Search
English Turkish Sentence Translations Page 49
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I sold my invention to a foreign company. | İcadımı yabancı şirkete sattım. | 12-1 | 2007 | |
Today it's used in almost half of all cell phones. | Bugün, cep telefonlarının neredeyse yarısında o kullanılıyor. | 12-1 | 2007 | |
I work there. But that's not important. | Orada çalışıyorum ama daha önemlisi... | 12-1 | 2007 | |
The woman is now my wife and the girl is my daughter. | O kadın şimdi benim karım. O kız da kızım. | 12-1 | 2007 | |
We also have a son. | Bir de oğlumuz var. | 12-1 | 2007 | |
He's 4 years old. | 4 yaşında. | 12-1 | 2007 | |
Are you done? | Bitirdiniz mi? | 12-1 | 2007 | |
No, there's more. | Hayır, dahası var. | 12-1 | 2007 | |
Maybe that kid should... | Belki bu çocuk... | 12-1 | 2007 | |
...die in prison. | ...hapiste ölmeli. | 12-1 | 2007 | |
Maybe that's his fate. Who knows? | Belki bu onun kaderi. Kim bilir? | 12-1 | 2007 | |
Me, I should have died in the gutter. But I didn't. | Bir batakta ölmüş olmalıydım ama ölmedim. | 12-1 | 2007 | |
Because one person, just one... | Çünkü bir kişi, yalnızca tek bir kişi... | 12-1 | 2007 | |
...looked at me a little more closely... | ...diğer herkesin aksine... | 12-1 | 2007 | |
...than everyone else | ...bana biraz daha yakından baktı. | 12-1 | 2007 | |
And didn't let me remain... | Zavallı bir yalnızlığımla... | 12-1 | 2007 | |
...in my lonely wretchedness. | ...kalmama izin vermedi. | 12-1 | 2007 | |
Now I'm done. | Şimdi bitti. | 12-1 | 2007 | |
That's a touching story of salvation, | Çok dokunaklı bir kurtuluş hikayesiydi. | 12-1 | 2007 | |
but it's your story. | Ama bu senin hikayen... | 12-1 | 2007 | |
And you didn't kill anyone. | ...ve sen kimseyi öldürmedin. | 12-1 | 2007 | |
But this is a story of murder | Fakat bu bir cinayet hikayesi. | 12-1 | 2007 | |
Testimony from the old man in the apartment below... | Alt kattaki yaşlı adam ifadesinde... | 12-1 | 2007 | |
...who heard arguing, and the boy yelling "I'll kill you". | ...oğlanın "seni öldüreceğim" diye bağırdığını duyduğunu söyledi. | 12-1 | 2007 | |
The boy says he didn't kill his adoptive father. | Çocuk da, üvey babasını öldürmediğini söyledi. | 12-1 | 2007 | |
What would he say? "I killed him"? | Ya ne diyecekti? "Öldürdüm" mü? | 12-1 | 2007 | |
Then we wouldn't be here. His words seemed sincere. | O zaman burada olmazdık zaten. Sözleri samimi geliyordu. | 12-1 | 2007 | |
He can barely express himself in Russian. | Kendini Rusça çok az ifade edebildi. | 12-1 | 2007 | |
What? Enough already! | Ne? Bu kadarı yeter! | 12-1 | 2007 | |
What are you saying? Listen! | Ne diyorsun sen? Dinlesene! | 12-1 | 2007 | |
I don't give a damn how he speaks Russian. | Ne kadar Rusça bildiği umurumda değil. | 12-1 | 2007 | |
But excuse me. You're all adults. | Pardon ama hepiniz yetişkin insanlarsınız. | 12-1 | 2007 | |
Shame on you! Look around! | Kendinizden utanmalısınız! Bir bakın etrafınıza! | 12-1 | 2007 | |
It's not our city anymore. They've taken over. | Bu artık bizim şehrimiz değil. Aldılar elimizden. | 12-1 | 2007 | |
Everything! The markets, casinos, hotels. It's all theirs. | Her şeyi! Marketleri, gazinoları, otelleri... Her şey onların. | 12-1 | 2007 | |
Yesterday I tried to drive down Theater St. In my taxi. | Dün taksiyle Tiyatro sokağına gitmeyi denedim. | 12-1 | 2007 | |
Eight lanes! Eight lanes, all full! | Sekiz şerit! Sekiz şerit ve hepsi dolu! | 12-1 | 2007 | |
Full of their Bentley shmentleys, Mercedes. | Bentleyler ve Mercedesler ile dolu. | 12-1 | 2007 | |
It was some kind of wedding. | Sanırım bir çeşit düğün eğlencesiydi. | 12-1 | 2007 | |
Songs! Dancing! I thought they'd start shooting in the air. | Şarkılar! Danslar! Birazdan havaya ateş edeceklerini düşündüm. | 12-1 | 2007 | |
And this was a 3 minute walk from the Kremlin! | Ve burası Kremline 3 dakika uzaklıkta. | 12-1 | 2007 | |
This isn't Moscow anymore. It's Baku shmaku, whatever... | Burası artık Moskova değil. Bakü makü, her neresiyse artık. | 12-1 | 2007 | |
And me, a native Muscovite, | Ve ben, doğma büyüme bir Moskovalı... | 12-1 | 2007 | |
I feel like an alien in my own city. | ...kendi şehrimde kendimi bir yabancı gibi hissediyorum. | 12-1 | 2007 | |
And the boy? What about him? | Ya bu çocuk? Onunla ne alakası var? | 12-1 | 2007 | |
You're trying to defend him, right? | Sen de onu savunmaya kalkıyorsun, haksız mıyım? | 12-1 | 2007 | |
Remember how they said... | Ne dediğini hatırlayın... | 12-1 | 2007 | |
...he argued with his father the day before? | ...bir gün önce babası ile tartıştığını söylememiş miydi? | 12-1 | 2007 | |
Imagine a Russian kid. What would a Russian kid do? | Bir Rus çocuğunu hayal edin. Bu durumda ne yapardı? | 12-1 | 2007 | |
He might get angry, curse him out... | Muhtemelen öfkelenirdi, lanetlerdi... | 12-1 | 2007 | |
...maybe run away. | ...belki de kaçıp giderdi. | 12-1 | 2007 | |
But he wouldn't pick up a knife. | Ama eline bir bıçak almazdı. | 12-1 | 2007 | |
But that savage, your boy, that animal... | Ama bu vahşi, sizin oğlan, bu hayvan... | 12-1 | 2007 | |
...he'd hide his anger and then go back to cut his throat and stab him! | ...öfkesini sakladı ve sonra gidip babasının boğazını kesip, bıçakladı! | 12-1 | 2007 | |
I've heard enough. | Yeterince dinledim. | 12-1 | 2007 | |
Savage? We live in the 21 st century, you know? | Vahşi mi? 21. yy. da yaşıyoruz, farkında mısın? | 12-1 | 2007 | |
And there's no need to exaggerate. | Bence bu kadar büyütmeye gerek yok. | 12-1 | 2007 | |
It's an enormous job we're doing. | Burada muazzam bir şey yapıyoruz. | 12-1 | 2007 | |
We? Who's we? Who? Who's we? | Biz mi? Biz kim? Kim? Biz kim? | 12-1 | 2007 | |
Democratic forces. What? | Demokratik güçler. Ne? | 12-1 | 2007 | |
What kind of forces? Oh, Lord. | Ne tür güçler? Ah, tanrım. | 12-1 | 2007 | |
I'm not talking about that, I mean... | Ben bundan bahsetmiyorum, demek istediğim... | 12-1 | 2007 | |
They're bastards. Bastards. | Onların hepsi piç. Piçler! | 12-1 | 2007 | |
One on one they're OK, but if there's more of them... | Bir iki tane olsa tamam ama bunlardan bir sürü var... | 12-1 | 2007 | |
One time I was on a train, on vacation. | Bir keresinde trendeyim, tatilde... | 12-1 | 2007 | |
Four of those animals, one with a knife. | ...4 tane hayvan, biri bıçaklı. | 12-1 | 2007 | |
They robbed me. Two were holding my arms, | Beni soydular. İki tanesi kollarımdan tutuyor... | 12-1 | 2007 | |
and one went through my pockets. | ...bir diğeri de ceplerimi karıştırıyordu. | 12-1 | 2007 | |
I wasn't really scared, I was just nervous. | Aslında onlardan korkmamıştım, sadece biraz sinirlendim. | 12-1 | 2007 | |
One gassed me, right in the nose. | Bir tanesi osurdu, tam burnumun dibinde... | 12-1 | 2007 | |
I came to in Simferopol. | Simferopol'a geldim. | 12-1 | 2007 | |
Later, I saw 2 of them in the market in Alushta... | Sonra, bu iki tanesini Alushta'da bir markette gördüm... | 12-1 | 2007 | |
They recognized me... | Beni tanıdılar... | 12-1 | 2007 | |
...and started to lick my sandals. | ...ve resmen ayakkabılarımı yalamaya başladılar. | 12-1 | 2007 | |
Our people surrounded them. | Diğer insanlar çevrelerini sardı. | 12-1 | 2007 | |
I was disgusted. I grabbed them and carried them. | İğrenmiştim. Onları yerden kaldırdım... | 12-1 | 2007 | |
I kicked them in the ass. | ...ve kıçlarına tekmeyi bastım. | 12-1 | 2007 | |
I twisted my ankle and barely made it home. | Ayak bileğimi burktum ve eve zar zor gittim. | 12-1 | 2007 | |
And now I have pain in my groin. Are you a doctor? | Şimdi bile kasıklarımda bir ağrı var. Sen doktor musun? | 12-1 | 2007 | |
I'm a surgeon. Thank you. | Ben bir cerrahım. Teşekkürler. | 12-1 | 2007 | |
I don't need a surgeon yet, I use a salve. | Henüz bir cerraha ihtiyacım yok, Merhem kullanırım. | 12-1 | 2007 | |
They're bastards. Bastards. | Onların hepsi piç. Piçler. | 12-1 | 2007 | |
If he didn't kill him, what difference does it make how he speaks Russian... | Eğer o öldürmediyse, ne kadar Rusça konuştuğunun ne önemi var... | 12-1 | 2007 | |
...esteemed gentlemen of the jury? | ...saygıdeğer jüri üyeleri? | 12-1 | 2007 | |
That's right. | Haklısın. | 12-1 | 2007 | |
Do you like it? | Beğendin mi? | 12-1 | 2007 | |
Look how pretty it is. | Bak ne güzel. | 12-1 | 2007 | |
Umar! | Umar! | 12-1 | 2007 | |
Go home! | Eve git! | 12-1 | 2007 | |
Go home and do your homework. Volodya. | Eve git ve ödevlerini yap. Volodya. | 12-1 | 2007 | |
Sorry, my father's calling me. Homework. | Pardon, babam beni çağırıyor. Ödevim var. | 12-1 | 2007 | |
Don't worry. You'll get your chance to fight the Russians. | Dert etme. Daha sonra Ruslarla mücadele şansın yine olacak. | 12-1 | 2007 | |
Hey, friend, school won't teach him to fight. | Hey, dostum, Okul ona savaşmayı öğretemez. | 12-1 | 2007 | |
What'd you say, friend? You mind your own business. | Ne dedin sen, dostum mu? Sen kendi işine bak. | 12-1 | 2007 | |
We'll deal with this at home by ourselves. | Biz bu işi evde kendimiz hâllederiz. | 12-1 | 2007 | |
Volodya, go home. Umar. | Volodya, eve git. Umar. | 12-1 | 2007 | |
Come here, little wolf. | Buraya gel, küçük kurt. | 12-1 | 2007 | |
He who has hidden his head under his wife's petticoat will never find his head again. | Kim ki kafasını karısının eteğinin altına saklar, o kafasını bir daha asla bulamaz. | 12-1 | 2007 | |
By the way, I asked them to bring the knife from the murder. | Bu arada, onlara "Cinayet silahı olan bıçağı alabilir miyim?" diye sordum. | 12-1 | 2007 | |
In court they kept stressing that it was an unusual knife, special. | Mahkemede, bunun alışılmadık yapıda özel bir bıçak olduğu vurgulandı. | 12-1 | 2007 |