Search
English Turkish Sentence Translations Page 477
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Congeniality, of course. | Elbette sevimlilik. Teşekkürler. Ama Joana umursamıyor gibi görünüyor. | 3-2 | 2016 | |
| I want to thank you, really. What you did... | Sana teşekkür etmek istiyorum. Yaptığın şey... | 3-2 | 2016 | |
| Forget it. It was nothing. | Boş ver. Hiç önemli değil. | 3-2 | 2016 | |
| Look who's here. | Bakın kim geldi. | 3-2 | 2016 | |
| That's him. | Bu o. | 3-2 | 2016 | |
| That's so messed up. | Çok fena bir şey. | 3-2 | 2016 | |
| I don't understand how the Process let him pass. | Süreç onu nasıl geçirdi anlamıyorum. Hayır. Siz birliktesiniz. | 3-2 | 2016 | |
| I don't get the criteria. | Ölçütlerini anlamıyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Look at him... Cheater. | Şuna bak... Hilekâr. | 3-2 | 2016 | |
| Go on. Keep talking about me. Go ahead. I don't care. | Haydi! Hakkımda konuşmaya devam edin! Haydi! Umurumda değil. | 3-2 | 2016 | |
| I'm impressed how everyone here is so honest, so fair. | Hepinizin dürüstlüğünden, adaletinden etkilendim. | 3-2 | 2016 | |
| I just don't understand why none of you did anything. | Niye kimse bir şey yapmadı anlamıyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Why didn't anyone try to stop me or help the other guy? | Niye beni durdurup ötekine yardım etmediniz? | 3-2 | 2016 | |
| The ones in the room. Why didn't you do anything? | O odadakiler. Niye bir şey yapmadınız? | 3-2 | 2016 | |
| Do you know why? Do you? Anyone? | Niye biliyor musunuz? Bilen var mı? | 3-2 | 2016 | |
| I know. Because everyone is here to make it through. Everyone. | Ben biliyorum. Çünkü buradaki herkesin amacı geçmek. Herkesin. | 3-2 | 2016 | |
| And everyone will do whatever it takes to pass. | Ve herkes, geçmek için her şeyi yapar. | 3-2 | 2016 | |
| I only did what everyone here will do sooner or later. That's all. | Ben sadece buradaki herkesin er geç yapacağını yaptım. O kadar. | 3-2 | 2016 | |
| And most importantly: | Ve en önemlisi: | 3-2 | 2016 | |
| If you keep thinking you're better than me... | Hep benden iyi olduğunuzu düşünürseniz | 3-2 | 2016 | |
| then you'll lose. And you'll lose to me. | kaybedersiniz. Bana karşı kaybedersiniz. | 3-2 | 2016 | |
| And you'll lose to everyone here who really gets what's at stake. | Neyin söz konusu olduğunu anlayan herkese karşı kaybedersiniz. | 3-2 | 2016 | |
| For real. | Gerçekten. | 3-2 | 2016 | |
| What about you, big guy? What do you say? | Ya sen koca oğlan? Sen ne dersin? | 3-2 | 2016 | |
| Why don't you shut up? No, I want your opinion. | Sussana sen. Hayır, fikrini almak istiyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Are you saying you'd just keep your head down | Yani başını öne eğip elenmeyi tek kelime etmeden | 3-2 | 2016 | |
| and accept elimination without a word? | kabul edeceğini mi söylüyorsun? | 3-2 | 2016 | |
| Would you do that? | Öyle mi yapardın? | 3-2 | 2016 | |
| Would you be that stupid? | O kadar aptal olur muydun? | 3-2 | 2016 | |
| Take your hands off me, cheater. | Çek ellerini hilekâr. | 3-2 | 2016 | |
| Take that, you son of a bitch! | Al işte, seni adi pislik. | 3-2 | 2016 | |
| Say something now, motherfucker! | Şimdi bir şey söyle adi herif! | 3-2 | 2016 | |
| Come on, loser! | Hadisene ezik herif! | 3-2 | 2016 | |
| Come on! Come on! | Hadisene. | 3-2 | 2016 | |
| That's enough! Stop! Leave the guy alone! | Yeter! Durun! Onu rahat bırakın! Aslında, Dava'dan birisi yıllar önce senin Süreç'ine sızdı. | 3-2 | 2016 | |
| Let him go. | Bırakın onu. | 3-2 | 2016 | |
| You don't fool me. | Beni kandıramazsın. | 3-2 | 2016 | |
| I know you got beat up on purpose. | Bilerek dayak yedin. | 3-2 | 2016 | |
| It worked. Now you have a bunch of idiots on your side. | İşe yaradı. Artık bir sürü salak senin tarafında. | 3-2 | 2016 | |
| Actually, having a friend in the Process isn't such a bad idea. | Aslında, Süreç'te bir dost hiç fena fikir değil. | 3-2 | 2016 | |
| Me? Why me? | Ben mi? Niye ben? | 3-2 | 2016 | |
| Because if you betray me... | Çünkü bana ihanet edersen | 3-2 | 2016 | |
| I'll tell them your registration is fake. | sicilinin sahte olduğunu söylerim. | 3-2 | 2016 | |
| I know you're very busy, | Biliyorum çok meşgulsün | 3-2 | 2016 | |
| but if I wait until you have free time, we'll never get a chance to talk. | ama boş zamanını beklersem asla konuşamayacağız. | 3-2 | 2016 | |
| I'm waiting for someone, but in the meantime, go ahead. | Birini bekliyorum ama o arada konuşalım. | 3-2 | 2016 | |
| Tell me, how would you evaluate your performance over the last five years? | Söylesene, son beş yılki performansını nasıl değerlendirirsin? | 3-2 | 2016 | |
| My productivity rates have reached record levels. | Verimlilik oranlarım rekor düzeye ulaştı. | 3-2 | 2016 | |
| What about adaptation? Community well being? | Peki ya uyumluluk? Toplumun esenliği? | 3-2 | 2016 | |
| Your candidates haven't done well in that area. | Adayların o alanda pek iyi değil. | 3-2 | 2016 | |
| They didn't score well when compared to productivity rates. | Verimlilik oranlarıyla karşılaştırınca pek iyi değiller. | 3-2 | 2016 | |
| Which, once again, have reached record levels. | Verimlilik rekor düzeyde. | 3-2 | 2016 | |
| Are you familiar with the concept in which selected candidates | Seçilen adayların Süreç Lider'inin kişiliğine bürünmesi | 3-2 | 2016 | |
| adopt the personality of the Process Leader? | kavramına aşina mısın? | 3-2 | 2016 | |
| Sounds like the typical psychobabble of Councilor Matheus. | Konsey üyesi Matheus'un tipik psikolojik saçmalıkları gibi. | 3-2 | 2016 | |
| Have you met? | Tanıştınız mı? Adaylar, beş dakikanız kaldı. | 3-2 | 2016 | |
| I'm great. What a question. Why do you ask? | Çok iyiyim. Ne saçma soru. Niye sordun? | 3-2 | 2016 | |
| I'm just wondering if you ever think about your wife. | Karını hiç düşünüyor musun merak ediyorum. | 3-2 | 2016 | |
| What? Julia. | Ne? Julia. | 3-2 | 2016 | |
| I never met her, but I heard what happened. | Onu hiç tanımadım ama olanları duydum. | 3-2 | 2016 | |
| And even from afar, it sounded painful. Even... | Uzaktan bile çok acılı bir şey gibiydi. Hatta... | 3-2 | 2016 | |
| I'm sorry. I'll come back later. Come in. | Özür dilerim. Sonra gelirim. Girsene. | 3-2 | 2016 | |
| Aline was on her way out. | Aline çıkmak üzereydi. | 3-2 | 2016 | |
| I was waiting for you. | Seni bekliyordum. | 3-2 | 2016 | |
| I called you here to talk about the candidate who committed suicide. | Seni intihar eden adayı konuşmak için çağırttım. | 3-2 | 2016 | |
| I did his interview, his evaluation, | Mülakatını, değerlendirmesini ben yaptım | 3-2 | 2016 | |
| and he definitely showed no... | ama hiç öyle bir izlenim... | 3-2 | 2016 | |
| Denise, I'm not questioning your judgment. | Denise, kararını sorgulamıyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Agent Denise, sadly, suicide is not uncommon among candidates. | Ajan Denise, ne yazık ki adaylar arasında intihar yaygın. | 3-2 | 2016 | |
| They do it out of shame. | Utançtan yapıyorlar. | 3-2 | 2016 | |
| Because they are weak. | Zayıf oldukları için. Nerede? | 3-2 | 2016 | |
| It's pathetic. Pathetic. | Çok yazık. Yazık. | 3-2 | 2016 | |
| But it takes a toll. And there's no shame in admitting that. | Ama olumsuz etkiliyor. Bunu itiraf etmekte utanılacak bir şey yok. | 3-2 | 2016 | |
| We can't ignore our feelings... | Duygularımızı göz ardı edemeyiz, | 3-2 | 2016 | |
| or we'll never find happiness. | yoksa asla mutlu olamayız. | 3-2 | 2016 | |
| Of course, the suicide of a young man with no merits is a tragedy. | Tabii ki erdemsiz bir gencin intiharı trajik bir olay. | 3-2 | 2016 | |
| But you... | Joana... Ama sen... | 3-2 | 2016 | |
| you're a person of merit. | Sen erdemlisin. | 3-2 | 2016 | |
| I do that every day to remind myself that what we do | Yaptığımız şeyin bir ölüm kalım meselesi olduğunu | 3-2 | 2016 | |
| is a matter of life and death. | unutmamak için bunu her gün yaparım. | 3-2 | 2016 | |
| I understand. Perfectly. | Anlıyorum. Çok iyi. | 3-2 | 2016 | |
| Ezequiel, I would like to thank you. | Ezequiel, sana teşekkür ederim. | 3-2 | 2016 | |
| Everything I've learned here in such a short time | Burada kısa sürede öğrendiklerim, | 3-2 | 2016 | |
| is beyond anything I would've learned somewhere else. | başka yerde öğrenebileceklerimin çok ötesinde. | 3-2 | 2016 | |
| Ezequiel, we have a lead. | Ezequiel, bir şey öğrendik. | 3-2 | 2016 | |
| I want the mole's name. | Köstebeğin adını istiyorum. | 3-2 | 2016 | |
| It's one of two candidates. | Şu iki adaydan biri. | 3-2 | 2016 | |
| Michele? Bruna? Come with me, please. | Michele? Bruna? Benimle gelin lütfen. | 3-2 | 2016 | |
| Thank you, Bernardo. | Sağ ol Bernardo. | 3-2 | 2016 | |
| This way. | Böyle gelin. | 3-2 | 2016 | |
| What's that? Close your eyes. | O ne? Gözlerini kapat. | 3-2 | 2016 | |
| Here. Duck your head. | Şimdi. Başını eğ. | 3-2 | 2016 | |
| I don't know what's happening. Me neither. | Ne olduğunu anlamıyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Look, I know what this is about. | Bak, ne olduğunu anladım. | 3-2 | 2016 | |
| You heard me complaining about the guy who cheated in the test. | Sınavda hile yapan çocukla ilgili şikâyetimi duydunuz. | 3-2 | 2016 | |
| I won't criticize the Process anymore. I've learned my lesson. | Süreç'i bir daha eleştirmeyeceğim. Dersimi aldım. | 3-2 | 2016 | |
| We live on the same block. Where do you live? | Aynı blokta oturuyoruz. Nerede oturuyorsun? | 3-2 | 2016 | |
| I live on 7th Street, block 35, apartment 42. | Yedinci sokak, 35. Blok, daire 42. | 3-2 | 2016 | |
| Same block, apartment 12. | Aynı blok, daire 12. | 3-2 | 2016 | |
| We received some information that a mole working for the Cause | Dava için çalışan bir köstebeğin de o sokakta, o blokta | 3-2 | 2016 |