English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 178227
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Oh, it look real safe in here. Real safe. | Burası güvenli bir yere benziyor. | Unearthed-1 | 2007 |  |
| A kiva. | Bir lahit. | Unearthed-1 | 2007 | |
| An ancient burial room. | Eski bir mezar odası. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Nodin, you come with me. | Nodin, benimle gel. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The rest of you stay there. | Diğerleriniz orada kalsın. | Unearthed-1 | 2007 | |
| I guess we know what Kale's been doing down here. | Sanırım Kale'in burada ne yaptığını öğrenmiş olduk. | Unearthed-1 | 2007 | |
| This is the thing that killed my grandfather. | Büyükbaba'mı öldüren şey bu. | Unearthed-1 | 2007 | |
| What the hell are they doing down there? | Onlar aşağıda ne yapıyorlar? | Unearthed-1 | 2007 | |
| Stay here and keep an eye out. | Burada bekleyin ve gözlerinizi açık tutun. | Unearthed-1 | 2007 | |
| It wasn't a drought. | Kuraklık değildi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The Anasazi. | Anasazi'ler. | Unearthed-1 | 2007 | |
| They lived in these parts about 900 years ago. | 900 yıl kadar önce bu topraklarda yaşamışlar. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Then they seemingly just vanished. | Sonra bir anda yok olmuşlar. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Vanished? | Yok mu olmuşlar? | Unearthed-1 | 2007 | |
| Most historians believe it was because of a drought. | Tarihçilerin çoğu onların kuraklıktan öldüğünü düşünüyordu. | Unearthed-1 | 2007 | |
| This... shows a tribe in their day to day life. | Bu... Kabilenin neler yaşadığını gösteriyor. | Unearthed-1 | 2007 | |
| And... here we have | Ve... Bizim de... | Unearthed-1 | 2007 | |
| what appears to be that thing showing up one day. | ...ne ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Caya! | Caya! | Unearthed-1 | 2007 | |
| Everybody quiet. | Herkes sakin olsun. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Your friends cooperate, I'll untie them. | Arkadaşlarına söyle, sorun çıkarmasınlar. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Everyone is right. You are crazy. | Herkes haklıymış. Sen delisin. | Unearthed-1 | 2007 | |
| My grandfather died! | Büyükbabam öldü! | Unearthed-1 | 2007 | |
| Your grandfather wanted to know the truth. What truth? | Büyükbaban gerçeği öğrenmek istemişti. Ne gerçeği? | Unearthed-1 | 2007 | |
| The kind of truth you get when given a voice | Dünya üzerinde yaşamış bazı insanların... | Unearthed-1 | 2007 | |
| for an entire race of people that were wiped off the face of the earth. | ...neden bir anda dünya yüzeyinden silinip, ortadan kaybolduklarına dair gerçekler. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The Anasazi were your ancestors. I thought you'd care more | Anasazi'ler senin atalarındı, onların yaşadıkları şeylerin... | Unearthed-1 | 2007 | |
| to see their lives were given some kind of resolution. | ...açığa çıkması, seni daha çok ilgilendirir diye düşünmüştüm. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Get up. Over here now. | Çekil. Bu tarafa geç. | Unearthed-1 | 2007 | |
| They said he came from the sky. | Onlar bunun uzaydan geldiğini söylemişler. | Unearthed-1 | 2007 | |
| A god. They worshiped him... | Bir Tanrı. Ona tapınmışlar... | Unearthed-1 | 2007 | |
| until he turned on them. | ...ta ki onlara düşman olana kadar. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Yeah, the university thought I was crazy, too. | Evet, üniversite de benim deli olduğumu düşünmüştü. | Unearthed-1 | 2007 | |
| They stripped my funding, | Ödeneğimi kestiler, | Unearthed-1 | 2007 | |
| but I was right. | fakat ben haklıydım. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Annie retrieved a piece of this thing from the crash site. | Annie bu şeyin bir parçasını kaza mahallinden getirdi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| I found it in the grill of a truck. | Onu tankerin ızgarasında buldum. | Unearthed-1 | 2007 | |
| When I dissected it, I found a series of tiny chambers inside | Onu kesip incelediğimde, içinde dünyanın tüm canlı cinslerinin... | Unearthed-1 | 2007 | |
| that contained all sorts of DNA from the surrounding area. | ...DNA'larının bulunduğu küçük odacıklar gördüm. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Plant species that had been extinct for centuries. | Asırlar önce nesli tükenmiş bir yaratık bu. | Unearthed-1 | 2007 | |
| This thing isn't a god. | Bu şey bir Tanrı değil. | Unearthed-1 | 2007 | |
| It's some advanced civilization's scientific probe | Bilimsel araştırmalarımızın sonucuna göre... | Unearthed-1 | 2007 | |
| sent here to gather DNA. | ...bu şey DNA'ları olan bir canlı. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The strange thing is is that in lived in peace | Bu garip şey, bir müddet buradaki insanlarla... | Unearthed-1 | 2007 | |
| for a period of time, | ...barış içinde yaşamış. | Unearthed-1 | 2007 | |
| and then it suddenly turned, | Ve sonra bir anda... | Unearthed-1 | 2007 | |
| like a survivor mechanism had been tripped. | ...hayatta kalma içgüdüsüyle saldırganlaşmış. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Nearly annihilated the entire tribe until... | Neredeyse tüm kabileyi yok etmiş. | Unearthed-1 | 2007 | |
| whoever drew these petroglyphs | Ama kabileden sağ kalanlar onu durdurabilmek... | Unearthed-1 | 2007 | |
| made a poison to stop it. | ...için bir zehir geliştirmişler. | Unearthed-1 | 2007 | |
| And now it's back from the dead? | Şimdi bu yaratık tekrar mı dirildi? | Unearthed-1 | 2007 | |
| It was never dead. | O hiç ölmedi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The poison... | Bu zehir... | Unearthed-1 | 2007 | |
| it put it in a sort of suspended animation. | ...onu bir müddet etkisiz hale getirdi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| The creature's skin developed some kind of compound | Bu yaratığın derisi, protein bağlarının bir araya gelmesiyle... | Unearthed-1 | 2007 | |
| that bonded with its cell protein... | ...oluşan bir madde içeriyor. | Unearthed-1 | 2007 | |
| that acted like a protective chest. | Bir protein sandığı gibi onu korumuş. | Unearthed-1 | 2007 | |
| For 900 years. | Tam 900 yıldır. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Like brine shrimp. | Karides salamurası gibi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Your grandfather... | Büyükbaban... | Unearthed-1 | 2007 | |
| His translation said there was an extract from the sunami plant... | Onun araştırmalarına göre bu zehir, bir bitki özünden yapılıyor... | Unearthed-1 | 2007 | |
| that helped make that poison. | Sunami bitkisinin özünden. | Unearthed-1 | 2007 | |
| He was still deciphering the process. | Büyükbaban zehri bulmak üzereydi. | Unearthed-1 | 2007 | |
| I need you to finish his work. | Onun çalışmalarını sen tamamlamalısın. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Look, I get that in your mind, | Bak, anladığım kadarıyla... | Unearthed-1 | 2007 | |
| killing this thing is going to fulfill some sort of destiny | ...bu yaratığın öldürülmesinin sana hediye edilmiş bir efsaneyi... | Unearthed-1 | 2007 | |
| that you think has been bestowed upon you. | ...sona erdireceğini düşünüyorsun. | Unearthed-1 | 2007 | |
| But I have a responsibility, too, | Fakat bu insanların güvenliği de... | Unearthed-1 | 2007 | |
| and that's the safety of these people. | ...benim sorumluluğumda. | Unearthed-1 | 2007 | |
| So you're going to give me the keys to your SUV | Şimdi bana kamyonetinin anahtarını ver ki... | Unearthed-1 | 2007 | |
| so that I can get them out of here. | ...bu insanları buradan uzaklaştıracağım. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Keys, keys. | Anahtarlar. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Get up! | Bana bak! | Unearthed-1 | 2007 | |
| You're going to give me the keys to the truck. | Kamyonetinin anahtarlarını vereceksin. | Unearthed-1 | 2007 | |
| I keep everything over there. | Ben her şeyi orada saklarım. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Hey! The car keys... behind the rock. | Hey! Arabanın anahtarları... Kayanın arkasında. | Unearthed-1 | 2007 | |
| You satisfied, Sheriff? | İkna oldun mu, Şerif? | Unearthed-1 | 2007 | |
| I think I see something. | Sanırım bir şey gördüm. | Unearthed-1 | 2007 | |
| No, no, no, no! No! No! No! Step out of the way! | Hayır, Hayır! Hayır! Hayır! Yanımdan çekil! | Unearthed-1 | 2007 | |
| Shoot the son of a bitch! | Vur şu or.spu çocuğunu! | Unearthed-1 | 2007 | |
| I'm the only one who'll know what she needs. | Onun istediği şeyleri bilen tek kişi benim. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Antivenom. | Panzehir. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Sheriff, clock's ticking. | Şerif, zaman azalıyor. | Unearthed-1 | 2007 | |
| We'll sit you down right here. | Seni şuraya koyalım. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Help me. Help me get her down. | Onu tutmama yardım edin. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Here. I need some room there right away. | Çekil, bana yer aç. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Get him off me! Hey, keep her calm! | Benden uzak dursun! Hey, onu sakinleştir! | Unearthed-1 | 2007 | |
| Okay, okay. Keep her calm. | Peki. İyi tut. | Unearthed-1 | 2007 | |
| She's been hit with a baby rattler. | Yavru bir yılan sokmuş. | Unearthed-1 | 2007 | |
| A lot of venom. | Çok zehirli. | Unearthed-1 | 2007 | |
| She's going to need two more doses every hour, okay? | Saatte bir 2 doz daha yapmamız gerek, tamam mı? | Unearthed-1 | 2007 | |
| Looks like you're going to have to finish your grandfather's work. | Görünüşe göre büyükbabanın başladığı işi bitirmek zorundasın. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Great. Why don't you start removing the spine | Güzel. Neden şu dikenleri çekmiyoruz? | Unearthed-1 | 2007 | |
| so we can soak them in that bucket of lighter fluid? | Böylece bunları yanıcı sıvının olduğu kaba yatırabiliriz. | Unearthed-1 | 2007 | |
| Lighter fluid? | Yanıcı sıvı mı? | Unearthed-1 | 2007 | |
| It was the only thing I could find around here to remove | Lipit içeriğini bu şeylerden ayrıştırmak için... | Unearthed-1 | 2007 | |
| the lipid content from these things. | ...bulabildiğim tek şey bu. | Unearthed-1 | 2007 | |
| "Lipid content." | "Lipit içeriği. " | Unearthed-1 | 2007 | |
| Big word. | Büyük laf. | Unearthed-1 | 2007 | |
| I mean, making poison to kill aliens is, oh, like, old hat to you Indians, huh? | Yani, yaratığı öldürmek için zehir yapmak, siz Kızılderililer için sıradan bir şey, değil mi? | Unearthed-1 | 2007 | |
