English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 7632
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Rocco, is it? | ...Rocco muydu? | Bitten-1 | 2014 |  |
| I didn't know that to rise to the top, | Zirveye ulaşabilmek için masum bir bebeği... | Bitten-1 | 2014 | |
| you had to stoop so low as to threaten an innocent child. | ...tehdit edecek kadar alçalman gerekeceğini düşünmezdim. | Bitten-1 | 2014 | |
| Innocent, he cannot be innocent if he's born | Masum mu? Dünyaya gelişi dahi günahla olan masum olabilir mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| Anyway, the choice is Elena's, not mine. | Her neyse, seçim Elena'nın benim değil. | Bitten-1 | 2014 | |
| She has until noon tomorrow. | Yarın öğlene kadar vakti var. | Bitten-1 | 2014 | |
| If she wants this to stop, if she truly is Alpha, | Eğer bunun bitmesini istiyorsa, eğer gerçek alfa ise... | Bitten-1 | 2014 | |
| she will come. | ...gelecektir. | Bitten-1 | 2014 | |
| It's not just Jeremy, he's threatening everybody. | Yalnızca Jeremy değil, herkesi tehdit ediyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| Including Rocco. Is Rachel alone? | Rocco da dahil. Rachel yalnız mı? | Bitten-1 | 2014 | |
| Paige is there. She's training Rachel. | Paige yanında. Rachel'ı eğitiyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| If I don't give myself up, there'll just be more bloodshed. | Kendim teslim olmazsam çok daha fazla kan dökülecek. | Bitten-1 | 2014 | |
| We can't trust Konstantin. | Konstantin'e güvenemeyiz. | Bitten-1 | 2014 | |
| We have to stick to the plan. | Plana sadık kalmalıyız. | Bitten-1 | 2014 | |
| Ambush the Russians when they bring Jeremy out. | Jeremy'yi dışarıya çıkarttıklarında Rusları pusuya düşüreceğiz. | Bitten-1 | 2014 | |
| What, just the five of us? | Ne? Beşimiz mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| We've called in the others. | Diğerlerini de aradık. | Bitten-1 | 2014 | |
| And they haven't called back, have they? | Geri dönen olmadı, değil mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| He's using the War Room records to track down the Pack. | Sürüdekilerin peşine düşmek için Savaş Odası kayıtlarını kullanıyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| He's offering them a chance to fold in. | Ona katılmaları için bir şans sunuyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| What happens when they say "no"? | Hayır derlerse ne oluyor? | Bitten-1 | 2014 | |
| Now the Pack is dying. Only because they're loyal. | Şimdi de sürü ölüyor. Yalnızca sadık oldukları için. | Bitten-1 | 2014 | |
| They chose to be so. We all did. | Öyle olmayı seçtiler. Hepimiz seçtik. | Bitten-1 | 2014 | |
| Nick, go to Rachel's. | Nick, Rachel'a git. | Bitten-1 | 2014 | |
| If this is really it, that's where you need to be. | Eğer bu şekilde olacaksa, senin yerin orası. | Bitten-1 | 2014 | |
| And if this is it? | Ya bu sonsa? | Bitten-1 | 2014 | |
| We go down swinging. | Kaderimize gülümseyeceğiz. | Bitten-1 | 2014 | |
| Wolf surrounds himself | Kendisini insanların eserleriyle çevrelemiş bir kurt, neden? | Bitten-1 | 2014 | |
| Destroyer of earth, man will be extinct, soon enough. | Dünyanın yok edicisi insanoğlu yakında tükenecek. | Bitten-1 | 2014 | |
| All these things will fade away, burn up in smoke. | Bütün bunlar solup gidecek, yanıp kül olacak. | Bitten-1 | 2014 | |
| All these things are mine, now. | Bütün bunlar artık benim. | Bitten-1 | 2014 | |
| I will remove the artefacts if they offend you. | Seni gücendirdiyse eserleri kaldırtırım. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where is your father's body? | Babanın cesedi nerede? | Bitten-1 | 2014 | |
| Sent back to Russia. | Rusya'ya gönderdim. | Bitten-1 | 2014 | |
| To be laid out? | Hazırlanmak için mi? | Bitten-1 | 2014 | |
| To be buried. | Gömülmek için. | Bitten-1 | 2014 | |
| I will honour him by hunting the Alpha of the North American Pack. | Kuzey Amerika sürüsünün alfasını avlayarak onu onurlandıracağım. | Bitten-1 | 2014 | |
| Elena Michaels, if she shows up. | Elena Michaels ortaya çıkarsa eğer. | Bitten-1 | 2014 | |
| If not, Jeremy Danvers. The hunt honours you, | Çıkmazsa Jeremy Danvers. Av, seni onurlandırır... | Bitten-1 | 2014 | |
| not him. | ...babanı değil. | Bitten-1 | 2014 | |
| Danvers ripped out my father's throat. | Danvers babamın boğazını parçaladı. | Bitten-1 | 2014 | |
| You stood by and watched, I think. | Sen de öylece durup seyrettin bence. | Bitten-1 | 2014 | |
| Taking your father's seat before his body hit the floor. | Bedeni yere düşmeden onun koltuğuna yerleştin. | Bitten-1 | 2014 | |
| You have always been a little mudak, Konstantin. | Sen her zaman biraz yavşaklık vardı Konstantin. | Bitten-1 | 2014 | |
| Like a puppy, showing his white, soft belly, | Bir enik gibi. Beyaz yumuşak karnını gösterip... | Bitten-1 | 2014 | |
| pissing on the rug when he is scared. | ...korktuğunda halıya işeyen. | Bitten-1 | 2014 | |
| I will kill Jeremy Danvers. | Jeremy Danvers'ı öldüreceğim. | Bitten-1 | 2014 | |
| I have an anger that needs calming. | Bastırılması gereken bir öfkem var. | Bitten-1 | 2014 | |
| He is the one who is in the cage, so I will take him. | Kafeste olan o, bu yüzden onu halledeceğim. | Bitten-1 | 2014 | |
| That was not the plan. | Plan bu değildi. | Bitten-1 | 2014 | |
| I can be angry with him, or I can be angry with you. | Sinirimi ondan çıkartabilirim. Yahut sinirimi senden çıkartabilirim. | Bitten-1 | 2014 | |
| And what will my men hunt? | Benim avım ne olacak? | Bitten-1 | 2014 | |
| Their convictions. | Adamların hakkı. | Bitten-1 | 2014 | |
| I see it now. | Şimdi anladım. | Bitten-1 | 2014 | |
| This is a wolf. | Bu bir kurt. | Bitten-1 | 2014 | |
| Finally, something good in this house. | Nihayet, bu evde güzel bir şey buldum. | Bitten-1 | 2014 | |
| Okay now, you do the same. | Tamam şimdi sen aynısını yap. | Bitten-1 | 2014 | |
| Pull your arm back. | Kolunu geriye çek. | Bitten-1 | 2014 | |
| Straight to the throat. | Doğrudan boğazına. | Bitten-1 | 2014 | |
| And you throw it right through. | Dosdoğru fırlatıyorsun. | Bitten-1 | 2014 | |
| Keep your eye on the target. | Gözlerini hedeften ayırma. | Bitten-1 | 2014 | |
| I see your concern. | Endişeni anlıyorum. | Bitten-1 | 2014 | |
| Four of us against the Russians. | Dördümüz Ruslara karşı. | Bitten-1 | 2014 | |
| Twelve hours before all our lives change. | On iki saat önce tüm hayatımız değişti. | Bitten-1 | 2014 | |
| For the good, or the bad. | İyi yönde veya kötü yönde. | Bitten-1 | 2014 | |
| Or they don't change at all. | Ya da hiç değişmedi. | Bitten-1 | 2014 | |
| That's worse. | En kötüsü de bu. | Bitten-1 | 2014 | |
| Your mother would do this, too. | Annen de böyle yapardı. | Bitten-1 | 2014 | |
| She would go quiet when she was working out the plan. | Bir plan üzerinde düşünürken sessizliğe bürünürdü. | Bitten-1 | 2014 | |
| The less anyone knows, the better. | Ne kadar az bilirseniz o kadar iyi. | Bitten-1 | 2014 | |
| I thought that once, too. | Ben de öyle düşünürdüm. | Bitten-1 | 2014 | |
| But then I found you, and you helped me. | Sonra seni buldum ve sen bana yardım ettin. | Bitten-1 | 2014 | |
| Let me do the same for you. | Bırak ben de sana yardım edeyim. | Bitten-1 | 2014 | |
| I keep seeing this premonition, | Sürekli gördüğüm bir imge var. | Bitten-1 | 2014 | |
| of me, burning the house to the ground. | Evi yakıp kül ediyorum. | Bitten-1 | 2014 | |
| Paige said it won't stop until it happens. | Paige, gerçekleşmeden durmayacağını söyledi. | Bitten-1 | 2014 | |
| Until I burn it down. | Yakıp kül etmeden. | Bitten-1 | 2014 | |
| There has to be something more than just an eye for an eye. | "Göze göz" dışında da bir yol olmalı. | Bitten-1 | 2014 | |
| This has to end. | Bu iş son bulmalı. | Bitten-1 | 2014 | |
| Promise me you won't stop me. | Beni durdurmayacağına söz ver. | Bitten-1 | 2014 | |
| And promise me that you won't tell Clay, not until it's over. | Bitmeden önce Clay'e söylemeyeceğine söz ver. | Bitten-1 | 2014 | |
| He can't know what I'm going to do. | Yapacağım şeyi bilmemeli. | Bitten-1 | 2014 | |
| But when it's done... | Fakat bittiğinde... | Bitten-1 | 2014 | |
| I want him to know why. | ...nedenini bilmesini istiyorum. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where's Paige? Gone. | Paige nerede? Gitti. | Bitten-1 | 2014 | |
| Where? Elena called 10 minutes ago. | Nereye? 10 dakika önce Elena aradı. | Bitten-1 | 2014 | |
| She had something for her to do. | Onun için bir şey yapması gerekiyormuş. | Bitten-1 | 2014 | |
| No, no, she's got to get back here. | Hayır hayır, buraya dönmesi gerekiyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| She said it was urgent. Okay. | Acil olduğunu söyledi. Tamam. | Bitten-1 | 2014 | |
| Pack your things. We got to get out of here. | Eşyalarını topla. Buradan ayrılmamız gerek. | Bitten-1 | 2014 | |
| Let's go, now. A "hello" would be nice. | Gidelim, hemen. Merhaba deseydin önce. | Bitten-1 | 2014 | |
| Rachel, the Russians are on their way here. | Rachel, Ruslar buraya doğru geliyor. | Bitten-1 | 2014 | |
| I'm not running. Rocco's been through enough. | Ben kaçmayacağım. Rocco yeterince çekti. | Bitten-1 | 2014 | |
| And you're obviously injured. No, we have to go. | Sen de yaralısın. Hayır, gitmek zorundayız. | Bitten-1 | 2014 | |
| Look, I'm not exactly in the best fighting form here. | Pek savaşacak durumda olduğum söylenemez. | Bitten-1 | 2014 | |
| I am. | Ben savaşırım. | Bitten-1 | 2014 | |
| Bones can't be that much different, right? | Kemikler de pek farklı değildir her hâlde. | Bitten-1 | 2014 | |
| Tomorrow, we attack our home. | Yarın evimize saldıracağız. | Bitten-1 | 2014 | |
| This... | Evimiz... | Bitten-1 | 2014 | |
| is home. | ...bu. | Bitten-1 | 2014 | |
