Search

English Turkish Sentence Translations Page 4320

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
I do feel a bit guilty, though, but at the end of the day...	Biraz suçluluk hissediyorum aslında ama sonuç olarak...	Another Year-1	2010
...so what?	...ne olmuş yani?	Another Year-1	2010
It's my little present to me.	Kendime ufak bir hediye aldım.	Another Year-1	2010
That's fair enough. Yeah.	Oldukça makul. Evet.	Another Year-1	2010
Because if I don't treat myself, nobody else is going to, are they?	Çünkü ben, kendime iyi davranmazsam, kimse iyi davranmaz, değil mi?	Another Year-1	2010
What are you going to call this car?	Arabana ne isim takacaksın?	Another Year-1	2010
Ooh, I don't know. Why? Do you give names to things?	Bilemiyorum. Neden ki? Sen böyle şeylere isim takar mısın?	Another Year-1	2010
I've got names for everything. Really?	Ben her şeye isim takarım. Gerçekten mi?	Another Year-1	2010
Like what? Well, my nose is called Roger.	Ne gibi? Mesela burnumun adı Roger.	Another Year-1	2010
Oh, you mean...	Organlarını mı...	Another Year-1	2010
...your body parts!	...kastetmiştin?	Another Year-1	2010
Yeah, I'm not going to introduce you to everyone though. 1	Tabii, seni hepsiyle tanıştıramam.	Another Year-1	2010
What, not even little Percy?	Minik Percy'le de mi tanıştırmazsın?	Another Year-1	2010
You've already met my knee, then?	Demek, dizimle tanıştın bile.	Another Year-1	2010
Oh, Joe, we must go out and have a drink one night.	Joe, bir gece mutlaka çıkıp bir şeyler içmeliyiz.	Another Year-1	2010
We have such a laugh. Yeah, we do.	Aynı şeylere gülüyoruz. Evet, öyle.	Another Year-1	2010
You see, the thing about you and me is that we've always just sort of clicked.	Biliyorsun, seninle benim aramda hep bir bağ vardı.	Another Year-1	2010
Haven't we? Yeah.	Değil mi? Evet.	Another Year-1	2010
It's nice when that happens, isn't it?	Bunun olması güzel, değil mi?	Another Year-1	2010
Do you remember when you showed me your little box?	Bana küçük kutunu gösterdiğin günü hatırlıyor musun?	Another Year-1	2010
You wouldn't tell me what was in it.	İçinde ne olduğunu söylemiyordun.	Another Year-1	2010
I'm still not going to tell you.	Yine söylemeyeceğim.	Another Year-1	2010
I know.	Ben biliyorum. Ne?	Another Year-1	2010
I'm not telling you.	Söylemeyeceğim.	Another Year-1	2010
I still think about that.	O gün hep aklıma gelir.	Another Year-1	2010
We had a barbeque that day, didn't we?	Barbekü yapmıştık, değil mi?	Another Year-1	2010
Oh! It still smells the same.	Hâlâ aynı kokuyor.	Another Year-1	2010
It's messy, isn't it?	Biraz dağınık, değil mi?	Another Year-1	2010
Your kids will enjoy playing in here, won't they?	Çocukların zevkle burada oynar, değil mi?	Another Year-1	2010
One day.	İleride bir gün.	Another Year-1	2010
So, is there anyone special in your life at the moment, Joe?	Şu anda hayatında özel birisi var mı, Joe?	Another Year-1	2010
No. Oh, good.	Yok. Güzel.	Another Year-1	2010
No, what I mean is, that's all right. You're comfortable with that.	Demek istediğim, senin için hava hoşsa, sorun yok.	Another Year-1	2010
Aren't you? Am I?	Sana hava hoş mu? Hoş mu?	Another Year-1	2010
Well, the thing is, Joe, you're young. You still want to be out there, don't you?	İşin aslı Joe, daha gençsin. Hâlâ gününü gün etmek istemiyor musun?	Another Year-1	2010
What, sowing my wild oats?	Yaban yulaflarımı ekmek için mi?	Another Year-1	2010
Well, yeah.	Yani.	Another Year-1	2010
Live life while you can. Don't think about tomorrow.	Fırsatın varken hayatını yaşa. Yarını düşünme.	Another Year-1	2010
Well, a lot of my friends are getting married.	Arkadaşlarımın bir çoğu evleniyor.	Another Year-1	2010
Oh, but, yeah, you wanna be careful, Joe, because...	Ama sen dikkat et, Joe çünkü...	Another Year-1	2010
See, I got married in my 20s and, granted he was the wrong man,	Bak, ben 20'li yaşlarımda evlendim ve belli ki o yanlış adamdı...	Another Year-1	2010
but I was too young.	...ama ben çok gençtim. 1	Another Year-1	2010
I couldn't handle it.	Başa çıkamadım.	Another Year-1	2010
But when I was in my 30s, I met the right man and I was mature.	Ama 30'lu yaşlarıma geldiğimde doğru adamı buldum, olgundum da.	Another Year-1	2010
I was ready for it.	Artık hazırdım.	Another Year-1	2010
I mean, he left me, but...	Tamam, beni terk etti ama...	Another Year-1	2010
What can you do?	Ne yapabiliriz ki?	Another Year-1	2010
It's never too late, Mary.	Asla çok geç değildir, Mary.	Another Year-1	2010
Oh, no, I know it isn't, Joe,	Evet, geç olmadığını biliyorum, Joe...	Another Year-1	2010
and, you know me, I'm very much a glass half full kind of girl.	...hem bilirsin ben hep bardağın dolu tarafını gören tiplerdenimdir.	Another Year-1	2010
But it's tricky, because...	Ama biraz çetrefilli çünkü...	Another Year-1	2010
I meet these older men, who want somebody younger,	Kendinden daha genç birisini arayan yaşlı bir adamla tanıştım mesela...	Another Year-1	2010
and that's great, because I fit the bill.	...ve harikaydı, çünkü aradığım tüm özelliklere sahipti.	Another Year-1	2010
when they find out that...	...göründüğüm kadar...	Another Year-1	2010
...you know, I'm not as young as they thought...	...genç olmadığımı öğrendiklerinde...	Another Year-1	2010
they don't want to know.	...beni tanımak istemiyorlar.	Another Year-1	2010
My looks work against me.	Görüntüm, aleyhimde çalışıyor.	Another Year-1	2010
How old do you think I look, Joe?	Sence kaç yaşında gözüküyorum, Joe?	Another Year-1	2010
60?	60?	Another Year-1	2010
70?	70?	Another Year-1	2010
Oh, stop it.	Kessene.	Another Year-1	2010
Oh, it's all right. You don't have to answer that.	Sorun değil. Cevap vermek zorunda değilsin.	Another Year-1	2010
So, when are we going to have this drink?	Peki, ne zaman içiyoruz içkilerimizi?	Another Year-1	2010
I don't know. I'll have to check my diary.	Bilmiyorum. Günlüğüme bir bakmam lazım.	Another Year-1	2010
Yeah. You do that. Give me a call. I will.	Tamam, bak sen. Beni ararsın. Ararım.	Another Year-1	2010
Promise. I promise.	Söz ver. Söz veriyorum.	Another Year-1	2010
Mate, got to get your train. We should get cracking. I'll run you to the station.	Dostum, trenine yetişmeliyiz. Yola çıksak iyi olur. Ben seni istasyona bırakırım.	Another Year-1	2010
You've had too much to drink, Tom.	Sen çok içtin, Tom.	Another Year-1	2010
No, I haven't. I think you have.	Hayır, çok değil. Bence çok.	Another Year-1	2010
I'm all right. We can get him a mini cab.	İyi durumdayım. Bir taksi çağırırız.	Another Year-1	2010
No, I'll be fine on the tube. You don't want to get a mini cab.	Metroyla hallederim ben. Eminim taksi çağırmak istemezsiniz.	Another Year-1	2010
It might take 20 minutes to turn up. We haven't got time.	Varması 20 dakikayı bulur. Fazla zamanımız yok.	Another Year-1	2010
I had a really bad experience in a mini cab once.	Bir keresinde takside tatsız bir olay yaşamıştım.	Another Year-1	2010
You're going on the tube, aren't you? Of course.	Sen metroyla gidiyorsun, değil mi Joe? Tabii ki.	Another Year-1	2010
Don't go on the tube, Joe. I can give you a lift. You can be my navigator.	Metroyla gitme, Joe. Ben seni bırakabilirim. Bana yol gösterirsin.	Another Year-1	2010
Ooh, that sounds fun. Yeah.	Eğlenceli olur. Evet.	Another Year-1	2010
You can give them both a lift. All in the same direction.	İkisini de bırakabilirsin. Hepsi aynı yol üzerinde.	Another Year-1	2010
I'm not sure Mary can manage that. Of course I can. Oh, I don't know.	Mary'nin halledebileceğinden emin değilim. Tabii ki hallederim. Bilemiyorum.	Another Year-1	2010
I'll be fine on the tube, honest. It's a great idea.	Metroyla giderim ben, gerçekten. Harika fikir.	Another Year-1	2010
I don't know how to get to King's Cross. I do. We can all go together.	King's Cross istasyonuna nasıl gidilir bilmiyorum.	Another Year-1	2010
Great. Is that all right with you, Mary? Yeah, of course it is.	Harika. Sana da uyar mı, Mary? Evet, tabi uyar.	Another Year-1	2010
It'll be good practice for me.	Hem bana da pratik olur.	Another Year-1	2010
I'm going to run upstairs before we go on the journey.	Yola çıkmadan ben bir üst kata gideyim.	Another Year-1	2010
I'm not sure about this.	Ben pek emin değilim.	Another Year-1	2010
It'll be fine.	Sorun olmaz.	Another Year-1	2010
Better pack my bag.	Çantamı toplasam iyi olacak.	Another Year-1	2010
Tom. What?	Tom. Ne?	Another Year-1	2010
What do you think, Tom?	Ne dersin, Tom?	Another Year-1	2010
Well, it's small and red. It's what you asked for.	Küçük ve kırmızı. Tam istediğin gibi.	Another Year-1	2010
What have you done, Mary? It's great, isn't it?	Ne yaptın, Mary? Harika, değil mi?	Another Year-1	2010
Nice bit of parking, Mary. Oh.	Çok güzel park etmişsin, Mary.	Another Year-1	2010
Oh, God, I didn't lock it.	Tanrım, kilitlememişim.	Another Year-1	2010
It's a good job it didn't get pinched, isn't it?	İyi ki yürütmemişler, değil mi?	Another Year-1	2010
By the way, Mary, it's a 1.4.	Bu arada, 1.4'müş, Mary.	Another Year-1	2010
You must come again. Now you don't know the way.	Yine gel mutlaka. Artık yolu da biliyorsun.	Another Year-1	2010
Oi, where are you going?	Nereye gidiyorsun?	Another Year-1	2010
Oh, God, Joe.	Tanrım, Joe.	Another Year-1	2010
What am I going to do without you? You'll be fine.	Sensiz ne yapacağım ben? Halledersin.	Another Year-1	2010
Can't you stay just till we get to King's Cross?	İstasyona kadar dursan olmaz mı?	Another Year-1	2010
We'll be all right, Mary. Ken! You don't even know London.	Hallederiz, Mary. Neyden bahsediyorsun...	Another Year-1	2010