Search
English Turkish Sentence Translations Page 3832
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Oh, it's 11. Time to open up. | Saat 11. Açılış zamanı. | An-2 | 2015 | |
| What's this? | Bu da ne? Ne oldu? | An-2 | 2015 | |
| What's up? | Sorun nedir? | An-2 | 2015 | |
| I came to buy a dorayaki. | Dorayaki almaya geldim. Hazır, değil mi? | An-2 | 2015 | |
| Oh, welcome! | Hoş geldiniz. | An-2 | 2015 | |
| There's a line? | Sıra mı var? Artık gidebilirsin. | An-2 | 2015 | |
| With so many customers, you can't manage alone, boss. | Bu kadar çok müşteriyle tek başına ilgilenemezsin patron. | An-2 | 2015 | |
| Well, then help me. | O zaman bana yardım et. | An-2 | 2015 | |
| Do they have bean paste? | Fasulye ezmeleri mi var? | An-2 | 2015 | |
| Is this 10? Not quite. | Bu 10 mu? Pek sayılmaz. | An-2 | 2015 | |
| There's two. | İki tane var. | An-2 | 2015 | |
| Five. That makes seven. | Beş. O zaman yedi yapar. | An-2 | 2015 | |
| Three more. | Üç daha. 1200 yen tuttu. | An-2 | 2015 | |
| Thank you. Thanks. | Teşekkürler. Teşekkür ederim. | An-2 | 2015 | |
| This is great! | Bu harika. | An-2 | 2015 | |
| Have a minute? | Müsait misin? Dükkânı kontrole mi geldiniz? | An-2 | 2015 | |
| There's a rumor going around. | Etrafta bir dedikodu dolaşıyor. Yarı zamanlı çalışanın... | An-2 | 2015 | |
| Oh, Tokue. | Tokue. Adı Tokue mi? | An-2 | 2015 | |
| You never tell me anything. | Bana asla bir şey anlatmıyorsun. | An-2 | 2015 | |
| She's just helping me make the bean paste. | Fasulye ezmesi yapımında bana yardım ediyor. | An-2 | 2015 | |
| And working at the counter too. | Ayrıca kasada da çalışıyor. | An-2 | 2015 | |
| A friend told me about her. | Bir arkadaşım bana ondan bahsetti. | An-2 | 2015 | |
| That woman... | Kadının elleri sakat, değil mi? | An-2 | 2015 | |
| Now that you mention it, a bit... | Madem konuyu açtınız. Evet, biraz. | An-2 | 2015 | |
| My friend says she might be a leper. | Arkadaşım kadının cüzzamlı olabileceğini söylüyor. | An-2 | 2015 | |
| They call it Hansen's disease now. | Günümüzde cüzzama Hansen hastalığı diyorlar. | An-2 | 2015 | |
| How old is she? | Kaç yaşında? 70'lerinin ortalarında. | An-2 | 2015 | |
| But she's strong. | Ancak gücü yerinde. | An-2 | 2015 | |
| And... | Peki nerede yaşıyor? | An-2 | 2015 | |
| This... | Burası... | An-2 | 2015 | |
| is where they quarantine leprosy patients. | ...cüzzamlı hastaları karantinaya aldıkları yer. | An-2 | 2015 | |
| It's a sanatorium. | Bir sanatoryum. | An-2 | 2015 | |
| This chicken scratch! | Yazı çok kötü, okunmuyor. | An-2 | 2015 | |
| She says she's cured. | İyileştiğini söylüyor. Tabii ki böyle söyleyecek. | An-2 | 2015 | |
| Did you know? | Biliyor musun? | An-2 | 2015 | |
| In serious cases of leprosy, | Cüzzamın ileri evrelerinde... | An-2 | 2015 | |
| people's fingers fall off. | ...insanların parmakları ve burunları düşer. | An-2 | 2015 | |
| Tokue has her fingers and her nose. | Tokue'nin parmakları da burnu da var. | An-2 | 2015 | |
| I don't know, but... | Bilmiyorum ama... | An-2 | 2015 | |
| they used to confine people for life, | ...eskiden cüzzamlı insanları... | An-2 | 2015 | |
| when they had leprosy. | ...ömür boyu hapsederlerdi. | An-2 | 2015 | |
| I saw them when I was young, | Küçükken bir tapınakta onları görmüştüm. | An-2 | 2015 | |
| Coo? | Coo. Coo! | An-2 | 2015 | |
| Those people were on the temple grounds. | Cüzzamlılar tapınağın zemininde yatıyordu. | An-2 | 2015 | |
| After they passed by, | Onlar gittikten sonra... | An-2 | 2015 | |
| the health office sprayed disinfectant. | ...sağlık görevlisi dezenfektan sıktı. | An-2 | 2015 | |
| But, ma'am... | Fakat hanımefendi... Dükkânda işler patladı ve... | An-2 | 2015 | |
| and it's because of Tokue's bean paste. | ...bu Tokue'nin fasulye ezmesi sayesinde oldu. | An-2 | 2015 | |
| But if the person who tipped me off starts telling others, | Ancak bana bunu gizlice söyleyen kişi diğerlerine de söylemeye başlarsa... | An-2 | 2015 | |
| it'll be the end of it. | ...dükkânın sonu gelir. | An-2 | 2015 | |
| Who told you and what? | Size bunları kim, neden anlattı? Bunun önemi yok. | An-2 | 2015 | |
| Anyway, you've got to let her go. | Her hâlükârda onu kovmak zorundasın. | An-2 | 2015 | |
| I'm sorry. Give me some time. | Özür dilerim. Bana biraz zaman verin. | An-2 | 2015 | |
| Hand me that, the spray, | Dezenfektanı uzatır mısın? | An-2 | 2015 | |
| I don't like it, | Sana bunu söylemekten hoşlanmıyorum. | An-2 | 2015 | |
| My husband put this shop in your hands. | Kocam bu dükkânı sana bıraktı. | An-2 | 2015 | |
| Sentaro, he trusted you. | Sentaro o sana güvendi. Sen buranın müdürüsün. | An-2 | 2015 | |
| Besides... | Ayrıca verdiğin zararı biz karşıladık. | An-2 | 2015 | |
| and you still owe us money. | Bize hâlâ borçlusun. | An-2 | 2015 | |
| Anyway, | Neyse... yapman gerekeni yap. | An-2 | 2015 | |
| Yeah, hello. | Alo. | An-2 | 2015 | |
| Ah, boss, where are you? | Patron neredesin? | An-2 | 2015 | |
| I'm feeling a bit... | Kendimi biraz... | An-2 | 2015 | |
| I think I'm just tired. | Galiba biraz yorgunum. | An-2 | 2015 | |
| Oh, sure. | Tabii ya. | An-2 | 2015 | |
| It's no surprise, you never take a day off. | Hiç izin kullanmadığın için bu şaşırtıcı değil. | An-2 | 2015 | |
| Why do you work so hard? | Neden bu kadar çok çalışıyorsun? Tatlı sevmiyorsun bile. | An-2 | 2015 | |
| Would it be OK to take the day off? | Bir gün tatil yapsam sorun olur mu? | An-2 | 2015 | |
| You should. | Dinlenmelisin. | An-2 | 2015 | |
| Take 2 or 3 days off. | 2 3 gün ara ver. | An-2 | 2015 | |
| No. I'll be in tomorrow. | Hayır, yarın işe geleceğim. | An-2 | 2015 | |
| Since I'm here, I'll cook the bean paste for tomorrow. | Hazır buraya gelmişken yarın için fasulye ezmesi hazırlayayım. | An-2 | 2015 | |
| Can I ask you to do that? | Bunu isteyebilir miyim? | An-2 | 2015 | |
| I hate having this closed. | Bunun kapalı kalmasından nefret ediyorum. | An-2 | 2015 | |
| Can I get a dorayaki? | Dorayaki alabilir miyim? | An-2 | 2015 | |
| Ah, a customer? | Müşteri. Çok mu erken geldim? | An-2 | 2015 | |
| Ah, wait a sec... | Biraz bekleyin. | An-2 | 2015 | |
| Oh, this... Too early? | Bu... Çok mu erken? | An-2 | 2015 | |
| No, it's OK. | Hayır, değil. Biraz bekler misiniz? | An-2 | 2015 | |
| I just finished the bean paste. | Fasulye ezmesini yeni pişirdim. Elbette. | An-2 | 2015 | |
| What's the right amount? | Bu kadar mı konacak? | An-2 | 2015 | |
| I burned this one, it's black. | Yaktım, simsiyah oldu. | An-2 | 2015 | |
| Cook right up. | Hemen piş. | An-2 | 2015 | |
| Hello. Can I help you? | Merhaba. Nasıl yardım edebilirim? | An-2 | 2015 | |
| 5 dorayaki, please. | 5 tane dorayaki istiyorum. | An-2 | 2015 | |
| 5 for 3 people? | 3 kişiye 5 tane mi? Evet. | An-2 | 2015 | |
| Can you divide them? | Eşit bölebilecek misiniz? Sorun olmaz. | An-2 | 2015 | |
| Sorry to keep you waiting. | Beklettiğim için kusura bakmayın. | An-2 | 2015 | |
| That's 480 yen. Thank you. | 480 yen tuttu. Teşekkürler. | An-2 | 2015 | |
| Thank you. | Teşekkürler. 100, 200...400. | An-2 | 2015 | |
| I see how hard the boss works. | Patronun ne kadar çok çalıştığını anladım. | An-2 | 2015 | |
| Excuse me. | Affedersiniz. Hemen geliyorum. | An-2 | 2015 | |
| One dorayaki. Oh, just one. Good. | Bir tane dorayaki. Sadece bir tane. Şükürler olsun. | An-2 | 2015 | |
| Are you finished for today? | Bugünlük kapattınız mı? | An-2 | 2015 | |
| I was thinking I'd close down, | Dükkânı kapatmayı düşünüyordum fakat... | An-2 | 2015 | |
| but you made it in time. | ...tam zamanında geldin. İçeri gel. | An-2 | 2015 | |
| the boss took the day off, so I... | ...patron tatil yapıyor. Bu yüzden ben... | An-2 | 2015 | |
| I usually make the bean paste, | Çoğunlukla fasulye ezmesi yaparım ama... | An-2 | 2015 | |
| but today I tried to make the pancakes too. | ...bugün kek pişirmeyi de denedim. | An-2 | 2015 | |
| Like this, | Pek çok kez böyle başarısız oldum. | An-2 | 2015 |