Search
English Turkish Sentence Translations Page 4771
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| My mother died when I was a baby, | Annem, ben bebekken öldü... | Arrow-1 | 2012 | |
| and my father has been the only family I've ever known | ...ve babam benim bütün ailemdi ve onlar da boğazını kestiler. | Arrow-1 | 2012 | |
| They are going to have to kill me | Pes etmemi istiyorlarsa, beni de öldürmemeliler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Well let's hope it doesn't come to that. | Umarız bu raddeye gelmez. | Arrow-1 | 2012 | |
| And it won't. | Gelmeyecek. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's going on is that the three of you | Olan şu; üçünüz de 7/24 polis korumasına alınıyorsunuz. Tamam mı? Bakalım. | Arrow-1 | 2012 | |
| Get used to their faces, | Yüzlerine aşina olun, çünkü her gittiğiniz yere... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm a lawyer. I live to argue. | Ben bir avukatım, işim itiraz etmek. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm your father. I live to keep you safe. | Ben de babanım. Seni işim seni korumak. | Arrow-1 | 2012 | |
| Um, Emily, let's go grab a cup of coffee, okay? | Emily, kendine bir fincan kahve al, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| Yes, why not do that? Thank you. Please, go with them. | Kahve mi? Evet neden almıyorsun? Sağ ol. Lütfen onlarla gidin. | Arrow-1 | 2012 | |
| Stay there. | Burada kal. | Arrow-1 | 2012 | |
| Protective custody? | Koruyucu gözaltı mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I seem to recall you trying that once I discovered boys also. | Erkek arkadaşlarımı keşfettiğinde de bunu yaptığın aklıma geldi şimdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| Didn't work then either. | O da işe yaramamıştı. | Arrow-1 | 2012 | |
| This isn't a joke, Laurel. | Bu şaka değil Laurel. | Arrow-1 | 2012 | |
| Martin Somers got attacked last night. | Martin Somers dün gece saldırıya uğradı. | Arrow-1 | 2012 | |
| By who? It doesn't matter. | Kim tarafından? Önemi yok. | Arrow-1 | 2012 | |
| Point is, you have whipped up a storm with these guys, | Önemli olan, bu adamları bir fırtınaya maruz bırakman... | Arrow-1 | 2012 | |
| and until the dust settles you'll be protected, okay? | ...ve bu da dinene kadar koruma altında olman, tamam mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| End of discussion. | Tartışma bitmiştir. | Arrow-1 | 2012 | |
| That might have worked when I was eight. | 8 yaşımda olsaydım işe yarayabilirdi. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it's not gonna work anymore. | Ama artık işe yaramaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| End of discussion, Laurel! | Tartışma bitmiştir, Laurel! | Arrow-1 | 2012 | |
| You're insistent on doing your job, that's great. | İşini yapma konusunda ısrarcısın bu harika. | Arrow-1 | 2012 | |
| But this is me doing mine, okay? | Ama ben de benimkini yapıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| And not just as a father, but as a cop. | Sadece biri baba olarak değil, polis olarak da. | Arrow-1 | 2012 | |
| These people, they are more dangerous than you are willing to admit. | Bu insanlar, tahmin edebileceğinden de öte tehlikeliler. | Arrow-1 | 2012 | |
| And you've made them angry. | Ve şu an onları kızdırmış konumdasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| Thank you for coming. Anything for a friend. | Geldiğin için sağ ol. Ne demek arkadaşım. | Arrow-1 | 2012 | |
| We're not friends. | Arkadaş değiliz. | Arrow-1 | 2012 | |
| You smuggle drugs, I let you use my port. | Sen uyuşturucu kaçırırsın, ben de limanımı kullanmana izin veririm. | Arrow-1 | 2012 | |
| For which you're paid a lot of money. | Karşılığında dünya kadar para alıyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't get paid enough to have arrows shot at me. | Bana ok atılacak kadar iyi para almıyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You need to take this guy seriously. | Bu adamı ciddiye almalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| He is a bigger threat to your operation than Nocenti ever was. | Operasyonun için Nocenti'den daha büyük tehdit. | Arrow-1 | 2012 | |
| Except now it's Nocenti's daughter who's the problem. | Şu anki sorunumuz Nocenti'nin kızı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Unlike your friend with the hood, we know where to find her. | Kapşonlu dostunun aksine, onu nerede bulacağımızı biliyoruz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't be an idiot. | Aptallık etme. Hong Kong morgunda mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| You take out Emily Nocenti, and Laurel Lance will never let this go. | Emily Nocenti'yi kaçırırsan, Laurel Lance bu işin peşini bırakmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| She won't stop until she burns you, | Seni, beni tüm ekibi yerin dibine gömene kadar durmaz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Then we kill miss Lance. | O zaman Bayan Lance'i öldürürüz. | Arrow-1 | 2012 | |
| Attorney for shipping magnate, Martin Somers, | Nakliyat kodamanı Martin Somers'ın avukatı müvekkilinin itiraf etme... | Arrow-1 | 2012 | |
| Nocenti's body was found four weeks ago. | Nocenti'nin cesedi 4 hafta önce bulundu. | Arrow-1 | 2012 | |
| We'll keep you updated as more information becomes available. | Yeni bilgiler geldikçe sizlerle paylaşacağız. | Arrow-1 | 2012 | |
| Wait, how did you get those? | Bunlar nasıl oldu? | Arrow-1 | 2012 | |
| Don't you knock? | Kapı çalmazsın? | Arrow-1 | 2012 | |
| No, wait... mom said that there were scars, but... | Dur ya... Annem yaraları var demişti ama... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm... Oliver, what happened to you out there? | Oliver, orada sana ne oldu? | Arrow-1 | 2012 | |
| I don't want to talk about it. | Konuşmak istemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Of course you don't. | Tabii ki istemezsin. | Arrow-1 | 2012 | |
| You never want to talk to me about anything. | Benimle hiçbir şeyi konuşmak istemiyorsun. | Arrow-1 | 2012 | |
| Except for my social life. Wait! | Sosyal hayatım dışında. Bekle! | Arrow-1 | 2012 | |
| Why should I tell you? | Neden söyleyeyim sana? | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm sorry, thea. | Özür dilerim, Thea. | Arrow-1 | 2012 | |
| I need to get better at talking about what happened to me there. | Bana orada olanları konuşmak için biraz toparlanmalıyım. | Arrow-1 | 2012 | |
| But I'm not ready yet. | Ama henüz hazır değilim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Do you have a second? | ...bir girişimde suç ortağıydım. Bir saniyen var mı? | Arrow-1 | 2012 | |
| I wanna show you something out back. | Sana arka tarafta bir şey göstermek istiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Sometimes, when I felt... whatever... | Bazen, kendimi... Her neyse... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'd come here. | Buraya gelirdim. | Arrow-1 | 2012 | |
| About a month after the funerals, mom stopped going out. | Cenazelerden bir ay kadar sonra annem dışarı çıkmadı. | Arrow-1 | 2012 | |
| Pretty soon, she stopped talking altogether. | Sonrasında konuşmamaya başladı. | Arrow-1 | 2012 | |
| The house got so quiet, so I'd come here. | Ev sessizleşti, ben de buraya geldim. | Arrow-1 | 2012 | |
| To talk to you. | Seninle konuşmak için. | Arrow-1 | 2012 | |
| I mean, stupid stuff. | Yani aptalca şeyler. | Arrow-1 | 2012 | |
| Like what I was doing that day, what boy I had a crush on... | O gün yaptığım gibi, şu vurulduğum çocuk gibi... | Arrow-1 | 2012 | |
| And then sometimes, I'd ask you, | Sonrasında, senden eve dönmeni istiyordum, yalvarıyordum. | Arrow-1 | 2012 | |
| Now, here you are. | Şimdi buradasın. | Arrow-1 | 2012 | |
| And the truth is, I felt closer to you when you were dead. | Gerçek şu ki, öldüğünde kendimi sana daha yakın hissetim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Look, I know it was hell where you were. | Kaldığın yer cehennemdi biliyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| But it was hell here too. | Ama burası da ayrı bir cehennem. | Arrow-1 | 2012 | |
| You gotta let me in, Ollie. | Bana şans vermelisin Olie. | Arrow-1 | 2012 | |
| You gotta let someone in. | Birisiyle konuşmalısın. | Arrow-1 | 2012 | |
| There are two cop cars outside. | Kapıda iki polis var. | Arrow-1 | 2012 | |
| How am I supposed to stay away from you | Benden uzak durmazsan benim nasıl senden uzak durmamı bekliyorsun? | Arrow-1 | 2012 | |
| I... What are you doing here, Ollie? | Ne arıyorsun burada, Ollie? | Arrow-1 | 2012 | |
| My sister took... | Kardeşim... | Arrow-1 | 2012 | |
| She pointed out to me that I have been distant since I got back and that... | Kardeşim döndüğümden beri mesafeli olduğumu söyledi... | Arrow-1 | 2012 | |
| It would probably be a good idea if I let somebody in. | ...birisiyle konuşursam bunun iyi geleceğini söyledi. | Arrow-1 | 2012 | |
| So, you thought you'd start with the first person you pushed away. | Sen de kendinden uzaklaştırdığın ilk insanla başlayayım dedin. | Arrow-1 | 2012 | |
| I did that to protect you. | Onu seni korumak için yaptım. | Arrow-1 | 2012 | |
| And then I saw you yesterday, | Ve dün seni gördüm ve kırdığımı anladım. | Arrow-1 | 2012 | |
| This place hasn't changed in five years. | 5 senede değişmemiş burası. | Arrow-1 | 2012 | |
| I haven't really had time to redecorate. | Yeniden dekore etmeye vaktim yoktu. | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm a jerk. | Hıyarın tekiyim. | Arrow-1 | 2012 | |
| Before the island, I was a jerk, and now I'm just a... | Adadan önce hıyardım, şimdi ise... | Arrow-1 | 2012 | |
| I'm a damaged jerk. | ...yaralı bir hıyarım. | Arrow-1 | 2012 | |
| What's in the bag? | Poşette ne var? | Arrow-1 | 2012 | |
| I thought about many things on the island, | Adada birçok şeyi düşündüm. | Arrow-1 | 2012 | |
| but there was one thing that I thought about every day. | Ama her gün düşündüğüm bir şey vardı. | Arrow-1 | 2012 | |
| I actually dreamed about it, | Bunu cidden düşündüm ve tekrar yapma şansı... | Arrow-1 | 2012 | |
| Eat ice cream. | Dondurma yemek. | Arrow-1 | 2012 | |
| This is as good as I remember. | Bunu yapması hatırladığım kadar iyi. | Arrow-1 | 2012 | |
| My mother wants me to join the company. | Annem şirkete katılmamı istiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| Yeah. Take my rightful place. | Evet, hakkım olanı almamı istiyor. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't exactly picture you as master of the universe. | Seni pek evrenin ustası olarak hayal edemiyorum. | Arrow-1 | 2012 | |
| You know, after five years, | 5 yıldan sonra planlarım var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I have things that I have to do. | Yapmam gereken işler var. | Arrow-1 | 2012 | |
| I can't do that if I'm... | Bunları yapamam, eğer... | Arrow-1 | 2012 |