Search
English Turkish Sentence Translations Page 8859
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I do have one of my father. | ...babamın bir resmi var. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
His old head shot. | Eski seçme resimlerinden. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
He was an actor? Yeah. | Babanız aktör müydü? Evet. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Guest shots, mostly... | Genelde konuk oyuncu olurdu. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
"Mannix," "Marcus Welby," | Mannix'te, Marcus Welby'de, Rockford'da. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
This backpack was found at the burial site. | Bu çanta, gömülen alanda bulundu. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
This was found in the backpack. | Bu da çantada bulundu. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
She gave this to him. | Bunu ona annem vermişti. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
This was, like, his favorite treasure. | Bu onun en sevdiği eşyasıydı. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
He took it with him everywhere. | Nereye gitse yanında götürürdü. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
He even slept with it. | Hatta bununla yatardı. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Was it a souvenir from a family vacation? | Bir aile gezisinden kalma bir hatıra mıydı? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
No. Um, we didn't do things like that. | Yok, biz öyle şeyler yapmazdık. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
She probably got it at some dollar store. | Muhtemelen ucuzcudan almıştır. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
My... god. It might really be him. | Aman Tanrım, bu gerçekten o olabilir. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
We don't know for sure yet. | Henüz bunu kesin olarak bilmiyoruz. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
If we get his medical records, | Hastane kayıtlarını alabilirsek kemikleriyle karşılaştırabiliriz. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
These stairs... | Şu merdivenler... Evet. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
this is the home we grew up in. | Burası büyüdüğümüz ev. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
So you've lived here your whole life? | Yani hayatınız boyunca burada mı yaşadınız? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Well, yeah. I was afraid if I moved, if... | Evet, taşınırsam... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Arthur came back... | ...Arthur dönerse... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
He wouldn't know where to find me. | ...beni nerede bulacağını bilemez diye korktum. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Hey, Doc. Ah, Detective Bosch. | N'aber, doktor? Dedektif Bosch. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Sorry I couldn't come to the station. That's okay. | Karakola gelemedim, kusura bakmayın. Önemli değil. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
You might find this interesting. | Bunu ilginç bulabilirsiniz. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
She was pulled from the tar. 9,000 years old. | Kadının kafatasını katrandan çıkardık, dokuz bin yaşında. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Look familiar? | Tanıdık geldi mi? Sert bir cisimle vurulmuş. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Not the only one. | Bir tek bu da değil. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
We have a skull from another woman | Aynı yıldız şeklindeki kırığa sahip aynı dönemde öldürülmüş... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
So there was a serial killer in this neighborhood | Yani bu mahallede dokuz bin yıl önce... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
9,000 years ago? It's quite possible. | ...bir seri katil mi vardı? Gayet mümkün. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I need you to look at this. | Şuna bir bakmanızı istiyorum. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Belonged to a boy named Arthur Delacroix | 94 yılında kaybolmuş Arthur Delacroix adında bir oğlana ait. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Well, let's compare it with the Laurel Canyon skull. | Bunu Laurel Canyon'daki kafatasıyla karşılaştıralım. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
The cranial surgeries... pretty sure they're a match. | Kafatasındaki ameliyat izlerinin uyuştuğuna bayağı eminim. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Sister said the injury came from a skateboarding accident. | Kız kardeşi, yaralanmanın sebebinin kaykay kazası olduğunu söyledi. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
No, not likely. This is a focused fracture pattern, | Hayır, pek muhtemel değil. Bu, odaklı bir kırık örüntüsü... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
a small area with surface to surface contact. | ...iki yüzeyin direk temasından oluşan ufak bir alan. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
The location is high upon the cranium, | Vurulan bölge kafatasının üst kısmında, genelde düşmeyle ilişkilendirdiğimiz... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
which we normally associate with a fall. | ...kafanın arkasında değil. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
So this injury, the one that required surgery... | Yani, ameliyat gerektiren bu yaralanma... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
It's the same kind of one that killed him? Yeah, exactly. | ...onu öldürenle aynı mıymış? Evet, aynen öyle. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Deliberate, not accidental. | Kasıtlı, kazara değil. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
You have a photo of the boy? Yeah. | Oğlanın bir resmi var mı? Evet. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
The malar and the superciliary ridge formations are consistent. | Yanak kemiğiyle supersiliyer kemer formasyonları tutarlı. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I think this is your victim. | Bence kurbanınız bu çocuk. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
DNA comparison with the sister should confirm it. | Kız kardeşiyle DNA karşılaştırması yaparsanız onaylayacaktır. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
You asked me before if I had faith. | Önceden bana inançlı olup olmadığımı sormuştunuz. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I told you I didn't. That wasn't the truth. | İnanmadığımı söylemiştim ama doğru değildi. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I do. | İnanıyorum. Kendime göre bir inancım var. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Blue religion. | Mavi din. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Arthur Delacroix's bones came out of the ground for a reason. | Arthur Delacroix'in kemiklerinin yüzüstüne çıkmasının bir sebebi var. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
They came out of the ground for me to find them | Yüzeye ben onları bulup, bu işi bir nebze de olsa... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
so I can put some part of this right. | ...düzelteyim diye çıktılar. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Thanks, Doc. | Sağ olasın, doktor. Bir şey değil, Harry. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Harry... | Harry. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I checked missing persons from May of '94. | 94 yılının Mayıs'ındaki kayıp ihbarlarına baktım. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
The boy's dad never filed a report. | Oğlanın babası kaybolduğunu bildirmemiş. Sheila Delacroix bildirdiğini söylemişti. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Maybe he just told her he did. | Belki de ona bildirdiğini söylemiştir. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
What about Arthur's mother... anything on her? | Arthur'un annesiyle ilgili bir şey var mı peki? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
You don't usually refer to the victim by their first name. | Genelde kurbanlara ilk adlarıyla hitap etmezsin. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Filed for a divorce. Mental and physical cruelty. | Boşanma davası açmış. Psikolojik ve fiziksel şiddet. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Re married in '89. | 89'da yeniden evlenmiş. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
She is now Mrs. Christine Waters, Palm Springs. | Şimdi Bayan Christine Waters olarak Palm Springs'de yaşıyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Bosch. | Bosch. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Ricochet wants to see you A.S.A.P. | Ricochet seni derhal görmek istiyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Me? Why? | Beni mi, niye? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I'm sure he'll tell you. Hey, Lise. | Konuşunca söyler. N'aber Lise? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Great cookies. Thanks, Harry. | Kurabiyeler harikaydi. Sağ ol, Harry. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
What's going on? | Ne yapıyorsunuz? Noel alışverişine gidiyoruz. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Hopefully we'll still be speaking to each other | Umarım, günün sonunda hâlâ birbirimizle konuşuyor olacağız. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Call me on my cell. Let me know what O'Shea says. | Cebimden arayıp O'Shea'nın dediklerinden haberdar edersin. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
How come the D.A. want to see you and not me? | Nasıl oluyor da savcı, beni değil de seni istiyor? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Who knows? Maybe I'm being indicted. | Kim bilir? Belki sorguya çekeceklerdir. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Detective Bosch, thank you for coming. | Dedektif Bosch, geldiğiniz için teşekkür ederim. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
You know my chief deputy, Lou Escobar? | Yardımcım Lou Escobar'ı tanıyor musunuz? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
We've met. Lou. Harry. | Tanışmıştık. Lou. Harry. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Have a seat, Detective. | Oturun, dedektif. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Are you familiar with the name Raynard Waits? | Raynard Waits ismi tanıdık geliyor mu? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Yeah. But you should be talking to Johnson and Moore. | Geliyor ama bunu Johnson ve Moore'la konuşmanı gerekir. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
They're handling that investigation. | Soruşturmayla onlar ilgileniyorlar. Bu konu sizi de ilgilendiriyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I hear you've tentatively identified | Laurel Canyon kurbanının kimliğini geçici de olsa belirlediğinizi duydum. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
His name was Arthur Delacroix. He was 12 years old. | Adı, Arthur Delacroix'mış. On iki yaşındaymış. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Waits confessed to killing him. | Waits onu öldürdüğünü itiraf etti. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Confessed to my case? | Benim davama mı itiraf etti? İlk kurbanı olduğunu söylüyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
With all due respect, | Kusura bakmayın ama bu adam kamyonetinde cesetle yakalanıyor... | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
and, by coincidence, confesses to a 20 year old murder? | ...sonra da tesadüfen yirmi yıllık bir cinayeti mi itiraf ediyor? | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
That's a big coincidence. | Bayağı büyük bir tesadüfmüş bu. Ben bunu yemem. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
This case is all over the news. | Dava haberlerde dolanıp duruyor. Bu herif kesin oyun oynuyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I don't know. Maybe he just wants the attention. | Bilemiyorum, belki ilgiyi paylaşmak istiyordur. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
He wants to make a deal. | Bir anlaşma yapmak istiyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Claims he buried several other victims up in that canyon. | O vadiye birkaç kurban daha gömdüğünü iddia ediyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Says he'll tell us where | İdam cezasını ihtimaller arasından kaldırırsak, yerlerini söyleyecekmiş. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Life without parole. | Tahliyesiz müebbet. Yapmayın, sakın bu anlaşmayı yapmayın. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Give him the needle and send him down the hole where he belongs. | İğneyi yapıp ait olduğu çukura gönderin. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
I don't love this either, Detective. | Bu durum benim de hoşuma gitmiyor, dedektif. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
But he's offering to tell us about all his victims. | Ama bize bütün kurbanlarını anlatmayı teklif ediyor. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
We found at least seven DNA profiles in Waits' van... | Waits'in aracında en az yedi DNA profili bulduk. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |
Six male, one female. | Altısı erkek, biri kadın. | Bosch-1 | 2014 | ![]() |