Search
English Turkish Sentence Translations Page 48
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
...are muddying an obvious case. | ...davayı nasıl da bulandırdığını gördüm. | 12-1 | 2007 | |
You didn't like the lawyer, so you just changed your mind. | Avukattan hoşlanmadın, ve fikrini değiştirdin. | 12-1 | 2007 | |
That's a typical Jewish move. | Tipik bir Yahudi manevrası. | 12-1 | 2007 | |
That's enough. | Bu kadarı yeter! | 12-1 | 2007 | |
I didn't change my mind. And I'm half Jewish. | Ben fikrimi değiştirmedim. ve yarı Yahudi’yim. | 12-1 | 2007 | |
No such thing as a half Jew. | Yarı Yahudi diye bir şey olmaz. | 12-1 | 2007 | |
Is that a good thing... | Bu iyi bir şey mi... | 12-1 | 2007 | |
...or a bad thing? | ...yoksa kötü bir şey mi? | 12-1 | 2007 | |
Now you, my friend... | Bak şimdi, arkadaşım... | 12-1 | 2007 | |
...stay out of this | ...sen karışma. | 12-1 | 2007 | |
Look how much Umar likes your present. | Bak, Umar ne kadar sevdi hediyeni. | 12-1 | 2007 | |
Umar, come eat. Uncle Volodya is here. | Umar, yemeğe gel. Volodya Amcan burada. | 12-1 | 2007 | |
OK, then. | Tamam, o zaman. | 12-1 | 2007 | |
Listen, so you found... | Dinle, şimdi sen.. | 12-1 | 2007 | |
...a good, kind, naive person, and dragged him over to your side. | ...iyi, kibar, saf ve kararsız bir adam bulup, kendi tarafında çektin. | 12-1 | 2007 | |
"Braids" What? | "Örgüler" Ne? | 12-1 | 2007 | |
What rhymes with it? Just a minute. "Braids". "Grenades"! | Buna ne uyar? Bir dakika. "Örgüler". "Gülleler"! | 12-1 | 2007 | |
No, I'm absolutely sure that we'll all reach the same conclusion. | Hayır, şundan kesinlikle eminim ki hepimiz aynı noktaya geleceğiz. | 12-1 | 2007 | |
You'll waste time, tell us another parable... | Boşa zaman harcıyorsunuz, olgun karpuz veya taze balık almakla ilgili... | 12-1 | 2007 | |
...about choosing watermelons or about how to buy fresh fish. | ...başka bir masal daha anlat. | 12-1 | 2007 | |
I don't see why. | Zaten üç gündür dinlediğimiz şeylerin üzerinden tekrar geçmek için... | 12-1 | 2007 | |
You'll make us go over everything we heard in court for three days. | ...ben bir neden göremiyorum. | 12-1 | 2007 | |
All the evidence of that scumbag's guilt... | Bütün kanıtlar o bok çuvalının suçlu olduğu yönünde... | 12-1 | 2007 | |
...that you'll never disprove, because you can't. And then? | ...bunun aksini ispat iddia edemezsin. Peki o zaman? | 12-1 | 2007 | |
Then that man'll go to the can again. | O zaman bu adam tuvalete bir daha gitse... | 12-1 | 2007 | |
To think. He'll change his decision to the correct one. | ...ve düşünse, fikrini doğru olandan yana değiştirecektir. | 12-1 | 2007 | |
Believe me that's exactly what'll happen. | İnanın bana tam da olacak şey budur. | 12-1 | 2007 | |
What I don't get is, why stall for time? | Benim anlamadığım, neden boşa zaman harcıyoruz? | 12-1 | 2007 | |
To go over the witness statements again? You're not blind and deaf. | Tanıkların ifadelerinden tekrar mı geçelim? Kör yada sağır değilsiniz. | 12-1 | 2007 | |
You saw that monster sitting in court. | O canavarı mahkemede gördünüz. | 12-1 | 2007 | |
You want to talk? So let's talk. | Konuşmak mı istiyorsunuz?, Konuşalım öyleyse. | 12-1 | 2007 | |
Let's talk about how you think you can defend a pig... | Muhtemelen kimsenin haklı çıkaramayacağı bir domuzu | 12-1 | 2007 | |
...who can't possibly be justified. | ...nasıl savunacağımızdan bahsedelim. | 12-1 | 2007 | |
How can you justify a monster who attacks his adoptive father? | Üvey babasına saldıran bir canavarı nasıl haklı çıkarabilirsiniz? | 12-1 | 2007 | |
And not just attacked... | Üstelik sadece saldırmakla kalmamış... | 12-1 | 2007 | |
...but cut his father's throat like a sheep. | ...boğazını da koyun keser gibi kesmiş. | 12-1 | 2007 | |
He killed the man who took care of him... ... who raised him. | Ona bakan, onu büyüten... | 12-1 | 2007 | |
He butchered a man who had done nothing to him. | ...ona hiç bir kötülük yapmamış masum bir adamı. | 12-1 | 2007 | |
Not only that, but the man who adopted him. | Hepsi bu kadar da değil, onu evlat edinmiş bir adamı. | 12-1 | 2007 | |
Who saved him. And it doesn't matter why. | Onu koruyan adamı... neden yaptığı önemli değil. | 12-1 | 2007 | |
For his pension or because he yelled at him. I don't care about that. | Belki emekli ikramiyesi belki de bağırdığı için. Umurumda değil. | 12-1 | 2007 | |
I can't get my head around it. I couldn't think of a single word to say... | Bunu aklım almıyor. O piçi savunmamı gerektirecek | 12-1 | 2007 | |
...in defense of that bastard. | ...tek bir kelime bile bulamıyorum. | 12-1 | 2007 | |
I don't think any of us could. | Hiç birimizin de bulabileceğini sanmıyorum. | 12-1 | 2007 | |
I don't think you could. | Sizin de bulabileceğinizi sanmıyorum. | 12-1 | 2007 | |
So then what's the point of this sideshow? | Peki o zaman bu gösterinin amacı ne? | 12-1 | 2007 | |
Sorry. | Pardon. | 12-1 | 2007 | |
I had a wife. Wives? I've had three wives. | Bir karım vardı. Karılar? Benim üç tane vardı. | 12-1 | 2007 | |
Wait. I had a wife. I loved her. | Dinleyin! Bir karım vardı. Onu sevdim. | 12-1 | 2007 | |
He couldn't keep her... Like the rhyme. Just wait. I really loved her. | Sonra kaybettim... Kafiyeli oldu. Bir dakika!. Onu gerçekten sevdim. | 12-1 | 2007 | |
We had a tiny room with hardly any furniture. | Zar zor sığabildiğimiz küçük bir odamız vardı. | 12-1 | 2007 | |
We even ate dinner on the floor, because we had no table. | Masamız olmadığından yemeği yerde yerdik. | 12-1 | 2007 | |
I was a junior researcher in a physics institute. | Bir fizik enstitüsünde genç bir araştırmacıydım. | 12-1 | 2007 | |
I was developing one of my ideas. | Geliştirmeye çalıştığım bir fikrim vardı. | 12-1 | 2007 | |
So my wife had to work three jobs... | O nedenle, karım üç işte birden çalışıyordu ki... | 12-1 | 2007 | |
... so we could make ends meet. | ...ay sonunu anca getiriyorduk. | 12-1 | 2007 | |
Long story short, I invented a new tunnel diode. It's... | Uzun lafın kısası, yeni bir tünel diyot icat ettim. Bu... | 12-1 | 2007 | |
It's hard to explain. | Açıklaması biraz zor. | 12-1 | 2007 | |
At work they congratulated me... | Beni tebrik edip ödül olarak da 50 ruble verdiler... | 12-1 | 2007 | |
...gave me a 50 ruble bonus and proposed I work on a new project | ...ve yeni bir projede görev almamı teklif ettiler. | 12-1 | 2007 | |
So I went home... | Neyse, eve gittim... | 12-1 | 2007 | |
...with the result of three years" work: Fifty rubles. | ...3 yıllık emeğimin karşılığı olan 50 ruble ile. | 12-1 | 2007 | |
My wife gave me a look... | Karım aynı sizin baktığınız... | 12-1 | 2007 | |
...Iike you'd give... | ...gibi baktı bana... | 12-1 | 2007 | |
Then a large foreign company... | Sonra büyük bir yabancı şirket... | 12-1 | 2007 | |
...offered to buy my patent for a lot of money. | ...büyük bir miktar karşılığı patenti almayı teklif etti. | 12-1 | 2007 | |
But I said no, I wanted it to be used here. | Fakat ben reddettim, Burada kullanılmasını istiyordum. | 12-1 | 2007 | |
I offered it to various places. | Bir çok yere teklif götürdüm. | 12-1 | 2007 | |
They said "It's great". But nobody needed it. Nobody. | "Harika!" dediler, ama kimsenin ihtiyacı yoktu. Kimsenin. | 12-1 | 2007 | |
I began to drink. I began to drink terribly. | İçmeye başladım. Korkunç bir şekilde içiyordum. | 12-1 | 2007 | |
I lost my job, my wife left me. | İşimi kaybettim, karım terk etti. | 12-1 | 2007 | |
I only cared about drinking. Morning, noon, and night. | Sadece içmeyi düşünüyordum. Sabah, öğlen, akşam. | 12-1 | 2007 | |
I was dead drunk from morning to night. It was awful. | Sabahtan akşama kadar ölü gibiydim. Korkunçtu. | 12-1 | 2007 | |
One day I sensed I would die soon. | Bir gün, kısa süre sonra öleceğimi hissettim. | 12-1 | 2007 | |
And the thought even made me happy, It didn't scare me at all. | Ve bu düşünce beni mutlu etti, hiç korkutmadı bile. | 12-1 | 2007 | |
All I wanted was for it to be soon. | Tek istediğim bir an önce olmasıydı. | 12-1 | 2007 | |
I began to look for death, I really did, I looked for it. | Ölümü aramaya başladım, gerçekten yaptım, onu aradım. | 12-1 | 2007 | |
I would fight with police, bother people I got beaten up and cut. | Polisle kavga ettim, insanları tartakladım, dayak yedim ve yara aldım. | 12-1 | 2007 | |
I slept on the street, in and out of hospitals. | Sokaklarda uyudum, hastanelerin içinde, dışında. | 12-1 | 2007 | |
I was beaten to a pulp. | Dayaktan pestilim çıktı. | 12-1 | 2007 | |
But I'd pull through and crawl back out. | Ama toparlandım ve sürünerek geri döndüm. | 12-1 | 2007 | |
At home I'd lick my wounds like a stray dog and then... | Evdeyken yaralarımı bir sokak köpeği gibi yalardım ve sonra... | 12-1 | 2007 | |
...crawl out again. | ...tekrar dışarı... | 12-1 | 2007 | |
My only fear was... | Biricik korkum... | 12-1 | 2007 | |
...jumping under a train or out of a window. | ...bir trenin altına ya da bir pencereden aşağı atlamaktı. | 12-1 | 2007 | |
Don't know why, it just scared me. | Neden bilmiyorum ama beni korkutuyordu. | 12-1 | 2007 | |
One day I was on a train, dreadfully drunk. | Korkunç bir şekilde sarhoş olduğum bir gün trendeydim. | 12-1 | 2007 | |
I was filthy, I stank. | Sefil bir hâldeydim, kokuyordum. | 12-1 | 2007 | |
The train was full I was bothering everyone: | Tren ağzına kadar doluydu ve insanları rahatsız ediyordum. | 12-1 | 2007 | |
Yelling, cursing. | Bağırıyor, sövüyordum. | 12-1 | 2007 | |
But I looked at myself and I was glad. My vileness made me glad! | Ama kendime baktığımda, memnundum hâlimden. Sefaletim beni mutlu ediyordu. | 12-1 | 2007 | |
My only wish was that someone would take me... | Tek dileğim birisinin gelip beni... | 12-1 | 2007 | |
...and toss me off the train so I'd bash my brains on the rails. | ...trenden atmasıydı. Öyle ki, beynim dağılacaktı raylarda. | 12-1 | 2007 | |
But they all just sat silently. | Fakat onlar sessizce yerlerinde oturdular. | 12-1 | 2007 | |
They looked away, but they sat silently. | Kafalarını çevirdiler. Sessizce oturdular. | 12-1 | 2007 | |
Except for one woman with her five year old daughter. | 5 yaşında kızı olan bir kadın hariç. | 12-1 | 2007 | |
I heard the little girl say: | Küçük kızın dediklerini duyuyordum: | 12-1 | 2007 | |
"Mama, that man's crazy. I'm scared". | "Anne, bu adam deli. Korkuyorum". | 12-1 | 2007 | |
But the woman said: "No, he's not crazy. | Ama kadın kızına: "Hayır deli değil... | 12-1 | 2007 | |
He's just very, very sad". | ...sadece çok, çok üzgün" dedi. | 12-1 | 2007 |