Search
English Turkish Sentence Translations Page 1748
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I told him he must wait until Christmas. | Noel'e kadar beklemesi gerektiğini söylemiştim ona. | A Promise-1 | 2013 | |
| I know. But he got such good marks in his exams. | Farkındayım ama sınavlarında çok iyi notlar aldı. | A Promise-1 | 2013 | |
| Thanks to our friend here. | Dostumuz sağ olsun. | A Promise-1 | 2013 | |
| How expensive is this train set, anyway? | Tren seti ne kadar pahalı ki? | A Promise-1 | 2013 | |
| very well. | Öyle olsun. | A Promise-1 | 2013 | |
| Good. I'll leave you two to get on with your work. | Güzel. Sizi işinizle baş başa bırakayım. | A Promise-1 | 2013 | |
| How can one resist? | İnsan nasıl karşı koyabilir ki? | A Promise-1 | 2013 | |
| I bet you can't play trains and recite fourth declension nouns at the same time. | Aynı anda hem trenle oynayıp hem de isimlerin dördüncü hâlini sayamazsın derim. | A Promise-1 | 2013 | |
| Dominus, domina, domino... | Dominus, domina, domino... | A Promise-1 | 2013 | |
| Dominum. | Dominum. Dominum, domini, domino. | A Promise-1 | 2013 | |
| Very good. Again. | Çok güzel. Tekrar. | A Promise-1 | 2013 | |
| Singular. Dominus, domina, dominum, domini, domino. | Tekil. Dominus, domina, dominum, domini, domino. | A Promise-1 | 2013 | |
| Plural. Dominii, dominii, dominos, dominorum, domines. | Çoğul. Dominii, dominii, dominos, dominorum, domines. | A Promise-1 | 2013 | |
| Plural. Dominii, domini, dominos, dominorum, domines. | Çoğul. Dominii, domini, dominos, dominorum, domines. | A Promise-1 | 2013 | |
| Singular. Dominus, domina, | Tekil. Dominus, domina... | A Promise-1 | 2013 | |
| Here, this is for you. | Bu senin için. | A Promise-1 | 2013 | |
| It's to say thank you for your kind work with Otto. | Otto'ya karşı gösterdiğin incelik için bir teşekkür. | A Promise-1 | 2013 | |
| I can't accept it. | Kabul edemem. | A Promise-1 | 2013 | |
| No, but you must. The labor is worthy of its hirer. | Hayır almalısın. Emeğinin karşılığı olarak. | A Promise-1 | 2013 | |
| You don't understand. I don't want money from you. | Anlamıyorsunuz. Sizden para istemiyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| I was tactless earlier today. | Bugün biraz düşüncesiz davrandım. Umarım sizi gücendirmemişimdir. | A Promise-1 | 2013 | |
| No. | Hayır. Halledeyim. | A Promise-1 | 2013 | |
| By way of an apology I'd hope that you would stay to dinner with us... | Bir özür mahiyetinde bizimle akşam yemeğine kalmanı isterim. | A Promise-1 | 2013 | |
| sometime, even this evening. if you're free. | Bir ara, bu akşam bile olabilir. Tabii müsaitsen. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm terribly sorry. I have an engagement. | Çok üzgünüm. Bir randevum var da. | A Promise-1 | 2013 | |
| As Germans, we know our industrial strengths. | Almanlar olarak, sanayi gücümüzün farkındayız. | A Promise-1 | 2013 | |
| But you know our weaknesses. | Ama siz zayıf yönümüzü biliyorsunuz. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm sure you're going to tell me. Raw materials. That's what we lack. | Söyleyeceğinden hiç şüphem yok. Ham maddemiz eksik. | A Promise-1 | 2013 | |
| Take your steelworks. | Çelik fabrikanızı ele alalım. | A Promise-1 | 2013 | |
| Every year 1/3 of its budget gets spent on manganese ore. | Her yıl fabrika bütçesinin üçte biri manganez madenine harcanıyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| And the price keeps going up, as you know... | Fiyatı da sürekli artıyor bildiğiniz gibi. Manganez kullanımını azaltamaz mıyız? | A Promise-1 | 2013 | |
| Out of the question. It's a key ingredient in metal alloys. | İmkânsız. Metal alaşımlarda ana bileşendir. | A Promise-1 | 2013 | |
| So what are you getting at? | O halde ne demek istiyorsun? Demek istediğim... | A Promise-1 | 2013 | |
| is highly confidential. | ...çok gizli bir şey. | A Promise-1 | 2013 | |
| Vast deposits of manganese have been discovered in Mexico. | Meksika'da büyük maden yatakları keşfedildi. | A Promise-1 | 2013 | |
| Enough to keep your steelworks running for decades. | Onlarca yıldır işleyen çelik fabrikalarınıza bir son verin. | A Promise-1 | 2013 | |
| It's highly confidential, but you know about it. | Oldukça gizli bir bilgi ama sen biliyorsun bunu. | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, a fellow student from Freiburg, now working in Veracruz, | Evet, Freiburg Üniversitesi'nden bir arkadaşım şu an Veracruz'da çalışıyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| tipped me the wink. | O söyledi bana. İlk biz gitmeliyiz oraya. | A Promise-1 | 2013 | |
| Form a consortium, buy up the land, | Uluslararası ticaret birliğinden arsayı satın alalım. | A Promise-1 | 2013 | |
| secure the mining rights, dig up that ore. | Maden işletme hakkını güvenceye alıp, madeni çıkaralım. | A Promise-1 | 2013 | |
| We're a long way from Mexico. | Meksika'ya çok uzağız. | A Promise-1 | 2013 | |
| This is the twentieth century. | Yirminci yüzyıldayız. | A Promise-1 | 2013 | |
| The age of speed and new horizons... | Hızın ve yeni ufukların çağı... | A Promise-1 | 2013 | |
| the world is ours for the asking. All we have to... | İsterseniz dünya bizim olur. Tek yapmamız gereken... | A Promise-1 | 2013 | |
| Just a second. | Bir saniye... | A Promise-1 | 2013 | |
| I always find it strangely moving when she plays this piece of music. | Bu şarkıyı ne zaman çalsa garip bir şekilde duygulanırım. | A Promise-1 | 2013 | |
| It's very affecting, don't you think? | Çok dokunaklı, öyle değil mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| You were saying? | Ne diyordun? | A Promise-1 | 2013 | |
| I do find it very affecting. | Çok dokunaklı bence de. | A Promise-1 | 2013 | |
| No. About Mexico. | Hayır. Meksika meselesini diyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm sorry. | Kusura bakmayın. | A Promise-1 | 2013 | |
| I was saying... | Diyordum ki... | A Promise-1 | 2013 | |
| We must take this golden opportunity. | Bu altın fırsatı kaçırmamalıyız. | A Promise-1 | 2013 | |
| Why would Mexico bring in a German steelmaker | Hemen yanıbaşında Amerika varken... | A Promise-1 | 2013 | |
| when they have Americans on their doorstep? | ...Meksika niye işi Alman çelik imalatçısına versin ki? | A Promise-1 | 2013 | |
| You know this revolution they've had, Pancho Villa, Zapata? | Yaptıkları devrimi biliyorsunuzdur, Pancho Villa'da Zapata'nın başlattığı... | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, it's been in the papers. | Evet, gazetelerde yazıyordu. | A Promise-1 | 2013 | |
| German military devices played a crucial role. | Alman askeri aygıtlar çok önemli bir rol oynadı bu devrimde. | A Promise-1 | 2013 | |
| Mexican leadership wants to blunt North America's influence | Meksika'nın önde gelenleri, Avrupa'dan yatırımları kendine çekerek... | A Promise-1 | 2013 | |
| by attracting investment from Europe. | ...Kuzey Amerika'nın üzerlerindeki nüfuzunu azaltmak istiyorlar. | A Promise-1 | 2013 | |
| The door is wide open. | Kapı ardına kadar açık. | A Promise-1 | 2013 | |
| How much would we have to invest to get started? | Başlamak için ne kadar yatırım yapmamız gerekir? | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, mam? | Buyurun, Bayan. | A Promise-1 | 2013 | |
| Does Herr Friedrich Zeitz live here? | Bay Friedrich Zeitz burada mı yaşıyor? | A Promise-1 | 2013 | |
| He's out at work. | Kendisi şu an işte. Biliyorum. Ben sadece... | A Promise-1 | 2013 | |
| I was wondering if I could see his apartment. | ...dairesini görebilir miyim diye merak ediyordum. | A Promise-1 | 2013 | |
| His apartment? | Dairesini mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| It's up there. The top floor. | Yukarı çıkın. En üst katta. Kimsiniz? | A Promise-1 | 2013 | |
| Nobody. | Hiç kimse. Ev sahibiyim. | A Promise-1 | 2013 | |
| Beg your pardon, mam, I had no idea. | Özür dilerim hanımefendi. Bilmiyordum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Top floor, room 14. I'll see you up. | En üst kat, 14 numaralı oda. Yukarıda görüşürüz. | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, don't bother. Just give me the key. | Hiç zahmet etmeyin. Anahtarları verin yeter. | A Promise-1 | 2013 | |
| Should I give him a message? | Ona bir şey söylememi ister misiniz? | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes. Don't tell him I was here. | Tabii. Buraya geldiğimi söylemeyin. | A Promise-1 | 2013 | |
| Private secretary? | Özel sekreter mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm not sure I'm up to the job. | Bu işe uygun muyum bilmiyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Yes, you are. You're young but you have all the right qualities. | Evet, öylesin. Genç olmana rağmen gerekli bütün niteliklere sahipsin. | A Promise-1 | 2013 | |
| Who else do we have to thank for our new venture in Mexico? | Meksika'daki yeni girişimimiz için başka kime teşekkür edecektik? | A Promise-1 | 2013 | |
| Herr Hoffmeister, I can't tell you how honored I am by the trust you... | Bay Hoffmeister, sizin güveninizi kazanmak beni ne kadar onurlandırdı bilseniz. | A Promise-1 | 2013 | |
| I've one small condition to ask but it needn't detain us. | Bir şartım fakat bu bizi oyalamasın. | A Promise-1 | 2013 | |
| It would be better if you left your present lodgings... | Şu an kaldığın yeri terkedip buraya yerleşmen daha iyi olur. | A Promise-1 | 2013 | |
| It would be more convenient in every respect. | Her açıdan daha münasip. | A Promise-1 | 2013 | |
| I take your point, but... | Anlıyorum demek istediğinizi fakat... | A Promise-1 | 2013 | |
| What's putting you at the thought off moving in here? | Buraya yerleşmene ne mani oluyor? | A Promise-1 | 2013 | |
| You'll be better off here than up in your garret. | Tavan arasına kıyasla burada daha rahat edersin. | A Promise-1 | 2013 | |
| Did I tell you I lived in a garret? | Tavan arasında yaşadığımı size söylemiş miydim? | A Promise-1 | 2013 | |
| Didn't you? | Söylemedin mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| My husband's told me what he's asked. | Kocam sizden istediği şeyi bana söyledi. | A Promise-1 | 2013 | |
| And I understand that you have some reservations. | Çekinmenizi de anlıyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Can I ask you what they are? | Nedenini sorabilir miyim? | A Promise-1 | 2013 | |
| I've been given board and lodging by employers in the past... | Eski iş verenlerim yiyecek ve yatacak yer vermişti bana... | A Promise-1 | 2013 | |
| But my husband is not offering you a servant's position. | Ama kocam size hizmetçilik teklif etmiyor ki. | A Promise-1 | 2013 | |
| cherish my independence. | ...özgürlüğüme düşkünümdür. | A Promise-1 | 2013 | |
| Of course. I can well understand how important that is... | Elbette. Bir gencin özgür olmak istemesinin... | A Promise-1 | 2013 | |
| for a young man to be independent. | ...ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anlıyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Is that your only reason? | Tek nedeniniz bu mu? | A Promise-1 | 2013 | |
| Speaking for myself, I will do everything that I can to make your stay as comfortable as possible. | Kendi adıma konuşursam, sizi rahat ettirmek için elimden geleni yaparım. | A Promise-1 | 2013 | |
| Thank you, I'm sure, but... | Teşekkürler. Bundan hiç şüphem yok, ama... | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, no. Thank you for accepting. | Ne demek. Kabul ettiğiniz için teşekkürler. | A Promise-1 | 2013 |