Search
English Turkish Sentence Translations Page 478
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| lives on that same street, on the same block. | oturduğuna dair istihbarat aldık. | 3-2 | 2016 | |
| How do you know that? | Bunu nasıl biliyorsunuz? | 3-2 | 2016 | |
| The fact is, we know that one of you sitting here is the mole. | Aslında ikinizden birinin köstebek olduğunu biliyoruz. | 3-2 | 2016 | |
| I just don't know which one. | Hanginiz bilmiyorum. | 3-2 | 2016 | |
| So, I have three minutes to find out | Kimin Dava'nın adamı, | 3-2 | 2016 | |
| who is with the Cause and who is innocent. | kimin masum olduğunu anlamak için üç dakikam var. | 3-2 | 2016 | |
| And if I can't figure it out, the recommended step | Bulamazsam önerilen hareket | 3-2 | 2016 | |
| is that I kill both of you. | ikinizi de öldürmem. | 3-2 | 2016 | |
| Ma'am... There must be a mistake. | Efendim. Bir hata olmalı. | 3-2 | 2016 | |
| I don't know anyone in the Cause. | Dava'dan kimseyi tanımıyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Me neither. We know each other. | Ben de. Birbirimizi tanıyoruz. | 3-2 | 2016 | |
| I swear to you... | Yemin ederim... | 3-2 | 2016 | |
| Sit down! Stay back, please. | Oturun! Geri çekilin lütfen. | 3-2 | 2016 | |
| This is a test. No, unfortunately, it's not. | Bu bir sınav. Ne yazık ki değil. | 3-2 | 2016 | |
| I'm innocent! I'm... I am not with the Cause! | Ben masumum! Dava'nın adamı değilim! | 3-2 | 2016 | |
| I don't know anyone in the Cause! Me neither. | Dava'dan kimseyi tanımıyorum! Ben de. | 3-2 | 2016 | |
| I am not with the Cause. Neither am I. | Dava'dan değilim. Ben de öyle. | 3-2 | 2016 | |
| Are you accusing me? Of course not! | Beni mi suçluyorsun? Hayır! | 3-2 | 2016 | |
| But she said it's one of us and I'm saying it's not me. | Ama ikimizden biriymiş, ben değilim diyorum. | 3-2 | 2016 | |
| It's not me, either! Bruna, you know me. | Ben de değilim! Beni tanıyorsun. | 3-2 | 2016 | |
| You know I'm not with the Cause! I can't sit here listening to excuses. | Dava'dan olmadığımı biliyorsun! Mazeretlerinizi dinleyemem. | 3-2 | 2016 | |
| I need a confession, do you understand? | Bana itiraf lazım, anladınız mı? | 3-2 | 2016 | |
| Bruna, please... It's not me. | Bruna, lütfen... Köstebek ben değilim. | 3-2 | 2016 | |
| this is your chance to do something useful for society and save someone's life. | işte size birinin hayatını kurtarma fırsatı. | 3-2 | 2016 | |
| Because you will die anyway and take an innocent person with you. | Çünkü zaten ölecek, masum birini de yanınızda götüreceksiniz. | 3-2 | 2016 | |
| Bruna, please... | Bruna, lütfen, | 3-2 | 2016 | |
| if you are with the Cause, save my life. | Dava'dansan hayatımı kurtar. | 3-2 | 2016 | |
| I'm not with the Cause, Michele. | Dava'dan değilim Michele. | 3-2 | 2016 | |
| I'm not. Then they have the wrong information. | Yanlış istihbarat almışlar. | 3-2 | 2016 | |
| Of course they do! | Tabii ki öyle! | 3-2 | 2016 | |
| What are we going to do, for God's sake? | Tanrı aşkına, ne yapacağız? | 3-2 | 2016 | |
| This isn't happening... We're gonna die. | Bu gerçek olamaz. Öleceğiz. | 3-2 | 2016 | |
| We're already dead. | Çoktan öldük. | 3-2 | 2016 | |
| Listen... | Dinle, | 3-2 | 2016 | |
| we have one way out. | tek çaremiz var. | 3-2 | 2016 | |
| We have to attack this woman. | Bu kadına saldırmalıyız. | 3-2 | 2016 | |
| We have to attack her. We can't attack her. She's armed. | Ona saldırmalıyız. Saldıramayız. Silahlı. | 3-2 | 2016 | |
| If we get her gun, she'll... | Silahını elinden alabiliriz. | 3-2 | 2016 | |
| She won't. | Öldürmez. | 3-2 | 2016 | |
| It's you and me. | Biz iki kişiyiz. | 3-2 | 2016 | |
| Two against one. | Bire karşı iki. | 3-2 | 2016 | |
| Bruna, when she comes back, we'll take her gun. | Bruna, geri geldiğinde silahını alacağız. | 3-2 | 2016 | |
| We're gonna run away from the Process. | Süreç'ten kaçacağız. | 3-2 | 2016 | |
| We're gonna run away. | Kaçacağız. | 3-2 | 2016 | |
| Bruna, we can't die now. I don't wanna die. | Bruna, şimdi ölemeyiz. Ölmek istemiyorum. | 3-2 | 2016 | |
| Trust me, okay? | Güven bana. | 3-2 | 2016 | |
| I'll give you a signal and we'll attack her. | İşaret vereceğim ve saldıracağız. | 3-2 | 2016 | |
| Your time is up. | Süreniz doldu. | 3-2 | 2016 | |
| Who's going to confess? | Kim itiraf edecek? | 3-2 | 2016 | |
| Why do you want to make it through? | Niye başarılı olmak istiyorsun? | 3-2 | 2016 | |
| I have a lot to offer the Offshore. | Açıklar'a verebileceğim çok şey var. | 3-2 | 2016 | |
| If I have enough merit, you will see it in me. | Yeterli erdemim varsa görürsünüz. | 3-2 | 2016 | |
| Your boyfriend gave you this. | Bunu sevgilin vermişti. | 3-2 | 2016 | |
| What boyfriend? I don't have a boyfriend. | Ne sevgilisi? Benim sevgilim yok. | 3-2 | 2016 | |
| It's for the interviewer. | Mülakatçı için. | 3-2 | 2016 | |
| You have to say exactly what the Process wants to hear. | Süreç'in duymak istediği şeyleri söylemelisin. | 3-2 | 2016 | |
| Ezequiel killed my brother. Don't think about that. | Abimi Ezequiel öldürdü. Bunu düşünme. | 3-2 | 2016 | |
| You won't get anywhere near Ezequiel. | Ezequiel'e yaklaşma. | 3-2 | 2016 | |
| And if you do, run. Stay away from him. | Yaklaşırsan kaç. Ondan uzak dur. | 3-2 | 2016 | |
| I'm sorry you had to see that. Move aside. | Bunu görmek zorunda kaldığın için özür dilerim. Kenara çekil. | 3-2 | 2016 | |
| Get over there. | Şuraya geç. | 3-2 | 2016 | |
| I think I can trust you. | Sana güvenebileceğimi düşünüyorum. | 3-2 | 2016 | |
| I got this. | Halledeceğim. | 3-2 | 2016 | |
| That's what my brother used to say. | Abim hep öyle derdi. | 3-2 | 2016 | |
| Whenever I asked him for anything, he'd say, "I got this." | Bir şey istediğimde, "Halledeceğim." derdi. | 3-2 | 2016 | |
| You really loved him. | Onu çok seviyormuşsun. | 3-2 | 2016 | |
| He was five years older than me and... | Benden beş yaş büyüktü ve... | 3-2 | 2016 | |
| when our parents died... | ...annemle babam ölünce... | 3-2 | 2016 | |
| Revenge isn't about killing Ezequiel. | İntikam Ezequiel'i öldürmek değil. | 3-2 | 2016 | |
| It's destroying their entire world. | Onların tüm dünyalarını yok etmek. | 3-2 | 2016 | |
| You have to act as if you blindly believe in the Process. | Süreç'e körü körüne bağlıymışsın gibi yapacaksın. | 3-2 | 2016 | |
| Act completely naive. Tell me... can you cry? | Tamamen safça davran. Söylesene, ağlayabilir misin? | 3-2 | 2016 | |
| That will be useful. | Bu işe yarar. | 3-2 | 2016 | |
| The key is to hold back your tears. Fight them back. | Gözyaşlarına engel olmalısın. Akıtmamaya çalış. | 3-2 | 2016 | |
| That's what gets to them. | Bu onları etkiler. | 3-2 | 2016 | |
| Michele, what just happened has to stay between us. | Michele, az önce olanlar aramızda kalmalı. | 3-2 | 2016 | |
| A mole for the Cause is not the concern of the other candidates. | Dava'nın köstebeği öteki adayları ilgilendirmez. | 3-2 | 2016 | |
| Michele, what happened? | Michele, ne oldu? | 3-2 | 2016 | |
| Subtitle translation by João Neto | Tercüme: Sevda Caliskan | 3-2 | 2016 | |
| Why do I think I'm ready for the Process? | Süreç'e hazır olduğumu neden düşünüyorum? | 3-2 | 2016 | |
| Well, I'm smart, I can do math. | Çünkü ben akıllıyım, matematik yapabiliyorum. | 3-2 | 2016 | |
| and I'm ready for the Offshore, I swear. | Açıklar'a hazırım, yemin ederim. | 3-2 | 2016 | |
| You're very good, Fernando. | Sen çok iyisin Fernando. | 3-2 | 2016 | |
| But I dare you to guess what number I'm thinking. | Ama bahse girerim hangi sayıyı düşündüğümü tahmin edemezsin. | 3-2 | 2016 | |
| Most people guess five or seven. | Pek çok insan beş veya yedi tutuyor. | 3-2 | 2016 | |
| You look like someone who would pick five. 1 | Sen beş seçecek biri gibi görünüyorsun. 1 | 3-2 | 2016 | |
| Do you really believe that? | Buna gerçekten inanıyor musun? | 3-2 | 2016 | |
| Congratulations! That is correct. | Tebrikler! Bu doğru. | 3-2 | 2016 | |
| Now you can go to the Offshore. | Şimdi Açıklar'a gidebilirsin. | 3-2 | 2016 | |
| I passed! I passed! I'm going to the Offshore! | Geçtim! | 3-2 | 2016 | |
| I'm going! Finally! | Gidiyorum! En sonunda! | 3-2 | 2016 | |
| I passed! I'm going to the Offshore! | Geçtim! Açıklar'a gidiyorum! | 3-2 | 2016 | |
| I passed! I passed! | Geçtim! | 3-2 | 2016 | |
| The medical examination is a mandatory step | Tıbbi muayene Açıklar'ın gelecek vatandaşlarının | 3-2 | 2016 | |
| for the evaluation of a future citizen of the Offshore. | değerlendirmesinde zorunlu bir adım. | 3-2 | 2016 | |
| Do you have a problem? | Bir sorun mu var? | 3-2 | 2016 | |
| No, no. It's just... | Hayır. Sadece... | 3-2 | 2016 | |
| You're the one who made the cube out of cubes, right? | Sen küplerden küp yapansın değil mi? | 3-2 | 2016 | |
| People are talking about "the guy who saved the girl." | İnsanlar "kızı kurtaran çocuğu" konuşuyorlar. | 3-2 | 2016 | |
| "The cripple is a genius! He made a cube out of cubes." | "Kötürüm bir dâhi! O küplerden bir küp yaptı." | 3-2 | 2016 |