Search
English Turkish Sentence Translations Page 159904
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You know of any big ones? Big? | Büyük olanları nerede biliyor musun ? Büyük mü ? Büyük olanları nerede biliyor musun? Büyük mü? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Big. Not small like these, but big. | Büyük. Böyle küçük değil, büyük. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
"One of our very much best hotels." | "En iyi otellerimizden biridir."miş. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
This is Peter Dowling from Sierra Satellite. | Ben, Sierra Uydu'dan Peter Dowling. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
'Cause if you're not, you're fired. Sorry, pal. | Çünkü bunlardan biri değilsen, kovuldun. Üzgünüm dostum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I heard about you and Char. I heard it was skidsville. | Seni ve Char'a olanları duydum. Tartışmışsınız. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I'm sorry to hear that. I know what it feels like. | Bunu duyduğuma üzüldüm. Neler hissettiğini bilirim. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
If you want to get together anytime, let's do it. | Eğer buluşmak istersen, buluşabiliriz. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
We'll talk it through. I'm there for ya, man, okay? | Sonra konuşuruz. Senin için buraya geldim, tamam mı ? Sonra konuşuruz. Senin için buraya geldim, tamam mı? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
And would you mind if I got her number? | Numarasını alabilir miyim bu arada ? Numarasını alabilir miyim bu arada? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I want to talk to her about some investment possibilities. | Bazı yatırım konularıyla ilgili konuşmak istiyorum da. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
All right? Thanks. | Tamam mı ? Teşekkürler. Tamam mı? Teşekkürler. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I called this morning. Just didn't leave a message. | Bu sabah aradım. Ama mesaj bırakmadım. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I guess I didn't get back to you that night… | O gece sana dönmedim, çünkü çok sinirliydim, Zane. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I was feeling guilt too for steering you away from what you should be doing… | En çok sevdiğin, en çok yapmak istediğin şeyi bile sana yaptırtmadığım için... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
from what you love the most. | ...kendimi çok suçlu hissediyorum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
But you were such an ass the last time we talked. | Ama son tartışmamızda çok sert konuştun. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Damn. I can't remember if this machine lets you ramble… | Kahretsin. Bu makine bu kadar lafı kaydeder mi bilmiyorum... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Call when you can. | Fırsatın olunca ara. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Where are you, Zane? | Neredesin, Zane ? Neredesin, Zane? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
So just who the hell are you, huh? | Kimsin sen ? Kimsin sen? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You knew, didn't you? | Farkındasın değil mi ? Farkındasın değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Where do you hide a 20 meter dish? | 20 metrelik bir çanağı nerede saklarsın ? 20 metrelik bir çanağı nerede saklarsın? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Jesus! Hey! | Tanrım ! Tanrım! | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Excuse me. Excuse me. What's going on here? | Affedersiniz. Affedersiniz. Burada neler oluyor ? Affedersiniz. Affedersiniz. Burada neler oluyor? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I don't know. These guys are stealing my stuff. | Bilmiyorum. Bu adamlar eşyalarımı çalıyorlar. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Excuse me. What? | Affedersiniz. Ne ? Affedersiniz. Ne? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Take it easy. Will you guys take it easy? | Sakin olun. Biraz sakin olur musunuz ? Sakin olun. Biraz sakin olur musunuz? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I know I should say thanks. | Teşekkür etmem gerektiğinin farkındayım. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
But that was a pretty dicey stunt you pulled back there. | Ama orada yaptığın şey, aptalca bir cesaret gösterisiydi. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You could have got us both shot. | İkimizi de vurabilirlerdi. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You're welcome, and you're right. | Rica ederim, ve haklısın. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I saw you in town last night, didn't I? | Seni dün gece şehirde gördüm, değil mi ? Seni dün gece şehirde gördüm, değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Zane Zaminsky. Am I still bleeding? | Zane Zaminsky. Hâlâ kanıyor mu ? Zane Zaminsky. Hâlâ kanıyor mu? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
A little. Ilana Green. | Biraz. Ilana Green. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Damn! It's hot in here. | Kahretsin ! Burası çok sıcak. Kahretsin! Burası çok sıcak. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Think they'd have air conditioning in this place. | Keşke burada klimaları olsa. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I don't like blood. | Kandan hoşlanmam. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Why were they rousting you? | Seni neden tartaklıyorlardı ? Seni neden tartaklıyorlardı? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Something about my gear they don't like. | Eşyalarımla ilgili bir şey hoşlarına gitmedi herhalde. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
What is all that stuff? It's technical. | Nedir tüm bu şeyler ? Teknik cihazlar. Nedir tüm bu şeyler? Teknik cihazlar. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
It looks like some kind of radiosonde for atmospheric sampling. | Atmosferle ilgili ölçümler yapan aletlere benziyorlar. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Just who are you? | Kimsin sen ? Kimsin sen? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Can I ask what I've done wrong? | Neyi yanlış yaptığımı sorabilir miyim ? Neyi yanlış yaptığımı sorabilir miyim? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I wish to apologize to you both. | İkinizden de özür dilemek istiyorum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
As for the equipment, it seems to be ruined. If you give me a local number | Eşyalarınız ise mahvoldu. Eğer bana bir telefon numarası verirseniz | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Wait. Why was I detained? Why did these men take my gear? | Dur biraz. Neden nezarete atıldım ? Bu adamlar neden eşyalarımı aldılar ? Dur biraz. Neden nezarete atıldım? Bu adamlar neden eşyalarımı aldılar? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You were on private land. Isn't this a public facility? | Özel mülkteydiniz. Orası halka açık bir yer değil mi ? Özel mülkteydiniz. Orası halka açık bir yer değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Please try to understand. This is a new type of power station. | Lütfen anlamaya çalışın. Orası yeni türde bir enerji istasyonu. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
With new technology come those who would like to steal it. | Yeni teknolojimizi çalmak isteyenler oluyor. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You're staying at San Marsol, yes? | San Marsol'de kalıyorsunuz değil mi ? San Marsol'de kalıyorsunuz değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
What do you mean, "new type"? You still burn fossil fuels, right? | "Yeni tür"le ne demek istediniz ? Fosil yakıtı kullanmıyor musunuz ? "Yeni tür"le ne demek istediniz? Fosil yakıtı kullanmıyor musunuz? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Perhaps if you were to leave me a local number | Eğer bana bir telefon numarası bırakırsanız | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Perhaps if you give me Call it a push. Come on. | Eğer bana bir Gidelim buradan. Hadi. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
They say there's a twin for everyone in the world. | İnsanlar ikiz yaratılır derler. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Roll the genetic dice often enough, they're gonna land on top of each other. | Genetik zarı yeterince sallarsan, birbirlerinin üzerine düşerler. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Trust me, Ilana. That is not it. | Güven bana, Ilana. O kadar basit değil. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Follow me back to town, and don't make any stops, all right? | Beni şehre kadar izle, ve sakın durma tamam mı ? Beni şehre kadar izle, ve sakın durma tamam mı? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I understand you do residential work. | Bahçe işleriyle ilgilendiğinizi duydum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I've got a little weeding problem I'm hoping you can help me with. | Yabani ot problemim var. Umarım yardımcı olursunuz. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
It's really a very small job. | Çok kolay bir iş. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
We saw Gulf hurricanes in March. | Mart ayında, Gulf Stream akıntıları gördük. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Right now there's a drought in the Sudan, killing thousands. | Şu anda Sudan'da, binlerce insanı öldüren bir kuraklık var. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
So we're talking global warming, right? | Yani küresel ısınmadan bahsediyoruz, değil mi ? Yani küresel ısınmadan bahsediyoruz, değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Yes in that we show an increase in global temperature over the last decade. | Evet, çünkü son 10 yılda, küresel sıcaklıklarda artış meydana geldi. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
It's not much, but if you factor out the cooling effects of volcanoes | Çok değil ama, volkanların soğuduğunu düşünürsen | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Our factories can't pump out 7 billion tons of CO2 a year and not do damage. | Fabrikalarımız, yılda 7 milyar ton karbon dioksiti atmosfere veriyor. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
This is the Arctic? | Burası Kuzey Kutbu mu ? Burası Kuzey Kutbu mu? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Ninety miles from the Pole. | Kutuptan 150 km. uzakta bir yer. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Taken by itself, it's just another anomaly. | Sadece buna bakacak olursak, bir başka anormallik daha. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
But as a whole The Arctic is very sensitive to environmental change. | Ama olayın tamamını göz önüne alırsak; kutup bölgesi, çevresel değişimlere karşı çok hassastır. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
So you're talking about something a lot bigger than global warming. | Yani küresel ısınmadan daha büyük bir şeyden bahsediyorsun. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I see some major climatic ordeal happening. | Çok büyük bir iklimsel olay gerçekleşiyor. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I get so damned apocalyptic when I drink. | İçtiğim zaman, çok kıyametvari konuşmalar yapıyorum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Even a ten degree increase… | 10 derecelik bir artış bile... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
will melt 70% of the polar icecap… | ...kutuplardaki buzların %70'ini eritir... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Raise the temperature of the planet to change its atmosphere… | Gezegeni kolonileştirmeye uygun hale getirmek için atmosferini değiştirmek amacıyla... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
into one suitable to colonization. | ...gezegenin sıcaklığını arttırmak. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Terraforming. What is that? | Yaşanabilir hale getirme. Nedir o ? Yaşanabilir hale getirme. Nedir o? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
and how we can terraform it and then live there. | ...konuşmalar yapıyordu. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
It'll never happen, of course. It'd cost hundreds of billions. | Bu hiçbir zaman olamaz. Trilyonlarca masraf yapılır. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
After the polar ice has been melted… | Kutup buzları eridikten sonra atmosfer yeniden yoğunlaşır. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Finally, a kind of critical mass is reached. | Sonunda, kritik bir kütleye ulaşılır. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
What? | Ne hakkında ? Ne hakkında? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
We might give him a call if it's not too | İstersen onu arayabiliriz | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Before I go around saying the sky is falling or even warming… | Gökten ateş yağacağını ve kıyamet kopacağını söylemeden önce... | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
When do you leave? First thing in the morning. | Ne zaman gidiyorsun ? Sabah. Ne zaman gidiyorsun? Sabah. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You? I don't know yet. | Sen ? Henüz bilmiyorum. Sen? Henüz bilmiyorum. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I still haven't seen everything I need to see. | Henüz görmem gereken hiçbir şeyi görmedim. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Maybe a couple of days. | Belki birkaç gün sonra. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I must say, Zane, I really enjoyed our talk tonight. | Şunu söylemeliyim ki, Zane, bu geceki sohbetimiz çok hoşuma gitti. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I was in room 302 at the big pink place… | Şu büyük pembe renkli yerde, 302 numaralı odadaydım. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
How is this dump? It's not bad with the lights off. | Senin odan nasıl ? Işıklar kapalıyken fena değil. Senin odan nasıl? Işıklar kapalıyken fena değil. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Maybe I'll get a room. Well, look. | Belki buradan bir oda tutarım. Bak ne diyeceğim. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Why don't you stay here now and keep the room tomorrow? | Neden bu gece burada kalıp, yarın sabah bu odaya sen geçmiyorsun ? Neden bu gece burada kalıp, yarın sabah bu odaya sen geçmiyorsun? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
You mean, share it? | Yani paylaşalım mı ? Yani paylaşalım mı? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
We could at least keep the appearance of respectability. | En azından aramızdaki saygıyı korumuş oluruz. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
I suppose we could. | Sanırım yapabiliriz. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Not that you just propositioned me. Did you? | Sen bana teklif etmedin diye de değil. Değil mi ? Sen bana teklif etmedin diye de değil. Değil mi? | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |
Boy, that's a lot of guilt for someone who hasn't done anything yet. | Henüz bir şey yapmamış biri için, çok fazla suçluluk duyuyorsun. | The Arrival-3 | 1996 | ![]() |