Search
English Turkish Sentence Translations Page 1030
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You know, maybe that girl was just his friend. | Bilirsin, belki de o kız sadece arkadaşıydı. | 90210-1 | 2008 | |
| Anyway, I'm going to talk to him | Her neyse onunla konuşacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| and see if we ca figure th. | Ve işleri yoluna koyabilecek miyiz bir bakacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, yeah, that sounds like a good idea. | Evet bu oldukça iyi bir fikre benziyor. | 90210-1 | 2008 | |
| So I'm going to let you get back to work. | Neyse ben gideyim de sen işine dön. | 90210-1 | 2008 | |
| And I'll talk to you later? | Sonra konuşuruz? | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, Ives. | Selam Ive, | 90210-1 | 2008 | |
| Uh... The Violent Messiahs. | Saldırgan Mesihleri. | 90210-1 | 2008 | |
| It's actually really rad. | Aslında oldukça radikal. | 90210-1 | 2008 | |
| It's Lieutenant Major Cheri, | Şizofren gibi davranan, | 90210-1 | 2008 | |
| who's apparently, like, a schizophrenic now, | Teğmen Cheri hakkında. | 90210-1 | 2008 | |
| and she's chasing down this gnarly masked villain... | Ve şimdi tuhaf maskeli kötü adamı kovalıyor... | 90210-1 | 2008 | |
| Whoa. | Hey, | 90210-1 | 2008 | |
| Spoiler alert. | Spoiler veriyorsun. | 90210-1 | 2008 | |
| Um, so listen. I wanted to thank you | Bak dinle, sana teşekkür etmek istedim. | 90210-1 | 2008 | |
| for sending me that text the other night after the dance. | Geçen geçe danstan sonra bana o mesajı attığın için. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, please. That was... That was nothing. | Ah yapma, bu... Bu önemli birşey değildi. | 90210-1 | 2008 | |
| It wasn't nothing. You guys were, like, together. | Hayır önemliydi, siz birlikte gibiydiniz. | 90210-1 | 2008 | |
| What, me and Liam?as... No. Please.thing. | Liam ve ben mi? Hayır. Lütfen. | 90210-1 | 2008 | |
| That was... that was nothing serious. | Bu... Bu ciddi birşey değildi. Dön! | 90210-1 | 2008 | |
| And I knew he liked you, so... | Ben senden hoşlandığını biliyordum ve... | 90210-1 | 2008 | |
| Well, it meant something to me. | Benim için önemliydi yaptığın. | 90210-1 | 2008 | |
| And in appreciation, | Ve minnettarlık göstergesi olarak, | 90210-1 | 2008 | |
| a little thank you gift from St. Bart's. | St. Barts'tan küçük bir teşekkür hediyesi. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, you really didn't have to do that. That's... | Bunu yapmana hiç gerek yoktu, bu... | 90210-1 | 2008 | |
| Go ahead. Open it. | Hadi aç. | 90210-1 | 2008 | |
| It was not easy shopping there, by the way. | Orda alışveriş yapmak hiç kolay değildi bu arada. | 90210-1 | 2008 | |
| Everyone kept yammering away in French, | Herkes Fransızca vızıldayıp duruyordu. | 90210-1 | 2008 | |
| but I found that if you spoke loudly and slowly enough, | Ama yeterince yüksek sesle ve yavaş konuşursan, | 90210-1 | 2008 | |
| you could eventually get through to them | Onların ada ıvır zıvırlarını, | 90210-1 | 2008 | |
| that you did not want their island junk. | İstemediğini anlatabileceğini keşfettim. | 90210-1 | 2008 | |
| I hit the jackpot at Duty Free. | Büyük ikramiyeyi Duty Free'de buldum. | 90210-1 | 2008 | |
| Wow. Wow. Um... | Vay, vay... | 90210-1 | 2008 | |
| Isn't this something? | Şuna da bir bak. | 90210-1 | 2008 | |
| I hope you don't have one already. | Umarım aynısından sende yoktur. | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, no. Definitely not. | Yok, kesinlikle yok. | 90210-1 | 2008 | |
| But, you know, I've always wanted a, um, pocketbook. | Ama yani, hep istemişimdir böyle bir kadın çantası. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, it's a Fendi baguette. | Ah bu bir Fendi baguette. | 90210-1 | 2008 | |
| But it's the least I could do. Anyway. Thanks again, Ives. | Ama bu sana az bile. Her neyse tekrar sağol Ives. | 90210-1 | 2008 | |
| All right, I'm not saying, "kick him in the groin," | Pekala, onu bacak arasından tekmele demedim, | 90210-1 | 2008 | |
| but near the groin... | Bacak arasının civarı... | 90210-1 | 2008 | |
| ...would be great. | Harika olur... | 90210-1 | 2008 | |
| So, how was vacation? | Eee, tatil nasıldı? | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, a blast. Time of my life. | Ah, harikaydı, hayatımın en güzel anıydı. | 90210-1 | 2008 | |
| Aspen, right? | Aspen'dı değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| So, we're really gonna pretend everything's fine here? | Biz her şey yolundaymış gibi mi davranacağız. | 90210-1 | 2008 | |
| I saw you kiss Silver at the dance. | Dansta Silver'ı öptüğünü gördüm. | 90210-1 | 2008 | |
| At least man up. | En azından biraz erkek ol. | 90210-1 | 2008 | |
| That was a lame ass move, bro. | Çok adice bir hareketti. | 90210-1 | 2008 | |
| You know I liked her. | Ondan hoşlandığımı biliyordun. | 90210-1 | 2008 | |
| Oh, come on, man. It can't be that big of a deal. | Hadi ama dostum, o kadar da büyük bir dert olamaz. | 90210-1 | 2008 | |
| I bet you got over it pretty quickly in Aspen, right? | Aspen'da çabucak atlattığına bahse girerim. Değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| No, I didn't just get over it 'cause I like Silver. | Hayır atlatmadım çünkü Silver'dan hoşlanıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| I thought I'd made that fAirly clear to everyone | Bunu dans gecesi, | 90210-1 | 2008 | |
| by the night of the dance. | Herkese açıkca ilan ettiğimi sanıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| If there's something going on between you two, | Evet. Eğer ikinizin arasında bir şeyler varsa, | 90210-1 | 2008 | |
| I think I deserve to know. | Bilmeyi hakettiğimi düşünüyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| Okay, I'll I'll be straight with you. | Tamam sana karşı dürüst olacağım. | 90210-1 | 2008 | |
| I don't think me and Silver are over yet. | Silver ve ben, bence henüz tükenmedik. | 90210-1 | 2008 | |
| You know, what happened the night of the dance? | O dans gecesi olanlar var ya? | 90210-1 | 2008 | |
| It just happened. | Oluverdi. | 90210-1 | 2008 | |
| Will it happen again? Probably. | Bir daha olur mu? Büyük ihtimalle. | 90210-1 | 2008 | |
| Look, we're trying to keep it on the DL, | Bak bunu gizli tutmaya çalışıyorduk, | 90210-1 | 2008 | |
| but, you know, between me and you, | Ama aramızda kalsın, | 90210-1 | 2008 | |
| we're talking about getting back together again. | Yeniden bir araya gelmeyi düşünüyoruz. | 90210-1 | 2008 | |
| Come on, man. | Hadi adamım. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, Annie. Hey. | Selam Annie. Selam. | 90210-1 | 2008 | |
| How was... How was your break? | Tatilin... Tatilin nasıldı? | 90210-1 | 2008 | |
| It was good. How was yours? | İyiydi, ya sizinki? | 90210-1 | 2008 | |
| Ah. Too short. | Ah çok kısaydı. | 90210-1 | 2008 | |
| You know? Yeah. I hear you. | Bilirsin? Evet seni anlıyorum. | 90210-1 | 2008 | |
| So, listen, um... | Dinle... | 90210-1 | 2008 | |
| We haven't really talked, you know, since the dance. | Danstan beri hiç konuşamadık. | 90210-1 | 2008 | |
| Wondering what's going on with you and Jasper. | Jasper'la neler olduğunu merak ediyoruz. | 90210-1 | 2008 | |
| Annie, please tell us you broke up with him. | Annie lütfen bize ondan ayrıldığını söyle. | 90210-1 | 2008 | |
| It's complicated. | Bu karmaşık. | 90210-1 | 2008 | |
| What's complicated about it? He's a drug dealer. | Nedir karmaşık olan? Adam bir uyuşturucu satıcısı. | 90210-1 | 2008 | |
| And he lied to you, Annie. | Ve sana yalan söyledi Annie. | 90210-1 | 2008 | |
| He's a really bad guy. | O gerçekten kötü biri. | 90210-1 | 2008 | |
| And he's pretty greasy looking, honestly. | Ve açıkcası çok da kaypak görünüyor. | 90210-1 | 2008 | |
| Stop. Okay? | Kesin tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| Please just stop. | Lütfen kesin. | 90210-1 | 2008 | |
| You don't... You don't get to do this. | Bunu... Bunu yapmaya hakkınız yok. | 90210-1 | 2008 | |
| Annie... Leave me alone, all right? | Annie... Beni yalnız bırakın tamam mı? | 90210-1 | 2008 | |
| It shouldn't be hard. | Zor olmasagerek. | 90210-1 | 2008 | |
| You've done it before. | Daha önce de yaptınız. | 90210-1 | 2008 | |
| Hey, you. | Selam. | 90210-1 | 2008 | |
| Silver. What's up? | Silver. Ne oldu? | 90210-1 | 2008 | |
| Not much. Um, I want to talk to you | Hiç. Senle konuşmak istedim. | 90210-1 | 2008 | |
| about what happened at the dance. | Dansta olanlar hakkında. | 90210-1 | 2008 | |
| Because, uh... | Çünkü ben... | 90210-1 | 2008 | |
| I thought about it a lot and I... | Üzerinde çok düşündüm ve ben... | 90210-1 | 2008 | |
| Yeah, about that. | Ah evet o konu, | 90210-1 | 2008 | |
| You know, you were right about me all along. | Biliyor musun benim hakkımda düşündüklerinde en başından beri haklıydın. | 90210-1 | 2008 | |
| "Once a player, always a player. " Your words, right? | "Bir kere oyuncu olan hep oyuncudur", senin sözlerin değil mi? | 90210-1 | 2008 | |
| I can't be tied down to one person. | Ben bir tek insan bağlanamam. | 90210-1 | 2008 | |
| It's just... It's not in my DNA. | Bu benim... Genlerimde yok işte. | 90210-1 | 2008 | |
| Why are you telling me this? | Neden bana bunları söylüyorsun? | 90210-1 | 2008 | |
| Because you saw it before I did. | Çünkü nasıl olduğumu daha önce gördün. | 90210-1 | 2008 | |
| I mean, I can't even decide who to take | Yani ben cumartesi günkü Sahil Klubü Partisine, | 90210-1 | 2008 |