | Ben ölmek istemiyorum, hem de hiç. | Army-1 | 1996 | |
| l don't want to die! | Ben ölmek istemiyorum! | Army-1 | 1996 | |
| We have hardly seen anything in life. | Hayatta her türlü zorluğu yaşadık. | Army-1 | 1996 | |
| You are right. | Haklısınız. | Army-1 | 1996 | |
| We have just come of age... and are about to die. | Bu yaşa geldik ve ölmek üzereyiz. | Army-1 | 1996 | |
| Do something, brother Kabir. | Kabir kardeş, bir şeyler yap. | Army-1 | 1996 | |
| Atleast you do something, please! Hey Kishan. | En azından bir şeyler yap, lütfen! Hey, Kishan. | Army-1 | 1996 | |
| l am as helpless as you are, get it? | Ben de sizin gibi çaresizim, anladın mı? | Army-1 | 1996 | |
| Just think. | Sadece düşünüyorum. | Army-1 | 1996 | |
| lf l could've done something... l wouldn't be sitting here, right? | Eğer bir şeyler yapabilecek olsaydım, şu anda burada oturuyor olmazdım, değil mi? | Army-1 | 1996 | |
| Since that day the jailer has taken strict security precautions. | O günden beri sıkı güvenlik önlemleri alındı. | Army-1 | 1996 | |
| He has strengthened every wall and door of this prison. | Bu hapishanenin duvarları her gün daha da güçleniyor. | Army-1 | 1996 | |
| lt's not only difficult, it's not possible to get out of here, get it? | Kishan, bu sadece zor değil, bu imkansız, anladın mı? | Army-1 | 1996 | |
| But l can make the impossible... possible! | Ama ben bir şeyler yapabilirim, ben yapabilirim. | Army-1 | 1996 | |
| Because doors of iron may not break by sheer strength. | Çünkü demir parmaklıklar sadece kaba kuvvetle kırılmaz. | Army-1 | 1996 | |
| But can surely be opened by using a bit of wit. | Aklımızı kullandığımızda da açılabilir. | Army-1 | 1996 | |
| l will save you from death and give you a new lease of life. | Ben sizi ölümden kurtarıp, yeni bir hayat vereceğim. | Army-1 | 1996 | |
| But, in return, you will have to do my work. | Ama karşılığında, siz benim için çalışacaksınız. 1 | Army-1 | 1996 | |
| l am not obliging you in any way. | Sizi hiç bir şekilde zorlamıyorum. | Army-1 | 1996 | |
| l am helping you because l need your help. | Size yardım ediyorum, çünkü benim de sizin yardımınıza ihtiyacım var. | Army-1 | 1996 | |
| Consider it to be a deal. 1 | Bunu bir anlaşma olarak düşünün. | Army-1 | 1996 | |
| Of your helplessness and my need. | Sizin çaresizliğiniz... ve benim ihtiyacım. | Army-1 | 1996 | |
| Can l know why you need... convicts like us? | Bizim gibi mahkumlara... | Army-1 | 1996 | |
| Right now l will tell you that. | Şimdilik söyleyebileceğim bu kadar. | Army-1 | 1996 | |
| On the 2nd of October, every year, there's a celebration in this prison. | Her yıl, 12 Ekimde bu hapishanede kutlama yapılır. | Army-1 | 1996 | |
| *There aren't any wide roads, *there isn't any fuss... | Yollarda genişlik yok, karışıklık yok. | Army-1 | 1996 | |
| *there aren't any tall buildings, *there are no fights... | Yüksek bina yok, kavga yok. | Army-1 | 1996 | |
| *there isn't any noise and din, *there isn't any blood letting | Gürültü yok, şamata yok, kan yok. | Army-1 | 1996 | |
| *they call it a jail, *but we're quite happy here | Buraya hapishane derler, ama biz burada çok mutluyuz. | Army-1 | 1996 | |
| *So let's clap to that... *let's clap | Hadi alkışlayalım, alkışlayalım. | Army-1 | 1996 | |
| *They poke fun at us, *they won't listen to us | Bizimle alay ediyorlar, bize kulak asmıyorlar. | Army-1 | 1996 | |
| *How did we land behind bars? *Nobody knows | Parmaklıklar arkasına nasıl girdik, hiç kimse bilmiyor. | Army-1 | 1996 | |
| *To live in the world outside, *you need money, my friends | Dış dünyada yaşamak için, para lazım, arkadaş lazım. | Army-1 | 1996 | |
| *To buy your food and supplies, *you need money | Yemek içmek için, para lazım. | Army-1 | 1996 | |
| *Ask for a job, and the government *asks for money | İş için, devlet için para lazım. | Army-1 | 1996 | |
| *Go around unemployed, *your friends ask you for money | İşsiz dolaşsan, arkadaşların para ister. | Army-1 | 1996 | |
| *Drive a cab, and the *constables ask for money | Taksi şoförü, zabıta para ister. | Army-1 | 1996 | |
| *When l go home, *my folks ask me for money | Eve gidince, ev halkı para ister. | Army-1 | 1996 | |
| *l don't have an account *in any bank | Benim hiç bir bankada hesabım yok. | Army-1 | 1996 | |
| *And nobody ever gives me *a free meal | Hiç kimse para almadan yemek vermiyor. | Army-1 | 1996 | |
| *All we've got to say is *that we prefer staying here | Tek söyleyeceğimiz biz burada kalıcıyız. | Army-1 | 1996 | |
| *Our lives here *are free of tensions | Burada hayatımız gerginlikten uzak. | Army-1 | 1996 | |
| *Everybody finds a job here *without any qualifications | Burada hiç vasıf gerekmeden herkes bir iş bulabilir. | Army-1 | 1996 | |
| *And you even get paid *for what you do | Yaptığının karşılığını da vermiş olursun. | Army-1 | 1996 | |
| *You get food here on time | Yemeğin de tam zamanında gelir. | Army-1 | 1996 | |
| *Bread and lentil curry, *everyone gets | Ekmekli köri, herkese var. | Army-1 | 1996 | |
| *We find a room to live in, *without paying for it | Biz kalacak bir yer bulduk, hem de hiç parasız. | Army-1 | 1996 | |
| *You find friends here | Burada dostluğu bulduk. | Army-1 | 1996 | |
| *Today's a nice day. *lt's auspicious for a beginning | Bugün güzel bir gün. Bu güzel bir başlangıç. | Army-1 | 1996 | |
| *Guys like you are desperately *wanted outside, my dear boys | Sizin gibi umutsuz gençler, dışarıya çıkmak istiyorsunuz. | Army-1 | 1996 | |
| *Go out and make the people *out there realise... | Dışarıya çıkın ve ölmek isteyenlere... | Army-1 | 1996 | |
| *Those who want to die, *you teach them to live | ...yaşamak gerektiğini öğretin. | Army-1 | 1996 |