Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 154654
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
The perfect recipe for a towering reputation | Tek damla bile kan dökmeden, itibarımı korumanın mükemmel reçetesi. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Ever try to get blood stains out of a silk shirt? Nightmare. | Hiç ipek bir gömlekten, kan lekesi çıkarmaya çalıştınız mı? Tam bir kabus. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Right. I still don't understand how they won't recognize me. | Haklısınız. Yine de, beni nasıl tanıyamayacaklarını anlamıyorum. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Tristan, dear boy, when I'm done, | Tristan, evlat, seninle işim bittiğinde, öz annen gelse bile seni tanıyamayacak. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Now, we've no time to waste. | Kaybedecek vaktimiz yok. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
We have only two hours before we make port. | Limana yanaşmadan önce, sadece 2 saatimiz var. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
It'll be so good to see you out of those dreary clothes. | Sizin şu kasvetli kıyafetlerden kurtulduğunuzu görmek olacak. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
So very small town errand boy. Howlingly parochial. | Küçük bir kasabanın ayak işlerine bakan bir çocuk. Dar görüşlü olmayalım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Here. Tr�s you. | İşte. Tam sana göre. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I wore it as a younger man. I hate to throw anything away. | Gençken bunu giyerdim. Eşyalarımı atmaktan nefret ederim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You know the day you do, it'll come back in fashion, | Bugün giydiğiniz bir kıyafet, gün gelir, yeniden moda olur. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Now, you, darling. | Şimdi, sen tatlım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I have some lovely dresses. Take your pick. | Çok hoş elbiselerim var. İstediğini seç. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Oh, no, really, I'm fine. | Hayır, ben böyle iyiyim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Honey, you're wearing a bathrobe. | Tatlım, bir bornoz giyiyorsun. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Now, England, England. I want to hear everything. | Şimdi, İngiltere, İngiltere. Her şeyi duymak istiyorum. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You're not from England. Oh, no, sadly, no. | Sen İngiltere'li değilsin ki. Hayır, maalesef değilim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
But from my earliest youth, I lapped up the stories. | Ama gençliğimden beri, hikayelere değer vermişimdir. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
People always told me they were nothing more than folklore, | İnsanlar anlatılanların, folklordan ibaret olduklarını söylerdi,... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
but my heart told me they were true. | ...ama kalbimse doğru olduklarını. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
As a boy, I'd scurry away from my father at the market | Çocukken, babamla pazara gittiğimizde, o alacaklarımızı ayarlarken,... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
while he did his deals just to peek over the wall, | ...ben gizlice koşar ve duvarın ötesine bakmaya giderdim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
dream of, perhaps, crossing it one day, seeing England for myself. | Bir gün o duvarı geçip İngiltere'yi görmeyi hayal ederdim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Really? So you... You were here looking over there. | Sahi mi? Yani sen... Burada durup oraya bakıyordun. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Hair. Hair? | Saçın. Saçım mı? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Mind you, I did my best to fit in. | Doğrusunu istersen, uyum sağlamak için elimden geleni yaptım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Tried to make my father, Captain Ghostmaker, proud. | Babamı, Kaptan Ghostmaker'ı, gururlandırmaya çalıştım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Forged a decent reputation as a ruthless marauder | Acımasız bir yağmacı ve soğuk kanlı bir katil olarak nam saldım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I always promised him I'd take over the family business, | İşini devralacağıma ve bu yaşlı kızı uçuracağıma dair ona söz vermiştim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You have no idea the lightness it brings to my heart | Sizin gibi çekici gençlerle bir arada olmanın... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
being able to confide in you charming young people. | ...kalbime verdiği ferahlığı tahmin bile edemezsiniz. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
The pressure of maintaining the whole Captain Shakespeare persona | Mürettebatımın iyiliği için, Kaptan Shakespeare kişiliğini... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
for the sake of the crew, I don't know. | ...sürdürmenin getirdiği onca baskı... Bilemiyorum. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You see, I'm very much a man of my own creation. | Gördüğün üzere, yaratıcı yönü daha ağır basan bir adamım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Even chose the name specially. Took me ages. | İsmimi seçerken bile özen gösterdim. Bulmam yıllarımı aldı. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
See, I'm thinking legendary British wordsmith. | Bu ismi alırken, ünlü İngiliz yazarını düşünmüştüm. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
My enemies and crew are thinking, "Shake! Spear!" | Ama düşmanlarım ve mürettebatım "Salla mızrağını!" gibi bir şey sanıyor. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
It's little things like that make me happy. | Beni mutlu eden ufak tefek şeylerden biri. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Surely it would make you happier just to be yourself. | Kendin gibi davrandığın taktirde, daha mutlu olacağın muhakkak. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Why fight to be accepted by people you don't actually want to be like? | Neden olmadığın biri gibi davranarak, kendini kabul ettirmeye çalışıyorsun? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Yeah. Why would anyone do that to himself? | Evet. Bir insan niye kendine bu eziyeti yapar? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Port ahoy! Ready the lightning barrels! | Liman göründü! Yıldırım fıçılarını hazır edin! | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Yeah. Doesn't seem very fresh. I'll be honest. | Evet. Dürüst olacağım. Bana tazeymiş gibi görünmedi. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Shall I give you a little taste, young Ferdinand? | Tadına bakmak ister misin, genç Ferdinand? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
No, no. Oh, there you go. | Hayır, hayır. Neyse, buyur. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Brilliant. Like they're cheap. | Harika. Onları ağaçtan toplamıyorum. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I think it's still crackling, very much alive, still tr�s fresh. | Hâlâ çatırdıyor, fazlasıyla taze ve canlı. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
So, name your best price. For 10,000 bolts? | Teklifin nedir, sen onu söyle. On bin yıldırım için mi? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Ten thousand bolts of finest quality grade A. | En kalitelisinden, birinci sınıf on bin adet yıldırım için. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Yeah, but it's difficult to shift, isn't it? Difficult to store. | Evet ama taşınması ve depolanması zor, öyle değil mi? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
If I get the Revenue Men in here sniffing round, what's the... | Peki ya gümrük muhafızları, işime burunlarını sokarsa, ne yapmamı... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Best price, 150 guineas. | Teklifim, 150 altın. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Gentlemen, put the merchandise back onboard and prepare to sail. | Beyler, malı gemiye geri yükleyin ve açılmak için hazırlıkları yapın. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Whoa, whoa, whoa. Ferdinand, always a pleasure. | Hey, hey, hey. Ferdinand, benim için bir zevkti. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Hold on. Hold on. One minute. Hold on, cuddles. | Durun. Durun. Bir dakika. Durun, çocuklar. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Oh, he's... One sixty. One sixty. | Oh, bakın... 160. 160. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Seeing as I'm feeling particularly generous today, | Bugün kendimi cömert hissediyorum, şu işi 200'e halledelim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Two hundred? Okay. You're having a laugh. | 200 mü? Tamam. İşte bu komikti. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Have you had your head in that? | Kafanı bunun içine mi soktun? Yoksa yüksekte fazla mı kaldı? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You're being very rude. Not anymore. | Çok kaba davranıyorsun. Artık değil. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Two hundred. That's not negotiation. | 200. Böyle anlaşma olmaz. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I'm changing my number. One eight five. | Fiyatı arttırıyorum. 185. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Did I hear 200? From you, you did. Yeah. | 200 mü duydum? Öyle bir şey dedin. Evet. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You said 200. Lf I did, you're a ventriloquist. | 200 dedin. Demişsem, iyi bir vantriloksun. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Okay, one nine five. Final offer. | Tamam, 195. Son teklifim. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
One nine five it is. So, with sales tax, that's, let's see, 200. | 195 olsun. Vergilerle beraber ne eder? 200. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Brilliant. Put it in the back. | Harika. Arkaya götürün. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Unbelievable. Here. | İnanılmaz. Gelsene. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Yes? Can I help you? | Evet? Ne bakmıştın? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Nosy. | Amma meraklı. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Have you heard any of these rumors going round about a fallen star? | Kayan bir yıldız hakkında etrafta dolaşan dedikoduları duydun mu? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You get your hands on one of them, we can shut up shop. Retire. | Birini ele geçirsek, dükkânı kapatıp emekliye ayrılabiliriz. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Fallen star? Yeah. | Kayan bir yıldız mı? Evet. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Nothing on your travels? No. | Seyahatlerinde denk gelmedin mi? Hayır. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Not even a little sniff of a whisper? | En ufak bir şey bile duymadın mı? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Everyone's going on about it down at the market. | Herkes onun için pazarın yolunu tuttu. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Which market? The market near the wall? | Hangi pazarın? Duvarın yakınında olan mı? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Well, Ferdy, you're wasting your time listening to gossip | Ferdy, oradaki üçkâğıtçıların uydurduğu bir dedikoduyu dinleyerek vaktini harcıyorsun. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Well, if it... Oh, my word! Speak of the devil. | Öyle olsa... Tam da lafımın üstüne! İti an, çomağı hazırla. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Oh, yeah? What were you saying, then? | Öyle mi? Peki neden bahsediyordunuz? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Oh, what a wonderful woman you are, Sal. | Ne kadar harika bir kadın olduğundan, Sal. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
How the world wouldn't be the same place without you. | Sensiz, bu dünyanın eskisi gibi olamayacağından. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You look great. You've had your feet done, haven't you? | Harika görünüyorsun. Ayaklarındaki sorunu hallettin mi? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
But, you two, you have business to attend to. Sal. Ferdy. Good day. | Sanırım ikinizin ilgilenmesi gereken işler var. Sal. Ferdy. Size iyi günler. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Come on. I've got something new for you. | Gelsene. Senin için yeni mallarım var. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Meet my nephew, the fearsome buccaneer, | Yeğenim, müthiş korsan, Tristan Thorn ile tanışın. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
He'll be joining us for our journey home. | Eve dönüş yolculuğumuzda, bize katılacak. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I have the perfect gift to keep you amused on the way. | Yolculuk sırasında seni memnun edecek mükemmel bir hediyem var. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Right, you lazy dogs! | Pekâlâ, sizi tembel köpekler! Genç Tristan'ı evine götürelim! | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Touch�. | Harika. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Yvaine, I know what you are. | Yvaine, ne olduğunu biliyorum. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
No one on this vessel will harm you, but there are plenty who would. | Bu gemideki hiç kimse sana zarar vermez ama zarar verebilecek pek çok insan var. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You've been glowing more brightly every day, | Gün geçtikçe, daha da parlıyorsun ve sanırım bunun nedenini biliyorsun. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Of course I know why I'm glowing. I'm a star. | Elbette neden parladığımı biliyorum. Ben bir yıldızım. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
And what do stars do best? Well, it's certainly not the waltz. | Yıldızların yaptığı en iyi şey nedir? Şey, vals olmadığı kesin. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Due west, you say? | Batıya gittiklerini mi söylüyorsun? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
And you're certain he had a girl with him? | Ve yanlarında bir kız olduğuna eminsin? Evet. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
You're sure? Absolutely sure? Sure you're not lying? | Emin misin? Kesinlikle emin misin? Yalan söylemediğine emin misin? | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
I'd cross my heart if I had one. | Yalan söylediysem, iki gözüm önüme aksın. | Stardust-4 | 2007 | ![]() |
Brilliant. You'd better be telling the truth, | Harika. Doğruyu söylemişsen iyi olur... | Stardust-4 | 2007 | ![]() |