Search
English Turkish Sentence Translations Page 1750
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I win! I win! | Kazandım! Ben kazandım! | A Promise-1 | 2013 | |
| I've got to give you a doubt... | Seni şüpheye düşürmem gerekti. | A Promise-1 | 2013 | |
| You cheated! | Hile yaptın! | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, Otto! No, I didn't. | Otto! Hayır, yapmadım. | A Promise-1 | 2013 | |
| I didn't cheat. | Hile yapmadım. Somurtma bana. Gül hadi. | A Promise-1 | 2013 | |
| I didn't cheat. Did I Friedrich? | Hile yapmadım. Öyle değil mi Friedrich? | A Promise-1 | 2013 | |
| You're not cheating. | Hayır yapmadın. | A Promise-1 | 2013 | |
| So will you, please? | Gelir misin, ne olur? | A Promise-1 | 2013 | |
| Really, I can't. I have too much work to do. | Gerçekten olmaz. Yapacak çok işim var. | A Promise-1 | 2013 | |
| Even on a Sunday? | Pazar günü bile mi? Pazar günü bile... | A Promise-1 | 2013 | |
| Don't you ever go to church? | Kiliseye hiç gitmez misin? | A Promise-1 | 2013 | |
| My husband can't stand any noise of any kind anymore. | Kocam artık hiçbir gürültüye katlanamıyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| He even gets cross when I play the piano. | Piyano çaldığımda bile kızıyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| I can't keep Otto cooped up in this monastery. | Otto'yu o manastıra hapsedemem. | A Promise-1 | 2013 | |
| He'll be very upset if you don't come. | Gelmezsen çok üzülür. | A Promise-1 | 2013 | |
| Otto. | Otto. | A Promise-1 | 2013 | |
| What a lovely boy. Just like his parents. | Ne kadar güzel bir çocuk. Tıpkı anne babası gibi. | A Promise-1 | 2013 | |
| I do like your scent. | Kokunu çok seviyorum. Teşekkürler. | A Promise-1 | 2013 | |
| Young man, don't you know better than to ask a lady her scent? | Delikanlı, bir bayana kokusunu sormaman gerektiğini bilmez misin? | A Promise-1 | 2013 | |
| No, I'm afraid I didn't | Hayır, sormamıştım. | A Promise-1 | 2013 | |
| But if I don't ask, how can I find out? | Ama sormazsam nereden bileceğim? | A Promise-1 | 2013 | |
| It's L'Heure Blueue, by Guerlain. | L'Heure Blueue, Guerlain parfümü. | A Promise-1 | 2013 | |
| It suits you so well. | Tam sana göre. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm not sure Guerlain may have made it especially for you. | Guerlain'in, parfümü sana özel yapmış olabileceğinden şüpheleniyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Ready, smile! | Hazır, gülümseyin! | A Promise-1 | 2013 | |
| Otto. Where is he? | Otto. Nereye kayboldu? | A Promise-1 | 2013 | |
| Otto! | Otto! | A Promise-1 | 2013 | |
| I would hate to appear indiscreet, | Patavatsızlıktan hiç haz etmem ama... | A Promise-1 | 2013 | |
| but my husband has told me... Yes? | ...kocam bana bir şey anlattı. Evet? | A Promise-1 | 2013 | |
| ...that you have a friend in town... a lady friend. | Kasabada bir kız arkadaşın varmış. | A Promise-1 | 2013 | |
| I didn't expect him to tell you about it. | Sana anlatmasını beklemezdim. | A Promise-1 | 2013 | |
| Oh, we tell each other everything. It's only natural. | Birbirimize her şeyi anlatırız. Gayet doğal. Seni temin ederim, tüm bildiğim bu. | A Promise-1 | 2013 | |
| Especially since I understand that it's a secret affair. | Hele de gizli bir ilişkiyse. | A Promise-1 | 2013 | |
| What a romantic idea. A secret love affair. | Ne romantik bir düşünce. Gizli bir aşk macerası. Roman gibi. | A Promise-1 | 2013 | |
| How gentlemanly of you not to disclose her name. | Kızın ismini ifşa etmemen ne kadar da centilmence. | A Promise-1 | 2013 | |
| One day I'll tell you who she is. | Bir gün kim olduğunu söylerim. | A Promise-1 | 2013 | |
| Stop. Stop. | Durun. Durun. | A Promise-1 | 2013 | |
| So you're top dog now, are you? | Artık patronsun desene. Aptal olma. | A Promise-1 | 2013 | |
| I asked the man on the gate and he said you'd taken over from the boss. | Kapıdaki adama sordum, bana patronun yerine geçtiğini söyledi. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm only his private secretary. | Onun özel sekreteriyim sadece. | A Promise-1 | 2013 | |
| What about the car? | Peki ya araba? Kullanmama müsade ediyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| What about his wife? | Ya karısı? | A Promise-1 | 2013 | |
| You forgot this lot. Washed and ironed. | Bunları unutmuşsun. Temiz ve ütülü. | A Promise-1 | 2013 | |
| You promised to come back and see me, remember? | Beni görmeye geleceğine söz vermiştin, unuttun mu? | A Promise-1 | 2013 | |
| Sorry, I haven't had time. | Özür dilerim, zamanım yoktu. | A Promise-1 | 2013 | |
| There's a young couple living in your old room now. | Eski odanda genç bir çift yaşıyor artık. | A Promise-1 | 2013 | |
| They're going to have a baby. They're going to be happy together. | Yakında bebekleri olacak. Birlikte mutlu olacaklar. | A Promise-1 | 2013 | |
| Anna, I have got to go. | Anna, gitmem gerek. | A Promise-1 | 2013 | |
| You did that a long time ago. | Uzun zaman önce yapmıştın onu zaten. | A Promise-1 | 2013 | |
| Go on then. Go back to your fancy mistress. | Git öyleyse. Süslü metresine koş. | A Promise-1 | 2013 | |
| Anyone would think it was made for you. | Takımı gören sana özel yapıldığını düşünürdü. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'll lend you a top hat too. | Sana şapka da ödünç vereceğim. | A Promise-1 | 2013 | |
| Is that really necessary, sir? | Gerçekten gerek var mı bunlara, efendim? | A Promise-1 | 2013 | |
| Indispensable! | Olmazsa olmaz! O halde teşekkürler. | A Promise-1 | 2013 | |
| No, I thank you for relieving me of these dreary obligations on Sunday in the country... | Hayır asıl ben teşekkür ederim. Kırda geçen pazar gününün sıkıcı yükümlülüklerinden... | A Promise-1 | 2013 | |
| and then an evening in town | ...sonra kasabadaki akşam etkinliğinde... | A Promise-1 | 2013 | |
| listening to some fat woman take forever to die. | ...ölmek bilmeyen şişko kadınları dinlemekten kurtardın beni. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'd prefer to walk back. | Yürüyerek dönmeyi tercih ederim. | A Promise-1 | 2013 | |
| As you wish. | Nasıl istersen. Baş başa. | A Promise-1 | 2013 | |
| Because... you know very well. | Çünkü, gayet iyi biliyorsun. | A Promise-1 | 2013 | |
| No, I don't. Please tell me. | Hayır, bilmiyorum. Söyle lütfen. | A Promise-1 | 2013 | |
| Because we can't keep doing this. | Çünkü bu şekilde devam edemeyiz. Ne şekilde? | A Promise-1 | 2013 | |
| Lying to each other. | Birbirimize yalan söyleyerek... | A Promise-1 | 2013 | |
| Lying to each other? | Birbirimize yalan söyleyerek mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| What on earth are you imagining, Herr Zeitz? | Aklınızdan neler geçiyor acaba, Bay Zeitz? Kim olduğunuzu sanıyorsunuz? | A Promise-1 | 2013 | |
| And what do you think I am? | Ve benim ne olduğumu sanıyorsunuz? | A Promise-1 | 2013 | |
| Help me! Come quickly! | Yardım et! Çabuk gel! | A Promise-1 | 2013 | |
| Don't just stand there. Help me. | Dikilme orada. Yardım et bana. Gel oturtmaya çalışalım. | A Promise-1 | 2013 | |
| It's another seizure. Karl, can you hear me? | Bir kriz daha geçiriyor. Karl, beni duyuyor musun? | A Promise-1 | 2013 | |
| Listen to me. | Beni dinle. Evet? | A Promise-1 | 2013 | |
| I'm going to call Doctor Meyer. | Doktor Meyer'i arayacağım. | A Promise-1 | 2013 | |
| I'll give you one of those injections. | Şu iğnelerden yapacağım sana. Gerek yok. Şimdiden iyi hissediyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| Tell me all about it. | Her şeyi anlat bana. | A Promise-1 | 2013 | |
| Your night at the opera. | Operaya gittiğiniz geceyi. | A Promise-1 | 2013 | |
| It was a serious heart attack. | Ciddi bir kalp kriziydi. | A Promise-1 | 2013 | |
| The doctor says he might not recover unless he keeps lying in bed. | Eğer yatıp dinlenmezse doktor iyileşemeyeceğini söyledi. | A Promise-1 | 2013 | |
| It was fortunate that you were there last night. | Dün gece yanımızda olman büyük şanstı. | A Promise-1 | 2013 | |
| Or my husband wouldn't have survived. | Yoksa kocam kurtulamazdı. | A Promise-1 | 2013 | |
| I dread to think what would have become of us. | Bizi ne olurdu sonra, düşünmeye korkuyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| The new machine is being installed but... | Yeni makine kuruluyor ancak çalışması için aylarca motorun ısınmasını beklemek gerekir. | A Promise-1 | 2013 | |
| Never mind about that. | Boşver şimdi bunu. | A Promise-1 | 2013 | |
| Friedrich, all our hard work has paid off. | Friedrich, bütün emeğimizin karşılığını aldık. | A Promise-1 | 2013 | |
| Tomorrow the bank is to sign up for our Mexico venture. | Yarın banka Meksika girişimimiz için bir hesap yaratıyor. | A Promise-1 | 2013 | |
| I had no idea. Why, what does it surprise you? | Bilmiyordum. Niye şaşırdın ki? | A Promise-1 | 2013 | |
| The wheels will be turning fast from now on. | Artık işler daha da yoğunlaşacak. | A Promise-1 | 2013 | |
| I shall need a man on the spot | Para işlemlerini denetlemesi için orada bir adama ihtiyacım var. | A Promise-1 | 2013 | |
| On the spot in Mexico? | Meksika'da? Başka nerede olacaktı? | A Promise-1 | 2013 | |
| And you're the man for the job. | Bu işe uygun olan da sensin. | A Promise-1 | 2013 | |
| I want you out there as soon as possible. | En kısa sürede oraya gitmeni istiyorum. | A Promise-1 | 2013 | |
| The whole idea of this wonderful scheme was yours, wasn't it? | Bu harika proje tamamen senin fikrindi öyle değil mi? | A Promise-1 | 2013 | |
| Just think. | Düşünsene. | A Promise-1 | 2013 | |
| Travelling halfway across the world, building and running a mining town, | Dünyanın yarısını dolaşacaksın, madenci şehri kurup yöneteceksin. | A Promise-1 | 2013 | |
| exploring the depths of the earth. | Dünyanın derinliklerini keşfedeceksin. | A Promise-1 | 2013 | |
| What a prospect, what a life for a young man. | Bir delikanlı için ne güzel bir yaşam, ne büyük şans. | A Promise-1 | 2013 | |
| So, should I take this proposal as a... kind of exile? | Bunu bir teklif olarak mı yoksa bir çeşit sürgün olarak mı düşünmem gerek? | A Promise-1 | 2013 | |
| Exile from what? | Ne sürgünü? | A Promise-1 | 2013 | |
| If you want me to go, I'll go. | Gitmemi istiyorsanız giderim. | A Promise-1 | 2013 | |
| If you have any personal reasons that I'm not aware of, | Seni gitmekten alıkoyan... | A Promise-1 | 2013 | |
| that prevent you or deter you from going... | ...farkında olmadığım kişisel nedenlerin varsa... | A Promise-1 | 2013 | |
| I shan't force you into it. | ...seni zorla gönderemem. | A Promise-1 | 2013 |